NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

25 Eylül 2009

Prof. Dr. Ayşe Erzan - DERS KİTABI YAZIMININ ZORLUKLARI ve YAYIN ADABI ÜZERİNE (CBT)

Cumhuriyet Bilim Teknik 25.09.2009
Birçok mesleki uygulamada olduğu gibi ders kitabı yazımında da, genel kabul gören ahlaki kuralların yeterince bilinmemesi, etik eğitiminin eksikliği ve kötü örneklerin yaygınlığı, bu açığı kapatmak için özel çaba harcanmasını gerektirmektedir. Bu ancak bilim ve yayın etiği konusunda iyi örnekleri öne çıkartmak, aynı zamanda da uluslararası normlara ters düşen eksik ya da hatalı davranışları tartışmaya açmakla mümkündür.

Ülkemizde pek çok konuda Türkçe ders kitabı yazımı henüz gereksinimin çok gerisinden gelmekte ise de, bu doğrultuda önemli bir çaba gözlenmektedir. Türkiye Bilimler Akademisi’nin uluslararası standartlara uygun Türkçe ders kitabı yazımını (ve çevirisini) teşvik için koymuş olduğu ödül[1] bu doğrultuda daha iyi tanıtılması gereken özendirici bir adımdır.
Bilimin ve bilim yayıncılığının doğası gereği, varılacak olan konsensüs dinamik bir karakter taşıyacaktır. Fotokopi makinesinin ya da dijital ortamın getirdiği “kolaylık”lardan sonra, internet kaynakları devrinde de hâlâ bundan yirmi yıl önce geçerli olan yönergelerle yetinemeyeceğimiz aşikârdır. Uluslararası paylaşım kanallarının açık tutulması sayesinde, varılan oydaşımların evrensel normlara yakınsamaları ve birlikte evrilmeleri imkânı doğacaktır. Türkiye Bilimler Akademisi Bilimsel Araştırmada Etik ve Sorunları (2002) [2] ve Bilim Etiği El Kitabı (2008) [3], yayın ahlakı alanında kaynak kitaplardır.

Türkiye’de akademik yaşamda hukuki tanımlamalar ve yaptırımların dışında, sivil hukukun [4] bağlayıcılığı ve gerekliliğine dair bir düşünce yeterince oluşmamıştır. Üniversite “afları,” akademik kararların sık sık yargıya taşınması bunun bazı örnekleridir. Bu nedenle, bilimsel yayın etiği ile fikri mülkiyet hukuku arasında her ülkede mevcut olan gerilim bizde daha sancılı bir biçimde ortaya çıkmaktadır. “İntihal” sözcüğü yasalarda tanımı yapılmış bir kavram değildir.[5] Buna karşın, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Madde 71’in 2.-5. fıkralarında,

“Başkasına ait esere, kendi eseri olarak ad[ını] koy[mak] ….,
“Bir eserden kaynak göstermeksizin iktibasta bulun[mak] ..[ve]
“Bir eserle ilgili olarak yetersiz, yanlış veya aldatıcı mahiyette kaynak göster[mek]” cezaya tabi kılınmıştır.

YÖK Yönetici, Öğretim Üye ve Yardımcıları Disiplin Yönetmeliği’nin (1998 yılında getirilen değişiklikte yer alan) Madde 11/a-3 paragrafında ise, “Bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek” derken yine intihal anlatılmaktadır. Bilim Etiği El Kitabı’nda Prof. Dr. Ünal Tekinalp’in karşılaştırmalı yazısında hem Avrupa Birliği ülkeleri hem de Türkiye hukukunda intihal ile ilgili uygulamaların barındırdığı çelişkilere de yer verilmektedir. [5]

