NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

31 Aralık 2022

Dr. Tansu KÜÇÜKÖNCÜ (*) - Columbia University'nin “UYDURMA DOKTORA TEZİNİ İPTAL ETTİĞİ” Bengü Sezen Ergüden DOÇENT yapıldı!

Bengü Sezen'in ABD'deki Columbia University'deki “UYDURMA DOKTORA TEZİNİN ve doktora diplomasının İPTAL EDİLMESİ” ve ardından Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde yardımcı doçent yapılması hikayesini şu yazımda anlatmıştım. 
20 Yıllık Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nün “UYDURMA DOKTORA TEZİ İPTAL EDİLMİŞ” asistan profesörü Bengü Sezen, uydurma doktora tezi ile dünyada çok meşhur oldu, Türkiye'de itibar gördü. Evlendi, artık Bengü Sezen Ergüden, kısaca Bengü Ergüden.
Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi “Daha önce alınan etik ihlal kararları” başlıklı  Madde 6 : “Doçent adayları özgeçmiş ve eserler listesinde akademik çalışmalar ile ilgili tüm eserlerini belirtmek zorundadırlar. Daha önceki dönemlerde doçentlik sınavına başvurup, haklarında etik ihlalde bulunduklarına karar verilen adayların, bu yayınlarını yayın listesinde kısa açıklama ile belirtmeleri gerekir”.
Bengü Sezen Ergüden, doçentlik başvurusunda Columbia University'deki “UYDURMA DOKTORA TEZİNİN ve doktora diplomasının İPTAL EDİLMESİ”nden ve yayından atılan (RETRACTED) 7 UYDURMA SCI makalesinden ve Amerikan Office of Research Integrity'nin (Amerikan Federal Araştırma Etiği Ofisi), akademik sahtekarlık nedeniyle kendisie 5 yıl ceza vermesinden ve ABD'de çalışmasını ve dünyanın herhangi bir yerindeki ABD projelerinde çalışmasını, kıyısından geçmesini yasaklamasından ve bu cezanın Amerikan Resmi Gazetesi'nde (Federal Register) de yayınlanmasından bahsetti mi, bilinmiyor. Bahsetse de bir şey değişmezdi ya.
Üniversitelerarası Kurul,  Bengü Sezen Ergüden'i doçent yaptı. Gebze Teknik Üniversitesi (eski adı Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü), bugünlerde Bengü Sezen Ergüden'de doçent kadrosu verdi ve 5 yıl (2 yılda veren örnekler de var) sonra profesör kadrosu da verecek.
Durumu Bengü Sezen Ergüden'e çok benzeyen Ahmet Yıldırım da doçent yapılmayı bekliyor. 
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in hazırlattığı ve Abdullah Gül döneminde yayınlanan “Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - YasalÇerçeve ve Uygulamalar -” başlıklı Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Raporu'na (Aralık 2009) göre “üniversiteler yağma alanıdır !”.
Akademik sahtekarlıklar, herkes normal karşılayınca kolayca gelenekleşir, kurumsallaşır. Üniversitelerin yağmalanmasını herkes normal karşılayıınca, bir sabah bir uyanrsın, bir bakarsın : cebindeki paranın ve emeğinin karşılığının yarıdan fazlası dolar karşısında buhar olmuş, uçmuş gitmiş, yoksul oluvermişsin, nefes alamıyorsun, boğuluyorsun.
Resni açıklamalara göre ise, milyonlarca kişi ile birlikte halisünasyon görüyorsundur, herşey güllük gülistanlıktır, aslında zenginsindir, keyfin yerindedir.
Resmi açıklamalara göre, nüfuslarımız denk olan Almanya'dan iyi durumdayızdır : Almanya'da 2 milyon üniversite öğrencisi varken, bizde 10 milyon, aslında hoca, bina, cihaz ve diğer imkanlar kapasitemiz 100 milyon, göçmen kardeşlerimize de yeteriz. Almanya bütçesi, 100 milyar euro eksideyken, bizim bütçemiz trilyon dolar artıda. Almanya'da federal bakanlar bile akademik sahtekarlık yapar ve intihal doktora tezleri iptal edilir, bizde akademik sahtekarlık asla yoktur!
 ***
(*) Dr Tansu KÜÇÜKÖNCÜ : ODTÜlü. 2001 başından beri “elverişli eko sisteme yerleşen bakteri kolonisi benzeri hızla çoğalan zehirli sarmaşık gibi ülkemiz üniversitelerini kuşatarak boğan, çürüten, kokutan, ve çökerten” ve “danışmanından rektörüne ve YÖK'üne kadar, doktora diploması satmayı en doğal hakları olarak gören” “akademik sahtekarlık gelenekçileri”ne karşı insan hakları
mücadelesi vermektedir.

17 Aralık 2022

Dr. Tansu KÜÇÜKÖNCÜ (*) - Özlem Uçar'a Üç buçuk Ayda Bilgisayar Mühendisliği Doktora Diploması

Ders almaya gerek yok, doktora yeterlik sınavına girmeye gerek yok, tez izleme komitesine girmeye gerek yok, doktora tezinin aramızda lafı mı olur !

Türkiye üniversiteleri klasiği : böyle verilen yüzlerce doktora diploması var !

Özlem Uçar'ın bilgisayar mühendisliği doktora öğrencisi olarak geçirdiği süre sadece 1 dönem (Güz 2006) (3.5 ay : 12 ekim 2006 … 26 ocak 2007).

Üstelik, tabi olduğu yönetmeliğe ve sonraki tüm yönetmeliklere göre Bahar 2006 dönemi sonunda fizik doktorasından atılması gerektiği halde !

Bu sırada kocası Erdem Uçar, hem FBE Bilgisayar Mühendisliği ana bilim dalı bşk hem de Bilgisayar Mühendisliği ana bilim dalı bşk.

Özlem Uçar, 3 Mart 1997 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Trakya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim Yönetmeliğine (kısaca : “TÜ Doktora Yönetmeliği Mart 1997”) tabi. Özlem Uçar için Tez İzleme Komitesi-tik oluşturulması ve tez konusunu ve başlığını ve tezde yapılanları “tik”in onaylaması zorunlu . “tik”in onaylamadığı öğrenci için tez savunma jürisi oluşturulmaz. Bunlar yapılmazsa, öğrenci doktoradan atılır. Özlem Uçar için “tik” oluşturulmadı ve doktoradan atılmadı.

Okuyucuların olan biteni kafasında kolay canlandırması için 10 soru sorarak başlayalım ve “TÜ Doktora Yönetmeliği Mart 1997”ye göre cevaplarını hemen yazalım. Sonraki tüm yönetmeliklerde de cevapları aynı. Yönetmeliğe bakmadan da çoğunun cevabını tahmin edebilirsiniz. Cevap (C) : EVET veya HAYIR ise, yönetmelikte tek bir maddede apaçık yazıyor . Cevap (C) : Evet veya Hayır ise, yönetmelikte birkaç maddede parça parça yazıyor. Devam >>>>

1 Aralık 2022

Lale AKARUN - MAKALE YAZAN YAZILIM DEVRİNDE YAYIN YAPMA (HerkeseBilimTeknoloji)

Peki bu otomasyon çağında gerçek yaratıcılık, özgün fikirler, büyük buluşlar nasıl ortaya çıkacak?
Geçtiğimiz haftalarda Facebook yapay zeka, yeni yazılımı Galactica’yı tanıttı: Bu bir doğal dil işleme yazılımı, yani konuşulan dilde sorular sorduğunuzda buna cevap veren İngilizce metinler yazıyor.
Yazılımı tanıtan Bilgisayar Mühendisliği hocası Yann LeCun, “artık bu işlerle zaman harcamayacağız” diye yazdı. Sahiden öyle mi? Mesela bir makale yazıyorsunuz: Literatür taramasını yazılıma yaptıracaksınız. Mevcut kaynakları tarayacak, özet çıkaracak, hem de İngilizce, referansları ile. Üstelik anadili İngilizce; hata da yapmayacak, düzgün bir dille, anlamlı bir metin oluşturacak.
Bir tek bu eksikti! Para karşılığı makale, tez yazan şirketler, oradan buradan kopya çeken, kes-yapıştır makale üreten sahtekârlar, aynı metni bölüp, azıcık değiştirip değişik dergilere yollayan akademisyenler yetmiyormuş gibi, şimdi de başımıza makale yazan yazılımlar çıktı! Bir taraftan makale yazan yazılımlar, öte yandan kopya metinlerin nereden kopyalandığını tespit eden yazılımlar!
Bu otomasyon çağında, makaleleri yazılımlar yazıyor; kopyayı yazılım tespit ediyor; bir akademisyenin üretken olup olmadığını, fikirlerinin kabul görüp görmediğini de, otomatik derecelendirme kuruluşları değerlendiriyor; bu değerlendirmeleri bir araya getirip, üniversitelerin değerini, sıralamalarla belirlemeye çalışıyor! Yazılımlar yazılımları aldatıyor; diğer yazılımlar bunu tespit ediyor; diğerleri bunlardan metrikler üretip sıralamalar yapıyor. Beyhude bir çaba!

