NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

24 Kasım 2019

Mustafa KÖMÜŞ - Akademinin halini özetleyen 'akademik tez' borsası: 7 bin 500 liraya tez 300 liraya ödev (BirGün)

Türkiye’de akademinin içler acısı hali uzun süredir tartışılıyor. Yazılan tezlerdeki intihal oranları ve hataların yanı sıra üniversitelerin açtığı kişiye özel ilanla akademisyen olanlar gibi birçok problem her geçen gün haber oluyor. Bunun yanında internet sitesi üzerinden verilen ilanlarla ‘akademik tez’ yazılıyor. Bu ilanı veren sitelerden birinde tez ve ödev hazırlama, literatür tarama, intihal raporu hazırlama, üniversite proje verildiği aktarılıyor. 

Ekip olarak çalışıyorlar
Yüksek lisans tezi yapmak istediğimizi söyleyip aradığımız sitede numarası bulunan S.’yi aradığımızda konunun ‘uzmanı’ R.’ye yönlendirdi. R.’yi iki farklı konuyla aradığımızda kendisi şunları aktardı: “Ekip olarak çalışıyoruz. Günde 4-5 tane tez veya ödev hazırlıyoruz. Bu konunun uzmanıyız. Bir sene içinde 4-5 tez hazırlıyoruz. Özet bölümü, içindekiler, literatür tarama ve sonuç dahil hepsini yaparız.” 

Sayfa arttıkça fiyat yükseliyor
R.’ye Eskiçağ tarihinden bir konu hakkında çalışmak istediğimizi söylediğimizde şunları söyledi: “Yazdığımız tezde en fazla yüzde 20 intihal bulunur. Geçme garantili yazıyoruz. Eğer 80-90 sayfa tutacaksa 2 bin 200 TL ücreti var. 150 sayfaya çıkarsa 3 bin TL alıyoruz. Ödemenin bir kısmını önden peşin alıyoruz. Ardından parça parça tezi hazırlıyoruz. Ücreti de ona göre istiyoruz.” Başka bir numaradan arayıp lisans ödevini sorduğumuzda ise R., ücretin 300 TL olduğunu söyledi. 

15 yıldır bu işi yapan var
Aynı internet sitesini gazetecilik konusunda yüksek lisans tezi yazdırmak için aradığımız ve 40-50 sayfalık bir şey istediğimizde ise bizden mail talep ettiler. Attığımız maile gelen cevapta şunlar dendi: “Bin 500 liraya yaparım dedi hocamız. Hocamız konuya hakim bu konuda birçok çalışma yapmış akademisyendir. Çalışmanızı zamanında teslim ederiz. İçiniz rahat olsun. İyi bir çalışma alacaksınız. Geçme garantisi veriyoruz. Bizimle çalışan tüm öğrencilere sorun yaşamadan teslim garantisi veriyoruz. Ödemeyi iki taksitte alıyoruz. Yarısını başta kalanı teslimde ödüyorsunuz. 15 yıldan beri üniversite öğrencilerine ödev, proje, tez yazım desteği vermekteyiz. Lisans, yüksek lisans, master ve doktora seviyesinde garantili tez yazım hizmeti veriyoruz.” Mailde akademisyenin bize iletilmek üzere gönderilen mesajı da yer alıyor. Akademisyen bu konuda dolandırıcılar olduğunu ve bu fiyatın altında yapacağını söyleyenlerin bizi dolandıracağını iddia ediyor: “Öğrencimize söyleyin bana yaptırmasa bile düzgün ve doğru fiyattan bir yere yaptırsın. Malum başka yerden destek alan öğrencilerden gelen düzeltmeleri biliyorsunuz, bu öğrencimiz de bizim fiyatı fazla bulup dolandırılmasın sonra düzeltmeye getirir daha çok para harcamak zorunda kalır. Böyle bir çalışmayı daha ucuza yaparım diyen yalan söyler çünkü değmez uğraşmaya. Sonuçta bi ton kafa patlatıyor insan, ucuza yaparım diyen bi yerden kes yapıştır bir çalışma gönderir ondan sonra düzeltme için daha çok para harcamak zorunda kalır ve buna rağmen sorun yaşar. En başta doğru kişilerle çalışsın kafası rahat etsin, benim akademisyen olduğumu, çok fazla tez yazdığımı ve öğrencileri mezun ettiğimi belirtin, telefon görüşmeleri yaptığımızı ve ayrıca danışmanlık yaptığımı da belirtin yani öyle yaz gönder değil beraber görüşmeler yaparak adım adım yazacağımızı anlatın. Güvenilir bir kurum olduğumuzu ve amacımızın öğrencilerin mezun olmasını sağlamak olduğunu ifade edin.” 

Pazarlık yapıyorlar
Cevap vermediğimizde ise tekrar bir mail atıldı. Bu mailde fiyat konusunda pazarlık yapıldı. İlk mailde bin 500 lira isteyen kişi, ikincide ise hocayla görüştüklerini ve bin 200 liraya kadar inebileceklerini söyledi. 

ODTÜ mezunu 5 bin TL
Başka bir siteye girip, yeni bir profil açıp yine Eskiçağ tarihinden bir konuda yüksek lisans tezi yapmak istediğimizi yazdım. Buradan da bana dört talep geldi. İlk gelen talepte 5 bin TL istendi ve şu mesaj gönderildi: “ODTÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunuyum. 7 yıldır tez ve makale yazımı yapmaktayım. İngilizceye de anadilim derecesinde hâkimim. Sizin için de uygunsa birlikte çalışmak isterim. Dilerseniz bu zamana kadar yapmış olduğum işlerden referans olması açısından birkaç makalemi de sizinle paylaşabilirim. Bu zamana kadar birçok farklı konuda yazdığım ve düzenlemesini yaptığım makaleler ve tezler mevcut.” İkinci talepte “Akademisyenim. Talebinizle ilgili haberleşebiliriz. Profesyonel ve intihalsiz olacaktır” dendi. İkinci talebi veren kişiyle de görüştüm. Kendisi bize şunları aktardı: “Doktor öğretim üyesiyim. Sayfa başına 50 lira istiyorum. Bir akademisyen arkadaşımla birlikte çalışıyorum. Sosyal bilimler konusunda bilgiliyim. İstatistik, pazarlama ve işletme konularına hâkimim. Tezi parça parça yaparım. Danışman hocadan gelen geri dönüşlere göre gerekli düzeltmeleri yaparım. Ödemeyi size tezi teslim ettikten sonra alırım.” 

İki akademisyen birlikte
Gelen üçüncü talepte ise şu ifadeler yer aldı: “Ankara Üniversitesinden doktora unvanına sahibim. Şu ana kadar birçok tez ve makale danışmanlığı yaptım akademik dili kullanımım oldukça iyidir.” Ayrıca yaptığımız görüşmede ise talep eden kişi şunları söyledi: “3 bin TL’ye yapılır sizin istediğiniz tez. Küçük bir ön ödeme alarak başlarım ve 3 bölüm halinde yazarım tezi. Hocanızın istediği düzenlemeleri yaparım. Benim bir akademisyen arkadaşım var onunla birlikteyim ama genelde kendi işimi kendim yaparım.” 