Ders kitabı yazmak özellikle zor bir iştir. Ders kitabı bir “eğitim amaçlı derleme ya da seçki”[6] değildir. Kendi içinde bir bütünlüğü ve sistematiği vardır. Hem belli bir disiplinin üyeleri tarafından yaygın olarak bilinen konuları özgün bir biçimde işlemeyi, hem de bir dizi teorik ve ampirik bilgiyi eksiksiz olarak aktarabilmeyi gerektirir. Örneğin katı hal fiziği ya da kimya gibi, deneysel bilgiler de içeren konularda, başkalarının daha önce yapmış olduğu ölçümlere ya da hesaplara dayanan sonuçların da verilmesi gerekebilir. Bunların hepsinin yazar tarafından ölçülmüş ya da hesaplanmış olması beklenemez; bu değerlerin doğruluğunun güvencesi ise, nereden alındıklarının (el kitabı, monografi, makale ) açık olarak belirtilmiş olmasıdır. Sadece, çok sıklıkla kullanılan, herhangi elkitabında bulunabilecek sabitler, ya da kolayca hesaplanabilecek bazı değerler bu kuralın dışında kalırlar. Bu tür kuralların uygulanmasında her zaman uluslararası düzeyde meslek içi oydaşımlarla ortaya çıkan bir makuliyet payı bulunur.[7]

Bilimsel bilginin geleneksel/ popüler bilgilerden[8] bir farkı vardır: Bilimsel bilgi, “herkes” (yani o konunun uzmanı herkes) tarafından biliniyor bile olsa, hiçbir zaman “anonim” değildir, kaynağı bilinir veya araştırılınca bulunabilir. Bilimsel bilginin ayrılmaz bir özelliği, onun bir ya da bir grup bilim insanının sorumluluğu altında yayınlanmış olmasıdır –bu özellik hem o bilginin doğruluğuna ilişkin bir sorumluluk, hem de yazarlığa ait haklara işaret eder.

Zaman içinde o bilim dalının temel unsurları arasına girmiş teorik gelişmeler ya da buluşların orijinal kaynaklarına, bir ders kitabı hatta bir makale yazarken referans vermek mutlaka gerekli görülmeyebilir (yüz, yüz elli yıl önceki orijinal kaynaklara pratikte ulaşmak da zordur).
Bir ders kitabında alanın temel konularının sunuluşu sırasında asıl kaynak gösterilmesi gereken yerler, bu konuların güncel olarak işlendiği, tüm uzmanlarca otoriteleri kabul edilmiş, yaygın olarak kullanılan, yazarın kendisinin de bir aşamada mutlaka yararlanmış oluğu ders kitaplarıdır. Her bilim dalının bir dizi öncülünün üzerinde yükselen, sürekliliğe sahip bir yapı olduğunun öğrenci tarafından algılanması ve gerektiğinde başvurabileceği başka kaynaklardan haberdar edilmesi, ders kitaplarının genel bir kaynakçaya sahip olmalarını da zorunlu kılar. Aksi, bilim ve yayın etiği kadar, eğitim etiğine de aykırıdır.

Genel kaynakçanın dışında, herhangi bir kitaptan belli bir anlatım biçimi, örnek vs. aynen kullanılmış ise, bunun belli edilmesi ve sayfa göstererek atıfta bulunulması gerekir. Ders kitabı yazımının bir zorluğu, insanın meslek yaşamı boyunca çok yerde rastlamış olduğu anlatım ve ifade biçimlerinden kendini koruyabilmesinde yatmaktadır. Zira, ülkemiz kanunları olsun, Avrupa ülkelerinde geçerli Fikri Mülkiyet Yasaları olsun, bilginin içeriğinden “serbestçe yararlanma”yı esas almalarına karşın, yayınlanmış bir ifade biçiminin kendisini, yani sözcüklere dökülüşünu koruma altına almaktadırlar [5]. Bu nedenle, bir ders kitabı yazarken bir açıklama biçiminin, bir problemin ya da çözümün, farkında olmadan aklınızda kalmış bir formülasyon olup olmadığını kontrol etmek gerekir.