Yalanı göremiyor 
Galactica yazılımı denemeye açıldıktan bir süre sonra, sakıncaları ortaya döküldü: Yazılımın gramer olarak çok düzgün ve inandırıcı metinler ortaya koymasına rağmen, yalanla gerçeği ayırt etme gücünün olmadığı anlaşıldı! Galactica, internette bulduğu metinleri gayet güzel özetlese de, bunların yalan olup olmadığını anlayamadığı için, yalanla gerçeği birbirine katmakta sakınca görmüyordu. Bunun üzerine, yazılım kullanıma kapatıldı.
Peki dergiler yalanla gerçeği nasıl ayırt ediyor? Mesela bilimsel bir dergiye bir makale gönderildiğinde, bu nasıl değerlendiriliyor? Bunu yapmanın en iyi yolu, uzman değerlendirmesi, yani o konuda uzman bir akademisyenin makaleyi kritik bir şekilde okuması ve eleştirmesi. Bu ise gönüllü emeği ile yapılan bir iş; ve bu nedenle uzun sürüyor. İyi dergilere gönderilen makalelerin değerlendirmeden geçip önerilen değişikliklerle kabul edilmesi bir, bazen iki yılı bulabiliyor. Bunu hızlandırma çabaları genelde kalitenin düşmesine neden oluyor.
Aynı ay içinde sunulup basılan kabul edilen bir makale gördüğünüzde, genelde bunun iyi bir değerlendirmeden geçmediğini anlayabilirsiniz. Bu nedenle, bilimsel dergilerdeki makalelerin bir kısmı çok iyi olsa da, daha büyük bir kısmı, beş para etmez metinler. İnternette bulduğunuz metinlerin büyük kısmı düşük nitelikli, ve hatta uydurma metinlerden oluşuyorsa, Galactica yazılımı ne yapsın? Girdiler çöp değerinde ise, çıktı da çöp değerinde oluyor.
Peki bu otomasyon çağında gerçek yaratıcılık, özgün fikirler, büyük buluşlar nasıl ortaya çıkacak? 
Bunun için bu üret, üret, hızlı üret çılgınlığından kurtulup, büyük fikirleri düşünmeye, tartışmaya, üretmeye, bunun için zaman harcamaya odaklanmak gerekiyor. Oysa akademisyenlerin üretkenliği yayın sayıları ve atıf sayıları ile ölçülüyor: En çok sayıda yayın yap; başkaları bu yayınlara en çok atıfı yapsın, bunun için reklam yap, akademisyenler bir araya gel, tanış, network kur. Sen başkalarına atıf ver; onlar sana versin. Bu sayı oyununda, araçlar, amacı unutturuyor. 
Yapay zeka yazılımlarının yapamadığını yapmak yeni, büyük fikirler ortaya koymak için günümüzün akademisinin yayın sayılarına, atıf sayılarına, H-endekslerine kafayı takmış dünyasının baştan aşağı değişmesi gerekli.  akarun@boun.edu.tr

28 Eylül 2022

Sultan UÇAR - Sahte diplomadan sonra sahte üniversite! (SÖZCÜ)

Türkiye'yi ur gibi saran sahte ilkokul, ortaokul, lise, üniversite diplomalarına, yüksek lisans ve kredi kartına 10 taksitle doktora tezi satışları da eklendiğini geçen hafta yazdım.
Sahte diploma, intihal tez derken şimdi de sahte üniversite diploması ithal ediliyor. İthal nedir? Bir ülkeye yabancı ülkeden getirilen mal. Olmayan ithal edilir.
220 üniversitesi olmasına rağmen Türkiye, dünyada ‘fake' yani ‘numara yapan' kağıt üstü üniversiteler için 20 milyon genç nüfusuyla yeni pazar oldu.
Hindistan, Pakistan, Filipinler, Malezya, Tayland, Meksika hatta Amerika'da olmayan üniversitelerden Türkiye'ye lisans, yüksek lisans, doktora diplomaları ithal ediliyor.
DÖRT GÖZLE BEKLE
Hindistan sokaklarında simit gibi satılan sahte diplomalar, AB ülkelerine iltica amaçlı kullanılmaya kalkışılınca, İngiltere'de uluslararası soruşturma açıldı.
Türkiye, küresel ‘fake üniversite' pazarının neresinde yer alıyor? Şimdilik müşteriyiz! “Öyleyse Türkiye'nin ilgisi ne?” diyorsanız Amerika'da Hawai adaları başkenti Hanolulu'daki Aston Martin Amerikan Üniversitesi'ni birlikte inceleyelim.
Üniversitenin sitesi sizi, “Gizliliğe önem veriyoruz” diye, Türkçe bir cümleyle karşılıyor. Sonra, “Dünyanın her yerinden öğrencileri kucaklayıp, dört gözle bekliyoruz. Yüksek ücretli işler için açılan kapıyız. Tek yapmanız gereken açmak. Anadili İngilizce olmayana, anladığı dilde Amerikan eğitimi…” diye sıralıyorlar.
HAWAİ PLAJLARI
Türklerin, yurt dışında kurduğu naylon üniversite olduğu iddiası var. İlk öğrencilerini 2016'da almış. Türkçe bir deyim olan, ‘Dört gözle' yani büyük istek ve özlemle öğrenci beklediğini anlatıyor.
Bekliyor ama kampüsü bırakın, en azından Türkiye'deki tabela üniversiteler gibi bir apartmanı bile yok. Havai plajları, güneşlenen insanlar videosuyla resmi sitesi açılıyor. Sonra işletme, inovasyon, finans, bankacılık, teknoloji yönetimi, mühendislikler gibi onlarca bölümde lisans, yüksek lisans diploma satışı başlıyor.
“Dünyada binden fazla üniversiteyle anlaşmam var” diyor. Oysa Türkiye'nin üye olduğu Avrupa Üniversiteler Birliği'nde bile 47 ülkeden sadece 850 üye üniversite var.
İSRAİLLİ BAŞKAN
Başkanı, İsrail'deki Tel Aviv Üniversitesi Sosyal Bilimler mezunu Netta Stavinsky. Sertifika programı 1750 dolardan (32 bin TL) başlayıp lisans, yüksek lisans ve doktora 12 bin dolara (221 bin TL) kadar çıkıyor.
Dünyanın dört bir yanından içlerinde çok sayıda Türk'ün de mezun ve öğrenci olduğu kayıtlı 5 bin öğrenciden söz ediyor. Diplomasını tanıyan bir ülke var mı? Bilmiyoruz. Ama Amerika'da bir plazada irtibat ofisi olan Aston Martin Üniversitesi'ni YÖK'ün tanımayıp, denklik vermediğini biliyoruz.
Türkiye'nin yönetiminde ekonomiden siyasete, çok önemli koltuklarda oturuyorlar. TÜBİTAK'da görev yapan da, küresel şirket yöneten de var. Yine, Meksika'da Azteca Üniversitesi doktora diplomalı Türklere bakalım!
ONLİNE DOKTORA
Azteca Üniversitesi İşletme Yönetimi doktora diplomalı biri, ister inanın ister inanmayın Türkiye'de üniversite kurdu. Fake diplomalarını CV'lerinde yazıyorlar.
Üniversite kurmak için üniversite diploması şart mı? Hayır. Ama en azından üniversite yöneten birinin ‘doktora diplomasını hak etmek' gibi akademik ahlak taşıyarak, öğrencilerine örnek olması şart!
Bu kişi Azteca'nın olduğu Meksika'ya doktora eğitimine hiç gitti mi? Bilinmiyor. Doktora hocası kim biliyor mu? Kaç para ödedi? Anlatırsa Türk gençleri bu tuzağa düşmez!
Bu diplomaların tanınması için siyaseten güçlü bir grup, 3 yıl önce YÖK'e başvurmuş. YÖK, resmi yazıyla, yurt dışından alınan ve öğrenim dili Türkçe diplomalara denklik verilmeyeceğini tek tek sıralamış.
188 TÜRK KİM?
Azteca, Aston Martin, Trident, Conley, Northcentral gibi çok sayıda naylon üniversiteden, yüzlerce belki binlerce Türk, naylon diploma aldı. Parayı basıp, online eğitimle birkaç hafta/ay eğitimle sertifika/diploma alıp ALES ve YDS'den yırtıp, ‘uzman', ‘doktor' gibi unvanları kullanıyorlar.
Olmayan kampüste, doktora hocasız doktora diploması rezilliğine artık susamazsınız. ABD'deki Aston Martin Üniversitesi ve Meksika'daki Azteca Üniversitesi mezunu 188 Türk içindeki akademisyen sayısını da artık YÖK açıklasın.
Binbir çeşit film çevrilerek, naylon bilim doktorlarına, ‘diploma denkliği' verilmesi rezilliği bırakılıp, bu kişilerin TCK 204'e göre ‘nitelikli dolandırıcılık' suçuyla 5 yıla kadar hapis istemiyle yargılanması sağlanmalıdır.
Numaradan üniversitelerin, numaradan diplomalarına da artık susacaksa YÖK'ün adı, Yükseköğretim Kurulu değil, küresel tescilli Yok Sayılan Öğretim Kurulu olur!

