NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

19 Mart 2019

Dr. Tansu KÜÇÜKÖNCÜ (*) -- Yargıtay (kanun yararına bozma) : “Sahte Doçent (Hakan) Murat Korkmaz'ın Profesörleri sitesi sansürlenemez!”

İlginç bir haberle başlayalım :

Sahte doçentin profesörlerinden Mümin Şahin (makina mühendisi) Trakya Üniversitesi rektör yardımcısı idi, 27 Aralık 2018'de Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi'ne rektör oldu.
Mümin Şahin, 31 Aralık'ta sahte doçentin bir başka profesörü Bülent Eker'i rektör yardımcısı yaptı.
Mümin Şahin, sahte doçent Murat Korkmaz'a ait “Uluslararası Hakemli Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi”nin baş editörü, Namık Kemal Üniversitesi'deki yeni rektör olarak kendini tanıttığı sayfasında da bunu söylüyor.
Bülent Eker, sahte doçent Murat Korkmaz'a ait 3 derginin editörü : “Uluslararası Hakemli Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi”, “Uluslararası Hakemli Tasarım ve Mimarlık Dergisi”, ve “Uluslararası Hakemli İş Güvenliği ve Çalışan Sağlığı Dergisi”.
Bülent Eker'in sahte doçentin dergilerinde en az 2 makalesi var, zaten editör de kendisi; sahte doçentin konferanslarında en az 12 bildirisi var, düzenleyen yine kendisi.
Mümin Şahin ve Bülent Eker'e, daha önce cevap vermedikleri soruyu, hemen yine sorayım :
Sahte doçent olduğunu çok iyi bildiğiniz ve bile bile keyifle ve sadakatle onun için çalıştığınız ve rektör ve rektör yrd. olmanızla birlikte Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi olarak tüm dergilerini desteklettiğiniz patronunuz sahte doçent Murat Korkmaz : baş editörü olduğunuz dergilerin isim hakkının ve ISO belgelerinin ve herşeyinin sahibi ve makale ücretleri toplayıcısı, düzenlediğiniz konferansların isim hakkının ve ISO belgelerinin ve herşeyinin sahibi ve konferans ücretleri toplayıcısı (doğrudan veya Ekim 2016'da kurduğu Güven Plus Grup A.Ş. üzerinden), dergilerini işletiyor gösterdiği ve Kasım 2016'da sahte doçentin profesörlerine kurdurduğu ve sizin de Trakya bölge temsilicileri olduğunuz İstanbul Bilim ve Akademisyenler Derneği, şirketiyle aynı adres ve telefonları paylaşır.
Hakan Murat Korkmaz sahte ismini de kullanır.
Patronunuz sahte doçent Murat Korkmaz, üniversite mezunu mudur, mezunsa, hangi üniversite ve bölümden ne zaman mezundur ?
Aşağıda bu haberden tekrar bahsedeceğim.
***
Bilimde dünyanın neresindeyiz ? Matematik alanından karşılaştırmalı sayısal örnek verelim. A.B.D.de çeşitli şehirlerde kampüsleri olan California University'nin sadece Berkeley kampüsünde 1900 .. 2018 yılları arasında yapılan doktora tezi sayısı 1969 (tüm liste, sitelerinde var) ; 9 tanesinin yazarı Türk.
YÖK arşivinde 1970'lerden bugüne 7.041 matematik tezi var (1.066 tanesini görmeye izin yok), 1.777 tanesi doktora (330 tanesine izin yok), 5264 yüksek lisans (736 tanesine izin yok). Yurtdışı matematik tezleri yok. Ondan öncesinde zaten tek tük tez var. Yani, içerikler bir yana, sayısal olarak bile ülke olarak matematik doktora tezi sayısı olarak, A.B.D.deki bir üniversitenin sadece 1 kampüsündeki matematik doktora tezleri kadar etmiyoruz !
Nedenini merak ediyorsanız, üniversitelerimizin halinin ve zihniyetinin özetidir, keyifle okuyun :