Ders kitaplarında genel bir bibliografyanın ötesinde, özel olarak referans verilmesi, hatta kaynak gösterilse bile ancak yayıncının izniyle kullanılması mümkün olan, bir olayı ya da olguyu örneklemek için çekilmiş fotoğraflar, çizilmiş olan resimler, deney sonuçları ya da tablolar gibi başka unsurlar da vardır. Bu unsurlar, konunun genel anlatımının dışında, çoğu kez teknisyenlerin özgün emeği ile üretilen eserlerdir ve bizim ülkemizin de taraf olduğu telif hakları anlaşmaları ile korunurlar. Ancak şekillerin, herkes tarafından yeniden çizilebilecek kadar basit olduğu ve ek veri gerektirmediği durumlarda, kullanılmaları serbesttir.[5] Buna karşın, bir başka kaynakta mevcut bir şekil ya da tablonun uyarlanarak kullanıldığı durumlarda bile, çoğu kez kaynak gösterilir.

YAYIN ADABI GELİŞİYOR
Ülkemizde yayın adabı tüm aksaklıklara karşın gelişmektedir ve giderek uluslararası normları yakalayacağı muhakkaktır. Bu değişim süreci içinde, yanlışlarda ısrar etmek yerine, bunların tasfiyesine katkıda bulunmak gerekir. Ancak açık kalplilikle girişilen yaygın bir tartışma süreci sonunda bilimsel kamuoyu kendi içinden ürettiği kurallar üzerinde bir oydaşıma varabilir, sürekli bir fakirlik/mağduriyet edebiyatı ile özel mazeretlerin arkasına sığınmaktan vazgeçebilir ve bunun getirdiği güvenle kendi bahçesini temizlemeye girişebilir. Öğrencilerimize bu konuda iyi örnek olmamız ve ileriye dönük olarak da yeni standartların oluşturulması ancak böyle mümkündür.

[1] http://www.tuba.gov.tr/index.php?id=403
[2] Türkiye Bilimler Akademisi Bilim Etiği Komitesi (2002), Bilimsel Araştırmada Etik ve Sorunları, Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları 1, Ankara.
[3] A. Erzan, ed. (2008), Bilim Etiği El Kitabı, TÜBA Bilim ve Düşün Dizisi 17, Ankara.
[4] Belli bir mesleğin ya da kurumun üyelerinin onayladıkları gönüllü olarak kendilerini tabi kıldıkları ve meslektaşlarının bu çerçevede yaptıkları değerlendirmelere saygı duydukları bir ahlak ya da kurallar dizgesini kastediyorum. Açıktır ki bu kurallar yasalarla çelişemezler.
[5] Ünal Tekinalp (2008), “Bilim Etiğinin Hukuki Cephesi,” A. Erzan, ed., Bilim Etiği El Kitabı, TÜBA Bilim ve Düşün Dizisi 17, Ankara.
[6] Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Madde 34, 35.
[7] Örneğin ışığın hızını “bilimsel notasyon”da virgülden sonra iki basamaklı bir sayı olarak belirtirken atıf gerekmez ama bilinen en yüksek kesinlik derecesinin ne olduğu tabi ki atıf gerektiren bir bilgidir.
[8] Bir radyo programında ya da bilimsel bir metinde, popüler bir türkünün ya da örneğin bir halk ilacının, geleneksel veya “anonim” olmasına karşın onu derleyen kişinin ve bu eseri/bilgiyi ona aktarmış olan kişinin belirtilmesi, özellikle antropologların giderek üzerinde titizlikle durdukları iyi uygulamalardandır.
Ayşe Erzan, Türkiye Bilimler Akademisi üyesi, Prof. Dr., Fizik Bölümü, İstanbul Teknik Üniversitesi, erzan@itu.edu.tr

24 Eylül 2009

G.Ü' li Profesörün İntihal Oyunu

Gazi Üniversitesi intihal olayıyla sarsıldı. Eski Dekan Yardımcısı intihal (aşırma) yaptığı çalışmasına TÜBİTAK'tan destek isteyince.. >>>

23 Eylül 2009

Aile boyu intihal skandalı...(BUGÜN)

Prof. İnan Güler ve eşi Prof. Fatma Nihal Güler’in bir makalenin 15 yerinde intihal adı verilen bilimsel hırsızlık yaptıkları iddia edildi.