Bölümden bölüme değişiyor
Dördüncü talepte ise yaptığımız görüşmede yine benzer şeyler söylendi. Tezi yazabileceğini söyleyen kişi şu ifadeleri kullandı: “Sayfa sayısı 50 liradan çalışıyoruz. Akademisyen hocalarımıza gönderiyorum ben, kendileri yapıyorlar. Sonra bana iletiyorlar. Başlamadan önce 300 lira kapora alıyoruz. Hocaya onaylatıyorsunuz veya ekleme çıkarma istediğinde onları yapıyoruz. Büyük ihtimalle 3 parça halinde olur, ücreti de siz 3 parça halinde yatırırsınız. Biz size intihal raporu da yollarız. Yüzde 20’nin altında olma garantisi veriyoruz size. Ayrıca mezun olma garantisi de veriyoruz.” Aynı kişiye bir arkadaşımızın makine mühendisliği bölümünden yüksek lisans okuduğunu ve fiyat araştırması yaptığını söylediğimde ise şunları aktardı: “Genelde bölümden bölüme değişmez ama bazı tezlerde analiz kısımları oluyor. Orada fiyatlar değişiyor. 7 bin 500 liraya çıkabilir ama biz 7 bin gibi yapabiliriz.”
akademinin-halini-ozetleyen-akademik-tez-borsasi-7-bin-500-liraya-tez-300-liraya-odev-653090-1.
akademinin-halini-ozetleyen-akademik-tez-borsasi-7-bin-500-liraya-tez-300-liraya-odev-653092-1.
akademinin-halini-ozetleyen-akademik-tez-borsasi-7-bin-500-liraya-tez-300-liraya-odev-653091-1.
***
3 tezden birinde ağır intihal
Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, yüksek lisans ve doktora tezlerinin yüzde 34’ünde ‘ağır intihal’ yapıldığını ortaya koydu. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (BEPAM), 2007-2016 yılları arasında yazılmış 470’i yüksek lisans ve 130’u doktora tezi olmak üzere toplam 600 tezi inceledi. Turnitin intihal programı kullanılarak incelenen ve 511’i Türkçe, 89’u da İngilizce olan tezlerin yüzde 34’ünde ağır intihal yapıldığı ortaya çıktı. Bilimsel çalışmaların orijinal olup olmadığını gönderen benzerlik indeksinde de dünya ortalaması yüzde 15 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 28.5.
Türkiye’de Nitelikli yayın yok
Türkiye'de şu anda 206 üniversite bulunuyor. Scientific Journal Rankings verilerine göre 2017’de Türkiye dünya bilimsel yayın sayısı sıralamasında 19'uncu sırada; buna karşılık Türkiye’den çıkan yayınlara yapılan ve yayının kalitesini gösteren uluslararası atıf sayısı her geçen yıl önemli oranda düşüyor. Cumhuriyet Üniversitesi'nden Selçuk Beşir Demir'in Journal of Informetrics dergisinde Kasım 2018’de yayımlanan makalesine göre, dünyada en çok sahte dergi çıkaran ülkeler arasında Hindistan ve Nijerya ile birlikte Türkiye de var.

14 Temmuz 2019

Aslı KOTAMAN - Akademide hal ve gidiş sıfır (T24)

Özel okulların çoğu aynı, zaten hocalar da üniversiteler arasında dolanıp duruyor. Çoğu, ders yükünden bunalmış, kendini geliştirmeyi bırakmış, entellektüel herhangi bir şeyle uzaktan yakından ilgisi yok. Bırak üniversiteyi, hayattan bezmiş. Hazırladığı power point sunumları mezara götürecek olanlar var.

Tam içinde, kalbindeyim bu dünyanın… 15 yıl üniversitedeydim, üstelik durum git gide daha da vahim oluyor, görebiliyorum..

Tanıtım adına harcanan paralar, kütüphanelere yapılmayan yatırımlar, bolca seçmeli ders havuzu, yüksek ücretli sadece Türkçe sunum yapılabilen “uluslararası” konferanslar. Daha neler neler!.. Ya intihal?..

Bu yazı en çok müstakbel üniversite öğrencilerinin dikkatini çekebilir.

Şimdiye kadar gördüklerimi arkadaşlarıma bazı bazı anlattığımda kitap yapsana bunları diyorlardı. Geçme notu 100 üzerinden 14 olan üniversite var. 2 sene alan dersi görmeden ortak ders adı altında alanından ilgisiz dersleri alıyor öğrenciler. Artık herkes biliyor, farkında kokmuşluğun…

Öğrencilerin bazısı da farkında. Aklını başka yöne kullanıyor. 2 seneyi geçti, üniversiteye giden yolda, yokuşu inerken arkamda konuşan 3-4 (arkamda olduklarından göremedim) öğrenci konuşuyordu. Sınavları kötü geçmiş. Biri “rektöre şikâyet edelim hocayı” dedi. Ama diğerinin daha iyi bir fikri vardı. “Bu sınav Cuma gününe gelmedi mi? Sınavın sonu Cuma namazıyla çakışmadı mı? Bimer’e yazıp şikayet edelim.”

Sorun çok. Baksanıza üniversitede kişi başına düşen kitap sayısının bir elin parmaklarınn geçmediği üniversiteler var. Tanıtımlara harcanan paralar dağları aşıyor. Sonra en iyi ihtimalle hocaya nasıl yapsam da yazları maaş vermesem planları devreye giriyor haliyle.

Akademide konferanslara olan inancımı yıllar önce tazecik, dimağı körpe bir asistanken kaybetmiştim yazık… Konferanslarda kimi zaman bir gövde gösterisi gördüm, kimi zaman akademik turizm deneyimledim ama çoğu zaman birbirinden kötü sunumlar dinledim. Ünsal (Oskay) hocanın bir dersinde öğrendiğimin yüzde 1’ini öğrenemedim konferanslarda…

Güreş müsabakası gibi konferanslar

Bazı hocaların burnu çok havadaydı, bazıları ise onların küstahlığı ölçüsünde kiyafetsiz. Son dönemlerde işler hızla daha kötüye gitti. Yüksek katılım ücretli konferanslar, yurtdışında yapılan ama Türkçe sunulabilecek bildirilere açık -ki çeviri elbette yok- yurtdışından hiç bir akademisyenle temas etmeden kaçak güreşilen sunumlar. Asla beni kim dinliyor diye düşünmeden, bırakın bilime katkıyı ama en azından hafif de olsa zihin açıcı, merak uyandırıcı olmayan, ortak çalışma alanları yaratabilmeyi asla amaçlamayan onlarca konuşma. Puan, puan, puan toplama yarışı. Bir hocam, güreş müsabakası gibi derdi. Boşa harcanan zaman, üniversitelerin bu alana ayırdıkları onca para.

Katıldığım yüz konferansta aklımda kalan belki 5 konuşma, konuşmacı vardır. Madrid'te bir konferansa katılmıştım. Konferans son anda katılım çokluğundan dolayı şehirden uzak bir otele alınmıştı. Oysaki bir üniversitenin çatısı altında değilken ne ruhsuz oluyor bu konferanslar anlatamam. Yüksek katılım ücreti vardı ama ortada sunulan hiç hizmet yoktu. Su bile yok içmek isteyene. Ama dahası organizasyon sorumluları ortada yoktu. Bunlar kötü sayılıyor ya, asıl konuşmacıları dinleyenler yoktu!.. Kimse gelmesin diye duyurular sadece sunum yapacak kişilere yapılıyor sanırım. Kim, kime, niye sunum yapıyor? Kim dinliyor belli değildi. Sizden sonraki konuşmacının sizin zorunlu dinleyiciniz olduğu bir konferans düşünün!.. Böyle bir saçmalık olur mu derken organizasyondan açıklama geldi, yeni konferansımız eylül mü ekim mi bilmem, Viyana'da. A-aaa, ben bir daha utançlarından ağızlarına "k" harfini alamazlar derken, ikinciyi yapacaklardı işte.

Ben o konferansta öğrendim iç yüzünü ama sonrasında benzer onlarca konferans yapıldı hala yapılıyor. Üniversiteler konferansların katılım ücretlerini karşılamıyor ve çok seçici davranmaya çalışıyor bazen, yıl şartı koyuyor, basılı eser şartı koyuyor, buna ne kadar katılıyorum anlatamam. Gerçi “seçici” muğlak bir kelime oluveriyor bir anda. Uzun yıllardır yapılan, iyi bir organizasyon komitesi tarafından ortaya çıkarılacak kaliteli bir konferansı elbette desteklesinler ama ortalık sahte şeyhlerle dolu da olmamalı.