21 Eylül 2022

Sultan UÇAR - Kredi kartına 10 taksitle doçentlik! (SÖZCÜ)

YÖK Başkanı Erol Özvar'ın başkanlığında rektör, dekan, profesör, doçent, enstitü müdürü 240 akademisyen, ‘Doktora Öğretiminin İyileştirilmesi Çalıştayı' için 7 ay önce Ankara'da toplaştı. Türkiye'nin geleceğinde doktora eğitiminin önemini anlatan Özvar, doktora yapan akademisyenlerin bilimde ileri araştırmalar yapmasının, ülke kalkınması ve küresel dünyada ekonomik rekabette önemli bir sermaye olduğunu sıraladı. “Türkiye'nin nitelikli akademisyen açığı hâlâ devam ediyor” diyerek OECD ülkelerine göre doktora mezununun düşüklüğünden yakındı. Koca salon boşu boşuna doldurulmamıştı. Başkanı, hararetle alkışladılar. YÖK Başkanı Özvar, aslında yüksek lisans ve doktora mezun sayısı tespitinde haklıydı.
KAYIRMACILIK İTİRAFI
Türkiye'de yılda 8 bin doktora mezunu verilirken nüfusu 17.4 milyon olan Hollanda 77 bin doktora mezunuyla 20 yılda nüfusunun binde 5'ini doktoralı yapmıştı. Fransa 13 yılda bin, Japonya 16 bin, ABD 74 bin, İngiltere 29 bin, Almanya 29 bin doktora mezunu veriyordu. Son 20 yılda Türkiye'de 89 bin 616 kişinin doktora yaptığı, 24-35 yaş arası nüfusumuzun 10 binde birinin doktoralı olduğu resmi rapora girdi. Oysa kıskanç Almanlar (!) bile yılda binde 3 doktora mezunu vermişti. Nitelikli doktora eğitimi için öğrenci kabulünde, tez süreçlerinin iyileştirilmesi, tez jürileri ve tez izleme komitesi üyeleri belirlenirken ‘objektif olmak' gibi etik kararlar alındı. Çalıştay raporunu yazıp, üniversitelerine dağıldılar. Sonra ne mi oldu?
KOPYALA YAPIŞTIR
Türkiye'de her 3 üniversiteden 1'ini hâlâ bilimsel yayını ‘sıfır' olan 68 rektör ve bir tek yayını bile atıf almayan 72 rektör yönetmeye devam ettiği için hiçbir şey olmadı. YÖK Ulusal Tez Merkezi, ‘copy paste' on binlerce tezle doldu. Tıpta, geçen yıl 48 bin 278 yüksek lisans ve doktora tezi yazılırken 2022'nin ilk 9 ayında 18 bin 530 tıp tezi daha jüriden geçti. Uzman öğretmenlik maaş farkı etkisiyle eğitimde; 51 bin 136'sı yüksek lisans, 10 bin 227'si doktora 2022'nin ilk 9 ayında 61 bin 448 tez yazımıyla rekor kırıldı. Ziraat Mühendisliği mezunu 19 bin 602'si yüksek lisans, 5 bin 159'u doktora, 1 yılda 24 bin 761 tez yazdı. Yazıldı da ne oldu? Türkiye, milyarlarca dolara yine saman ithal ediyor.
AKADEMİK AHLAKSIZLIK
Sermayesi ‘öğrenci' olan 300 milyon cirolu sahte tez borsası on binlerce sahte tezin onayıyla meşrulaştı. Şubat ayında yazmıştım. YÖK'ün, sahte tezlerle ilgili yaptığı suç duyurusu işe yaramadı. Parayla tez yazan sitelere erişim yasağı getirilmediği gibi sayıları 500'den 800'e çıktı. YÖK Başkanı Özvar'ın işaret ettiği nitelikli doktora tezleri yazılıp, ekonomiye katkı sağlanması için bu sahtekârlık şirketleri kapatılmalıydı. Doktora Çalıştayı yapanlar, sadece bilgisayarlarının arama motoruna, ‘doktora tezi' yazsa, parayla doktora tezi yazanlar, karşısına anında çıkacaktı. Savcılıklara suç duyurusunda bulunup, Emniyet Bilişim Suçları Birimi ile işbirliği yapıp, akademik ahlaksızlık anında tespit edilebilirdi, edilmedi.
PRENSİPLİ AŞIRIYORLAR
YÖK Ulusal Tez Merkezi de tez sahtekârlığını görmüyor, duymuyor. Sahtekâr şirketler, “Doçent olmak ister misiniz?” diye sorup, “Siz değerli hocalarımızın doçentlik başvurularında en büyük destekçiniziz. İntihale dikkat edip, jüriden geçmezse paranızı iade ediyoruz” diye reklama çıktılar. Para karşılığı tez yazan ekipleri içinde, doçentler ve profesörler olduğuna dair referans verip, ‘Gizlilik prensibimiz. Bilgileriniz üçüncü şahısların eline geçmeyecek' diyorlar. Şirketlerden biri, “Bünyemizde 359 profesör, 2831 doçent, 3758 doktoralı öğretim üyesi, 6217 araştırma görevlisi, 9243 doktora öğrencisi çalışıyor ” diye ilan verdi. Yüksek lisans tezi 3 bin ile 10 bin TL, doktora tezi 20 bin ile 40 bin TL'ye yazılıp kredi kartına 5-10 taksitte ödeme seçeneği sunuluyor.
PROFESÖRLER PAHALI!
Doçentlerin daha ucuz, profesörlerin daha pahalı tez yazdığı bildirilip, “Mühendislik, tıp tez yazım ücreti normalden yüksek” diye alıcıya bildiriliyor. Adıyaman'dan Ağrı'ya, Batman'dan Bayburt'a 81 ilde şubeler açıp, tezleri parayla İngilizce ve Osmanlıca'ya çeviren de var. Türkiye'de yüksek lisans tezlerinin yüzde 36'sı ve doktora tezlerinin yüzde 26'sı intihal. Üniversitelerdeki her 4 doçentten 1'i tezini aşırmış! Yabancı lisan bilmeyenlerin bile doçent olduğu akademik hırsızlığa, Türkiye'de ‘One Minute' diyecek kimse yok mu? 20 yıldır bonkörce saçılan akademik unvanlar, geriye dönük incelenmelidir. Alın teriyle 6-7 yılda doktora tezi yazan gerçek akademisyenlerle parayı basıp 6-7 haftada doktora tezi yazdıran akademinin yüz karaları ayrıştırılsın. Akademik ahlaksızlık sürdükçe, Türkiye asla bilimle kalkınamaz!

1 Ağustos 2022

Nuray PEHLİVAN- İntihal nedeniyle atılan akademisyene doktora diploması: Akademik teamüllere aykırı (gazeteDUVAR)

Doktora tezinde intihal yaptığı için 2012 yılında üniversiteden atılan Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Ahmet Yıldırım’a 2022 yılı şubat ayında ikinci kez doktora diploması verildi. Üniversitede uygun bir kadro açıldığı takdirde Yıldırım yeniden öğretim üyesi olabilecek.

