NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

26 Mart 2008

Bekaroğlu “Bilimde yapılan sahtekârlıkların sayısı çok arttı”

İTÜ Öğretim Üyesi ve Türkiye Bilim Akademisi Şeref Üyesi Prof. Dr. Özer Bekaroğlu, bilimde ahlak dışı davranışların artmasının sebebini bilimin çok hızlı gelişmesine bağladı.>>>

İntihalle ödül almışlar (Milliyet)

13 Mart 2008

Bilim dünyası sahtekârlığı (SABAH)

İntihallerle sarsılan bilim dünyasında bilimsel sahtekârlıklar ilk kez panel konusu oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)'de salı günü "Bilim ve Etik Paneli: Akademik Yolsuzluklar, Akademide Teknolojinin Kötüye Kullanımı, Bilişim Suçları, Güncel ve Geçmişteki Örnekler" adıyla gerçekleştirilen panelde katılımcılar birbirinden şaşırtıcı bilimsel sahtekarlık örnekleri sundu.>>>

İntihal yapan akademisyen, laikliğe sarılıyor!(ZAMAN)

İstanbul Teknik Üniversitesi'nin (İTÜ) düzenlediği 'Bilim ve Etik' panelinde konuşan gazeteci-yazar Murat Bardakçı, intihal yapan yazar ve akademisyenlerin 'Ben devrimciyim, Atatürkçüyüm.Yobazların önünü kesmeye çalışıyorum' yalanına sarıldıklarını söyledi. Bardakçı, bu tür 'hırsızlıkları' ortaya çıkardığı için kendisinin 'Atatürkçülüğe, laikliğe ve devrimlere set çekmekle' suçlandığını anlattı.

İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi'nde gerçekleştirilen 'Bilim ve Etik' panelinde, akademik yolsuzluklar, akademide teknolojinin kötüye kullanımı ve bilişim suçları ile ilgili sunumlar yapıldı. Akademisyenler ve araştırmacılar, üniversitelerde intihal olaylarının yoğun bir şekilde devam ettiğini örneklerle ortaya koydu. İntihal konusunda çok sayıda yazı kaleme alan gazeteci-yazar Murat Bardakçı, üniversite yönetimlerinin bu suçu işleyen akademisyenleri koruduğunu öne sürdü. Bardakçı, intihal yapan kişilerin kendilerini savunma yöntemlerini şöyle anlattı: "Bir intihal olayını yazdığımızda ilk olarak bir telefon gelir, 'Çok haklısınız ama ben dipnot yazmıştım, giderken yolda düşmüş' derler. 60-70 sayfayı makaslamıştır. Bu kadar sayfaya dipnot konulmayacağının, bunun bir alıntı olamayacağının bilincinde ya değildir ya da sahtekârlık yapmaktadır. İkincisi mantıksız açıklamalardır. Yazının çıktığından haberdar olmadıklarını iddia ederler. Bir de intihali ortaya çıkaranı suçlarlar. Bu kişinin hırsız, intihalci, makasçı olduğu ile ilgili yapılan yayının, Atatürkçülüğe, laikliğe ve devrimlere set çekmek için, o kişinin Atatürkçü mücadelesini önlemek için yapılmış bir mesele olduğudur. Yani hırsızlıkla Atatürkçülüğün ne alakası var bilmiyorum. 'Ben devrimciyim, yobazların önünü kesmeye çalışıyordum. Onun için bu yazıldı' denir. Ama 'iftira' diyemiyor."

Murat Bardakçı ayrıca, intihal konusunda 15 senedir çok sayıda yayın yaptığına; fakat hiçbir sonuç alamadığına dikkat çekti. "Rektörler, hırsızlara her zaman sahip çıktı." diyen Bardakçı, "Rektörler beni arayıp, 'ilgileniyoruz' dedi. Ama hiçbir şey çıkmadı. Hatta bazı olaylarda ben suçlu ilan edildim." şeklinde konuştu.

Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Nurettin Bilici ise bilim hırsızlığı yapan birçok akademisyenin görevine devam ettiğini, hatta üniversitede yükseldiğini belirtti. İntihallerin yeterince yargıya taşınmadığını vurgulayan Bilici, bazı akademisyenlerin üniversitede kolay yükselme arzusunda olduğunu, bunun için de yazması uzun sürecek makaleleri makasladığını ve seri üretim yaptığını kaydetti. İntihal yapanları gündeme getirdiği için sekiz kez yargılandığını anlatan Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Prof. Dr. İzge Ünal, YÖK ve Üniversitelerarası Kurul'un intihal yapanlara karşı daha etkili bir şekilde mücadele etmesi gerektiğini ifade etti.