Akademide hal ve gidiş sıfır. Az sonra bir de tanıtım ayağını anlatacağım bu işin.

Ama önce aklıma çengel atmış bir anım var. Merkez Bankası Başkanı’nın intihal olduğu söylenen yüksek lisans tezinin haberlerini okurken, karşıma geçip göğsünü gere gere intihal yaptığını söyleyen öğrenciyi hatırlıyorum: “Ne yapacaktım, elbette birinden alacaktım, bu benim hakkım, istediğim kişiden alırım”.

Aday öğrencilere;

Üniversitelerde yıllardır tanıtım işleri yapmaktan uzman olmuştum. Sadece o da değil üniversitelerin içinde, eğrisini doğrusunu, akını karasını görüyorsun yıllar içinde. Eskiden olsa bölüm değil okul seçin arkadaşlar derdim. Okul ODTÜ ise evet okul seçin. Ya da üç-beş yer daha belki. Özel okulların birçoğu birbirinin aynı, zaten hocalar da üniversiteler arasında dolanıp duruyor. Uzun yıllardır iyi hocalar kadar kötü hocalar da var derslerde, koridorlarda, konferanslarda. Hazırlıklı olun! Çoğu hoca ders yüklerinden bunalmış, kendini geliştirmeyi bırakmış, entellektüel herhangi bir şeyle uzaktan yakından ilgisi yok. Bırak üniversiteyi, hayattan bezmiş. Hazırladığı power point sunumları mezara götürecek olanlar var.

Hatta ben kuram sevmem diyen kuramcıyla karşılaştım ben. Sevmemekle övünen ama aslında bilmeyen çok insan var, hocalar niye farklı olsun. Ölse elinden power pointlerini bırakmaz onlar zira onlar olmasa ne anlatacağını bilemez. Devlet üniversitesi hocaları bilmez, onlar hala kendilerini önemli sanıyor. Ama bolca rektöre şikayet edilen, kendisine kafa tutulan, sınıfta "hala ilgimi çekemedin" diyen öğrencileri tanır ve artık yerini bilir yeni vakıf üniversitelerin hocaları…

Öğrenciler de küstahlığı bireysellik sanır, aldanır. Dersler mümkün mertebe ortaktır. Uzun yıllar aynı hoca ve aynı kitapla idare etme ihtimalin yüksek, buna karşı dikkatli olmak gerekli. Sınavlar çoğunlukla test. 1500 kişiye aynı anda yazılı sınav yapma idealizmine düşen hoca varsa zaten o hayali de kısa sürüyor. Birçok hoca bildiğini anlatıyor ama maalesef ya az biliyor ya hiç bilmiyor. Nitelikli hocalar parmakla gösterilir halde. Onların derslerine severek, isteyerek girersiniz zorlansanız bile ve zorlanmak iyidir.

Ders programları çoğunlukla birçok bölümün ortak alacağı derslerle oluşturulduğundan üniversiteden mezun oluncaya kadar uzmanlık dersi görmezseniz şaşırmayın. Ya da seçiminizi önceden buna göre yapın.

Üniversiteye bel bağlamamak önemli

Yine eskiden olsa diyeceğim ama maalesef cümleye başka türlü başlamak zor. Eskiden olsa üniversiteye meslek sahibi olmak için giren arkadaşlara anlatmaya çalışırdım, burası meslek için değil, yanlışla doğruyu ayıracak ahlaki tutum geliştirebilmek, hayata nereden baktığını farkedebilmek, şu hayatta kapladığın iki ayakkabı içindeki yeri doldurabilmek, kendi hayatına ve başka hayatlara öğrendiklerinle dokunabilmek için diye… Ama pes ediyorum arkadaşlar, "tamam meslek sahibi olacaksınız üniversiteye girince" diyeceğimi sananlar yine yanılacak. Şimdi üniversitelerden sizleri zorlamasını beklemeyecek siz zorlayacaksınız kapıları, başka şans yok. Yoksa mesleğin m'sini bilmeden mezun olacaksınız, kesin eminim.

Peki ne önemli? Üniversiteye bel bağlamamak önemli. Mümkün olan en iyi tercihi yapmak önemli. Üniversitede okurken en az bir yabancı dili hatmetmek önemli. Nitelikli göreceğiniz hocalara yapışmak, kitap önerileri almak, bu kitapları okumak, kulüpler kurmak, yurtdışı üniversitelerin online derslerine yazılmak, staj için, dönemlik okumak için yurtdışına gitmek, yapılan projelerle yetinmeyerek araştırmak, gerekirse bölümünüzde bunları organize etmek için öncü olmak önemli.

Kim ne derse desin, çevremizi saran kültür ne kadar pespayeleşirse pespayeleşsin, iyi kitaplar okumuş olmanın, iyi yabancı dil bilmenin, çokça ülke görmüş olmanın ve hatta yaptığın işi layıkıyla yapmanın hiç eksisini görmedim bu hayatta. Hiçbir şeye faydası olmasa paşa gönlünüze olur faydası.

Ailenin parasını kötü kötü yerlerde çarçur etme!

Teknik konularda beceri sahibi olan hoca az, zira her bölümde en az 3 hoca olması gerekiyor ama bu hocalar doktoralı olmalı. Bu sebeple sektör deneyimi olan hoca oldukça az, olanların çoğu ya dış hayatta başarısız ya da okula çok az vaktini ayırıyor. İsmi kataloglarda yazan parlak hocaların dersinize uğramayabileceğini aklınızda tutun, ümidinizi buna bağlamayın. E, bölüme 3 hoca almış üniversite fazla hoca almak istemiyor, elindekilerle idare edesi var. Dolayısıyla istatistik dersi veren birinin ilgi alanı olmaksızın bilim tarihi ve hatta fotoğraf dersi vermesi bile mümkün, ders yükünü dolduramazsa.

Bu demek değil ki her şey kötü. Hâlâ bu işin olmayan hakkını vermeye çalışan hocalar yok değil. Ama dert tasa bu değil. Meslek seçimi önemli arkadaşlar, hangi mesleği yapacağınız hayatınızı belirliyor. Ama üniversite böyle bir seçim olmaktan çıkalı çok oldu. İyi üniversitelere, iyi bölümlere giren öğrenciler için biraz daha kolay elbette. Ama iş başa düşüyor, üniversiteye girdiğin ilk andan itibaren kendin için çalışmaya başlamak gerek. Yanlış anlaşılmasın. Rekabetçi ortam, yarışmacı etik değil konu. Mutlu, huzurlu bir hayat sürmek, kendine ve başkalarına faydalı olmak, dünyayı bulduğun halden daha iyi bir yere getirmek çabasında ve tatmininde olmak için. Yoksa hayatın nasıl geçeceği belli tekere çomak sokmazsanız. Aslında garantili bir hayat, kafanı bir an için bile kumdan çıkarmazsan…

Velhasıl bu seçim son değil, ama önemsiz sayılmaz. 4 yıllık emeğini, yıllarını yok yere heba edeceğine, ailenin parasını kötü kötü yerlerde çarçur edeceğine tabii ki seçimi doğru yapmak gerekir. Ama çok şey beklememeli, tek geçer akçe buymuş ve hayatın bu noktasında doğru seçim yapılmazsa hayat bitmiş gibi davranmamalı.

Umarım herkes istediği yerlere yerleşir ve ne diyelim, mutlu olur seçimleriyle. Kolay gelsin!