5 YILDA 270, HAFTADA 1 MAKALE

2011 yılında Ekşi Sözlük'te “felixis” rumuzuyla yazan bir kullanıcı, "5 yılda 270 makale yazan akademisyen" adlı bir başlık açtı. Yazar, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yıldırım'ın 5 yılda toplam 270 makale (haftada yaklaşık 1 makale) yazmış olmasının biraz "tuhaf" olduğunu belirterek, bu derece yüksek bir hızla yazılan bilimsel makalelerin intihal şüphesi taşıdığını ve şaibeli olduğunu iddia etti. Yıldırım, hakkındaki intihal iddialarını çeşitli mecralarda "iftira" olarak değerlendirse de yayınlarının bazılarında intihal olduğu uluslararası kimi dergi editörlerince de tescillendi

‘KARARIN ARDINDAN ÜNİVERSİTE İLE İLİŞKİSİ KESİLDİ’

Üniversitelerarası Kurul’a, Uygulamalı Matematik Ana Bilim Dalı’nda Araştırma Görevlisi kadrosunda çalışan Ahmet Yıldırım’ın doçentlik dosyası inceleme aşamasındayken, doktora tezinin yüzde yüz intihal olduğunu iddia eden bir ihbar mektubu gönderildi.

Ancak iki yıla yakın bir süre geçtiği halde üniversite yönetimi tarafından hiçbir işlem yapılmadığını fark eden Dr. Tansu Küçüköncü, bilgi edinmek üzere YÖK’e çok sayıda başvuruda bulundu. Bu başvurular üzerine Ege Üniversitesi Rektörlüğü Hukuk Müşavirliği, Küçüköncü’ye 10 Mart 2015 tarih ve 1325 sayılı yazı ile Yıldırım’ın tezinin iptal edilip edilmediğine ilişkin açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, "Soruşturma Komisyonu raporunda sunulan tüm değerlendirmelere göre; Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yıldırım'ın doktora tezinin tamamının intihal olduğu kanısında oldukları, intihalde bulunan eser açısından ise kısmi intihalin söz konusu olduğu, Yönetmeliğin II/a-3. maddesine göre intihal fiilinin cezasının 'Üniversite Öğretim Mesleğinden Çıkarma' olduğu, somut olayın bu maddeyle tamamen örtüştüğü kanaatini taşıdıkları yönünde görüş bildirildiği" ifadelerine yer verildi.

Açıklamanın devamında, "Rektörlüğümüzce dosya üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde her ne kadar Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yıldırım'ın doktora tezinin tamamının intihal olması nedeniyle 'Üniversite Öğretim Mesleğinden Çıkarma' cezası ile tecziyesi gerekiyorsa da adı geçenin son 10 sene içerisinde de herhangi bir disiplin cezasının bulunmadığının anlaşılması nedeniyle Disiplin Yönetmeliği'nin 'İyi Halin Değerlendirilmesi' başlıklı 16. maddesi gereği Yıldırım'ın 'Görevinden Çekilmiş Sayma cezası' ile tecziyesi hususu Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'na gönderilmiştir" denildi.

"Doktora" unvanı alınan Yıldırım’ın tez danışmanı olan Prof. Dr. Turgut Öziş hakkında da disiplin soruşturması açıldı. Soruşturma sonucunda "iyi hal indirimi" uygulanarak Öziş'in "kınama" cezası ile cezalandırılması uygun görüldü.

‘YILDIRIM, EGE ÜNİVERSİTESİ’Nİ DÜNYA ÜNİVERSİTELERİ ARASINDA İKİNCİLİĞE YÜKSELTİYOR’

İddiaya göre, Ege Üniversitesi’nin intihal doktora teziyle ilgili soruşturma sürecinde Ahmet Yıldırım’ı korumasının en önemli nedeni, Yıldırım’ın 5 yıl boyunca haftada bir makale yazarak üniversitenin bilimsel performansına büyük bir katkıda bulunması. Bu katkı sayesinde Ege Üniversitesi, Hollanda Leiden Üniversitesi’nin 2013 yılında, 2008-2011 dönemi Web of Science (WoS) atıf indekslerine dayanarak yaptığı dünya üniversiteleri sıralamasında tüm dallar temelinde 474'üncü olarak dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında yer aldı.

Ayrıca Ege Üniversitesi, "Matematik ve Bilgisayar Bilimleri" dalında da dünya ikincisi oldu. Ege Üniversitesi, Matematik ve Bilgisayar Bilimleri dalında aldığı bu ikincilikle Harvard, Chicago, Princeton, Berkeley gibi dünyanın en iyi üniversitelerini geride bıraktı. 

Ancak genel sıralamada 474'üncü olarak ilk 500’e son sıralarda girebilen üniversitenin, Matematik ve Bilgisayar Bilimleri alanında ikinci olması, uluslararası akademik topluluk arasında şüphe ile karşılandı. Bazı bilim insanları olayın üzerine gitti ve Leiden sıralaması 2013 listeleri ile WoS verileri üzerinde yaptıkları incelemeyle şüphelerinin haklılığını ortaya koydu. Yapılan inceleme, Ege Üniversitesi’nin Leiden 2013 sıralamasında elde ettiği derecelerin, Yıldırım’ın yaptığı yayın ve aldığı atıf sayılarından kaynaklandığını gösteriyordu. 

Ege Üniversitesi’nin 2013’ de aldığı beklenmedik dereceler, bilimsel üretimin sayılarla ölçülmesi konusunda uzman olan merkezin başkanı Prof. Dr. Paul Wouters’in gözünden de kaçmadı. Bilim insanlarının bu derecelerin altında yatan yayın ve atıf sayılarının şaibeli olduğuna dair bulguları Wouters’e kadar ulaştı. Bunun ardından Wouters, yaptığı özel inceleme sonunda, "Üniversiteler sıralaması, sorunlu veya hileli araştırmaları ortaya çıkarabilir mi?" başlıklı bir yazı yayımladı. Wouters bu yazıda, E.Ü rektörünü üniversitenin sıralamadaki yerinin kuşkulu olduğu konusunda bilgilendirerek, "Ahmet Yıldırım’ın konumu hakkında daha fazla bilgi verilmesini istediklerini ancak bir yanıt alamadıklarını" yazmış ve üniversitenin elde ettiği derecelerin şaibeli olduğunu tüm dünyaya ilan etmişti. Wouters yazısıyla ayrıca, Yıldırım’ın yayınları olmasaydı Ege Üniversitesi’nin Matematik ve Bilgisayar Bilimleri alanındaki yerinin 2'ncilik değil 300'üncülük olacağını da saptadı.

‘ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ OLARAK GERİ DÖNDÜ’

Mevzuata göre "intihal" nedeniyle öğretim üyeliği mesleğinden atılanlar aynı göreve tekrar dönemezken, "görevinden çekilmiş" sayılanlar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 94 ve 97'inci maddeleri gereğince yeniden devlet memuru olabiliyor. Yardımcı doçentlik kadrosunu intihal nedeniyle kaybetmesine rağmen "görevinden çekilmiş" sayılan Yıldırım da açtığı iptal davasını bu sayede kazanarak Ege Üniversitesi’ne geri döndü. Yıldırım’ın adı, uzun bir süreden beri Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü'nün internet sayfasında uygulamalı matematik Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi olarak yer alıyor. 

Üniversitenin matematik bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam eden Yıldırım, geçtiğimiz şubat ayında da Prof. Dr. İsmet Karaca danışmanlığındaki, "Topolojik özellikler yardımıyla görüntü işleme problemlerinin çözümleri üzerine" başlıklı doktora tezi ile yeniden doktor unvanı aldı.

‘YILDIRIM’IN İKİNCİ KEZ ALDIĞI DOKTORA DİPLOMASI DA ŞAİBELİ’

Gazete Duvar’a değerlendirmelerde bulunan Dr. Tansu Küçüköncü, Yıldırım’ın doktora öğrencisi olmasının 2013 yılında özel Gediz Üniversitesi’nin Makina Mühendisliği doktora programına kabul edilmesiyle başladığını ifade etti. Yıldırım’ın 2. kez doktora diploması alabilmesinin de şaibeli bir işlem olduğunu iddia eden Küçüköncü, şunları söyledi:

"Üniversite, 15 Temmuz 2016 tarihinde kapatılınca Ahmet Yıldırım’ın doktora öğrenciliği YÖK kararları gereğince Kâtip Çelebi Üniversitesi, Makina Mühendisliği doktora programına aktarıldı. Yıldırım’ın süresinin dolmasına 1 ya da 2 yarıyıl kala 2018 yılı ağustos ayında Ege Üniversitesi Matematik Anabilim Dalı doktora programına yatay geçiş yaptırıldı. Yıldırım’ın 2. doktora süresi 2019’da dolmasına karşın Şubat 2022’de teslim ettiği 2. doktora tezi kabul edilip, EÜ Fen Bilimleri Enstitüsü tarafından 2. doktora diploması verildi.

