AKP iktidarının yeni iktidar dönemi icraatlarının başına "sivil bir anayasa" yapmayı koyarak bunu kamuoyunda tartışmaya açmasından bu yana üniversitelerle-AKP iktidarı arasında suni bir tartışma başladı. Özellikle üniversitelerde inanç özgürlüğü kapsamında darlaştırılan ve darlaştırıldığı kadar da kısırlaştırılan bir tartışma YÖK, AKP iktidarı, Cumhurbaşkanı arasında sürüp gidiyor. Temelini üniversitelerde kimin söz sahibi olacağının belirlenmesi – siz onu ranttan büyük payı kimin alacağının belirlenmesi olarak okuyun - olan bu çıkar çatışması özellikle türban konusunda tıkanmış durumda.>>>
30 Eylül 2007
Uyutulmaya Çalışılan Gençlik...(Yürüyüş)
AKP iktidarının yeni iktidar dönemi icraatlarının başına "sivil bir anayasa" yapmayı koyarak bunu kamuoyunda tartışmaya açmasından bu yana üniversitelerle-AKP iktidarı arasında suni bir tartışma başladı. Özellikle üniversitelerde inanç özgürlüğü kapsamında darlaştırılan ve darlaştırıldığı kadar da kısırlaştırılan bir tartışma YÖK, AKP iktidarı, Cumhurbaşkanı arasında sürüp gidiyor. Temelini üniversitelerde kimin söz sahibi olacağının belirlenmesi – siz onu ranttan büyük payı kimin alacağının belirlenmesi olarak okuyun - olan bu çıkar çatışması özellikle türban konusunda tıkanmış durumda.>>>
28 Eylül 2007
Metin Münir -
Toronto - Kanada
BAKİ AKKUŞ'UN TALİHSİZ DEMECİ
Türk Fizik Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Baki Akkuş'un sutununuzda gecen, "[15 fizikçinin] intihal yaptıkları iddiaları � doğru ise intihali gerçekleştirenleri şiddetle kınıyor(uz)" sozleri kanimca son derece talihsiz ve yadirganabilecek bir ifade.Bu konuyla ilgili cesitli kanal ve kaynaklarda biriken ve internet araciligiyla son derece kolay ulasilabilen dokumanlar topluca veya orneklenerek incelendiginde, burada tartismaya hic bir sekilde acik olamayacak intihal(ler) yapildigi kesin. Bu incelemeyi yapmak icinde gerekli olan iyi bir Ingilizce bilgisi, 3-5 saat, ve gercek anlamda "akademik" bir dusunce yapisi.Sayin Akkuş'un ve/veya Türk Fizik Derneği'nin konuya yakinliklari ve konumlari itibariyle boyle bir incelemeyi yapmis ve bu konuyla ilgili hic bir tereddute yer birakmayacak bir aciklama ile kamu oyuna ulasmis olmalari kanimca daha uygun olurdu.Bu konuyla ilgili "karar merci" olarak devamli YOK'un gosterilmesi, durumu disaridan izleyen akademisyenler icin garip bir durumu daha da garip bir hale getirmektedir. Bu konuyla ilgili veya ilgilenen binlerce akademisyen konuyu kendileri ve kolayca inceleyerek kararlarini zaten vermislerdir.YOK'un ileri tarihlerde konuyla ilgili verebilecegi "burada intihal vardir" karari, "geciken adalet adalet degildir" kavramindan hareketle zaten fazlaca bir deger tasimayacaktir. (Ancak YOK'un inceleme ve karar verme ivmesi, Turk akademik dunyasinin calisma tarzini orneklemesi acisindan son derece talihsiz bir baska goruntu olusturmaktadir). Bundan daha kara bir goruntu olasi ise, oda YOK'un ileri tarihlerde konuyla ilgili verebilecegi "burada intihal yoktur" kararidir!Sonuc olarak, kanimca bu konu, gercek anlamda akademik bir kultur yapisi icinde yetismis ve gerekli incelemeyi yapma olanagi bulmus (Turkiye icinde ve disindaki) tum dusunurler icin kapanmistir. Bu acidan, YOK ve/veya konuyla ilgili diger akademik birimlerin bu konuyla ilgili verecekleri herhangi bir kararin--en azindan Turkiye disindaki akademik dunya acisindan, ve bu gec saatten sonra, hic bir degeri olmayacagi kanisindayim.