10 Haziran 2019

Dinçer GÖKÇE - Akademide ‘oto yıkamacı’ şoku (Hürriyet)

TÜBİTAK tarafından incelenen 15 bilimsel derginin para karşılığı yayın anlamına gelen ‘yağmacı yayıncılık’ yaptığı ortaya çıktı. TÜBİTAK raporunda, dergilerin sahibi şirketin yayıncılık dışında oto yıkama, haşere ile mücadele, organik tarım, kozmetik gibi birçok alanda faaliyet gösterdiği kaydedildi. Rapor üzerine YÖK de üniversiteleri uyardı.
AKADEMİSYENLERİN atama, yükseltme ve aldıkları akademik teşviklerde, yayımladıkları bilimsel makaleler önemli bir yer tutuyor. Çok sayıda derginin de ortaya çıkmasına yol açan bu durum, zaman zaman ‘para karşılığı yayın’ tartışmalarıyla gündeme geliyor. TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu tarafından da konuya ilişkin kapsamlı bir inceleme yapıldığı anlaşıldı. Kurul, şikâyete konu dergilerin imtiyaz sahibi Güven Plus Grup AŞ, şirketin kurucusu Murat Korkmaz ile bu şirket ile aynı adreste bulunan İstanbul Bilim ve Akademisyenler Derneği’ni mercek altına aldı. Dernek adına yayınlanan 15 dergi ile yüzlerce makale tek tek incelendi.
BİR YILLIK YAYINLAR İNCELENDİ
Bir yıldan fazla süren ve 15 derginin bir yıllık sayılarına ilişkin yapılan inceleme sonrası kapsamlı rapor hazırlandı. Dergilerde makalesi yayınlanan 55 akademisyenin ismine yer verilen raporda özetle şu tespitler yer aldı:
- “Dergilerde uluslararası bilim kurullarının yer aldığı belirtiliyor. Bu kurullarda isimleri yer alan kişilerin gerçekte dergiyle bir ilgilerinin olup olmadığı belli değil. Dergilerde görev alan kişilerin aynı dergilerde çok sayıda yayınlarının olması etik ihlalidir.
- Dergileri çıkaran şirketin sitesine göre, yayıncılığın yanı sıra, araba yıkama, temizlik, ilaçlama, kozmetik, promosyon gibi işleri de yapıyor. Bütün bu farklı işler de tek bir ofiste gerçekleştiriliyor. Bu şirketin dergilerine başvurularda ücret alınıyor. Dergiler yoluyla düzenlenen kongre ve konferanslarda katılımcılardan ücret alınıyor.
FARKLI UNVANLAR
- Dergilerin yönetiminde ismi geçen bazı akademisyenler, Korkmaz’ın eğitimi konusunda bilgi sahibi değil. Korkmaz, sahte akademik unvan kullandı. Yazışmalarda kimi zaman “Doç. Dr.” kimi zaman ise “Prof. Dr.” unvanı var. Korkmaz, sahibi olmadığı unvanları kullanarak çıkar sağladı. Hakkında ‘sahtecilik’ şüphesi tespit edildi. Farklı disiplinlerdeki dergilerde çok sayıda makalenin yazarı olarak yer aldı. Bu durum, ‘haksız yazarlık’ şüphesine yol açtı.
ŞERİF MARDİN’İ BİLE GEÇTİ
- Korkmaz’ın 2010’da 7 makale ile başlayan serüveni 2011 yılında 23 makale, 2012 yılında 43 makaleyle devam etti. 2016 sonuna gelindiğinde ise 261 yayınla erişilmesi zor bir rakama ulaştı. Korkmaz, 2017 ve 2018’de kendisi hakkında inceleme başlatıldıktan sonra makale yayınlama sayısında çok ciddi düşüş oldu. Oysa dünyanın işletmecilik alanında en üretken akademisyenlerinden biri olan Prof. Dr. Tamer Çavuşgil bile 40 yılda ancak 200 civarında makale yayınladı. Prof. Dr. Şerif Mardin ise 60 yılda yaklaşık 170 makaleye imza attı.
DERİN ETİK İHLALİ
- Haksız yazarlık ve sahtecilik yapan Korkmaz’ın sahtecilik durumu yargıya intikal ettirilmeli. Korkmaz’ın sahibi olduğu dergilerin yağmacı yayıncılık açısından incelenmesi için YÖK ve Üniversitelerarası Kurul’un (ÜAK) görüşüne sunulmalı. Dergilerin yayıncılığını bizzat Korkmaz yürütüyor. Buna rağmen, dergilerin İstanbul Bilim ve Akademisyenler Derneği yayın organı olarak sunulması Güven Plus AŞ ile derneğin aynı adreste faaliyet göstermesi derin etik ihlal kuşkuları oluşturuyor. Akademik kaygılardan ziyade çıkar amaçlı bir organizasyonun söz konusu.
- Akademik olarak yükselmek ve uluslararası endekslerce taranan dergilerde yayın yapmak isteyen akademisyenler şirketin müşterileri oldu. Bu dergilerin yayın kurulu, editör kurulu ve diğer yönetim mekanizmalarında ismi yer alan kişiler derhal kurumlarına bildirilmeli. Etik kural ihlali çok sayıda dergide ve birçok akademisyeni de kapsayacak şekilde gerçekleştirilmiş.
- Haberleri olmadan tanınmış kişiler yazar olarak eklendi. Hediye yazarlık kapsamında eklenen isimler arasında Dr. Kazım Selçuk Tuzcuoğlu, Doç. Dr. Murat Ercan ve Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu da var.”
ÜNİVERSİTELERE YAZI
Hazırlanan rapor sonrası TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu gerekçeli kararını 26 Mart’ta hazırladı. TÜBİTAK’tan Korkmaz’a gönderilen 25 Nisan tarihli yazıda, kendisi hakkında 5 yıl süreyle yaptırım kararı alındığı bildirildi. 3 Mayıs’ta ise TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal’ın imzasını taşıyan yazı YÖK’e gönderildi. Yazıda, Korkmaz’ın etik ihlali yaptığı, yayıncısı olduğu dergilerin de yağmacı yayıncılık yaptıkları kaydedildi. YÖK Hukuk Müşavirliği de TÜBİTAK’tan gelen yazıyı, Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı ve tüm üniversitelere gönderdi. Yazıda “Murat Korkmaz’ın sahibi ve yazarı olduğu dergilerin, akademik teşvik, atama ve yükseltmelerde değerlendirme dışı bırakılması...” denildi.
YAPTIRIM NEYİ KAPSIYOR?
TÜBİTAK yönetmeliğine göre ‘haksız yazarlık’ yaptığı tespit edilen kişilere 5 yıl süreyle yaptırım uygulanabiliyor. Yaptırım uygulanan kişi, TÜBİTAK desteklerinden mahrum kalıyor. Murat Korkmaz’a TÜBİTAK tarafından yapılan bildirimde “Kurumca desteklenme kararı verilen veya yürütülmekte olan her türlü proje, burs ve etkinlik görevlerinizin sonlandırılmasına, başvuruların kabul edilmemesine, kurum destekli yayın ve sunum yapmamanıza karar verildi” denildi.
‘O YAZARLAR PROFESÖR DOÇENT OLDU’
- Murat Korkmaz, Hürriyet’e yaptığı açıklamada şunları söyledi:  “Bana verilen 5 yıllık cezaya karşı hukuki süreç başlatacağız. Haksız alınmış bir karar. Bizim dergilerimizde makaleleri yayımlanan bazı akademisyenler doçent oldu bazısı ise profesör. Her dergi yılda 3-4 sayı çıkıyordu. Her dergide onlarca yazar yer aldı. Bu, yüzlerce belki de binlerce akademisyeni ilgilendirir. Bu durum onlar için de kötü. Olumsuz etkilenebilirler. Ben şirketi kurdum ama sonra hissemi devrettim. Sigortalı çalışanım. Yayıncılık dışında emlakçılık da yapıyoruz. Dergicilikten para kazanamadık. Şirketin toplam 4 çalışanı var.”
ŞİRKETTEN YÖK’E YANIT
- YÖK yazısının bütün üniversitelere gönderilmesine, dergilerin imtiyaz sahibi Güven Plus Grup AŞ adına tepki gösterildi. Şirket adına noter yoluyla YÖK’e gönderilen 31 Mayıs tarihli yazıda özetle şöyle denildi:  “Rektörlükler eli ile tüm üniversite personeline hakkımızda gönderilen yazı kişilik ve özlük haklarına aykırı. TÜBİTAK sadece Murat Korkmaz’a 5 yıl süreyle ceza verdi. Bu durum, derneği ve şirketi bağlamıyor. Şarlatan ve yağmacı olarak adlandırılan dergilerin hiçbiri ücretli değil. Dergilerin bilimsel yönetimi tamamen ilgili editörlerine ait… Dergilerin, etik ihlal ve yağmacı dergi sınıfına alınması, editör, yazar ve hakem heyetlerini de zan altında bırakıyor.”

