NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

28 Eylül 2007

Prof. Dr. Metin Balcı - Etik dışı davranışlar ve doçentlik sınavı (CBT)


Doçentlik müracaatı yayın sayısına endekslendiğinden dolayı, adaylarının önemli bir kısmı etki değeri çok düşük dergileri tercih etmekte. Bu dergilerde yayımlanan makalelerin kalitesi tartışılır. Çoğunda ciddi bir hakem araştırması yok. Son yıllarda doçentliğe müracaat eden adayların, etki değeri oldukça düşük olan Asian Journal of Chemistry dergisinde yayın yaptıkları dikkati çekiyor. Bu Hint dergisinde yayın yapmak için, yazarların tümü bu dergiye abone olmak zorunda. Ayrıca yayınlanan her sayfa için de 25 dolar ödemek gerekiyor. 2006 yılında bu dergide yayımlanan makalelerin %20'si Türkiye'dendi, bu sayı her yıl ikiye katlanmakta. Hangi ciddi dergi yayın için yazarların dergiye aboneliği koşulunu öne sürer? Prof. Dr. Metin Balcı,
TÜBA Asli Üyesi, ODTÜ Kimya Bölümü öğretim Üyesi, mbalci@metu.edu.tr
Uluslararası dergilerde yayın yapma kültürü üniversitelerimizde seksenli yılların ortalarında başladı ve yayın sayısı her geçen yıl belli bir oranda arttı. Bu artışlarla Türkiye, yayın sıralamasında dünyada 45. sıralardan 19. sıraya yülseldi. Üniversitelerimizin ürettiği bilimsel makale artışını yıllarca büyük bir heyecanla takip ettik. Türkiye'nin dünyadaki konumunu, üniversitelerimizin bulunduğu yeri, bölümleri vs. hep rakamlarla kıyaslamaya çalıştık. Yükseltilmeler, atamalar, üniversitelerimizde belli kıstaslara göre elde edilen rakamlara endekslendi.
İlk zamanlarda, bu yayın sayılarının artışının beraberinde getirdiği sorunlar çok dikkat çekmedi. Üniversitelerimiz bütün kapasitelerini maksimum seviyede kullandı ve son 3 yıldır Türkiye adresli yayın sayılarında artık bir artışın gözlenmediği hatta makale sayısında bir gerilemenin olduğu dikkat çekmektedir (Tablo 1).
Son yıllarda, makale sayılarındaki artışı bir tarafa bırakarak kalitenin artırılması tartışılmaya başlandı. Bu da sağlıklı gelişmenin bir sonucuydu. Ancak, bu makalelerin yayınlanması esnasında başvurulan etik dışı davranışların artması da gözardı edilemezdi. Etik dışı davranışlar, önlenmediği takdirde, Türk Bilim camiasına uzun vadede büyük zararlar verecek ve Türk Bilim insanlarının uluslararası dergilerde makale yayımlamasını daha da zorlaştıracaktır.

6 Eylül 2007 tarihinde yayımlanan Nature (Dünyanın en saygın dergilerinden birisi) dergisinde Türk fizikçileri ile ilgili intihalin dünya kamuoyuna duyurulması Türk bilim camiasını küçük düşüren ve telafisi çok zor bir olaydır.1 Gelişmeleri, yeterli derecede basında yazıldığından dolayı, detaylı olarak açıklamayacağım.
Türk fizikçileri tarafından arXiv dergisinde yayınlanan 67 makale, dergi tarafından geri çekildi. Bu olaydan elbette ki, yazarlar birinci derecede sorumludurlar. 67 makalenin yayımlanması esnasında bu makalelerin hiç birisinin dikkat çekmemesi de tartışılması gereken noktalardan birisidir. Dergi editörlerinin de sorgulanması gerekmektedir. Bunların yanı sıra bu olaya müdahil olan 16 kişinin bulundukları bölümlerin yöneticileri de bu olaydan sorumludurlar. Özellikle yeterlik sınavını henüz vermemiş 2 doktora öğrencisinin 2-3 yıl içerisinde birinin 40 diğerinin 26 yayım yapması ve bu olayın daha önce tesbit edilip ortaya çıkarılmaması da düşündürücüdür.