Seval Çetin
SEN DE Mİ BRUTUS?
Siz de mi işin peşini bırakıyorsunuz? Tam da basından da bu konuda duyarlı bir yazar çıktı nihayet derken... Ama haklısınız da bu çürümüş sistemde istediğiniz kadar yazın çizin hani YÖK ten bir tepki? Neyi düzeltebiliriz ki, sisteme uymayı denemek belki daha akıllıca vicdanı bir kenara bırakıp. Çal- yayın yap ve prof ol. Sistem dürüstü sadece cezalandırıyor.
Prof. Dr. Engin MERİÇ
İstanbul Üniversitesi Emekli Öğretim Üyelerinden
GÖRECEKSİNİZ BU OLAY DA SÜMEN ALTI EDİLECEK
Milliyet Gazetesi'ndeki yazılarınızı T. C. Üniversitelerine Emekli Sandığı kayıtlarına göre tam 44 yıl hizmet vermiş ve usulsüzlüklerle yıllarca savaşmış, "İstanbul Üniversitesi'ndeki bir Profesörlük Kadarosu'na YÖK'e karşı Danıştay Kararı ile atanamış bir öğretim üyesi olarak" büyük bir zevk ile okudum. Bahsettiğiniz konular hiçte yeni değil. Bildiklerimi sayfalara dökerek size iletmem ise hiç mümkün değil. Çünkü bunları yazmak günlere mal olur.
16 Eylül'de yazmış olduğunuz birinci yazınızda ODTÜ, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Dicle Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi gibi 4 üniversitede görevli, Dekan, Profesör, Doçent, Yardımcı Doçent, Öğretim Görevlisi ve Doktora Öğrencisi olan 14 kişinin bilimsel hırsızlıkla suçlandığına değiniyorsunuz. Keza YÖK ile bu kişilerin bağlı oldukları üniversitelerin harekete geçmeleri gerektiğini belirtiyorsunuz. Bunu takiben yazdığınız ikinci yazınızda ise YÖK Disiplin Kurulu'nun bu konuları incelemek üzere toplanacağına değiniyorsunuz. Tahmin ederimki toplantı yapıldı ve üzerinden yaklaşık 10 gün geçti. Ben şahsen bu konuyla ilgili olarak bu kişilere bir ceza önerildiği veya verildiğine dair herhangi bir haber duymadım.Geçmiş yıllarda bu ve benzeri olaylar oldukça fazla sayıda gerçekleşti. Çalışmalarının kopyalandığı konusunda bazı araştırıcıların mahkemeye başvurduğunu yine gazetelerden öğrendik. Keza Anadolu'daki bazı üniversitelerde benzer konulardaki başvurular hep neticesiz kaldı. Özellikle bazı kişilerin, bu gibi olaylar zaman aşımına uğradı diyip keyifle ortalarda dolaşması çevrelerinde epeyce konu oldu. Ne yazıkki bu gibiler halen Doçentlik ve Profesörlük Jürilerine girebiliyor, Doktora ve Yüksek Lisans Tezi yürütebiliyor ve bu konulardaki jürilerde görev alabiliyorlar. Durumu siz düşünün artık.Dediğim gibi 44 yıllık üniversite yaşamımda ve emekli olduktan sonra geçen sürede bu gibi nedenlerden ötürü herhangi bir öğretim üyesinin şu veya bu şekilde ceza aldığını, hele üniversite ile ilişkisinin kesildiğini hiç duymadım. 19 Eylül tarihli yazınızda değindiğiniz gibi "Bir ülkede intihal kitabı olanlar eğer TÜBİTAK'a bilim ödülü adayı olarak öneriliyor, TÜBİTAK uluslararası yayın sayısı yüksek diye ders kitaplarında intihal yapanlara bilim ödülü verebiliyor, intihalciler Dekan atanabiliyor, Başbakan Müsteşarı ve sonra da Milletvekili olabiliyorlarsa Nature'deki intihal haberinde bir dekan adının da bulunması sürpiriz değildir" diyorsunuz.Bakın göreceksiniz bu olayda geçmişte olduğu gibi yine sümen altı edilecek, durumu örnek olarak gören genç nesil yine önümüzdeki yıllarda bu gibi olayları tekrarlamaktan hiç çekinmiyecektir. Günümüze kadar ve günümüzde bu gibi olaylar herhangi bir şekilde cezalandırılmadığından, gelecek nesillerde de birçok kişi benzeri durumları korkusuzca tekrarlayacaktır.