2 Haziran 2019

Gülsen SOLAKER - Türkiye'nin bilimsel yayın karnesi zayıf (Deutsche Welle Türkçe)

Kuran dinletilen balıklar daha hızlı mı büyüyor? Şeytanla mücadele edecek insanın eğitimi nasıl olmalı? Son yıllarda bilimsel yayın olarak sunulan bu araştırmalar kamuoyunda tartışma yaratırken, buna benzer örnekler Türkiye’deki üniversitelerin bilimsel yayın kalitesinin sorgulanmasına yol açıyor.
İstatistikler Türkiye’de son yıllarda üniversitelerin ve buna paralel olarak bilimsel yayın sayısının artmasına rağmen yayın kalitesinin giderek düştüğünü gösteriyor.
Türkiye'de şu anda 206 üniversite bulunuyor. Scientific Journal Rankings verilerine göre 2017’de Türkiye dünya bilimsel yayın sayısı sıralamasında 19'uncu sırada; buna karşılık Türkiye’den çıkan yayınlara yapılan ve yayının kalitesini gösteren uluslararası atıf sayısı her geçen yıl önemli oranda düşüyor.
ODTÜ bünyesinde 2009'da kurularak Türkiye ve dünya üniversite sıralamalarını yapan URAP'ın (Akademik Performansa Göre Üniversite Sıralaması) koordinatörü, ODTÜ eski Rektörü Ural Akbulut durumu DW Türkçe’ye şu sözlerle özetliyor:
Ural Akbulut
Ural Akbulut
"Dünyada bilimsel makaleler kalite açısından dört gruba ayrılır. Saygınlık açısından ilk yüzde 25’lik dilim en yüksek kalitededir, sonra saygınlık oranı giderek düşer. Son yüzde 25’lik dilim saygın bile denilemeyecek makalelerdir, ya çok az atıf alır ya da hiç almazlar. Bizim araştırmalarımıza göre dünyanın ortalaması genelde ilk ve ikinci yüzde 25 civarında, üçüncü ve dördüncü dilimde dünyada çok az makale var. Türkiye'de ise tam tersi.”
Üniversite sayısı artarken kalite düşüyor mu?
Akbulut, son yıllarda Türkiye’de dördüncü kategori makale sayısında ciddi oranda artış bulunduğunu belirterek, çok fazla üniversite açılması ve bunlara öğretim üyesi bulunamaması, yeni açılan bazı üniversitelerin standartları düşük doktora vermesi ve bu kişilerin öğretim üyesi olmasının bunda etken olduğunu belirtiyor.
Hacettepe Üniversitesi emekli öğretim üyesi İskender Sayek de bilimsel yayınların özgün olması ve bilime yaptığı yeni katkısının öneminin altını çizerek, "bilimsel çalışmaların nitelik açısından değil nicelik açısından değerlendirilmesi ve bununla da övünülmesini” ana sorunlardan birisi olarak gösteriyor.
Sayek, tam bir planlama yapılmaksızın, altyapı, olanaklar ve insan gücü kaynakları oluşturulmadan, gereğinden çok üniversite açılmasının sakıncalarına dikkat çekiyor.
Cumhuriyet gazetesinin Bilim ve Teknoloji Yayın Yönetmeni Orhan Bursalı da DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, üniversite sayısının artmasının bilimsel yayınların kalitesini teşvik edici bir unsur olamadığını söyleyerek, yeni kurulan üniversitelerde de nitelikli araştırmacılar bulunduğunu ancak sayılarının az olduğunu belirtiyor.
Sahte dergi ve kongreler sorunu
Türkiye’deki bilimsel yayınların kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir başka faktör de “yağmacı/sahte” olarak adlandırılan dergi ve kongreler.
Ural Akbulut’un tanımıyla “sahte” dergiler etki değeri düşük dergilerden farklı olarak tamamen sahte ve parayla makale basıyor, dolayısıyla bilimsel güvenilirliğe sahip değiller. Akbulut, bu dergilerin Türkiye’deki bilimsel yayın kalitesine ne kadar olumsuz etki yaptığının fark edilmesinin uzun zaman aldığını ve bu sırada birçok insanın bu dergilerde yayımlanan makalelerle doçent ya da profesör olduğuna işaret ediyor.
Cumhuriyet Üniversitesi'nden Selçuk Beşir Demir'in Journal of Informetrics dergisinde Kasım 2018’de yayımlanan makalesine göre, dünyada en çok sahte dergi çıkaran ülkeler arasında Hindistan ve Nijerya ile birlikte Türkiye de var. Bu çerçevede Yüksek Öğretim Kurumu’nun (YÖK) geçtiğimiz Mart ayında bu dergilerdeki yayınların akademik yükseltmelerde artık etken olmayacağı yönünde aldığı karar akademik çevrelerde olumlu karşılandı.
YÖK’ün kararını hem Akbulut hem de Sayek doğru bulsa da yeterli görmüyor. Sayek’e göre “araştırma ile ilgili ulusal ve kurumsal politikalar oluşturmak, öncelikli alanları belirlemek, Türkiye’ye özgün sorunları değerlendiren araştırmaları teşvik etmek, araştırmaya bütçe ayırmak ve bu bütçenin doğru kullanıldığını izlemek” önem taşıyor.
Bu tür dergilerin yanı sıra ciddi akademik çevrelerin çok rahatsız olduğu bir başka sorun da sahte kongreler. Akbulut bu kongreleri şu sözlerle anlatıyor:
"Sahte kongre olayında herhalde dünyada maalesef belli bir yere gelmişizdir diye düşünüyorum. Çünkü bazıları non-stop kongre düzenliyor. Aynı kongrede bir bakıyorsunuz biyolojiden başlıyor, teknoloji, mühendislik, makine, elektrik bütün alanları sıralıyorlar. ‘Ne olursan ol gel, yeter ki bize o parayı ver' diyorlar yani.”
Rektörleri cumhurbaşkanının ataması
Türkiye’deki bilimsel yayınların kalitesini etkileyen faktörler arasında üniversitelerde özgürlük ortamının eksikliğine de değiniliyor.
Bursalı, rektörlerin hükümet ve cumhurbaşkanı tarafından atanmış olmaları ve bu atamalarda bilimsel kriterlerden daha çok hükümete yakınlığın dikkate alınmasının özgürlük ortamını zedelediğini belirterek, üniversitelerin “kontrol altında tutulması gereken yerler” olarak görülmesinin yanlış bir tutum olduğunu ifade ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1960 askeri darbesinden sonra üniversiteden atılmasıyla Almanya’ya giden bilim adamı Fuat Sezgin için geçtiğimiz günlerde düzenlenen törende “İlim insanına sahip çıkmadığınız zaman, işte ona Alman sahip çıkar” sözlerini sarf etmişti. Türkiye’de ise kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) 15 Temmuz darbe girişiminin ardından binlerce akademisyen üniversitelerden ihraç edildi.
İlker Birbil
İlker Birbil
Hollanda'da bulunan Rotterdam Erasmus Üniversitesi'ne bağlı Ekonometri Enstitüsü'nde Veri Bilimi ve Optimizasyon alanında öğretim üyesi olan Prof. Dr. İlker Birbilde son dönemdeki olumsuz ortamdan etkilenerek Hollanda'ya giden bir bilim insanı.
DW Türkçe’ye konuşan Birbil, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada bir makale enflasyonu bulunduğunu belirtirken, yayın sayısından ziyade bilimsel olarak kendini ispat etmiş insanlara öncelik verilmesinin şart olduğunu düşünüyor. Başarılı birçok akademisyenin hayatlarının KHK'larla “insafsızca karartıldığını” vurgulayan Birbil, şöyle konuşuyor:
“Bu akademisyenler üniversitelerinden koparıldılar, pasaportlarına el konuldu. Arkadaşlarına bu haksızlığın reva görülmesine, üniversitede kalan diğerleri -belki mucip sebeplerle- ses çıkaramadılar. Sus pus olmuş bir üniversite, üniversite olmaktan çıktı. Yani hem gidenlerin yarattığı boşluk, hem de kalanların içine düşürüldükleri durum yüzünden üniversitelere iki kez darbe vuruldu.”
Gülsen Solaker
© Deutsche Welle Türkçe