Karı koca hakkında soruşturma başlatıldı. Olayı inceleyen heyet, “Öğretim üyeliğinden çıkarılmalılar” dedi...Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan, gelen şikayetler üzerine öğretim üyesi Prof. Dr. İnan Güler ile eşi Prof. Dr. Fatma Nihal Güler hakkında bilimsel hırsızlık yaptıkları gerekçesiyle soruşturma başlattı. Teknik Eğitim Fakültesi’nde görevli karı koca profesörler, ‘bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek’ ile suçlanıyor. Güler çiftinin, akademik çevrelerde kabul edilmeyen, kendi eserlerinden tekrarlar yapmak suretiyle ürettiği eserleri yeni gibi gösterdikleri de öne sürüldü.
İKİNCİ CEZAYA TEPKİ
Değişik fakültelerden 3 profesörün yürüttüğü soruşturma çerçevesinde savunma yapan Prof. İnan Güler, “Medical & Biomedical Engineering & Computing” isimli dergide yayımlanan ‘Precision of the time- domain correlation ultrasonic flowmeter isimli makalesi sebebiyle YÖK tarafından 1993 yılında o dönemde görev yaptığı Erciyes Üniversitesi’nde soruşturma geçirdiğini ve kınama cezası aldığını vurguladı. Güler, aynı gerekçeyle ikinci bir ceza verilmesini hukuka aykırı olduğunu ileri sürdü. >>>