Sahte doçent (Hakan) Murat Korkmaz'ın ve sahte doçent olduğunu bile bile onun için çalışan ve onunla ortak 300 makale yazan ve onun dergilerinin editörü olan ve onun konferanslarını düzenleyen, aralarında rektörler, rektör yardımcıları, dekanlar, ve bölüm başkanları da olan 100'den fazla akademik personelin hikayesini anlattığım “Sahte Doçentin Profesörleri” sitesi .
Yargıtay, “Kanun Yararına Bozma” kararı ile bu sitedeki 1 sayfa ve 1 tag'deki sansürü kaldırdı ve “bu site sansürlenemez !” dedi. İnternet sansürünü zıvanadan çıktığı bir dönemde çok önemli ve mucizevi bir karar. Ve bir yandan matrak bir sansür hikayesi.
2015'ten beri YÖK'ün bir yanda doçent ve profesör sayısında şişirilmiş patlama başlatırken, diğer yanda “3-kağıtçılara her şey serbest” moduna geçtiği ve YÖK Etik Kurulu'nu pratikte feshettiği ve “kendi 3-kağıdınızı kendiniz örtbas edin, beni uğraştırmayın” diyerek topu üniversitelere attığı uygulamalarına tam ters ve bu yüzden çok önemli Danıştay kararını bir önceki yazımda anlattım.
Doçent ve profesör sayısında şişirilmiş patlama - nasıl şişiriliyor?
Artık nerdeyse herkes kendi evinde kendi dergisini çıkarıyor, kendi kendinin hakemi oluyor, kendi makalesini kendi dergisinde yayınlıyor. Ve bu dergilerin hemen hepsi doçentlik için geçerli ve ayrıca her ay maaşın % 20'si civarında teşvik ödülü de alınıyor bunlarla. Yayın sayıları şişiriliyor, ülke olarak toplam yayın sayısı sıralamasında bir kaç ülkenin önüne geçiyoruz.
Kim bu dergilerin sahipleri? Kimler şişiriyor makale sayılarını, kimler nasıl doçent ve profesör oluyor bunlarla? Kimler, kimleri doçent ve profesör yapıyor, üniversitelerde kadrolaşmasını ve yükselmesini sağlıyor? Merak ediyorsanız, üniversitelerimizin halinin ve zihniyetinin özetidir, keyifle okuyun : “Sahte Doçentin Profesörleri” sitesi.
Yargıtay'ın kararı, bu hal ve zihniyetin üzerine benzin döken yargı kararlarının aksine, aslında olması gerektiği gibi, ama raslamaya pek alışık olmadığımız için mucizevi bir mahkeme kararı.. 
Bu karar ile birlikte, rapor ettiğim ve bir kısmı üniversiteden atılan, hapse atılan ya da yutdışına kaçan fetoşçulara ait olan 3-kağıt tezlerin örtbas hikayelerini anlattığım örtbaskarlık sitesindeki  sahte doçent Murat Korkmaz'ın isteğiyle 1 sayfa ve 1 tag'deki abuk ve keyfi uygulanan sansür de tarafımca illegal sansürcülere kaldırtıldı.
Sadece 1'er sayfa ve 1'er tag sansürlü olduğu halde her 2 site de yanlışlıkla tamamen sansürlenmekteydi; düzeltmek için uğraşma fırsatım olmamıştı.
Sahte doçent Murat Korkmaz, “sahte doçentin profesörleri” sitesini Küçükçekmece mahkemesinde sansürletmek ister, reddedilir.
Ertesi gün yan mahkemeye itiraz eder; kısmen kabul edilir ve sitedeki 1 sayfa ve 1 tag sansürlenir.
İtiraz ile aynı gün, bu siteyi Çağlayan mahkemesinde de sansürletmek ister, orası Küçükçekmece'ye gönderir ve orada bir kez daha reddedilir.
İtiraz kısmen kabul edilince, aynı gün sahte doçentin bir profesörü İzmir mahkemesinde siteyi sansürletmek ister, reddedilir.