mmunir@milliyet.com.tr
Prof. Dr. Metin Balcı - Etik dışı davranışlar ve doçentlik sınavı (CBT)
Ali Rıza Taşkale - İntihal, bellek ve 12 Eylül (BirGün)
Radikal'in "14 fizikçinin 'intihal' isyanı" haberini okurken (11.09.2007), "keşke buna benzer ön hazırlık kursları Türkiye'de de olsa" diye düşünmeden edemedim -sonra bir kez daha düşündüm ve buna benzer kurslar olsa bile, durumun değişip değişmeyeceğinden emin olamadan düşünmeyi bıraktım-. Habere göre, aralarında 18 Mart Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Dekanı İhsan Yıl-maz'ın da bulunduğu 14 Türk, uluslararası arenada yayımlanan 65 makalede intihal yapmakla suçlanıyordu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Dicle Üniversitesi, Mersin Üniversitesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üni-versitesi'nden (ÇOMÜ) 14 fizikçi iddiaları reddederken elektronik makale arşivi 'arXiv' (arXiv.org) akademisyenlerin yazılarını sitesinden çoktan çıkarmıştı.
MAKALELER GOOGLE'DAN ÇIKTI
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre intihal (aşırma) "Bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması" olarak açıklanıyor. 14 akademisyenin intihal yapmakla suçlanmasına giden süreç ise şöyle: 40 makalenin altında imzası bulunan ODTÜ Fizik Bölümü lisansüstü öğrencisi Mustafa Saltı doçentlik için sözlü sınava giriyor. Saltı ve sınava beraber girdiği bir başka lisansüstü eğitim öğrencisi Oktay Aydoğdu, yerçekimi konusunda pek çok ortak makale yayımlamış olmalarına rağmen, sözlü sınavda lise seviyesindeki temel soruları bile cevaplamakta zorlanıyorlar. ODTÜ öğretim görevlisi Özgür Sarıoğlu, ikilinin Newton mekaniği gibi temel konuları dahi bilmediğini söylüyor. Sınav sonrası şüphelenen öğretim görevlisi Ayşe Karasu internetteki 'Google' arama motorundan iki öğrencinin makalelerini araştırınca intihal izine rastlıyor ve ODTÜ'nün uyarması üzerine 'arXiv'in kurucusu Cornell Üniversitesi'nde fizik profesörü Paul Gins-parg araştırma başlatıyor.
Karasu, sonradan yaptığı açıklamada, intihalin aynı zamanda ekonomik kazanç olduğunu belirterek "Bu bir hırsızlık, hortumcu-luktur. Bu insanların cebine 37 milyar lira para girdi. Çünkü makale başına TÜBİTAK ve ODTÜ'den para alıyorlar" açıklamasını yapıyor. Araştırma sonucunda iki ODTÜ öğrencisinin yanı sıra diğer üç üniversiteden 12 bilim insanının yazdığı tam 65 makalede intihal bulunduğu tespit ediliyor. Peki, tüm bu yaşananlardan sonra sonuç ne dersiniz? ODTÜ, Saltı ve Aydoğdu'ya iki dönem uzaklaştırma cezası veriyor, iddialar bilim dergisi Nature'da da yer alırken 'arXiv'in kurucusu Ginsparg, "Bu kişilerin yaptığı, çizgiyi çok fena aşıyor" açıklamasında bulunuyor.
Bulunduğum Akademik Amaçlı İngilizce Programın'ın iki ana öğesi ve bize program başlar başlamaz endoktrine edilen iki önemli şey, aşırmacılık ve olası sonuçları ve kütüphanenin nasıl verimli kullanılması gerektiği. Örneğin, aşırmacılık konusunda sadece bu program için yazılmış bir kitap tüm program katılımcılarına daha ilk günden dağıtıldı ve referans verme sistemi, alıntılama, kütüphaneyi konu başlıkları üzerinden tarama gibi tüm incelikler programın ilk haftasında herkese -250 kişi- teker teker ve hiç bıkmadan anlatıldı. Ayrıca isteyen herkese, sonradan randevu sistemiyle tüm bu anlatılanlar bir kez daha anlatılacak.