İNTİHAL OLAYI
Türk bilim camiasını burada kurtaran veya kurtaracak tek müspet gelişme, intihalin bizzat Türk fizikçileri tarafından ortaya çıkarılmış olmasıdır. Nature dergisinde yayınlanan makalede, İtalya'nın Trieste şehrinde bulunan Uluslararası Teorik Fizik Merkezinin Başkanı Prof. Dr. Katepalli Sreenivasan, bazı ülkelerin kültürlerinde bilimsel aşırmaların çok da kötü algılanmadığını ileri sürerek, bu ülkeleri aşağılamaktadır. Halbuki, bu olayın Türk fizikçileri tarafından ortaya çıkarılmış olması, Türkiye'de intihal girişiminde bulunan kişilerin olduğu gibi, benzeri davranışlara şiddetle karşı olan duyarlı bilim insanlarının da var olduğunu göstermektedir. Türkiye'nin şu anda acilen yapması gerekli olan iş, ilgili kurum veya kurumların Nature dergisine cevabi yazı ve yazıları göndermeleri olacaktır.
İntihal olaylarının üzerine giderken, bundan sonra benzeri olayların yaşanmasını engellemek için, kişileri bu yollara sevkeden nedenlerin de araştırılması gerekmektedir. Geçen yıl yayımlamış olduğum bir makalede, 2 Türkiye'de doçentlik sınav sisteminin zamanın koşullarına cevap vermediğini ve acilen revize edilmesi gerektiğini yazmıştım. Bugün uygulanan doçentlik yükseltilme kriterlerinin, bazı kişileri etik dışı davranışlara doğru ittiğine inanmaktayım.
Doçentlik sınavına müracaat etmek için adayların doktora sonrası belli bir sayıda makale yayınlanmaları gerekmektedir. Başlangıçta bu belki çok iyi niyetli düşünülmüştü. Fakat zamanla bunun artık ciddi bir şekilde istismar edildiğini ve kişilerin etki değeri son derece düşük dergilere makalelerini gönderek kritik eşik sayısını aşarak doçent olmak için çaba gösterdikerini ve bazılarının da intihal olaylarına ciddi bir şekilde karıştıklarını izlemekteyiz.

YENİ ÜNİVERSİTE AÇILMASI
Türkiye'de üniversite kapasitelerinin yeterli olmadığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle sürekli olarak ilkokul açar gibi yeni üniversiteler açılmaktadır. Üniversite açılmasında, ilk aşamada ilgili yörelerden gelecek olan oylar dikkate alındığı için, yeterli altyapı oluşturulmadan üniversite açılmasına karar verilmektedir.
İyi yetişmeden akademik ünvanlara sahip olmuş kişilerin bu üniversitelere atanması sonucu bu akademisyenlerin ve bunların yetiştirecekleri elemanların üniversitelerde uzun vadede yapacakları tahribat tahmin edilememektedir.
Kurulan bir üniversitede eğer yeni bir bölüm açılacaksa (Fen, mühendislik v.s gibi dallarda) o bölüm için gerekli minimum altyapı, laboratuvar, teçhizat olmadan o bölümün açılmasına YÖK'ün müsaade etmemesi gerekir. Altyapısı tamamlanmamış bir üniversitenin herhangi bir bölümüne Yrd. Doçent olarak atanan kişiler, kariyerlerinde yükselebilmeleri için, aynı yönetmeliklere tabi olduklarından dolayı, yayın yapmak mecburiyetindedirler. Bu kişilerinden bazıları, çok zor şartlarda görev yaptıklarından dolayı, yayın yapmak için etik dışı davranışlar içerisinde bulunabilirler.
Doçentlik müracaatı yayın sayısına endekslendiğinden dolayı, adaylarının önemli bir kısmı etki değeri çok düşük dergileri tercih etmektedirler. Bu dergilerde yayımlanan makalelerin kalitesi tartışılır. Bu dergilerin çoğunda ciddi bir hakem araştırması yoktur.
Konu ile ilgili olarak, kendi sahamdan iki örnek vermek istiyorum. Diğer sahalarda da benzer durumların olduğundan hiç şüphem yok. Son yıllarda doçentliğe müraccat eden adayların, etki değeri oldukça düşük olan Asian Journal of Chemistry dergisinde yayım yaptıkları dikkati çekmektedir.
Hindistan'da çıkarılan bu dergide yayın yapmak için, yazarların tümünün bu dergiye abone olmaları şarttır (Yıllık abone ücreti kişi başına 150 $'dır). Ayrıca yayınlanan her sayfa için de 25 $ ödemek gerekiyor. 2006 yılında bu dergide yayımlanan makalelerin %20'si Türkiye adresli olmakla beraber bu sayı her yıl ikiye katlanmaktadır (Tablo 2) . Hangi ciddi dergi yayın için yazarların dergiye aboneliği koşulunu öne sürer?