İzmir ile aynı saatlerde sahte doçent (Hakan) Murat Korkmaz'la 134 ortak makaleye sahip olan ve o makalalerle 2017'de doçent olan Elazığ Fırat Üniversitesi Spor Bölümü'nden Ali Serdar Yücel de Elazığ mahkemesinde siteyi sansürletmek ister ve ne tesadüfse sitedeki aynı 1 sayfa ve 1 tag sansürlenir.
Küçükçekmece mahkemesinden ümidini kesen sahte doçent Murat Korkmaz, örtbaskarlık sitesini yan yollardan sansürletmeye çalışır ve kendini mahkeme yerine koyan Erişim Sağlayıcıları Birliği (genel sekreteri idare hukuku hocası Bülent Kent), özel karar alarak örtbaskarlık sitesindeki 1 sayfa ve 1 tag'ı sansürler. Kendi sansürlerini kaldıran karar almayı ise yılın ilk günlerinden beri yokuşa sürerek reddediyorlar.
Erişim Sağlayıcıları Birliği'nin keyfi kararıyla kısmen sansürlediği örbaskarlık sitesi, adını, tüm akademik hayatı 3-kağıt olan, fetoşçuların bir numaralı doktora diploması satıcısı olan ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yurtdışına kaçan fetoşçu Bekir Karlık'tan almaktadır. Türkçe kelime üretme eklerine göre “örtbaskar”, örtbas etme işi yapan ve “örtbaskarlık”, örtbas etme işi anlamlarına gelmektedir. Bekir Karlık'ın “şimdilik” örtbas edilen arak doktora tezinin hikayesini anlatmıştım . Arak tezi örtbas eden Yıldız Teknik Üniversitesi Etik Kurulu'nun başkanı İrfan Şiap ve üyesi Hanifi Saraç, fetoşçuluktan üniversiteden atıldı ve yargılandı, örtbas raporu hazırlatılan üye “Bekir Karlık'ın kankası” Nizamettin Aydın ise devam ediyor.
Erişim Sağlayıcıları Birliği'nin keyfi kararıyla kısmen sansürlediği örbaskarlık sitesi sayfasında sahte doçent (Hakan) Murat Korkmaz'ın İstanbul Üniversitesi'nden atılan fetoşçu Barış Kiremitci ile birlikte "arastirmax" bilimsel makale indeksini işlettiği yazıyor. Sahte doçent, bunu gizlemek istiyor. Sahte doçent Murat Korkmaz'ın tüm dergilerinde arastirmax'ta indekslendikleri yazıyor.
Küçükçekmece mahkemesinden hırsını alamayan sahte doçent Murat Korkmaz, 2 mahkemenin “sansürlenemez” ve “kısmi sansür” kararlarına karşı 2 kalın klasör dosya ile sitenin tamamen sansürlenmesi için “kanun yararına bozma” başvurusu yapar. Başvurusu ters teper; Yargıtay, “kanun yararına bozma” isteğini kabul eder, fakat isteğinin tam aksine sitedeki kısmi sansürü de kaldırır ve “Sahte Doçent (Hakan) Murat Korkmaz'ın profesörleri sitesi  sansürlenemez !” der.
Yani, sahte doçentin sansür uğraşları, matrak bir şekilde, sonunda elinde patlar !
6 sayfalık karardan bir alıntı yapayım (sf.2 , paragraf 2) ;
Başvuranın (Murat Korkmaz'ın), kendisi ve daha önceden yayınladığı dergilerin editörleri hakkında; …. ve …. internet URL adresleri üzerinde Tansu Küçüköncü tarafından yazılan yazılarda kendisinden “sahte doçent” şeklinde takma adla bahsedildiğini, uluslararası alanda çok ünlü bir bilimsel organizasyon şirketinin patronu olduğunu, ancak daha önceden paylaşımlarda bulunan şahısla aralarında geçen bir uyuşmazlığa dair ifade özgürlüğü kapsamında Dairemizce bir karar alındığını, şahsın bu karar üzerine kendisine yakıştırdığı “sahte doçent” ünvanını hemen her ortamda her paylaşımda kullandığını, bu şahsın FETÖ'cü olduğunu ve bu örgüt için çalışıp (1) ulusal alanda iş yapmaya çalışan kendisi gibi iş adamlarının kişilik haklarını para karşılığında (2) ihlal ettiğini beyan ederek, mahkemeden