NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

21 Şubat 2009

Y. Doç. Dr. Serhan Ada - SALLANDIRACAKSIN BİRKAÇINI (Radikal)

Kapalı dünyalar gibisi yoktur. Önce kabul edilmek için didinilir. Sonra yer edinmek için yekinilir. En son yükselme uğraşına girişilir. Kurallarına uydukça paye edinilir. Asker ocağı, mason locası, bilim yuvası. Kurallarıyla insanı ‘adam eder’ler. Kurallara ne kadar çok uyulursa o kadar tatmin vadederler.

Kurallara sırtınızı döndüğünüz anda sopa geliyorum bile demez. Kapalı dünyalar kuralları sayesinde yüzyıl yüzyıl ayakta kalırlar. Yine aynı kurallarıyla köhneleştikçe köhneleşirler. İçlerindeki insanlar ya adam gibi adam ya da deli- birey yaftasına razı olurlar.

Üniversite, kapalı dünyaların en incisidir. Güzele, akla, bilgeliğe dair ne varsa üstünde taşır. Hem gençtir. Daha doğrusu gençleri bir sonraki çağa (olgunluk, yaşlılık?) uğurlayan geçittir. O güzelimdeyişle gençlerin aklını (başka yerden) toplayıp başına getiren bir koca müessese.

Her üniversitenin kendi kuralları vardır. Mutlaka yöneticilerinin de kumaşına bağlı bazı değişik renkleri. Lakin hepsinin ceza kanunda af kapsamına girmeyen yegane madde intihaldir. Aklı henüz başka yerde gençlere ilk geldiklerinde intihalin ağır cezalık (okuldan kovulma) suç olduğu yazılı sözlü açıklanır. (Ben de ilk derste öğrencilerime intihal=intihardır şiirsel tehdidini savururum.) Gelgelelim, intihalin çaresi iyi bilinmeyen bir illet gibi hızla tüm akademik bünyeyi yiyip bitirmekte olduğunu hiç kimse inkâr edemiyor.

İntihal başkasının şiirini başkasına kendinin(miş) gibi satma cingözlüğü. En başında öyleymiş. Eski Roma’da kendine ait olmayan köleyi başkasına satma işi. Aşırma, apartma yani. Üniversite dünyası bunu başkasının kelimelerini adını anmadan başkasına satma cürmü olarak tarif etmiş. Yüzyıllardır da savaş vermiş. Sahibi belirsiz bilgiler ansiklopedisi internetin neredeyse tek başvuru kaynağı olduğu çağda işler iyice sarpa sarmış durumda. Öğrenciler kes-yapıştır yaparak o engin, kuralsız hiper-metnin neresinden ne bulur buluştururlarsa ödev yazar, not bekler oldular.

Business Week bu konuyu ele alınca Hürriyet refikimiz de şöyle bir akademisyenlere sormuş. Onlar da esmiş gürlemişler. Hele bir öğrenci intihale yeltenmeyegörsün! Ne ahlakı kalmış, ne disiplin kurulları önünde çürümesi. İster istemez bir büyüğümüzün genç isyancıları yola getirmek için sarfettiiği ‘ipe dizeceksin bunların birkaçını...’ diye başlayan özlü sözünü çağrıştıran koçaklamalar.

İntihal akademik toplantıların en önemli yakınması, intihal hafiyeliği kâğıt okumanın en zaman alan boş uğraşı oldu. Bizim akdemik camiada cezadan başka çare öneren yok gibi.

Şimdi çok yaşlı, fazlasıyla saygın, Yök’ümüzün kurucusu, en üniversiter hocabeyimiz güle oynaya intihal suçunu işlememiş gibi. Ülkemizde üniversitenin tarihinde sayısız, ceza almamış intihal vakası yokmuş gibi. Dipnotsuz yazılmış nice özgün deneme üniversitelerimizden aforoz edilmemiş gibi. U. Eco, öğrencilere, ‘öyle bir konu, kelime,şey bulun ki internette bulunmasın’ ödevini vermeyi teklif etmişti. (O bile bizim grubun yeni haliyle çıkan bir dergisinde köşe yazarları arasında yer alıvermiş! Aynı yazının Espresso’da yer aldığı söylenmeden. Eco intihal
kurbanı olmuş. Ya aynı dergide ’yazan’ A de Botton? Onunki de ‘.Aşk...’ kitabından mı?)

İntihal tehdidi üniversitenin yaptığını sorgulaması için bir fırsat olabilir. Ama akademisyenlerin çuvaldızdan korkmaması şartıyla.

Kapalı dünyalar, sadık mensuplarının her yanını sımsıcak sarıp sarmalar. Başta beyinlerini.