HOCALARDAN ÖĞRENCİLER DEVRALDI
Aslında hocaların öğrenci makalelerini toplayıp onlardan makale yapmalarına alışkındık. İngilizce sınavlarında kopya çekip geçen öğretim üyelerine de. Ama alışmadığımız ve hala hesaplaşmadığımız bir sürü şey var. Bizde Doğramacı'nın, Alemdaroğlu'nun ve bilumum 'akademik'lerin aşırdıklarını gördükten sonra 12 Eylül ve bizim hâlâ hesaplaşamadık-larımız geldi. Bu toplum kendisini 12 EylüPde kaybetmişti. Tanıl Bora'nın dediği gibi "darbeler ve sonrasında yaşananlar, unutturulma-ması için bileylenmiş büyük azim ve iradeye rağmen, bugün unutulmuş vakalar görünümündedirler. Başka bir deyişle, geri kalmış, geçmiş gitmiş 'şeyler'dirler". Darbelerin toplumsal ilişkilerde açtığı yaraların, sebebiyet verdikleri 'medeniyet kaybının' muazzam tahribatını düşünmek bile, bunlarla yüzleşilmesini ve giderek kabuk bağlayan katmanların açılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu yüzleşmenin bir ayağı da üniversiteler.
Üniversiteler özgürlükçü anlayışın en önemli ayağı darbelerle yüzleşmek ve bu hesaplaşmanın bir parçası olarak, başka bir deyişle, canlı bir toplumsal-siyasal özerkleşme ve rüşt kazanma sürecinin yeniden düşünülmesini sağlamak. Yani Bora'nın deyişiyle 'nis-yan' politikasına karşı stratejik bir yeniden hatırla(t)ma hattı kurmak. Çünkü darbelerle ve darbecilerle hesaplaşmak -ki bu Türkiye'nin geçmişiyle hesaplaşması anlamına geliyor- bizzat yaşanan demokrasi deneyimlerinin hatırlanmasını, çalma-çırpma-girme-çıkma edebiyatının ve bunların özeleştirisinin yapılmasını sağlayabildiği oranda, kolektif özgüveni besleyecek ve demokrat zihniyet yanlısı bir tutumun da güçlenmesini sağlayacaktır. Belki unuttuk ama inanın "başka bir insanlık ve başka bir dünya mümkündür."
27 Eylül 2007
Metin Münir - MAALESEF DOSYALARI YAYINLAYAMAM
İntihal ve bununla ilişkili diğer ahlaksızlık konuları üniversitlerimizin dokusunu çürütüyor.
Yazılarım çıkmaya başladıktan sonra bana birçok intihal dosyası gönderildi. Bir profesör zahmet etmeyip evime kadar geldi.
Maalesef bunları yayınlayamam. Metinleri kaşılaştırınca intihali, görmek mümküm ve çok kolay. Ama uzmanların inceleyip intihal olarak damgalamadığı dosyaları benim yayınlamam doğru olmaz.
Bu iş Yüksek Öğrenim Kurumu'nun ve teker teker üniversiteleri işidir. Maalesef YÖK bu konuya gerekli önemi vermeyerek ahlaksızlığın yaygınlaşmasına ve kök salmasına olanak sağlıyor.
Gerçi YÖK ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 14 fizikçinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları iddiaların en sonunda gündemine aldı.
Ama çoğu zaman ortaya çıkan intihal olayları örtbas ediliyor.
Öğrencilerin ve akademisyenlerin bu örtbas işlemlerinden haberdar olmaları mensubu oldukları camiaya karşı olan güveni, sarsıyor. Ahlaksızlığın yükselmek için geçerli bir yöntem olduğu kanaatini yaygınlaştırıyor. Hırsızlık geçer akçe oluyor � politikada ve bürokraside rüşvetin, balı tutanın parmağını yalamasının olağan sayıldığı gibi.
Bilimde dürüstlük bilgiden önce gelir. Dürüstlük � ahlak � kendi başına bir değer ifade eder. Dürüstlükten arıtılmış bilim işte bizde sık sık olduğu gibi kopya, uyudurma, hırsızlık vesaire oluyor.
Bu konuya bir süre ara verebilirim. Gazetedeki görevim ekonomi konularında yazı yazmaktır. Ama peşini bırakmayacağımdan emin olabilirsiniz.>>>
26 Eylül 2007
Metin Münir - YÖK VE İNTİHAL: NEFESİNİZİ TUTMAYIN
Eğer bir sonuç bekliyorsanız nefesinizi tutmayın.