‘YILDIRIM’IN ÜNİVERSİTEYE HİLELİ YATAY GEÇİŞİ İPTAL EDİLMELİ’

İntihal doktora tezini ve diplomasını iptal eden Ege Üniversitesi’nin Yıldırım’a yasalara aykırı bir şekilde bir kez daha doktora diploması alma ve öğretim üyesi olma olanağı sağladığını söyleyen Küçüköncü, üniversite için bir "onursuzluk" örneği olan bu durumun dünyada başka bir örneği olmadığını dile getirdi. Küçüköncü, son olarak şunları söyledi:

"Şimdi sıra uygun bir kadro ilan edilip Ahmet Yıldırım’ın üniversiteden kovulmuş biri olarak yeniden öğretim üyesi yapılmasına gelmiştir. Eğer bu gerçekleşirse geçmişinde bilim hırsızlığı bulunan Ahmet Yıldırım önce doçent, ardından profesör olabilecek, yöneteceği tezlerle geleceğin öğretim üyelerini yetiştirebilecek. Ahmet Yıldırım'ın üniversiteye hileli yatay geçişi iptal edilmeli, şaibeli bir şekilde 2. kez aldığı doktora diploması da iptal edilip tüm sorumlular hakkında gerekli adli ve idari işlemler yapılmalıdır. Baştan beri faili koruma yönünde davranan YÖK ve üniversite yönetiminden böyle bir işlem yapması beklenemeyeceğine göre görev cumhuriyet savcılıklarındadır. Tüm sorumlular hakkında gerekli adli ve idari işlemler yapılmalıdır."

'NİCELİĞİ KUTSAYAN BİR ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜN İÇERİSİNDEYİZ'

Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Üniversiteler Şubesi Başkanı Doç. Ümit Akıncı’ya göre, üniversitedeki atama ve yükseltmelerin akademisyenlerin ürünlerinin niteliğine değil sadece niceliğine dayalı olarak gerçekleştirilmesi, intihal olgusunu daha da körüklüyor.

Üniversitelerde intihalin neden bu kadar yaygınlaştığını Gazete Duvar’a değerlendiren Akıncı, YÖK'ün ve üniversitelerin lisansüstü eğitim-öğretim yönetmeliklerinin intihale dair net hükümler içermediğini ifade etti. Ahmet Yıldırım örneğinde olduğu gibi meslekten çıkarmanın başka birtakım yollar ile olduğu durumlarda mesleğe yeniden dönebilmenin yasal açıdan mümkün olduğunu söyleyen Akıncı, "İntihal bu kadar yaygın iken, intihal fiili sabit görülüp disiplin cezasını alarak meslekten atılmış kişi sayısı o kadar az ki. Kaldı ki, Yıldırım örneğinde olduğu gibi kişi bazı davalar açmış ve hatta kazanmış da olabilir. Ancak intihal yaptığı uluslararası camia tarafından da sabit görülen bir kişinin yeniden doktor unvanı alması ve üniversitedeki mesleğine dönmesi akademik teamüllere tamamıyla aykırıdır. Bu noktada yasanın çevresinden dolanmak gibi bir yol izlenmiş olabilir, bu da üniversite yönetiminin açık ihmali olduğu gerçeğini gösteriyor" dedi.

‘İNTİHAL OLGUSU AKADEMİDE GÜNLÜK YAŞAMIN BİR PARÇASI OLDU’

Türkiye’de intihalin tahminlerinden çok daha ileri noktalarda olduğu bilgisini paylaşan Akıncı, her ay "tekil olay" olarak görülen örneklerin gün yüzüne çıktığını belirtti. Çözümün akademik değerlere ve ilkelere sahip çıkmaktan geçtiğinin altını çizen Akıncı, şunları söyledi:

"Elbette üniversitedeki atama ve yükseltmelerin akademisyenlerin ürünlerinin niteliğine değil sadece niceliğine dayalı olarak (bilimsel yayın sayısı, patent sayısı, öğrenci sayısı, proje sayısı vb.) gerçekleştirilmesi, akademik teşvik adı altında akademik yaşantımızın merkezine oturan 'akademik performans sistemi' gibi hususlar intihal olgusunu daha da körüklüyor. Gittikçe büyüyen ve içselleştirilen sadece niceliği kutsayan bir çürümüşlüğün içerisindeyiz. 'Kaç makalen var?', 'Kaç kitap yazdın?', 'Kaç projen var?' sorularına büyük sayılarla yanıt veremeyen akademisyenin akademiden dışlandığı bir dönemden geçiyoruz. Bu da akademik teamüllerin ve ilkelerin hızla aşınması ile sonuçlanıyor."

Telefonla ulaştığımız Ahmet Yıldırım, devlet memuru olması nedeniyle izinsiz röportaj veremeyeceğini söylerken, Fen Fakültesi Dekanlığı, "Yetkililer göreve yeni atandıkları için bahse konu olay ile ilgili bilgileri bulunmamaktadır. Talebiniz onay görmemiştir" diye yanıt verdi.

4 Mart 2022

Sultan UÇAR - Parayı yatır puanı topla! (SÖZCÜ)

Akademik camia, insanlığın yaşam kalitesini artırmak için bilgi üretiminde en temel yapı taşıdır. Türk yükseköğretiminde 30 bin 562 profesör, 17 bin 778 doçent, 41 bin 508 doktor, 38 bin 289 öğretim görevlisi, 51 bin 548 araştırma görevlisi toplam 179 bin 685 bilim insanımız var. Sayısal çoğunluk, bilimin gelişmesinde Türkiye'nin küresel sorumluluk aldığını veya çok ciddi bir akademik alt yapısı olduğunu göstermez. Üniversiteler akademik etik değerlere bağlı bilgi üretiyor mu? İntihal, parayla tez yazdırma, yetkinliği tartışmalı tez jürileri, saçma sapan tezlere bonkörce akademik unvan saçılması, aşırma, uydurma, yinelenen makalelerin birden çok bilimsel dergide yayınlanması gibi yollarla akademik kariyer edinme artık sıradanlaştı.
OKUMUŞ CAMBAZ
Antalya, İstanbul, Kuzey Kıbrıs üçgeninde 5 yıldızlı otellerde 3-5 bin liralık yemeli içmeli, hamamlı saunalı, mayolu bikinili, çoğu ilaç niyetine sponsorlu sözde kongreleri de akademik camia uzun zaman önce içselleştirdi. Covid-19 salgınıyla Türk akademisi, bilimsel bilgi üretiminde yeni bir sürece daha girdi. Bilim insanları tasvip etmeseler de çok iyi bildikleri halde sustukları bu ‘kazan kazan' etik dışı sistem, akademiye on-line giriş yaptı. Teknoloji çağında akademisyenlerin bir kongre salonuna tıkılıp, ilkokul çocuğu gibi parmak kaldırıp yoklama alınması gibi bir otoriter denetim elbette öneremem. Ancak ‘Bilimsel Etkinlik' adı altında ulusal ve uluslararası konferans, kongre tertipleyip, bilimi para ve puan karşılığı pazarlayan akademik cambazlar durdurulmalıdır!
ANNEANNE İBANI
Kültür Bakanlığı Yayımlar Daire Başkanlığı'ndan ücretsiz ISBN numarası alan iki-üç akademisyen bir araya gelip, ulusal veya uluslararası on-line kongre yapıyor, yapsınlar. Ama nasıl? Bu kongre, konferans veya sempozyumlara katılan akademisyenler ulusal veya uluslararası olması, sunum gibi bazı kriterlere karşılık para ödüyor. Katılımcı, sunum yapma durumuna göre 500 liradan 5 bin liraya veya 100 ile 300 Euro'ya kadar ücret ödeyip, karşılığında puan topluyor. Kongre tertibini iş güç edinen akademisyenler de var. Akademiyle hiç ilgisi olmayan 85 yaşındaki anneannesi adına hesap açıp, uluslararası bilim kongresi için akademisyenlerden para toplayan bile çıktı. Avusturya, İsveç, Amerika'dan bilim insanları bu durumdan utanıp kongreden çekildi.
BONUS TOPLUYOR
Akademideki sadece bilim insanları değil ulusal uluslararası kongrelerde bu organize işleri yapan eğitim, organizasyon, danışmanlık şirketleri de var. Kongre katılımcılarını müşteri gibi gören akademi tüccarları kurdukları geçici sitelerde kongreyi, “Doçentlik ve akademik teşvik kriterlerini karşılamaktadır” diye aleni pazarlıyor. Bu sözde bilimsel kongrelerde (!) sözlü ve poster sunum yapan katılımcı akademisyenler, akademik yükseltme ve atama kriterlerinde yükselme için bonus gibi puan toplayıp, kolay yoldan ‘doktor, doçent, profesör' kadrolarına atanıyor. Bilimsel denetimden geçmeyen sunumları ve satın alınabilir yetkinlikleriyle bu insanlar Türkiye'yi bilim ve teknolojik kalkınmada dibe çekiyor.
CİDDİ PARALAR
Akademik kongreye katılım için açılan hesap numaralarına kişi başına 1000 liradan 500 Euro'ya kadar para yatırılıyor. Akademisyenler, ‘Ne verirsen ver ama gel' der gibi çağırıyor. Uluslararası kongrede sunum yapan 3 puan, kongre bildirim kitabında yayın 2 puan derken her kongre katılan hocaya da 5 puan kazandırıyor. YÖK Akademik Teşvik Sistemi, bu üstün bilimsel çabaları unvanına göre maddi olarak destekliyor. Profesörün maaşına aylık 789 lira, araştırma görevlisine 555 lira ekleniyor. Akademik teşvikten yararlanan sayısı son 1 yılda 44 binden 140 bin kişiye çıktı. Profesör, doçent olma hayali olmayanlar bile akademik teşvikten para kazanıyor. On-line konferans organizatörü akademisyenler, gün sonunda 5 milyon lira gibi ciddi paralarla konferansı kapatıyor.
ŞABLON BİLİM
Uluslararası kongre pazarlama işlerine ODTÜ ve Boğaziçi gibi köklü üniversiteler itibar etmiyor. Paralı pullu, puan garantili uluslararası kongre işleri Hakkari'den Uşak'a taşra üniversitelerine kaldı. YÖK'ün uluslararası kongre yapma şartı, ‘yüzde 40 yabancı akademisyen' sayısı için Hindistan, Pakistan, Suriye, Bosna Hersek ve Türk Cumhuriyetler'den, Kongre Bilim Kurulu'na hoca topluyorlar. Türk profesör, “Bizi de arayıp, ‘Kaç para istiyorsunuz?' diye sorup, pazarlık yapıyorlar. Amerikalı, İsveçli, Norveçli bilim insanlarına teklif bile edemezler. Öyle ki; 7-8 yıl önceki kongrenin Bilim Kurulu listesini, şablon alıp yeni kongreye ekliyor. Bilim Kurulu'nda adı olup, ölmüş veya emekli olmuş akademisyenler var” diyor. Namuslu akademisyenler ölüm sessizliğini bozmadan, yükseköğretimde akademik çeteler çökertilemez!