Türkiye adresli yayımların sürekli arttığı bir diğer dergi ise elektronik ortamda yayınlanan Acta Crystallographica Section E dergisidir (Tablo 3). Bazı adayların dosyaları, neredeyse yalnız bu dergide yayımlanan makalelerden oluşmaktadır. Makaleler, kristal yapıda olan bir kimyasal bileşiğin X-ışınları (Röntgen-ışınları) yöntemiyle belirlenmiş olan üç boyutlu yapısını içerir.
X-ışınları analizi ne zaman uygulanır?
1. Eğer bir bileşiğin yapısı tüm spektroskopik yöntemlerin uygulanması sonucunda belirlenemiyorsa ve bileşik tek kristal oluşturabiliyorsa, yapı analizi için başvurulacak son yöntem X-ışınları analizidir.
2. Bir bileşiğin yapısı bilinir. Eğer, bileşiğin atomları arasındaki bağ uzunlukları, bağ açıları, torsiyon açıları, v.s. gibi fiziksel parametrelerine ihtiyaç duyulursa X-ışınları analizi yapılır ve elde edilen bu parametrelerden yeni teoriler üretilir.
Türkiye'de bulunan 5 adet tek kristal X-ışını cihazı (Hacettepe, Samsun, Kırıkkale, İstanbul ve Erzurum) genelde fizikçiler tarafından çalıştırılmakta ve kimyacıların sentezlediği bileşikler analiz edilmektedir. Bu cihazlarla analiz edilen bileşiklerin %90'nı (belki daha fazlası) yukarıda bahsettiğim 2 kritere de uymamaktadır.
Genel olarak yapıları daha önce başka dergilerde yayımlanmış bileşiklerin 3 boyutlu yapı analizleri elde edilmekte ve yayına sunulmaktadır. Bir bileşiğin analizi ve yayına hazırlanması yaklaşık olarak (iyi bir kristal varsa) 2 günde tamamlanabilmektedir. Istanbul Üniversitesi böyle bir analizi 730 YTL karşılığında rutin olarak zaten yapmaktadır.
Burada yapılan analizlerin çoğunda asıl amaç, bilimsel araştırmadan ziyade yayın üretmek ve dosyaya koymaktır. Yapılan bu çalışmaların çoğunun bilime hiç bir katkısı yoktur. Eğer yeni bir bileşiğin yapısı analiz edilir ve sonuçlar da bileşiğin kimyası ile birlikte bir kimya dergisinde yayınlanırsa bu çalışmalar elbette önemlidir. Ülkemizde maalesef bazı kişiler, bilim taşeronları, üniversitelerden analizi yapılacak bileşikleri temin etmekte ve onları analizin yapılacağı yerlere ulaştırmaktadırlar. Böylece taşeron görevi yapanların da isimleri yayına girmektedir. Bu nedenle, iki günde tamamlanan bir çalışmada yazar sayısı 10'a kadar çıkmaktadır.
Benzer konumda olan dergi sayısını daha da artırmak mümkündür. Yayın sayısını belli bir düzeye getirmek için bu ve benzeri davranış içerisine olanların başvurdukları yöntem de etik kuralları ile bağdaşmamaktadır. Bu tür makalelerden oluşan dosyalar hocalarımız tarafından incelendiği zaman, bazı hocalar bu makaleleri dikkate almakta ve bu dosyaları geri çevirme cesaretini maalesef gösterememektedirler.

YAPILMASI GEREKENLER
Türkiye'de etik kurallarının benimsenmesi ve adayların doçentlik sınavlarında daha objektif değerlendirilebilmesi için doçentlik yükseltilmelerinde aşağıdaki hususların ciddi bir şekilde dikkate alınması gerekmektedir.
1. Belli kriterleri sağlamayan profesörler doçentlik jürilerine alınmamalı
2. Her anabilim dalında geniş tabanlı (7-8 kişi) tek bir jürinin oluşturulmalı ve her 2 yılda 1-2 üye değiştirilmeli
3. Jüri belli bir yerde gerekirse 1 hafta boyunca toplanmalı
4. Eserler hakkında karar jüri tarafından ortak verilmeli
5. Müracaat için şu kadar yayın v.s. gibi rakamların kaldırılmalı
6. Doktora sonrası bağımsız özgün yayın (kişinin öğrencisi ile olabilir) aranmalı, öğrenci yetiştirmeli, ders vermeli
7. Kriterler, kendini kanıtlamış kişilerden oluşan jüri üyelerinin kafasında ve vicdanındadır.
8. Aday eser aşamasında başarısız olursa, jüri kendisine neler yapması gerektiğini söyler ve böylece aday her altı ayda tekrar tekrar müracaat etmez.
Bu kriterle uygulandığı zaman belki kişiler etik dışı davranışlardan biraz daha uzak durmaya çalışacaklardır.

Kaynaklar
1. Geoff Brumfiel, Turkish physicists face accusations of plagiarism Nature 449, 8, 2007
2. Metin Balcı, Akademik Yükseltilmeler ve Atamalar, Cumhuriyet Bilim ve Teknik, 1 Nisan 2006

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.