4 Mayıs 2019

Dr. Tansu KÜÇÜKÖNCÜ(*) - “Çok gizli” Ahmet Yıldırım iptal edilmiş doktorasıyla HİLEYLE yine Ege Üniversitesi matematik doktora öğrencisi

Bir Türkiye üniversitelerinden manzaralar klasiği :
Ege Üniversitesi matematikteki % 100 arak doktora tezi (uygulamalı matematik) iptal edilmiş “321 makale sahibi” Ahmet Yıldırım'ın kapatılan Gediz Üniversitesi makina mühendisliği doktorasından İzmir Katip Çelebi Üniversitesi makina mühendisliğine devrolmuş doktoradan atılmak üzereyken HİLELİ YATAY GEÇİŞLE Ege Üniversitesi matematikte 2. kez doktoraya (topoloji) başlatılma hikayesi :
211 sci (2019'un ilk 2.5 ayında 5 tane) (321 scopus indeksli) makale ile Türkiye matematik makale rekortmeni Ahmet Yıldırım'ın hikayesini önceki 3 yazımda anlatmıştım  :
İlk yazımda Ahmet Yıldırım'a bile bile arak doktora tezi yazdıranın, doktora tez danışmanı Turgut Öziş olduğunu anlattım. Bu yüzden ona “kınama” cezası verildi. Ne değişti? Hiçbir şey, o gün bugündür hala uygulamalı matematik abd başkanı ve bölümün ağası : anormal ! Bölümde onlarca hoca olmasına rağmen hem de : iyice anormal !
Şimdiye dek sadece 1 arak makalesi yayından atıldı.
***
Ege Üniversitesi Matematik bölümü lisans, yüksek lisans ve doktora mezunu ve aynı bölümde yrd doç olan Ahmet Yıldırım'ın minik bir kusuru vardır :
Doktora tezi (ocak 2009), bir çinlinin doktora tezinden blok halde % 100 araktır. Olur böyle şeyler.
3 yıl sonra doktora tezi ve doktora diploması iptal edilir (bahar 2012). Olur böyle şeyler.
Bu arada 270 makaleye sahip olur. Olur böyle şeyler.
Bundan sonrasına ise dünyanın başka yerinde raslayamazsınız :
Ahmet Yıldırım, Ege Üniversitesi'nden istifa etmiş (müstafi) sayılarak 2 kez atılır (2012) ve 2 kez geri gelir (2015) ve asistan olarak çalışmaya başlar. Hala asistan. Üniversitenin sitesinde hala duran eski sayfasına göre, Ahmet Yıldırım, istifa ederek üniversiteden ayrılmış bir yardımcı doçent veya yeni adıyla doktor öğretim üyesi ; yeni sayfasına göre ise öğrenim durumu “çok gizli” asistan.
% 100 arak doktora tezi iptal edilir edilmez, Ahmet Yıldırım, Gediz Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünde doktoraya başlatılır. Bilimsel hazırlık (lisans dersleri) aldırılmaz ; doğrudan doktora derslerine başlatılır. Kendi alanı olan matematik bilgisi, blok halde % 100 arak doktora tezi yazabilmekten ve yerli ve yabancı makale ve atıf şebekelerine katılıp 321 hileli makale sahibi olmaktan ibaret olan Ahmet Yıldırım, hiçbir fikri olmadığı Makine Mühendisliği doktora programının giriş sınavını nasıl kazandırılır, derslerden nasıl geçmiş sayılır, doktora yeterlik sınavını nasıl geçmiş sayılır, nasıl doktora tezi yazar ? Şimdilik hepsi “çok gizli” sır !
Temmuz 2016'da  Gediz Üniversitesi kapatılır. Ahmet Yıldırım, tez aşamasındayken İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünde doktoraya transfer edilir. Ama transfer edildiği bölümde doktora programı yoktur, Güz 2016'a Gediz Üniversitesi'nden transfer edilenler bahanesiyle doktora programı açılır.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi tepe yöneticileri, Makina Mühendisliği bölüm başkanı, ve FBE müdürü, doktora öğrencileri Ahmet Yıldırım'ın öğrenciliğine ilişkin sorulara cevap vermiyorlar, tez yöneticisini söylemiyorlar, tez konusunu söylemiyorlar.
Cevap vermemeleri anormal !
***
Temmuz 2016'da İzmir Şifa Üniversitesi de  kapatılır. 2012 öncesinden beri Tıp Fakültesi hastanesinde hemşire olan Ahmet Yıldırım'ın eşi Nilüfer Yıldırım, işten atılır. Aynı zamanda Şifa Üniversitesi Hemşirelik Halk Sağlığı doktora öğrencisidir, tez aşamasındadır; Ege Üniversitesi Hemşirelik Halk Sağlığı doktora programına transfer edilir, tez aşamasında.
***
 “Çok gizli” sır olduğu için güç bela ancak bugünlerde öğrenebildiğimiz hikayenin bundan sonraki kısmı ise dünya tarihinde tek örnek, aşırı derecede anormal :
Ege Üniversitesi Matematik bölümündeki % 100 arak doktora tezi iptal edilen Ahmet Yıldırım, doktora tezi iptal edildikten birkaç yıl sonra aynı zamanda Ege Üniversitesi Matematik bölümünde doktoraya yeniden başlatılır ! Şimdi tez aşamasında.
Ne zaman, nasıl, kim başlattı ? : “çok gizli” sır !
Yeniden ders aldırıldı mı, iptal edilen doktorasında aldığı dersler, geçerli mi sayıldı? : bu da “çok gizli” sır !
Yeniden doktora yeterlik sınavına sokuldu mu, iptal edilen doktorasındaki yeterlik sınavını geçmesi, geçerli mi sayıldı ? : Yine “çok gizli” sır olan bu sorunun cevabını güç bela öğrenebildik : 
Ağustos 2018'de doktora yeterlik sınavına girmiş; geçirilmiş; sınav jürisindekilerden biri, topoloji abd hocalarından ve doktora tez danışmanı İsmet Karaca olan ve eşi, bölümde Ahmet Yıldırım'ın oda arkadaşı olan Özgür Ege imiş.
Ahmet Yıldırım, uygulamalı matematik abd'da asistan ve iptal edilen % 100 arak doktora tezi de uygulamalı matematik konusunda idi.
Şimdi tez aşamasında doktora öğrencisi.
Tez danışmanı, topoloji abd başkanı İsmet Karaca.
Ama topoloji abd'da doktora öğrencisi mi sayılıyor, doktora tezi, topoloji konusunda mı ? : o kısmı da “çok gizli” sır !
Ege Üniversitesi tepe yöneticileri, Matematik bölüm başkanı, FBE müdürü, ve doktora tezi danışmanı İsmet Karaca, asistanları ve “çok gizli” doktora öğrencileri Ahmet Yıldırım'ın doktora öğrenciliğine ilişkin sorulara cevap vermiyorlar, tez yöneticisinin kim olduğunu söylemiyorlar, tez konusunu söylemiyorlar.
Doktora öğrencileri Nilüfer Yıldırım'ın doktora öğrenciliğine ilişkin sorulara da cevap vermiyorlar.
Cevap vermemeleri anormal !
