10 Haziran 2019
Dinçer GÖKÇE - Akademide ‘oto yıkamacı’ şoku (Hürriyet)
TÜBİTAK
tarafından incelenen 15 bilimsel derginin para karşılığı yayın anlamına
gelen ‘yağmacı yayıncılık’ yaptığı ortaya çıktı. TÜBİTAK raporunda,
dergilerin sahibi şirketin yayıncılık dışında oto yıkama, haşere ile
mücadele, organik tarım, kozmetik gibi birçok alanda faaliyet gösterdiği
kaydedildi. Rapor üzerine YÖK de üniversiteleri uyardı.
AKADEMİSYENLERİN
atama, yükseltme ve aldıkları akademik teşviklerde, yayımladıkları
bilimsel makaleler önemli bir yer tutuyor. Çok sayıda derginin de ortaya
çıkmasına yol açan bu durum, zaman zaman ‘para karşılığı yayın’
tartışmalarıyla gündeme geliyor. TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu
tarafından da konuya ilişkin kapsamlı bir inceleme yapıldığı anlaşıldı.
Kurul, şikâyete konu dergilerin imtiyaz sahibi Güven Plus Grup AŞ,
şirketin kurucusu Murat Korkmaz ile bu şirket ile aynı adreste bulunan
İstanbul Bilim ve Akademisyenler Derneği’ni mercek altına aldı. Dernek
adına yayınlanan 15 dergi ile yüzlerce makale tek tek incelendi.
BİR YILLIK YAYINLAR İNCELENDİ
Bir
yıldan fazla süren ve 15 derginin bir yıllık sayılarına ilişkin yapılan
inceleme sonrası kapsamlı rapor hazırlandı. Dergilerde makalesi
yayınlanan 55 akademisyenin ismine yer verilen raporda özetle şu
tespitler yer aldı:
-
“Dergilerde uluslararası bilim kurullarının yer aldığı belirtiliyor. Bu
kurullarda isimleri yer alan kişilerin gerçekte dergiyle bir
ilgilerinin olup olmadığı belli değil. Dergilerde görev alan kişilerin
aynı dergilerde çok sayıda yayınlarının olması etik ihlalidir.
-
Dergileri çıkaran şirketin sitesine göre, yayıncılığın yanı sıra, araba
yıkama, temizlik, ilaçlama, kozmetik, promosyon gibi işleri de yapıyor.
Bütün bu farklı işler de tek bir ofiste gerçekleştiriliyor. Bu şirketin
dergilerine başvurularda ücret alınıyor. Dergiler yoluyla düzenlenen
kongre ve konferanslarda katılımcılardan ücret alınıyor.
FARKLI UNVANLAR
-
Dergilerin yönetiminde ismi geçen bazı akademisyenler, Korkmaz’ın
eğitimi konusunda bilgi sahibi değil. Korkmaz, sahte akademik unvan
kullandı. Yazışmalarda kimi zaman “Doç. Dr.” kimi zaman ise “Prof. Dr.”
unvanı var. Korkmaz, sahibi olmadığı unvanları kullanarak çıkar sağladı.
Hakkında ‘sahtecilik’ şüphesi tespit edildi. Farklı disiplinlerdeki
dergilerde çok sayıda makalenin yazarı olarak yer aldı. Bu durum,
‘haksız yazarlık’ şüphesine yol açtı.
ŞERİF MARDİN’İ BİLE GEÇTİ
-
Korkmaz’ın 2010’da 7 makale ile başlayan serüveni 2011 yılında 23
makale, 2012 yılında 43 makaleyle devam etti. 2016 sonuna gelindiğinde
ise 261 yayınla erişilmesi zor bir rakama ulaştı. Korkmaz, 2017 ve
2018’de kendisi hakkında inceleme başlatıldıktan sonra makale yayınlama
sayısında çok ciddi düşüş oldu. Oysa dünyanın işletmecilik alanında en
üretken akademisyenlerinden biri olan Prof. Dr. Tamer Çavuşgil bile 40
yılda ancak 200 civarında makale yayınladı. Prof. Dr. Şerif Mardin ise
60 yılda yaklaşık 170 makaleye imza attı.