Bu görkemli kuruluş başbakanın sabahleyin ettiği bir lafa öğleye kalmadan cevap yetiştirmesini bilir. Ama iş Türkiye'yi dünyada rezil eden bilim hırsızlığına geldi mi karar vermek için yıllarca başını kaşıması gerekir.
Beyanat vermek kolaydır. Ama yerlerde sürünen üniversite sistemine çeki düzen vermek kolay değildir.
Güncelleştirmek adına haber vereyim: YÖK, intihal yaptığı iddia edilen akademisyenlerle ilgili olarak Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'nden rapor istedi. Bu raporlar daha gelmedi.
Olayın Orta Doğu Teknik Üniversi'nde meydana çıkartılma tarihi Aralık 2006'dır. ODTÜ'nün olayı Mersin Üniversitesine haber verme tarihi Nisan 2007. Yani bu üniversitelerin iddaları inceleyip YÖK'e bir rapor sunmaları için ellerinde altı ay kadar bir zaman vardı.
YÖK ODTÜ'den bir rapor beklemiyor. Orada intihal suçu işlediği iddia edilenler akademi üyesi, değil öğrencidirler. Onların cezalandırılması işi YÖK'e değil ODTÜ'ye aittir.
YÖK ODTÜ'den bir şey bekleyemeyebilir ama ODTÜ YÖK'ten bir şey bekliyor. Bu da üniversitenin kuruma gönderdiği, intihali öğrenciler için suç haline getiren yönetmenliğin onaylanmasıdır. Siyasetten ne zaman vakit bulur da o işe bakalar, Tanrı bilir.
Diğer üç üniversiteye dönecek olursak. YÖK bunlardan raporları aldığında bu iş için var olan komisyonlardan birinde inceletecek. Komisyonlar bilirkişi oluşturup intihal iddialarını yeniden inceleyecek. Eğer bir suç tespit edilirse işlem yapılacak.
Ama dediğim gibi.Nefesinizi tutmayın. Öğrendiğime göre "intihal dosyalarının sonuçlandırılması 3-4 yılı buluyor."
YÖK'ten bir kaynak : Bize üniversitelerden gelmiş bir yazı yok," dedi. "Gene Kurul'dan bir an önce tamamlanmasına dair karar çıktı. Uyarı yazısı yollanacak, acele edin diye."
İntihal incelemesinde titizlik gösterilmesi gerektiği muhakkak. Ama 3-4 yıl?
Dünyayı sarsacak kitaplardan değil beş on sayfalık makalelerden bahsediyoruz.
YÖK titizliğin arkasına sığınamaz.
Yazımı bitirirken adı bende saklı, intihalden bağrı yanık bir akademisyenin cümlelerini YÖK'e ithaf etmek istiyorum:
"Türban olayından ben de endişeliyim ama bunca zaman türban olduğundan mı üniversiteler bu hale geldi? YÖK neden sahtekarlıklar konusunda üç maymunu oynuyor da türban konusunda bu kadar alevli davranıyor? Bıktım artık Atatürkçülük maskesi altında oynanan bu tiyatrodan. Atatürk yaşasaydı, türbandan daha çok sahtekar bilim adamlarını ayıklardı eminim."
Duyuyor musunuz, beyler ve hanımefendiler? Yoksa sesimin oraya gelmesi 3-4 yılı bulur mu?
İNTİHAL İDDİALARI TÜRK FİZİK DÜNYASINA BÜYÜK ZARAR VERDİ
ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 15 fizikçinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları iddiaları kösenizde ve günlerdir diğer basın ve yayın organlarında yer almaktadır.
Öncelikle eğer iddialar doğru ise intihali (Bilim hırsızlığı) gerçekleştirenleri şiddetle kınıyor ve en ağır şekilde cezalandırılmalarını yetkililerden bekliyoruz.
ICTP (Uluslar arası Teorik Fizik Merkezi Trieste İtalya) ortaya çıkartılan ve daha sonra 15 Türk fizikçisinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları Nature dergisinde yer alınca ülkemiz kamuoyunun gündemine geldi.
Bu tür intihal (Bilim hırsızlığı) olayları dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde de az da olsa meydana gelmektedir. Ülkemizde de olabilmektedir. Burada önemli olan intihal (Bilim hırsızlığı) olayının ciddiye alınması ve intihal yapanların en sert şekilde cezalandırılmasıdır. Aksi takdirde intihal (Bilim hırsızlığı) olaylarının önüne geçilmesi mümkün olamayacaktır.
ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 15 fizikçinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları iddiaları gündeme geldiğinden bu güne kadar Türk Fizik camiası büyük zarar görmüştür.
Ülkemizde namuslu, dürüst ve alınterleri ile fizik araştırmaları yapan ülkemizin bilim ve teknolojisinin gelişimine katkı yapan binlerce fizikçimiz töhmet altında kalmıştır. Yurt dışından da yapılan yayınlarda sanki tüm Türk Fizikçileri bilim hırsızı gibi bir hava yaratılarak linç girişimi başlatılmıştır. Nature dergisinin baslığı ve alt baslığı:
Turkish physicists face accusations of plagiarism (Türk fizikçiler bilim hırsızlığı suçlamasıyla karşı karşıya)
"There are some cultures in which plagiarism is not even regarded as deplorable."Bilim hırsızlığının müessif bile sayılmadığı kültürler vardır.) seklinde olmasini hem irkci bir soylem ve hemde ulusumuza ve Turk fizik camiasina karsi yapilan bir linc girisimi olarak dusunmekteyiz. Ayrica bu makalelerin yayınlanmasında, "copy-paste" usuluyle makale yaptığı iddia edilen kişiler kadar, bu tip makaleleri kolay yayınlayan, hakemlerin hic mi sorumlulugu yok.
Bu linç girişimine karşı yapılacak tek şey ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 15 fizikçinin intihal yaptıkları iddialarının bir an önce yetkililerce soruşturulup sonlandırılıp Türk ve yabancı bilim camialarının bilgisine sunmaktır. Tüm meslek grupları için geçerli olan Intihal (Bilim hırsızlığı) olaylarına sessiz kalınması bunu yapanları cesaretlendirecektir.
Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki, yıllar önce alınan kararlarla makale yayınlayana teşvik anlamında parasal destek sağlamak, nitelikten çok, niceliğe yani makale sayısına önem vermek sonucunu doğurmuştur ve ne yazık ki intihal olaylarının meydana gelmesinde bu anlayışın da payının olduğunu unutmamak gerekir.
Tüm meslek gruplarını içine alacak, denetleyecek ve yaptırım gücü olan ETİK KONSEYİ'nin kurulması için bir yasa çıkarılmalıdır. Ayrıca akademik çalışma yapacak gençlere bilim etiği eğitimi verilmesi yanında öğrencilerin intihal yapmaları durumunda danışman hocaları da en az intihal yapan öğrenci kadar sorumlu tutulmalıdır.
Kayhan Kantarlı
Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi
ÜNİVERSİTELER TEMİZLENMEDİKÇE TEMİZ TOPLUM OLAMAYIZ
Bilimsel hırsızlıklar/intihal üniversitelerimizin kanayan bir yarası. Ne yazık ki YÖK ve Üniversite rektörleri başta olmak üzere ilgili kurum yöneticilerinin kanıtlanmış olaylar karşısında taraflı davranmaları ve gözlerini kapayıp örtbas etmeye çalışmaları cesaretlendirici bir etki oluşturdu bilimsel sahtecilikler çığ gibi büyüyüp bu günkü boyutuna ulaştı.
Basınımızın konuyu gündeme getirmekle birlikte, soruna mutlaka çözümlenmesi gereken bir olgu olarak sahip çıkıp ısrarla takipçisi olanlar o kadar az sayıda ki, her şey intihalcilerin ve yandaş korumacılığı anlayışıyla intihalleri örtbas etmeye çalışan meslekdaşlarımızın öngördüğü gibi gelişiyor ve basındaki sesler bir iki gün sonra kesilip her şey eskisi gibi devam ediyor.
Bizlerin çoğu kez bireysel olarak yürütmeye çalıştığımız mücadele ancak ... değerli basın mensuplarının ... destekleri sayesinde etkili olabilir.
Özellikle internet sayfanızdaki köşenizi, YÖK bilimsel sahtecilikler karşısında ciddi önlemler almaya başlayıncaya kadar, olanaklarınız ölçüsünde sorunla ilgili mesajlara açık tutmaya açık tutmaya çalışacağınıza güveniyorum.
Üniversitelerimiz, içlerindeki bilim etiği yoksunlarını temizlemedikçe "Temiz Toplum" olma özlemlerimiz gerçekleşemez.