15 Şubat 2009

Kopyala-yapıştır jenerasyonuyla nasıl başa çıkacağız (Hürriyet)

Nuran Çakmakçı

2007’de ABD’nin en saygın üniversitelerinden Duke Üniversitesi’nin iş okulunda işletme yüksek lisansı yapan öğrencilerin yüzde 10’unun bitirme tezlerini başkalarının araştırmalarından çalarak hazırladığı ortaya çıktığında, Business Week Dergisi şu soruyu sormuştu: Bu öğrenciler hırsızlık mı yapıyor, yoksa yeni çağın öğrenme biçimi bu mu?

İnternet icat olduğundan beri, o dünyada istediğiniz her bilgiyi buluyorsunuz çünkü. Kopyala ve yapıştır komutlarıyla, başkalarının yazdığını kendi sayfanıza aktarmak da son derece kolay. “Kopyala- yapıştır jenerasyonu” sözünün anlamı bu. Türkiye’de de üniversiteler bu sorunla karşı karşıya. Üstelik, bizde zaten ezberci ve kopyacı bir gelenek olduğu için durum daha da vahim. Çünkü öğrenciler, kaynak göstermeden başkalarının yazılarından alıntı yapmayı hırsızlık olarak görmüyor bile. İnternet de yaygınlaşıp her bilgiye ulaşmak kolaylaşınca, iş iyice çığırından çıkmış durumda. Boğaziçi, Sabancı, Koç, Bilkent gibi üniversitelerdeki hocalar şimdi harıl harıl bunu tartışıyor, öğrencilerin intihal (metin hırsızlığı) yapmasını önlemek için bilgisayar programları alınıyor, akademisyenlerden dedektif olmaları bekleniyor.

İNTERNET DEDEKTİFİ TURNITIN SABANCI ÜNİVERSİTESİ’NDE

Turnitin, iParadigms LLC adlı şirket tarafından geliştirilmiş, internet tabanlı bir kopyacılık tespit servisi. Lisansını alanlar, istedikleri yazıyı www.turnitin.com sitesinden kontrol edebiliyorlar. 2005’ten beri Sabancı Üniversitesi, bu hizmetten faydalanıyor. Hocalar, öğrencilerin bütün ödev ve tezlerini www.turnitin.com üzerinde kontrol ediyor; ödevler, 10 milyon web sayfası, 70 milyon öğrenci ödevi, 10 milyon gazete, dergi, akademik yayın, 1000 klasik kitapla karşılaştırılarak kontrol ediliyor, yapılan alıntılar hemen tespit ediliyor.

ONLARA F VERMEK YETERLİ DEĞİL NAMUSUYLA F ALANLARA HAKSIZLIK OLUR

Boğaziçi Üniversitesi’nde son zamanlarda öğretim üyeleri arasında önemli bir tartışma var. Öğrencilerin yaptığı intihali önlemek için öğretim üyeleri yeni yöntemler arıyor. İşte Boğaziçi Üniversitesi hocaları, mail grubunda kendi aralarında şöyle dert yanıyorlar:
? Bazı öğrenciler ödevlerini başka öğrencilere para karşılığı yazdırıyor. Bu işin piyasası var. Üniversitelerarası bir piyasa bu. Özel üniversitedeki öğrenciler, iyi devlet üniversitelerindeki öğrencilere ısmarlıyor. İç karartıcı bir durum...
? Öğrenci ödevlerinde ciddi intihal sorunları yaşıyoruz. İntihalin ne olduğunu anlatıyoruz, tespit ettiğimizde nasıl bir politika izlediğimizi de anlatıyoruz (o dersten F, yani en düşük notu alması, hiçbir hocadan referans mektubu alamaması, bölümün hiçbir programına başvuramaması vesaire) ama bu bile işe yaramıyor. Öğrenciler bunun vahametini, cut-paste’in (kes-yapıştır) bir suç olduğunu idrak edemiyorlar en yumuşak tabirle.
? Her ödevi okurken google ve google scholar’a cümleler girmekten helak oluyorum. Tam nereden neyin alındığını tespit etmek vs. korkunç zaman alan bir iş. Ve tabii üniversite genelinde çok sıkı bir politikanın uygulanması lazım ki etkili olsun. Yoksa “Hocam, X derste de yaptım, biz bölümümüzde bunu hep öyle yapıyoruz, ama sorun olarak görülmüyor” gibi şaşırtıcı cevaplar alabiliyor insan...
? İntihal yapana ya da kopya çekene sadece F vermek yeterli değil. Namusuyla F alan öğrencilere karşı haksızlık olur...