DERİN ETİK İHLALİ
-
Haksız yazarlık ve sahtecilik yapan Korkmaz’ın sahtecilik durumu
yargıya intikal ettirilmeli. Korkmaz’ın sahibi olduğu dergilerin yağmacı
yayıncılık açısından incelenmesi için YÖK ve Üniversitelerarası
Kurul’un (ÜAK) görüşüne sunulmalı. Dergilerin yayıncılığını bizzat
Korkmaz yürütüyor. Buna rağmen, dergilerin İstanbul Bilim ve
Akademisyenler Derneği yayın organı olarak sunulması Güven Plus AŞ ile
derneğin aynı adreste faaliyet göstermesi derin etik ihlal kuşkuları
oluşturuyor. Akademik kaygılardan ziyade çıkar amaçlı bir organizasyonun
söz konusu.
- Akademik
olarak yükselmek ve uluslararası endekslerce taranan dergilerde yayın
yapmak isteyen akademisyenler şirketin müşterileri oldu. Bu dergilerin
yayın kurulu, editör kurulu ve diğer yönetim mekanizmalarında ismi yer
alan kişiler derhal kurumlarına bildirilmeli. Etik kural ihlali çok
sayıda dergide ve birçok akademisyeni de kapsayacak şekilde
gerçekleştirilmiş.
-
Haberleri olmadan tanınmış kişiler yazar olarak eklendi. Hediye yazarlık
kapsamında eklenen isimler arasında Dr. Kazım Selçuk Tuzcuoğlu, Doç.
Dr. Murat Ercan ve Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu da var.”
ÜNİVERSİTELERE YAZI
Hazırlanan
rapor sonrası TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu gerekçeli
kararını 26 Mart’ta hazırladı. TÜBİTAK’tan Korkmaz’a gönderilen 25 Nisan
tarihli yazıda, kendisi hakkında 5 yıl süreyle yaptırım kararı alındığı
bildirildi. 3 Mayıs’ta ise TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal’ın
imzasını taşıyan yazı YÖK’e gönderildi. Yazıda, Korkmaz’ın etik ihlali
yaptığı, yayıncısı olduğu dergilerin de yağmacı yayıncılık yaptıkları
kaydedildi. YÖK Hukuk Müşavirliği de TÜBİTAK’tan gelen yazıyı,
Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı ve tüm üniversitelere gönderdi.
Yazıda “Murat Korkmaz’ın sahibi ve yazarı olduğu dergilerin, akademik
teşvik, atama ve yükseltmelerde değerlendirme dışı bırakılması...”
denildi.
YAPTIRIM NEYİ KAPSIYOR?
TÜBİTAK yönetmeliğine göre ‘haksız yazarlık’ yaptığı tespit edilen
kişilere 5 yıl süreyle yaptırım uygulanabiliyor. Yaptırım uygulanan
kişi, TÜBİTAK desteklerinden mahrum kalıyor. Murat Korkmaz’a TÜBİTAK
tarafından yapılan bildirimde “Kurumca desteklenme kararı verilen veya
yürütülmekte olan her türlü proje, burs ve etkinlik görevlerinizin
sonlandırılmasına, başvuruların kabul edilmemesine, kurum destekli yayın
ve sunum yapmamanıza karar verildi” denildi.
‘O YAZARLAR PROFESÖR DOÇENT OLDU’
-
Murat Korkmaz, Hürriyet’e yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bana
verilen 5 yıllık cezaya karşı hukuki süreç başlatacağız. Haksız alınmış
bir karar. Bizim dergilerimizde makaleleri yayımlanan bazı
akademisyenler doçent oldu bazısı ise profesör. Her dergi yılda 3-4 sayı
çıkıyordu. Her dergide onlarca yazar yer aldı. Bu, yüzlerce belki de
binlerce akademisyeni ilgilendirir. Bu durum onlar için de kötü. Olumsuz
etkilenebilirler. Ben şirketi kurdum ama sonra hissemi devrettim.
Sigortalı çalışanım. Yayıncılık dışında emlakçılık da yapıyoruz.
Dergicilikten para kazanamadık. Şirketin toplam 4 çalışanı var.”
ŞİRKETTEN YÖK’E YANIT
-
YÖK yazısının bütün üniversitelere gönderilmesine, dergilerin imtiyaz
sahibi Güven Plus Grup AŞ adına tepki gösterildi. Şirket adına noter
yoluyla YÖK’e gönderilen 31 Mayıs tarihli yazıda özetle şöyle denildi:
“Rektörlükler eli ile tüm üniversite personeline hakkımızda gönderilen
yazı kişilik ve özlük haklarına aykırı. TÜBİTAK sadece Murat Korkmaz’a 5
yıl süreyle ceza verdi. Bu durum, derneği ve şirketi bağlamıyor.