12 Mart 2008

Murat Bardakçı - İntihalciler artık sağlığımızı bile tehdit ediyorlar (HABERTÜRK)

Dün, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde “Bilim ve Etik Paneli” yapıldı. Ana konu, üniversitelerde gittikçe artan “intihal”, yani “bilimsel hırsızlık” olaylarıydı.
Prof. Dr. Tayfun Akgül’ün organize ettiği panele, ben de katıldım. Türkiye’de intihal konusunda son 10 sene boyunca en fazla yazan gazetecilerden biri olmam dolayısıyla intihal hadiselerini bildiğimi zannediyordum ama konuşmacıların anlattıklarını dinleyip verdikleri örnekleri görünce, aslında hiçbirşey bilmediğimi farkettim. Bilimsel soygunculuklar inanılmaz derecede artmış, isimlerinin başında “Prof.”, “Doç.” yahut “Dr.” gibisinden bilimsel ünvan taşıyan akademik hırsızlar akla-hayâle gelmeyecek yepyeni makaslama metodları icad etmişlerdi.
“İntihal” kelimesi, sözlüklerde genellikle “başkasının eserini kendisininmiş gibi gösterip yayınlama” şeklinde açıklanır ama bence düpedüz hırsızlıktır, üstelik hırsızlığın en pespaye şeklidir. Sıradan bir hırsız paranızı, malınızı yahut bir başka kıymetli eşyanızı çalan kişidir ama intihalde fikrinizin, düşüncenizin ve emeğinizin üzerine oturulması sözkonusudur. Zira, intihalci sizin için çok daha kıymetli olan birşeyi, aylarınızı, hattâ bazen senelerinizi sarfederek verdiğiniz eseri, düşüncenizi ve göznurunuzu çalmıştır ve bunun kıymetinin parayla, pulla, fiyatla, vesaireyle ölçülmesi mümkün değildir. İntihalin, hırsızlığın ve sahtekârlığın en aşağılık biçimi olmasının sebebi işte budur.
İTÜ’nün Ayazağa’daki kampüsünde yapılan panelde, konuşmacılar akademik ünvanlı hırsızları ve geliştirdikleri makaslama metodlarını bir bir sergilerlerken, açıkçası dehşete düştüm. İlim merkezlerimiz olması gereken üniversitelerde yapılan böyle hırsızlıklara alışkındım ama, konunun beni hayretler içerisinde bırakan bir başka tarafı, son bir-iki sene içerisinde mahkemelik olan intihal olayları karşısında üniversite yönetimlerinin ardından adaletin takındığı tavırdı.
Üniversitelerin intihal olayları karşısında ne kadar sessiz kaldıklarını kendi yazdıklarımın neticesinden biliyordum. Akademik hırsızlık olayıyla karşılaşan yönetim bu işi genellikle örtbas etme yolunu tercih ederdi; zira “tencere dibin kara, seninki benden kara” misali vaziyetler sözkonusuydu. Seneler boyunca yazdığım ve belgeleriyle ortaya koyduğum dünya kadar intihal hadisesi önce YÖK, ardından da rektörlükler yahut dekanlıklar sayesinde örtbas edilmiş, sadece tek bir intihalciye birkaç aylık veza verilmiş, hemen ardından o ceza da affedilmişti.
Dünkü panelin beni daha fazla şaşırtan tarafı, adeletin bu konuda vermeye başladığı kararlar oldu. Bir örnek: YÖK’ün mucidi Prof. İhsan Doğramacı’ya ait olan “Annenin Kitabı” isimli eserin bir bölümünün Amerikalı bir yazarın kitabından çalıntı olduğu bundan yıllarca önce ortaya çıkmış; Doğramacı intihali gündeme getiren bir meslekdaşını, Prof. Dr. Hasan Yazıcı’yı dava edip tazminat istemişti. Senelerce süren dava geçenlerde Yargıtay’da yapılan son duruşmada sonuçlanmış ve Prof. Yazıcı, Prof. Doğramacı’ya tazminat ödemeye mahkûm olmuştu ama kararda bir tuhaflık vardı: Yüksek mahkeme Prof. Doğramacı’nın Amerikalı yazarın eserinden izinsiz alıntı yaptığını kabul ediyor fakat kitabın akademik bir yayın olmaması sebebiyle ortada intihal hadisesinin mevcut bulunmadığını söylüyordu. Anlayacağınız, ortada birilerinin “evsahibini bastırması” hadisesi vardı.
Prof. Dr. Hasan Yazıcı, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdı. Türkiye’nin bu en meşhur intihal hadisesinin son kararı, artık Strazburg’da verilecek.
Türkiye, Çin ile beraber, özellikle de tıp alanında yazılan makalelerin sayısı bakımından bugün dünyada en fazla sayıda yayın yapan ülkelerinin başında geliyor. Ama bu yayınların çok az bir kısmı orijinal araştırma neticesi, neredeyse tamamı yürütme ve dolayısıyla bundan böyle hepimiz dikkatli olmak zorundayız. Zira, intihaller, özellikle de tıbbî alanda yapılan çalıntılar artık sağlığımızı tehdit eder hâle geldiler. Panelde önce Prof. Hasan Yazıcı’nın, daha sonra da Prof. İzge Günal’ın anlattıklarına göre intihal edilerek yahut masabaşında uydurma yollarla kaleme alınan tıbbî makalelerdeki hatalar, doktorların bu makalelerde yazılanları uygulamaları halinde ölümlere sebebiyet verecek derecede.
Biz hâlâ türban meselesiyle uğraşaduralım... İlim merkezlerimiz olması gereken üniversitelerimiz şimdi bu haldeler ama ne gam!