11 Şubat 2022

Sultan UÇAR- Akademide tez borsası! (SÖZCÜ)

Türkiye, 84.6 milyon nüfusunun 28 milyonu yani her 3 kişiden 1'i öğrenci olan bir ülkedir. Öğrenci sayımız, Norveç'ten Finlandiya'ya, İsveç'ten İsviçre'ye dünyada 150 ülke nüfusunu geride bıraktı. İktidarın 3-5 yılda sayısını 215'e çıkarılmakla övündüğü üniversitelerde 8.4 milyon öğrenci var. Yani ülkedeki her bin kişiden 99'u üniversitede okuyor. Almanya ve Fransa'da 40'ı, İngiltere'de 39'u, AB ülkelerinde ise bin kişiden 38'i üniversite eğitimi alıyor. Erdoğan, “Şansölye Merkel'e, ‘Bizim 8 milyon 400 bin üniversite gençliğimiz var' dediğimde böyle bir üfledi, şaşırdı. Bizim eksiğimiz nerede? Keyfiyette” demişti. Şaşkına çevirip, üfleten üniversitelerimiz gerçekten bir üniversite mi?
KEYFİYET SORUNU
Atanmış rektörler, hısım akraba akademisyenler, işsizlik garantili gereğinden fazla öğrenci sayısına bakılınca Türk yükseköğretim sisteminde gerçekten de çok ciddi bir ‘keyfiyet' sorunu var. Türkiye'deki her 3 üniversiteden 1'ini hâlâ bilimsel yayını ‘sıfır' olan 68 rektör ve tek bir yayını dahi atıf alamayan 72 rektör yönetiyor. Ülkedeki her 3 üniversiteden 2'sini yöneten rektörlerin akademik varlığı kabul görmüyor. 84 milyon nüfuslu Almanya'da 2.8 milyon, Türkiye'nin 1/3'i kadar üniversite öğrencisi var. Öğrenci sayısı azlığı Almanların stratejik zayıflığı olamaz. Mantar gibi üniversite açanlar sonunda gerçeği görüp yeni Yükseköğretim Yasası için Ankara'da gizli bir çalışma başlattı.
REKORLAR REKORLAR
Üniversitelerdeki sayısal artış istihdam dengesini bozdu. Niteliksiz makale, tez ve yayın sayısı da akademinin ayarlarını bozdu. Türkiye'nin akademik beyni YÖK Ulusal Tez Merkezi'nde 594 bin 588 tez var. YÖK'ün kurulduğu 1982'de yılda 487 tez yazıldı. AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılına kadar bu sayı 14 bin 443 yüksek lisans ve doktora tezine çıktı. İktidarın sözde reformlarıyla 2019 yılında bir anda yılda 75 bin 625 tez yazıldı. Sonra 2020'de 39 bin 635'e, 2021'de 42 bin 736 derken 2022'nin Ocak ayında 248'i yüksek lisans, 54'ü doktora, 40'ı tıpta uzmanlık, 3'ü sanat, 6'sı diş hekimliği 351 tez daha bir ayda jüriden geçti. Bilimsel araştırma rekoru mu kırıyoruz yoksa Türkiye'de bir tez yazma fabrikası mı kuruldu? İnceleyelim.
KARGODAKİ TEZ
Sermayesi öğrenci olan yıllık 300 milyon lira cirolara çıktığı iddia edilen tez pazarı gerçeğiyle acil yüzleşilip, intihal yani aşırma/bilimsel hırsızlık ve akademik unvan gaspı durdurulmalıdır. Yüksek lisans, doktora tezleri para karşılığı yazılıp jürilerde alkışlarla, jet hızıyla oylanıp, onaylanıyor. Türkiye artık parayı bastıranın hukuk, öğretmenlik, ekonomi, mühendislik, tıp gibi ihtisas meslekleri dahil her alanda yüksek lisans ve doktora tezi yazdırabileceği bir ülke oldu. Parası mı? Bölüm, konu, teslim süresi ve üniversitesine göre değişiyor. Lisans 2 bin lira, yüksek lisans 4 ile 15 bin lira ve doktora tezi 15 ile 30 bin liralara yazılıyor. İntihal oranı hesaplanıp, bastırılıp, pizza siparişi gibi kargodan tez teslimatı yapılıyor.
GİZLİLİK PRENSİBİ!
Tez yazdırmak isteyenler internetten istediği şirketi seçiyor. Yasal işlem yapılmayan tıkır tıkır işleyen bir tez borsası kurulmuş. Sayıları tam bilinmese de bu işi yapan 50'den fazla şirket var. Onlardan bir kaçına sadece, ‘Merhaba' dedim, bir kaç saniyede dönüldü. Ekiplerinde 30 kişilik doktor, doçent hatta profesör olduğunu iddia edip, jüriden geçme garantisi verdiler. “Öğretmenim, duyulursa atılırım” dedim. “Gizlilik prensibimiz, korkmayın hocam” diye cesaretlendirdiler. “Sahte, intihal tezlerin bilim insanı niteliğindeki düşüşe etkisini kanıtlamak istiyorum” gibi yaptıkları yasa dışı işi hatırlatan bir tez konusu söyledim. Asgari ücretten düşük, 4 bin 100 liraya yazacaklarını söyleyip, “Niteliksizliği kanıtlarız” dediler.
FREN PATLADI
Dünyada akademinin kurucusu Platon'un adını taşıyan tez yazma şirketi bile kurulmuş. “Kulağa hoş gelmese de şu bir gerçek ki, para karşılığı tez yazıyoruz. Tez yazmak her babayiğidin harcı değil” diyerek, referanslar veriyorlar. Paralı tez yazma işine akademisyenlerin karıştığına inanmak istemedim. Profesör, doçent hocalarımıza sordum. “Tez yazmamız için bize de teklif geliyor. Tezine göre paranın bir kısmı hocaya veriliyor” diyerek doğruladılar. Şirketleri suçlamayıp, “Doktoralılar işsiz. Vakıf üniversiteleri zam yapmadı. Ek gelir için devlette saati 124 liraya derse giriyoruz. Elektriğin bu kadar pahalı olduğu bir ülkede geçinmek zorundayız. Artık, ‘etik değil' diyemiyoruz. Tez yazmak ne? Bu gidişle gece taksiye bile çıkacağız” diyorlar. Taksi direksiyonlarında atanamayan öğretmenlerden sonra doçent, profesör görürseniz hiç şaşırmayın. Atatürk'ün 90 yıl önce İsviçre'den Prof. Dr. Albert Malche'yi getirip temelini attığı Türk yükseköğretim sisteminin freni patladı!