Şarlatan ve yağmacı olarak adlandırılan dergilerin hiçbiri ücretli
değil. Dergilerin bilimsel yönetimi tamamen ilgili editörlerine ait…
Dergilerin, etik ihlal ve yağmacı dergi sınıfına alınması, editör, yazar
ve hakem heyetlerini de zan altında bırakıyor.”
2 Haziran 2019
Gülsen SOLAKER - Türkiye'nin bilimsel yayın karnesi zayıf (Deutsche Welle Türkçe)
Kuran dinletilen balıklar daha hızlı mı büyüyor? Şeytanla mücadele
edecek insanın eğitimi nasıl olmalı? Son yıllarda bilimsel yayın olarak
sunulan bu araştırmalar kamuoyunda tartışma yaratırken, buna benzer
örnekler Türkiye’deki üniversitelerin bilimsel yayın kalitesinin
sorgulanmasına yol açıyor.
İstatistikler Türkiye’de son yıllarda
üniversitelerin ve buna paralel olarak bilimsel yayın sayısının
artmasına rağmen yayın kalitesinin giderek düştüğünü gösteriyor.
Türkiye'de şu anda 206 üniversite bulunuyor. Scientific Journal Rankings verilerine
göre 2017’de Türkiye dünya bilimsel yayın sayısı sıralamasında 19'uncu
sırada; buna karşılık Türkiye’den çıkan yayınlara yapılan ve yayının
kalitesini gösteren uluslararası atıf sayısı her geçen yıl önemli oranda
düşüyor.
ODTÜ bünyesinde 2009'da kurularak Türkiye ve dünya
üniversite sıralamalarını yapan URAP'ın (Akademik Performansa Göre
Üniversite Sıralaması) koordinatörü, ODTÜ eski Rektörü Ural Akbulut
durumu DW Türkçe’ye şu sözlerle özetliyor:
Ural Akbulut |
"Dünyada
bilimsel makaleler kalite açısından dört gruba ayrılır. Saygınlık
açısından ilk yüzde 25’lik dilim en yüksek kalitededir, sonra saygınlık
oranı giderek düşer. Son yüzde 25’lik dilim saygın bile denilemeyecek
makalelerdir, ya çok az atıf alır ya da hiç almazlar. Bizim
araştırmalarımıza göre dünyanın ortalaması genelde ilk ve ikinci yüzde
25 civarında, üçüncü ve dördüncü dilimde dünyada çok az makale var.
Türkiye'de ise tam tersi.”
Üniversite sayısı artarken kalite düşüyor mu?
Akbulut,
son yıllarda Türkiye’de dördüncü kategori makale sayısında ciddi oranda
artış bulunduğunu belirterek, çok fazla üniversite açılması ve bunlara
öğretim üyesi bulunamaması, yeni açılan bazı üniversitelerin
standartları düşük doktora vermesi ve bu kişilerin öğretim üyesi
olmasının bunda etken olduğunu belirtiyor.
Hacettepe Üniversitesi
emekli öğretim üyesi İskender Sayek de bilimsel yayınların özgün olması
ve bilime yaptığı yeni katkısının öneminin altını çizerek, "bilimsel
çalışmaların nitelik açısından değil nicelik açısından değerlendirilmesi
ve bununla da övünülmesini” ana sorunlardan birisi olarak gösteriyor.
Sayek,
tam bir planlama yapılmaksızın, altyapı, olanaklar ve insan gücü
kaynakları oluşturulmadan, gereğinden çok üniversite açılmasının
sakıncalarına dikkat çekiyor.
Cumhuriyet gazetesinin Bilim ve
Teknoloji Yayın Yönetmeni Orhan Bursalı da DW Türkçe’ye yaptığı
değerlendirmede, üniversite sayısının artmasının bilimsel yayınların
kalitesini teşvik edici bir unsur olamadığını söyleyerek, yeni kurulan
üniversitelerde de nitelikli araştırmacılar bulunduğunu ancak
sayılarının az olduğunu belirtiyor.
Sahte dergi ve kongreler sorunu
Türkiye’deki
bilimsel yayınların kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir başka faktör
de “yağmacı/sahte” olarak adlandırılan dergi ve kongreler.
Ural
Akbulut’un tanımıyla “sahte” dergiler etki değeri düşük dergilerden
farklı olarak tamamen sahte ve parayla makale basıyor, dolayısıyla
bilimsel güvenilirliğe sahip değiller. Akbulut, bu dergilerin
Türkiye’deki bilimsel yayın kalitesine ne kadar olumsuz etki yaptığının
fark edilmesinin uzun zaman aldığını ve bu sırada birçok insanın bu
dergilerde yayımlanan makalelerle doçent ya da profesör olduğuna işaret
ediyor.