Ayse Yaylali
EŞEĞİ ÜNİVERSİTE KANTİNİNE BAĞLAMAK
Profesör, "Eşeği üniversitenin kantinine bağlasan 4 senede mezun olur" demiş. Öğrencilerden biri de hazır cevap hemen atlamış, "4 sene daha bağlasan profesör olur" diye.
Mustafa Gündoğan
Bilkent Üniveristesi, Fizik-IV
GAZETELER İNTİHALLE NEDEN İLGİLENMİYOR?
Gidebileceğim o kadar çok tıp ve mühendislik bölümü varken, bilim adamı olmak için fizik bölümüne ilk tercihimle, girdim. Yüksek lisans ve doktoraya da devam etme niyetindeyim. Burada bu bölümde tüm öğrenciler benim gibiyken, intihali bir terbiyesizlik ve ahlaksızlık olarak görüyorken, bunun diğer üniversitelerde yerleşmiş bir sistem olduğunu görmek beni çok üzdü. Dolayısıyla bu intihal iddiaları beni potansiyel bir bilim adamı olarak bir hayli ilgilendiriyor.
Bu konunun basında yer almaması ve güya eğitimci olduğunu iddia eden köşe yazarlarının bile bunu köşelerine taşımaması, bana bu olayın bağlantılarının ve ciddiyetinin daha büyük olduğunu düşündürüyor. YÖK'ten e diğer üniversitelerden hala bir ses yok. Bunun üstüne lütfen gidiniz, peşini bırakmayınız.
25 Eylül 2007
Fizik alanında yapılan intihal iddialarına ilişkin YÖK'ten açıklama
ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği: ODTÜ'de yaşanan intihal olayı ile ilgili Kamuoyu Duyurusu
24 Eylül 2007
23 Eylül 2007
ODTÜ Fizik Bölümü'nde Bilimsel Hortumculuk
(Gazete ODTÜLÜ)
21 Eylül 2007
Metin Münir - Çalıntı makale skandalında ODTÜ fizik bölümü sınıfta kaldı
BASTIKÇA SAHTEKARLIK TOZLARI KALDIRIYORUZ
(Adı bende saklı bir profesörden)
!
Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke
Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

* Rastgele Yazılar
Emrah Göker - “Rızk Kapısı Olarak Bilim” Çağında Karakter Çürümesi (BirGün)
Bugünkü Birgün Kitap’ta kaçırmayın: Fizik ve matematik gibi disiplinler özelinde ve Türkiye akademisinde kurumsallaşmış arızalara vurgu yaparak, sevgili Baybars Külebi ve arkadaşları bilimde intihal ve ahlâksızlık hakkında vurucu bir dosya hazırladılar. İşaret ettikleri çürümenin Türkiye’de benzer f... DEVAMI>>
Akademi ve İntihal - AHLAKSIZLIĞIN TÜRKİYE ÇEHRESİ (BirGün - kiTaP)
Baybars Külebi, Alper Hançerlioğlu, A. Murat Eren, Togan KafesoğluBirGün - kiTaP, Yıl:4, Sayı:92, Sayfa:19-27, 8 Ocak 2011 İnternet devriminin yarattığı imkanlar, bilgiye ulaşım ve fikri mülkiyet haklarını çağımızın önemli çatışma alanlarından biri haline getirmiş durumunda. Ülkeler yerelinde ifade ... DEVAMI>>
Prof. Dr. Kor Yereli - Her Şey Kadro İçin mi? (MEDİMAGAZİN)
Olaydan bahsetmek istiyorum. Belki okudunuz. Haber WASET adlı bir Internet sitesinden bahsediyordu. “Hayli şık, içeriğiyle de göz dolduran bir site WASET: Uluslararası hakemli dergilerle bağlantılar, neredeyse her branşta düzenlenen uluslararası konferanslar... Ancak biraz araştırınca, sitenin makal... DEVAMI>>
'Para vererek akademik makale yayınlatmadık' (OLAY)
Aykut GÜNGÖRMatematik bölümü öğretim üyelerinin son yıllarda büyük özveri göstererek akademik ve sosyal alanda birçok başarıya imza attıklarını anlatan Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr İsmail Naci Cangül, öğretim üyelerinin haberde adı geçen siteye hiçbir ödeme yapmadıklarını, doçent ve profes... DEVAMI>>