5 Mart 2008

Türk Astronomi Derneği - TAD

Etik İlkeler Belgesi

Bir bilimsel meslek kuruluşu olarak Türk Astronomi Derneği bilimsel araştırma ve akademik dürüstlük ile ilgili aşağıdaki temel etik ilkeleri benimser ve duyurur:

  1. NE bulundu, NASIL bulundu:
    Bilimsel araştırmada deney, gözlem ve hesaplardan elde edilen sonuçların hiç bir şekilde çarpıtılmamasına, sonuçların nasıl bulunduğunun ve hata paylarının tartışılmasına, sonuçlara ekleme yapılmamasına, gözlem ve deneyden çıkmayan sonuçların gerçek araştırma sonucu izlenimi verecek şekilde yayınlanmamasına özen gösterilir.
  2. Araştırmayı KİM yaptı:
    Araştırma sonuçları yayınlanırken sadece bu araştırmaya katkıda bulunmuş kişilerin isimleriyle yayınlanır, katkısı olmayan kişilerin isimleri yazarlar arasına katılmaz.
  3. BİLGİNİN KAYNAĞI'nı belirtme:
    Başkalarının araştırmalarından veya çalışmalarından yararlanılıyorsa, bu durum açıkça belirtilir. Yayınlanmış veya yayınlanmamış kaynaklardan doğrudan alıntı ancak hem "tırnak işaretleri" ile belirtilerek hem de atıf verilerek yapılır. Bu usuller yazarların kendi eserlerinden alıntı yapmaları halinde de, veya alıntı özgün sonuçlar içermese de uygulanır. Bilgi kaynağının doğru şekilde hakkını verme kuralı sadece araştırma makaleleri için değil, ders kitabı, popüler kitap, derleme, çeviri vb her türlü ürün için geçerlidir.
  4. KATKININ NİTELİĞİ'ni belirtme:
    Yapılan yayın özgün araştırma değilse, telif, derleme , veya çeviri olduğunun yayında açıkça ve doğru olarak belirtilmesi gerekir.
  5. Ortak çalışmalarda, eğitim ve yönetimde DÜRÜSTLÜK:
    Araştırmacılar, akademik kurumlarında ve araştırma kurumlarındaki yöneticiler, öğretim üyeleri ve öğrenciler konumlarını ve yetkilerini sadece araştırmayı ve araştırmacıları destekleme yönünde kullanmalıdırlar. Akademik yükseltme, lisans ve lisansüstü eğitim, tez ve jürilerde, izin ve görevlendirmelerde, proje başvuru ve değerlendirmelerinde araştırma yetkinliği dışındaki etkenler, özellikle kişisel ilişkiler ve grup ilişkileri akademik değerlendirmelerin ve araştırma etkinliklerinin önüne geçmemelidir.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.