19 Eylül 2009

Hakan Hastaoğlu - İNTERNET ÇAĞINDA İNTİHAL

Sözlük anlamıyla aşırma mânâsına gelen intihal, aslında düpedüz bir fikir/emek hırsızlığı. Tarih boyunca intihal ile ilgili birçok tartışma mevcut. Peki, yaşanan tartışmaların internet çağındaki akıbeti ne?
Tarih boyunca birçok ilim ve fikir adamı intihalle alakalı sorunlar yaşadı. Ya intihal yapmakla suçlandı veya kendi eserlerinden intihal yapıldığını iddia etti. Sözlük anlamıyla aşırma mânâsına gelen intihal, aslında düpedüz bir fikir/emek hırsızlığı. Başkasının emeğinin altına kendi imzanızı atarak bundan maddi, manevi, sosyal, akademik fayda elde etmeye çalışmanın ahlâki olarak savunulacak bir tarafı elbette yok. Peki, tarih boyunca yaşanan tartışmaların internet çağındaki akıbeti nedir? Cevap pek umut verici değil. İnternet dünyası intihal yapanları tespit etme ve bunları teşhir etme açısından birçok imkân sağlasa da intihal yapmayı çok kolaylaştırdı.
İnternetin ortaya çıkışıyla birlikte sanal âlemde yayınlanan her şeyin kamu malı olduğu gibi ilginç bir anlayış peyda oldu. Hiç kimseden izin almadan onun yazdığı yazıyı sitenizde, bloğunuzda yayınlayabiliyor, mail listenizdeki herkese gönderebiliyorsunuz. İşin acı tarafı, emeğe saygı gösterme bakımından metni yazan insanın adına, yayınladığı mecraya bile atıf yapmayabilirsiniz. Yazının asıl sahibi size bunun için müracaat etse, kendisine cevap bile vermeyebilirsiniz ve yaptığınız da yanınıza kâr kalır.
Blog yayıncılığı yükselen internet medyasında önemli bir konumda. Bugün dünyanın her tarafında, onlarca farklı dilde, yüzlerce farklı konuda yayın yapan milyonlarca blog var. Siz de kendi bloğunuzda ilgi alanınıza göre yazılar yazıyor, çektiğiniz resimleri paylaşıyorsunuz. Bir gün birde bakıyorsunuz ki, sizin yazdığınız metin aynen veya kısmen değiştirilerek başka bir blogda yayınlanıyor ve yazar adı olarak başkası görünüyor veya daha şanslı iseniz anonim olarak yayınlanmış. Bu noktada açıkçası yapabileceğiniz pek de bir şey yok. Karşı tarafa mail göndereceksiniz, durumu anlatacaksınız, insafına bağlı olarak yazınızın sayfadan kaldırılmasını veya altına isminizin yazılmasını sağlayacaksınız. Bir de uzun ama çok uzun bürokratik ve hukukî bir süreç takip edeceksiniz; tabii bu orada o sayfa kapatılıp başka bir isimle başka bir yerde yayına geçene kadar.
Emek harcayarak ürettiğiniz eğitici metinleri hayal edin. Bir de bakmışsınız ki, bir forum sayfasında bir kullanıcı tarafından yayınlanmış. Altına da “emeğe saygı” yazılarak diğer kullanıcılardan teşekkür beklendiğini ifade eden bir not düşülmüş. “Ama o yazıyı ben yazmıştım”. Ne yapabilirsiniz? O yazı zaten onlarca foruma eklendi ve internet medyasının anonim ürünleri haline geldi. Aynı her gün forumlarda, mail gruplarında, arkadaşlarınızın gönderdiği mail zincirlerinde okuduğunuz hikâyeler, şiirler, denemeler gibi.
Aslına bakılırsa işin daha hazin tarafı eğitim alanında görülüyor. Son yıllarda sıkça karşılaşılan ilköğretim ve üzeri her seviyedeki öğrencilerin “internetten ödev çıkarma” sorununu gözünüzün önüne getirin. Daha internetin ne olduğunu bilmeden, arama motoruna yazdığı iki anahtar kelimeye karşılık gelen, rastgele seçtiği sitelerden elde ettiği ve karşısındaki bilginin doğruluğu hakkında hiçbir fikri olmadan hazırladığı ödevleri düşünün. İnternet kafelerin kapısında “ödev çıkartılır” yazılmış. Acaba o çıkartılan ödevde öğrencinin ne kadar emeği var? İnternetteki onlarca ödev siteleri de cabası. Daha önce başkaları tarafından hazırlanmış binlerce hazır ödev, parasını ödeyip satın almanızı ve altına kendi adınızı yazıp öğretmeninize teslim etmenizi bekliyor. Bütün bu olan bitenin öğretmenler de farkında ve çocukların başkalarının emeklerini sahiplenmesine seslerini çıkarmıyorlar.
Başkalarının emeğine konma süreci ilköğretim seviyesinden başlayarak akademik düzeyde faaliyet gösteren insanlara kadar varıyor. Forumlarda başkaları için bitirme tezleri, projeler hazırlayan ve bunlarla maddi kazanç elde eden insanlar var. Yani parayı bastırıyorsunuz ve sizin için birileri tez yazıyor ve siz de akademisyen oluyorsunuz, diplomanızla mutlu mesut yaşıyorsunuz. Bunun hırsızlık tarafı çok belirginken daha sınırlı olan intihal hadiseleri de bolca mevcut. Makalelerde, kitaplarda bolca karşılaşılan yabancı dillerdeki yayınlardan tercüme edilerek kullanılan bölümler, metnin ana fikrini aşırmalar, bir bölüme referans verip alınan diğer bölümleri kendi fikriymiş gibi sunma çabaları internet çağında bolca karşılaşılan intihal vakaları. Zaman zaman medyaya da yansıyan akademik intihaller internetle birlikte çokça görülür oldu. İnternet gibi bütün dünyanın bilgisini sizin önünüze seren mecrada aşırma da kolaylaştı.
Bütün bu olumsuzlukların yanında, internette intihal hadiselerini araştıran, buldukları sonuçları teşhir eden ve hukukî yaptırım uygulanması için çalışan oluşumlar da yer alıyor. Maalesef yaşanan hadiselerin çoğunu ortaya çıkaramasa da yine de önemli işler yapıyorlar. Neyse ki öğrencinin teslim ettiği ödevin aşırma olup olmadığını tespit eden özel arama motorları bile var artık. Ama okurundan gelen mektubundaki cümleleri değiştirip kullanan gazeteciler, geçmiş yıllarda yayınladığı yazısının üzerinde oynayıp utanmadan yeniden yayınlayan yazarlar da var.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.