Parayı bastıranı profesör yapıyorlar (Hürriyet)
TEKZİPSefa KAPLAN Hayli şık, içeriğiyle de göz dolduran bir site WASET: Uluslararası hakemli dergilerle bağlantılar, neredeyse her branşta düzenlenen uluslararası konferanslar... Ancak biraz araştırınca, sitenin makalenizi uluslararası dergilerde yayımlanmış gibi, sizi de katılmadığınız uluslararası... DEVAMI>>
Prof. Dr. Kurtuluş Töreci - YAYIN ETİĞİNE AYKIRI YERLİ ÖRNEKLER
SAĞLIK BİLİMLERİNDE SÜRELİ YAYINCILIK - 2010. DEVAMI>>
Yüksek Öğretim Kurumlarında Kopya Olayları ve Disiplin Cezası Uygulamaları (Cumhuriyet BT )
Prof. Dr. Levent Sevgi, Doğuş Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği BölümüBugünlerde üniversiteleri ve yargıyı oyalayan ciddi bir sorun kopya olayları ve farklı ceza uygulamalarıdır. Aynı eyleme verilen farklı cezalar ve yetki aşımları doğal olarak öğrencileri yargıya yöneltmek... DEVAMI>>
Prof. Dr. Eser Karakaş - Kopya çekmek para çalmak (Star Gazete)
Mehmet Altan Pazar günkü yazısında öğretmenlerin kopya çekmesindeki tuhaflığa vurgu yaptı.Kopya çekme meselesini biraz deşerseniz altından ilginç anlayışlar da çıkabiliyor.Kızım üniversiteyi bir ABD üniversitesinde okudu; bendeniz de okulun açılış gününe katıldım.Geçmiş gün, yanılıyor olabilirim, ga... DEVAMI>>
Yrd. Doç. Dr. Fatih Gürsul - Akademik atıf çeteleri: Türkiye'deki bilimsel dergiler, duvar gazetesi olmasın (Newsweek Türkiye)
ODTÜ Enformatik Enstitüsü' nce 2010'da hazırlanan, tıp fakülteleri hariç "Türkiye'nin en iyi üniversiteleri" sıralaması hayli ilginç; çünkü çarpıcı bir tablo ortaya çıkıyor. Listede Çankaya Üniversitesi 11., Atılım Üniversitesi 13., Niğde Üniversitesi 15., Bartın Üniversitesi 22., Batman Üniversites... DEVAMI>>
İnternette İntihal Çok Yaygın (SABAH)
TRIB GABRIEL - The New York TimesRhode Island College'daki birinci sınıf öğrencisi, bir internet sitesinin evsizlerle ilgili Sıkça Sorulan Sorular kısmından alıntı yaptı ve sayfada yazar belirtilmediği için kaynak göstermeye gerek duymadı. Chicago'daki DePaul Üniversitesi'nde bir öğrencinin int... DEVAMI>>
Zülfü Livaneli - Aaaaa! Türkiye üç kutuplu olmuş! Hayret! (VATAN)
Ciddi ülkelerde “plagiarism“ yani intihal son derece önemli bir suçtur. Bir başkasının fikrini, kendi fikriymiş gibi sunan profesörler üniversiteden atılır, gözden düşerler.Çünkü bu, ağır olduğu kadar yüz kızartıcı bir suçtur.Ama cennet vatanımızda, her konuda olduğu gibi fikir alanındaki hırsızlıkl... DEVAMI>>
Bilimsel Ahlaksızlığın Gri Mecraları
NTV BİLİM, EKİM 2010_______________________________________ Murat ErenKapsamın genişliğine ve yöntem zenginliğine rağmen “bilimsel hırsızlık” dendiğinde herkesin aklında bir şeyler canlanıyor. Bilimde hırsızlığın nasıl gerçekleştirilebileceğine dair bolca örnek sunan Türk akademisyenlerinin, bu konu... DEVAMI>>
Prof. Dr. Selçuk Candansayar - KESTİRMEDEN BİLİMCİ OLMAK
NTV BİLİM, Haziran 2010 Olmayan cihazlarla, hayalet hastalarla araştırma yapmanın, saygın kitaplardan kaynak göstermeden aşırmanın inceliklerini bilimci adayları öğrenmeli. Hazır "yapılmışı" varken "bilim yapmaya uğraşmanın" hiç gereği yok. Otuz yıl kadar önce, Üniversite Seçme Sınavı'nda en yüksek... DEVAMI>>
.