29 Ocak 2022

Dr. Tansu KÜÇÜKÖNCÜ (*) - Doktorası iptal edilmiş Ahmet Yıldırım'a katmerli HİLEYLE Ege Üniversitesi matematik'te 2. doktora diploması verenleri İSTİFAYA DAVET

Akademik sahtekarlığın kurumsallaştırıldığı ve resmi politika haline getirildiği Türkiye üniversitelerinde akademik sahtekarları sahiplenmenin ve sahtekarlığa itirazı olanlara çaresizlik öğretici (öğrenilmiş çaresizlik) güç gösterisinin zirvesi. Toplumun tepkisizliğinden, basının ilgisizliğinden ve özellikle akademideki sahtekarlığa az çok bulaşanların çokluğundan ve bulaşmayanların bulaşanlardan korkup 3-maymun olmasından cesaret alıyorlar :

Uluslararası makale ve atıf şebekeleriyle ortak , alakasız bir çok konuda 222 SCI (332 SCOPUS indeksli)  yayın ile Türkiye matematik makale rekortmeni Ahmet Yıldırım'ın hikayesini önceki 4 yazımda anlatmıştım  :

* 60 yıllık Ege Üniversitesi'nin “% 100 ÇALINTI” doktora tezleri : danışman Turgut Öziş'e “KINAMA” cezası (28 Haziran 2014)

İlk yazımda Ahmet Yıldırım'a bile bile arak doktora tezi yazdıranın, doktora tez danışmanı Turgut Öziş olduğunu anlattım. Bu yüzden ona “kınama” cezası verildi. Ne değişti ? Hiçbir şey, o gün bugündür hala uygulamalı matematik abd başkanı ve bölümün ağası : anormal ! Bölümde onlarca hoca olmasına rağmen hem de : iyice anormal !

Şimdiye dek sadece 1 arak makalesi yayından atıldı. 1 uydurma makalesi ise düzeltme ile geçiştirilerek yayından atılmaktan kurtarıldı.

* Ege Üniversitesi Ahmet Yıldırım'ın “% 100 ÇALINTI” doktora tezini ve doktora diplomasını İPTAL ETMİŞ !  (28 Ağustos 2014)

* Ahmet Yıldırım Ege Üniversitesi'ne geri döndü  (15 Eylül 2015)

Ege Üniversitesi matematikteki % 100 arak uygulamalı matematik doktora tezi iptal edilmiş olan “332 makale sahibi” Ahmet Yıldırım'ın, kapatılan Gediz Üniversitesi makina mühendisliği doktora programından HİLELİ YATAY GEÇİŞLE Ege Üniversitesi matematikte 2. kez doktoraya (topoloji) başlatılma hikayesini YÖK'e rapor edeli 3 yıl oldu, cevap yok, başvurum buharlaştırıldı. İdari soruşturma açılması lazım, açılmadı. Adli suç, suça dahil olanların hepsi hakkında ceza soruşturması açılması lazım, açılmadı.

* “Çok gizli” Ahmet Yıldırım iptal edilmiş doktorasıyla HİLEYLE yine Ege Üniversitesi matematik doktora öğrencisi (4 Mayıs 2019)

HİLELİ YATAY GEÇİŞ, şaibeli doktora tezi ile taçlandırılarak Ahmet Yıldırım'a  HİLEYLE Ege Üniversitesi matematik'te 2. doktora diploması nihayet verildi. Doktora tezi elime geçtiğinde  tezin detaylarını bu yazıya güncelleme yaparak ekleyeceğim.

Ahmet Yıldırım'ın doktora tezinden ürettiğini belirttiği, hiç fikir sahibi olmadığı görüntü işleme (image processing) konusunda 2 UYDURMA makalesi, yağmacı (predatory) dergilerde yayınlanmış. Uluslararası makale ve atıf şebekeleriyle ortak 222 SCI makalesi varken, doktora tezinden ürettiği makalelerini SCI dergilerinde yayınlatamamış ! :

Ahmet Yıldırım, İsmet Karaca (Aralık 2021).

“A PDE-based Mathematical Method in Image Processing: Digital-Discrete Method for Perona-Malik Equation”, American Academic Scientific Research Journal for Engineering, Technology, and Sciences, ISSN (Print) 2313-4410, ISSN (Online) 2313-4402, (December 2021) Volume 84, No1, pp 118-129.

Ahmet Yıldırım, İsmet Karaca (Aralık 2021).

“On The Solutions of The Image Processing Problems Using Total Variational-Based Diffusion and Digital-Discrete Method”, International Journal of Progressive Sciences and Technologies (IJPSAT), ISSN: 2509-0119, (International Journals of Sciences and High Technologies), Vol. 30 No. 1 December 2021, pp.106-116.

Ahmet Yıldırım, kurumsallaştırılmış akademik sahtekarlık ortamında fikri bile olmadığı bir çok alakasız konuda uçuş serbest tez ve makale yumurtlamakta son derecede rahat. Matematik (uygulamalı matematik) doktora tezi % 100 çalıntı. Makina mühendisliği uydurma doktora tezini az daha onaylatmak üzereydi. 2. matematik (topoloji) doktora tezi, görüntü işleme (image processing) konusunda ve muhtemelen tamamen UYDURMA.

 % 100 arak doktora tezi iptal edileli beri, Ahmet Yıldırım bankamatik araştırma görevlisi. Vatandaş vergilerinden maaşı ödeniyor, piyasada özel matematik dersleri veriyor. Özel derslerinin ilanları ve videoları internette dolu.

Şimdi sırada Ahmet Yıldırım'ı 332 makale ve 2 doktora makalesi ile hemen doçent yapmak var. 5 yıl sonra, hatta 1-2 yıl sonra (örnekleri var) hemen profesör yapmak var.

***

Ahmet Yıldırım vakasında Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) ve Ege Üniversitesi'nin verdiği mesaj şu :

- Ahmetçiğimiz, sen bizim medarı iftiharımızsın, hocalar ve öğrenciler için rol modelimizsin. % 100 arak doktora tezini örtbas etmek, normalde bir sürü benzer teze yaptığımız gibi bizim için çocuk oyuncağıydı. Fakat aksilik oldu, örtbası beceremedik, iptal etmek zorunda kaldık ama sana 2. doktora diploması vermemize kimse engel olamaz. Gediz Üniversitesi makina mühendisliğinden verecektik, aksilik oldu, orası kapatıldı. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi makina mühendisliğinden verecektik, aksilik oldu, az daha doktoradan atılıyordun. Ege Üniversitesi matematikten verdik yine ama seni bankamatik araştırma görevlisi olarak çalıştırmaya ve vatandaş vergilerinden maaşını ödemeye devam etmemize  ve piyasada özel matematik dersleri vermeye devam etmene kimse engel olamaz. Seni 330'dan fazla makalenle hemen doçent yapmamıza ve hemen profesör yapmamıza kimse engel olamaz.

- Üniversite diploması dediğin, doktora diploması dediğin, bir kağıt parçasıdır, paçavradır, bilgi gerekmez, öğrenmek gerekmez, emek gerekmez, çalışmak gerekmez. Rektör, canı istediğine istediği diplomayı verir, kimse karışamaz, kimse engel olamaz. Rektörün en güçlü silahıdır. Biz rektöre rektör demeyiz, rektör istediğine diploma veremedikçe.

Ülkemizde istifa etme geleneği yok, utanma geleneği olmamasına paralel, oluşacağı da yok. Yine de “kimse söylemedi” denmesin :

Doktorası iptal edilmiş Ahmet Yıldırım'a katmerli HİLEYLE Ege Üniversitesi matematik'te 2. doktora diploması vermeniz ve bununla ilgili başvurularımı buharlaştırmanız, yapmak zorunda olduğunuz işlemleri yapmamanız ve cevap bile vermemeniz nedeniyle, bu yaptıklarınızın üniversite kavramının bittiği yer anlamına gelmesi ve  daha ötesi, daha beteri olmaması nedeniyle :

Üniversiteden ve devlet görevlerinden İSTİFA EDİN, YÖK eski başkanı Mehmet Ali Yekta Saraç.