Bütün dünyada aynı sıkıntı var

Gittikçe artan şiddette intihalle karşı karşıya kalıyoruz. Bu aslında sadece Türkiye’ye özgü değil, tüm dünyada aynı sıkıntı var. Öğrencilerin çalıntılarını birkaç kategoride incelemek mümkün. Kimi referans vermeyi bilmiyor, kimi bir yazıdan olduğu gibi alıyor. Kimi para karşılığı ödevini başkalarına yaptırıyor. Hatta bazen ödevi Türkçe yapıp İngilizce’ye çevirten bile oluyor...

İntihal yapan çocuğa acımam, çünkü akademik hayatın en büyük suçudur bu

Hasan Bülent Kahraman (Sabancı Üniversitesi)

İntihal bir ters, eksik, yanlış kültür meselesidir. Yaratıcılığa dayanmayan, özgünlüğün ne olduğunu bilmeyen, icat çıkartmayan bir kültürdür. Çocuğun ilkokuldan itibaren içinde büyüdüğü bir kültür var. Türkiye’deki eğitim sistemi ezbercidir. Talim Terbiye Kurulu bir müfredat hazırlar. O müfredat beyin yıkamadır. Herkesin aynı şeyi öğrenmesi, homojen, bir örnek insanlar oluşması, toplumun böyle kontrol edilmesi düşünülür. Öğretmen de zaten, “Kitabınızın şu sayfasından, şu sayfasına kadar ezberleyin, sınavda soracağım” der. Hafızlığı yapan başarılı olur, olmayan başarısız. Mesela öğretmen çocuklara “Gidin şu padişahın hayatını yazın” der. Çocuk da bir ansiklopedide o bilgiyi bulup aynen aktarır, öğretmen de birebir ansiklopediyle aynı olan o yazıya not verir. Oysa bu, intihaldir. Çocuklar, üniversiteye de bu kültürden geliyor. Şimdi ansiklopedilerden değil, internetten alıntı yapıyorlar, ama aynı şey.
Bu konuda acımam yoktur. İntihal yapan çocuğa disiplin cezası tatbik ettiririm. En trajik olan da tezlerde karşılaştığımız intihaller. Özgüveni gelişmeyen, “yazarsam alay ederler” kompleksi olanlar bu yola başvurur. Bir de herkesin kendisini alkışlamasını zaruri olduğunu düşünenler. Bunlar zaten aşırı derecede stres altındadır, bir an önce şunu yapayım bitsin, der, internetten pasajları kendi tezine indirir. Tabii, literatüre hakim olan hoca da bunu görür görmez anlar.

Bir hoca için en korkunç an: Güvendiğiniz öğrencinin çaldığını tespit etmek

Prof. Dr. Esra Mungan (Boğaziçi Üniversitesi)

Bir öğrencinin ödevini, normal zamanının en az iki misli sürede okuyoruz. Çünkü sürekli bir intihal alarmı içindeyiz. Şüphelendiğimiz kısımları kontrol ediyoruz ve ne yazık ki çoğu zaman sezgilerimiz doğru çıkıyor. Bu da bir hoca için en korkunç an. Kimi zaman sevdiğimiz, güvendiğimiz bir öğrencinin intihalini tespit ediyoruz. Güven bir anda çöküyor. Bazen biz, öğrencilerden daha fazla sarsılıyoruz. Bu da eğitim sisteminde dürüstlük, ahlak, etik, onur gibi değerlerin katiyen verilmediğini düşünmeme yol açıyor. Tuhaf bir şekilde anlatamıyoruz intihalin ne kadar vahim bir suç olduğunu. Burada ilk ve ortaöğretimin de rolü büyük. Bu okullarda intihale başvuranların ödevlerinin, çalmayanlara göre daha şık ve düzgün göründüğünden daha yüksek not aldığını biliyoruz. Ne yazık ki evrensel ahlakın, yani kimsenin hakkını yememe, dürüst olma gibi aslında çok temel değerlerin eğitim sistemimizde hiçbir şekilde verilmediğini düşünüyorum. Bilim dunyasındaki intihal yapma eğilimi (ki buna ne yazık ki hocalar da dahil, doçentlik ve profesörlük jürileri tercüme ve intihal dolu “özgün eser”lerle karşılaşabiliyor) de bunun tezahürlerinden sadece biri.

Uzaklaştırma cezası veriyoruz

Prof.Dr. Abdullah Atalar (Bilkent Üniversitesi)

1997’de üniversitemizin senatosu bazı kararlar aldı. Başkasına ait düşünce, görüş, buluşu kaynak göstermeden kendininmiş gibi sunarak ödevinde, projesinde, raporunda ve benzeri çalışmalarında kullanan bir haftadan bir aya kadar üniversiteden uzaklaştırılıyor. Sınavda kopya çekmek de bir veya iki yarıyıl üniversiteden uzaklaştırmakla sonuçlanıyor.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.