Ege Üniversitesi Matematik bölümü'ndeki herkesin internet sayfasında ne zaman, nereden mezun olduğu, nerede öğrenci olduğu, öğrenime ne zaman başladığı yazıyor ; bir tek “çok gizli” Ahmet Yıldırım'ın sayfasında yazmıyor. Ahmet Yıldırım'ın sadece 2.5 yılda Ege Üniversitesi'nden aldığı (Ocak 2009) doktora diploması iptal edildiği, yüksek lisans diploması (Ege Üniversitesi, matematik, haziran 2006) iptal edilmediği halde, yüksek lisans mezunu olduğunu da yazmıyor. Sadece lisans mezunu (Ege Üniversitesi, matematik, 2002) olduğunu ve 2002'den beri 17 yıldır asistan olduğunu yazıyor.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Makina Mühendisliği doktora öğrencisi olduğunu da yazmıyor ; oradan yatay geçişle Ege Üniversitesi matematik'te 2. kez doktora öğrencisi olduğunu da yazmıyor ; doktorada tez aşamasında olduğunu, iptal edilen doktora diplomasının yerine, yakında yeni doktora diplomasına sahip olacağını da yazmıyor.
***
Ege Üniversitesi Matematik bölümünden de biraz bahsetmek gerekiyor. Hocaların hemen hepsi, lisans, yüksek lisans ve doktora, oradan mezun; yani, kapalı devre, dışa kapalı bir cemaat, dışarıdan olanları asla aralarına sokmuyorlar. Yeni gelen öğrencileri, devşiriyorlar, kopya ile ve notlarını şişirip bölüm – fakülte – üniversite birincisi olarak mezun ediyorlar. Lisans 2. – 3. sınıftan itibaren uluslarararası makale – atıf şebekelerine bulaştırıyorlar; lisans bittiğinde arak – uydurma 10 sci makale sahibi olmasını sağlıyorlar (şişirerek matematik bölümünden ve fakülteden birincilikle mezun ettikleri örneklerden 1'i de lisans öğrencisiyken Ahmet Yıldırım'ın 12 makalede ortak yazarı olan Sefa Anıl Sezer, bu 12 makaleyi, yayın listesine yazmıyor artık). Hemen yüksek lisans ve doktoraya ve asistan olarak işe başlatıyorlar. Ahmet Yıldırım'a yaptıkları gibi % 100 arak doktora tezi yazdırıyorlar, 2 – 2.5 yılda doktora diploması veriyorlar. Çok hızlı doktor, doçent ve profesör olmasını sağlıyorlar. Bunlar, bölümdeki herkesin gözü önünde oluyor, herkes bu işin içinde. O yüzden, bölümden dışarıya bilgi sızdırmıyorlar.
Bölümdeki bir çok hoca, Ahmet Yıldırım'ın ortak yazarı ve onunla birlikte uluslarararası makale – atıf şebekelerine bulaşmış halde.
Çömez Ahmet Yıldırım'ın, bölümde bu kadar etkili olabilmesi, arkasındaki bölüm ağası Turgut Öziş sayesinde (15 ortak makaleleri var).
Dünyanın iyi üniversitelerinde kapalı devre cemaatleşmeye karşı önlem alınır. Ege Üniversitesi matematik bölümünü kapalı devre cemaatin elinden kurtarabilmek için doktora programını kapatmak, ora mezunlarını artık hoca olarak orada işe almamak ve orada işe alınacak hocaları artık bölüm dışından birilerinin seçmesi gerekiyor.
***
Güncelleme – 1 : Çok gizli Ahmet Yıldırım ve ortaklarının çevirdiği dolapları anlayabilmek için iz sürerek bulmaca çözmek gerekiyor.
Ahmet Yıldırım, makina mühendisliği doktorasına 2013'te hileyle başlatılır, derslerden ve yeterlik sınavından hileyle geçirilir. Gediz Üniversitesi kapatılınca, hileyle 2. kez doktora diploma sahibi olma planları suya düşer. Onunla birlikte doktoraya başlayan ve İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) makina doktorasına transfer olan makina mühendisi 2 kişi, 2018'de doktoralarını bitirirken Ahmet Yıldırım'ın hilesiz doktora tezi yazabilmesi imkansız olduğu için doktoradan atılma yolundadır. İKÇÜ'de 4 kez verdiği tez raporlarına, doktoradan atılmaması için geçer not verilmesinde de dolap döndüğü açıktır.
Ahmet Yıldırım'ın doktorasını tamamlamak için süresi, Haziran 2019'da dolmaktadır.
Süresinin dolmasına 2 dönem kala Ağustos 2018'de Ege Üniversitesi matematik doktorasına (topoloji doktorası) hileyle yatay geçiş yaptırılır ; hileli yatay geçişi, topoloji abd hocaları yapar : İsmet Karaca (bölüm başkanı), Oya Özbakır (topoloji anabilim dalı başkanı), Özgür Ege, Fulya Şahin, ve Ayşegül Çaksu Güler. Hileli yatay geçiş, Fen Bilimleri Enstitüsü yönetim kuruluna onaylatılır. Ve Ağustos 2018'de yatay geçiş koşulu olduğu için “topoloji” konusunda doktora yeterlik sınavından geçirilir. Tabi ki, kendi alanı olan uygulamalı matematikte ancak % 100 arak doktora tezi verebilen Ahmet Yıldırım'ın topoloji doktora yeterlik sınavından geçirilmesi de anormal ! İsmet Karaca, doktora tez danışmanı olur. Tez izleme komitesi oluşturulur, Özgür Ege ve şimdilik bilinmeyen 1 kişi daha komitededir. Tez önerisi kabul edilir ; tez başlığı, şimdilik bilinmiyor.
Ege Üniversitesi'nde matematik doktorasına yatay geçiş yapılması hilelidir ; çünkü Ahmet Yıldırım, makina mühendisliği doktorasına “tezli yüksek lisans mezunu” olarak başlamıştır ve maksimum doktora tamamlama süresi 6 yıldır (doktora yönetmeliği m-17-(1)) ve Haziran 2018'de dolmaktadır. Doktora tez jürisine çıkabilmek içinse en az 3 kez tez ilerleme raporuna, tez izleme komitesinin geçer not vermesi gerekmektedir (doktora yönetmeliği m-22-(3)). Tez izleme komitesi, 6 aylık dönemlerde yılda sadece 2 kez toplanmakta ve tez ilerleme raporu, yılda 2 kez verilmektedir (doktora yönetmeliği m-21-(4)). Yani, tez aşamasında yatay geçiş yapılabilmesi için öğrencinin en az 3-4 dönem süresinin olması gerekmektedir. En az 3-4 dönem süresi olmayan öğrenci, süresi dolup atılacağı için yatay geçiş yaptırılmaması gerekmektedir.
Burada şu hile yapılmıştır : Ahmet Yıldırım, makina mühendisliği doktorasına “lisans mezunu” olarak başlamış ve maksimum doktora tamamlama süresi 7 yılmış (doktora yönetmeliği m-17-(1)) gibi gösterilmiştir.
Bu yüzden, Ahmet Yıldırım, Ege Üniversitesi internet sitesindeki sayfasında Ağustos 2018'den beri yeniden matematik bölümünde doktora öğrencisi olduğunu yazmıyor ve 2006 yüksek lisans mezunu olduğunu silmiş, kendini sadece 2002 lisans mezunuymuş gibi gösteriyor.
Tekrarlayalım: bölümdeki bir çok hoca, Ahmet Yıldırım'ın ortak yazarı ve onunla birlikte uluslarararası makale – atıf şebekelerine bulaşmış halde. Ve bölümün hemen hepsi, hile konusunda çok profesyonel !
Ahmet Yıldırım'ın hileli yatay geçişinin iptal edilmesi ve ayrıca en geç Haziran 2019'da süresi dolduğu için doktoradan atılması gerekmektedir !
***
Güncelleme – 2 : Birkaç gün önce Ahmet Yıldırım, bana ulaştı ; yazışıyoruz. Diyor ki :