Üniversiteden ve devlet görevlerinden İSTİFA EDİN, YÖK başkanı Erol Özvar,

Üniversiteden ve devlet görevlerinden İSTİFA EDİN, Ege Üniversitesi rektörü Edirne eski AKP milletvekili Necdet Budak,

Üniversiteden ve devlet görevlerinden İSTİFA EDİN, İsmet Karaca (HİLELERİN baş organizatörü Ege Üniversitesi matematik bölüm bşk, FBE anabilim dalı bşk, UYDURMA doktora tezinin danışmanı),

Üniversiteden ve devlet görevlerinden İSTİFA EDİN, UYDURMA doktora tezinin jüri üyeleri,

Üniversiteden ve devlet görevlerinden İSTİFA EDİN, HİLELERE ortak olan Ege Üniversitesi FBE müdürü vd yöneticileri, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi rektörü, oradaki doktora tezi danışmanı, makina mühendisliği bölüm bşk, FBE anabilim dalı bşk, FBE müdürü  vd yöneticileri.

 ***

Muhalefet partileri, bugünlerde ortak duyurularında YÖK'ü kapatacaklarını belirttiler. Neredeyse kuruluşundan beri, 40 yıldır, her parti YÖK'ü kapatacağını söyler. Seçimi kazanan, sözünü tutmaz ve YÖK'ü kendi çıkarları için kullanır. YÖK, yüksek öğretim bürokrasisi kurumu, yani siyasi bir kurum. En denetimsiz bürokratik kurum. O yüzden bürokrasinin hastalıkları, burada azmış ve zıvanadan çıkmış halde. Kimse aldırmasa da, hakkında “yağma alanı” olarak tanımlandığı devlet raporu (Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu : YÖK veÜniversiteler Hakkında Rapor, Aralık 2009) olan ilk ve tek bürokratik kurum.

Ülkemizin bilim üretme geleneği yok, oluşacağı da yok. Teknoloji üretme geleneği yok, çok geriden takip ediyoruz. Bunlara paralel, üniversite geleneği yok.

Ülkemizin hak hukuk arama geleneği yok, oluşacağı da yok.

Ülkemizin etik geleneği yok, oluşacağı da yok.

YÖK ve üniversite yöneticileri, antik yunan'ın olimpos tanrıları havasında. Yedikleri haltlara engel olabilecek kimse yok !

Bunlar birleşince, YÖK ve üniversitelerin “yağma alanı” olarak tanımlanmasına ve kimsenin buna aldırmamasına şaşırmamak gerek.

 ***

3-maymunu oynayan Türk matematikçilere çağrı : matematiğe sahip çıkın, matematikçi diplomalarına sahip çıkın, matematik doktora diplomalarına sahip çıkın.

3-maymunu oynayan Türk akademisyenlere çağrı : üniversite diplomalarına sahip çıkın, doktora diplomalarına sahip çıkın.

3-maymunu oynayan üniversite mezunlarının meslek odalarına (mühendis odaları gibi) ve meslek derneklerine (psikologlar derneği gibi) ve etik isimli derneklere (Akademide Etik Derneği gibi) çağrı : mesleklere sahip çıkın, meslek diplomalarına sahip çıkın, meslek doktora diplomalarına sahip çıkın.

3-maymunu oynayan bilimsel sivil toplum kuruluşlarına (Bilim Akademisi Derneği gibi) çağrı : mesleklere sahip çıkın, meslek diplomalarına sahip çıkın, meslek doktora diplomalarına sahip çıkın.

Yolsuzluk, resmi verilerin doğru olmaması gibi lafları dilinden düşürmezken 3-kağıdın üniversitelerde kurumsallaştırılması konusunda 3-maymunu oynayanları düşünmeye çağrı : güvenilmez veriler açıklayanlar, içi boş kolay üniversite diploması sahipleri olmasın sakın ! Verileri çarpıtma alışkanlığını 3-kağıdın kurumsallaştırıldığı üniversitelerde ediniyor olmasınlar sakın ! Bazı sorunları farkederken, bu sorunların kaynağını görmezden gelmeniz, dibi delik bardağa su dolduramadığınız için söylenip durmaya benziyor.

"Üniversitelerinde bilimsel hırsızlığın doğal karşılandığı bir ülkenin elbette tüm yaşam alanları soyulacaktır."

 ***

Ülkemiz, akademik sahtekarlıkta dünyada ilk 3'te. Lisans ve doktora diploması satın alınamayacak üniversite ve bölüm yok.

Ülkemizle aynı nüfus sahip, fakat bilime ve teknolojiye öncülük eden almanlarla dalga geçiyoruz : “aaaa ! Sizde sadece 2 milyon üniversite öğrencisi mi var ! Bizde 8 milyon var !”. Almanların bir kaç yüzyıldır üniversite hocası sıkıntısı yok. Bizde 1 milyon öğrenciye yetecek hoca bile yok, fakat hoca enflasyonumuz da var, üniversitelerden taşıyorlar, her yerde yöneticiler artık doktora diplomalı, doçent, profesör. Uzak doğuda sahte konferansa gittiklerinde seks masajı masrafları bile ödeniyor. Bir sahte konferans makalesi için 500 Euro sahte konferansçılara, 3.000 Euro (toplam 55.000 tl) uçak ve otel ve yeme içmeye ödeniyor. Onbinlerce çöp makale üretiliyor, milyarlar harcanıyor. Kiloyla bilim tartılarında ağır çekmeye çalışılıyor ve bunlarla aldatıcı reklam yapılıyor. Yeni kurulan özel apartman üniversitesi, destur demeden, girişine dev ilanlar asıyor, atış serbest : dünya üniversite sıralamalarında 1.yiz. Aynı yerde çalışan lise mezunu alman teknisyene, ODTÜ mezunu mühendisin 7 katı maaş ödeniyor. KPSS'de 1. olanları bile devlette işe sokmuyorlar. Yani, torpilin yoksa diploma, sınav kazanma falan bir işe yaramıyor. Yani, aslında kolay diploma, torpillilerin işlerini kolaylaştırmak, önlerini açmak için. Bu arada dünya üniversite mezunu nüfus istatistiklerinde yüksek gözüküyoruz, öğrencileri işsiz saymıyoruz, işsizlik istatistiklerinde düşük gözüküyoruz. Bir taşla çok kuş ! Yüzbinlerce öğretmen işsiz. Yüzbinlerce üniversite mezunu, vasıfsız işçi olarak çalışıyor. Özel üniversiteler, hocaları asgari ücretle (son zamla 4.253.40 tl) çalıştırıyor.

Gelişmiş ülkelerde üniversiteler, ülkelerini geliştirdiler ; bizde yağma alanı.

Batı ülkelerinde bir zamanlar normalde kan bağıyla geçen asalet unvanlarını satma modası vardı ; bizde üniversite diplomaları, doktora diplomaları ve akademik unvanlar satılıyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nın batması 120 yıl sürdü : topraklarının 7/8'ini kaybetti ve nüfusunun yarısı canını kaybetti ; dünyadaki değişimi anlayamadı, kendi konumunu tartamadı, yeni ortaya çıkan kapitalizmi anlayamadı, borç batağına saplandı, aşırı israftan vazgeçmedi, yabancılara çok haklar verdi (kapitülasyonlar : denizlerini ve limanlarını kullanma hakkı (kabotaj), 1930'larda geri alınabildi, demiryolu yakınında maden arama ve işletme hakları, Kıbrıs'in ingilizler'e kiraladı, bir daha geri alamadı, 12 ege adasını italyanlar'a ödünç verdi, bir daha geri alamadı).

3-kağıdın üniversitelerde kurumsallaştırıldığı ülkemizin iyi bir geleceğe sahip olma ihtimali sıfır ! Bunun bedeli zaten fitil fitil ödeniyor, daha beter ödenecek. Bedelleri en çok yoksullar öder : altta kalanın canı çıksın !

3-maymunu oynayanlar, devam edin, …. kına yakarsınız !

Herşey, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu “Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim -YasalÇerçeve ve Uygulamalar- ” konulu “Denetleme Raporu”nda (Tarih : 14 / 12/ 2009 , Sayı: 2009 / 8) belirtilen ağır hukuk ihlallerinin aynı şekilde devam ettirilmesi için (!).   

 

(*) Dr Tansu KÜÇÜKÖNCÜ : ODTÜlü. 2001 başından beri “elverişli eko sisteme yerleşen bakteri kolonisi  benzeri hızla çoğalan zehirli sarmaşık gibi ülkemiz üniversitelerini kuşatarak boğan, çürüten, kokutan, ve çökerten” ve “danışmanından rektörüne ve YÖK'üne kadar, doktora diploması satmayı en doğal hakları olarak gören” “akademik sahtekarlık gelenekçileri”ne karşı insan hakları mücadelesi vermektedir.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.