Cumhuriyet Üniversitesi'nden Selçuk Beşir Demir'in Journal of Informetrics dergisinde
Kasım 2018’de yayımlanan makalesine göre, dünyada en çok sahte dergi
çıkaran ülkeler arasında Hindistan ve Nijerya ile birlikte Türkiye de
var. Bu çerçevede Yüksek Öğretim Kurumu’nun (YÖK) geçtiğimiz Mart ayında
bu dergilerdeki yayınların akademik yükseltmelerde artık etken
olmayacağı yönünde aldığı karar akademik çevrelerde olumlu karşılandı.
YÖK’ün
kararını hem Akbulut hem de Sayek doğru bulsa da yeterli görmüyor.
Sayek’e göre “araştırma ile ilgili ulusal ve kurumsal politikalar
oluşturmak, öncelikli alanları belirlemek, Türkiye’ye özgün sorunları
değerlendiren araştırmaları teşvik etmek, araştırmaya bütçe ayırmak ve
bu bütçenin doğru kullanıldığını izlemek” önem taşıyor.
Bu tür
dergilerin yanı sıra ciddi akademik çevrelerin çok rahatsız olduğu bir
başka sorun da sahte kongreler. Akbulut bu kongreleri şu sözlerle
anlatıyor:
"Sahte kongre olayında herhalde dünyada maalesef belli
bir yere gelmişizdir diye düşünüyorum. Çünkü bazıları non-stop kongre
düzenliyor. Aynı kongrede bir bakıyorsunuz biyolojiden başlıyor,
teknoloji, mühendislik, makine, elektrik bütün alanları sıralıyorlar.
‘Ne olursan ol gel, yeter ki bize o parayı ver' diyorlar yani.”
Rektörleri cumhurbaşkanının ataması
Türkiye’deki
bilimsel yayınların kalitesini etkileyen faktörler arasında
üniversitelerde özgürlük ortamının eksikliğine de değiniliyor.
Bursalı,
rektörlerin hükümet ve cumhurbaşkanı tarafından atanmış olmaları ve bu
atamalarda bilimsel kriterlerden daha çok hükümete yakınlığın dikkate
alınmasının özgürlük ortamını zedelediğini belirterek, üniversitelerin
“kontrol altında tutulması gereken yerler” olarak görülmesinin yanlış
bir tutum olduğunu ifade ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, 1960 askeri darbesinden sonra üniversiteden atılmasıyla
Almanya’ya giden bilim adamı Fuat Sezgin için geçtiğimiz günlerde
düzenlenen törende “İlim insanına sahip çıkmadığınız zaman, işte ona
Alman sahip çıkar” sözlerini sarf etmişti. Türkiye’de ise kanun hükmünde
kararnamelerle (KHK) 15 Temmuz darbe girişiminin ardından binlerce
akademisyen üniversitelerden ihraç edildi.
İlker Birbil |
Hollanda'da
bulunan Rotterdam Erasmus Üniversitesi'ne bağlı Ekonometri
Enstitüsü'nde Veri Bilimi ve Optimizasyon alanında öğretim üyesi olan
Prof. Dr. İlker Birbilde son dönemdeki olumsuz ortamdan etkilenerek
Hollanda'ya giden bir bilim insanı.
DW Türkçe’ye konuşan Birbil,
sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada bir makale enflasyonu bulunduğunu
belirtirken, yayın sayısından ziyade bilimsel olarak kendini ispat etmiş
insanlara öncelik verilmesinin şart olduğunu düşünüyor. Başarılı birçok
akademisyenin hayatlarının KHK'larla “insafsızca karartıldığını”
vurgulayan Birbil, şöyle konuşuyor:
“Bu akademisyenler
üniversitelerinden koparıldılar, pasaportlarına el konuldu.
Arkadaşlarına bu haksızlığın reva görülmesine, üniversitede kalan
diğerleri -belki mucip sebeplerle- ses çıkaramadılar. Sus pus olmuş bir
üniversite, üniversite olmaktan çıktı. Yani hem gidenlerin yarattığı
boşluk, hem de kalanların içine düşürüldükleri durum yüzünden
üniversitelere iki kez darbe vuruldu.”
Gülsen Solaker
© Deutsche Welle Türkçe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
!
Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke
Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...
Predatory journals: Who publishes in them and why?
.....................................................................
...
...
...
* Rastgele Yazılar
.