Gediz Üniversitesi makina mühendisliği doktorada 1 dönem (güz 2012) okudum ; 5-6 ders aldım, intibak (= bilimsel hazırlık = lisans) dersleri idi, 2-3 tanesi matematik lisans dersi idi, bazıları makina mühendisliği dersi idi, 1'inden FF ile kaldım ve 3.5 yıl (bahar 2013 – bahar 2016) kaydımı dondurdum (*1*), kaydım donuk haldeyken işten atıldığım Ege Üniversitesi'ne asistan olarak 2 kez geri döndüm, Haziran 2016'da doktoradan atıldım (*2), ama “doktora öğrenciliğim bitti” diye Ege Üniversitesi'nde asistanlıktan atılmadım (*3*).
Gediz Üniversitesi'nde doktoraya başlamak çok kolaydı, 21.000 tl ödeyen herkesi alıyorlardı.
- Gediz Üniversitesi kapatılınca atılmış haldeki doktora ögrenciliğim İzmir Katip Çelebi Üniversitesi makina mühendisliği doktora programına devredildi, ama oraya hiç kayıt olmadım ve bu yüzden Ekim 2016'da orada atılmış öğrenci modundaydım (*3*), 2017 öğrenci affı ile de orada doktoraya geri dönmedim.
- Ege Üniversitesi matematik doktorasına 2. kez, Gediz Üniversitesi makina mühendisliği doktorasından İzmir Katip Çelebi Üniversitesi makina mühendisliğine devrolmuş doktoradan yatay geçişle değil, normal yolla, 2017 yılı öğrenci affı (*4*) ile döndüm ; matematik doktorasına yatay geçişle gelmiş örnek yok, makina mühendisliği doktorasından matematik doktorasına yatay geçiş ise zaten imkansız, kurul imzaları olmadan bölümde böyle şeyler yapamazlar; bitirdikten sonra TÜBİTAK bursuyla 1 yıllığına Amerika'dayken arak doktora tezim iptal edilen doktoraya döndüm, o doktorayı, Fen Bilimleri Enstitüsü, yrd doç iken işten atıldıktan sonra iptal etti, öğrenci affı beni de kapsıyordu (*5*) ; öğrenci affıyla döndüğüm doktorada derslerim eksikti, nasıl olduysa, diplomam iptal edilmeden önce farketmemişler ve beni öyle mezun etmişler, diğer derslerimi geçerli saydılar, eksik dersleri tamamlamak için Gediz Üniversitesi makina mühendisliği doktorasından İzmir Katip Çelebi Üniversitesi makina mühendisliği doktorasına devrolan 2-3 matematik lisans dersini geçerli saydılar, ama makina mühendisliği lisans derslerini geçerli saymadılar, yetmedi, çünkü afla döndüğüm doktorada 15 ders (*6*) almam gerekiyordu, 2018 bahar döneminde bölümden 4-5 ders aldım ve dersleri tamamladım ; Eylül 2018'de (*7*) doktora yeterlik sınavına girdim ; doktora tezi danışmanım İsmet Karaca, doktora tezi başlığım Eylül'de belli oldu, 1 kez tez izleme komitesi (tik) toplantısına girdim ve geçtim; arak tezim yüzünden diploması iptal edilen Ege Üniversitesi matematikteki ilk doktoram "uygulamalı matematik abd"de idi, diplomam iptal edildiği için 2017 öğrenci affı ile (*4*) normal yoldan döndüğüm Ege Üniversitesi matematikteki 2. doktoram "topoloji abd" da, zaten ha topoloji ha uygulamalı matematik, 2'si arasında bir fark yok, zaten 321 makalem olsa da uygulamalı matematikten anlamam, ama topolojiyi iyi bilirim.
(*1*) Şubat 2010'da üniversitelerde öğrencilikten atılma kaldırıldı
(*2*) Nisan 2016'da üniversitelerde öğrencilikten atılma geri geldi
(*3*) doktora öğrencisi olmadığında asistanlıktan atılması gerekiyor
(*4*) 2017'de öğrenci affı yok ! Mayıs 2018 öğrenci affı var : Ege Üniversitesi'ne başvuru tarihi : 18 Mayıs – 18 Eylül arası, kayıt tarihi : 01-05 Ekim arası.
(*5*) ilk doktorada öğrencilik bittikten sonra yrd doç iken arak doktora tezi nedeniyle doktora diploması iptal edildiği için öğrenci affı kapsamında değil !
(*6*) doktorada normalde 7 ders almak gerekiyor ; atılıp öğrenci affı ile geri gelenler ise hangi aşamada atıldılarsa oradan devam ediyor
(*7*) Ağustos 2018
Ayrıca diyor ki :
Ege Üniversitesi matematikte doktorayı donduracağım, dün akademiyi bıraktım, doktorayı da yapmamaya karar verdim, doktora yapmayacağım.
Ben yanlış işteyim, bunu anlamama yardımcı oldun.
Yanlış kişilerle (= Turgut Öziş) akademik kariyere girdim, hatayı en başta yaptım.
Ege Üniversitesi'nde memurluk yapmaktan çok memnun değilim.
Yoğun bir şekilde özel ders veriyorum.
Özel eğitim kurumları ile netleşen bir durumu bekliyorum. Belki etüt merkezi gibi bir yerlerde çalışma niyetim var. Özel okullar, öğretmen almıyor, alsa da öğretmenleri asgari ücretle çalıştırıyor.
Matematik Bölümündeki işim için yönetimle görüşüp beni başka bir birime pasif bir göreve atamalarını isteyeceğim, masabaşı memurluk gibi. Ya da yüksekokullara beni sürsünler.
Yükselme hedefim yok.
Biz kendi halinde herkesten kopuk bir aileyiz.
Ahmet Yıldırım'ın 150 makale ile doçent olmak üzere olan bir yrd doç iken ortaya çıkan ve özel yaşamını tepe taklak eden zorluklar var; belki ona ilahi bir mesaj, anlamamış; bir kaç yıl sonra 300 makalesi olan, fakat arak doktora tezi iptal edilmiş ve 2 kez işten atılıp geri gelmiş bir asistan iken özel yaşamını tepe taklak eden zorluklar, katlanmış; belki ona 2. ilahi bir mesaj, anlamamış.
Ahmet Yıldırım, hem Türkiye üniversitelerinin laçkalığını hem de dünyadaki bilimsel dergi ve konferansların laçkalığını çok iyi keşfetmiş ve iyice yalama etmiş. Keşfettiği bu altın madeninden vazgeçmek istemiyor.
***
Şurası çok açık : Ahmet Yıldırım'ın doktora tezi anormallikleri, matematik bölümünde de Ege Üniversitesi'nde de tek örnek değil; Ege Üniversitesi, Ahmet Yıldırım gibi anormallerle dolu! O yüzden, kendi anormalliklerinin de ortaya dökülmemesi için Ahmet Yıldırım'ı var güçleriyle koruyorlar ve, ne pahasına olursa olsun, ona dokundurtmuyorlar .
Sahipsiz bırakıldıkça, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun Aralık 2009'daki raporunda açıkça “yağma alanı” dediği üniversitelerde anormalliklerin sonu gelmeyecek.
(*) Dr Tansu KÜÇÜKÖNCÜ : 2001 başından beri “elverişli eko sisteme yerleşen bakteri kolonisi benzeri hızla çoğalan zehirli sarmaşık gibi ülkemiz üniversitelerini kuşatarak boğan, çürüten, kokutan, ve çökerten” ve “danışmanından rektörüne ve YÖK'üne kadar, doktora diploması satmayı en doğal hakları olarak gören” “akademik sahtekarlık gelenekçileri”ne karşı insan hakları mücadelesi vermektedir.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.