adı geçen URL adreslerine erişimin engellenmesini talep etmesi üzerine, Küçükçekmece 2. Sulh Ceza Hakimliğince, yapılan başvurunun, başvuranın dosyaya diploma veya onaylı suretini sunmadığı gibi daha önceden kullandığı iddia edilen doçent ünvanını haksız yere kullanması nedeniyle hakkında var olan soruşturma dosyasından, şirket belgelerinden suretler sunduğundan bahisle reddedildiği, itiraz üzerine Küçükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliğince verilen kararda ise başvuran hakkında yaplan “sahte doçent” nitelemesinin paylaşımlarda sürekli kullanılmasının iddia edilemeyen bir takım isnatlarla beraber talepte bulunan kişinin kişilik haklarını iddia ettiği gerekçesiyle adı geçen 2 URL adresine erişimin engellenmesine karar verildiği görülmektedir.
Kim bu sahte doçent (Hakan) Murat Korkmaz ?
Kimlik kaydında yazan isim : Murat Korkmaz
Kullandığı isimler : Murat Korkmaz, Hakan Murat Korkmaz, H. Murat Korkmaz
(bazen bu isimleri aynı anda aynı ortamda kullanarak 2-3 farklı kişiymiş gibi davranmaktadır : Boğaziçi Üniversitesi'nde doçent doktor Hakan Murat Korkmaz, Paris – Fransa'da The International Council for Science (ICSU)'ta doçent doktor Hakan Murat Korkmaz, özel şirkette çalışan Murat Korkmaz gibi)
Kendini tanıtırken kullandığı akademik ünvanlar : doçent doktor
Kendini tanıtırken halen “doçent doktor” olarak çalıştığını söylediği kuruluşlar :
- Boğaziçi Üniversitesi'nde doçent doktor ;
- TÜBİTAK'ta doçent doktor ;
- Paris – Fransa'da The International Council for Science (ICSU)'ta doçent doktor
Doçentlik belgesi : yok !
Doçent olarak herhangi bir üniversitede çalışmışlığı : yok !
Herhangi bir üniversitede akademisyen olarak çalışmışlığı : yok !
Herhangi bir üniversitede çalışmışlığı : yok !
Boğaziçi Üniversitesi'nde çalışmışlığı : yok !
TÜBİTAK'ta çalışmışlığı : yok !
Paris – Fransa'da The International Council for Science (ICSU)'da çalışmışlığı : yok ! ICSU yetkilisi yalanladı !
Ayrıca sahte doçent (Hakan) Murat Korkmaz, bazı dergi ve konferanslarının International Council for Science (ICSU) tarafından desteklendiğini iddia etmektedir ; ICSU yetkilisi bunu yalanladı !
Dr Orhan Altan (yönetici : International Council for Science (ICSU), Paris, France ; profesör, İstanbul Teknik Üniversitesi) dedi ki :
“Hakan Murat Korkmaz, International Council for Science (ICSU)'da çalışmıyor, tüm personelimizin listesi burada. 2011'den beri International Council for Science (ICSU) yöneticisiyim. International Council for Science (ICSU)'da Hakan Murat Korkmaz'la hiç karşılaşmadım.”
Öğrenim durumu :
- Doktora diploması : yok !
- Yüksek lisans diploması : yok !
- Lisans diploması : olup olmadığı bilinmiyor !


(*) Dr Tansu KÜÇÜKÖNCÜ : 2001 başından beri “elverişli eko sisteme yerleşen bakteri kolonisi  benzeri hızla çoğalan zehirli sarmaşık gibi ülkemiz üniversitelerini kuşatarak boğan, çürüten, kokutan, ve çökerten” ve “danışmanından rektörüne ve YÖK'üne kadar, doktora diploması satmayı en doğal hakları olarak gören” “akademik sahtekarlık gelenekçileri”ne karşı insan hakları mücadelesi vermektedir.

16 Mart 2019

Burhan Ayeri - "Yağmacı Dergiler"le yükselen akademisyenler (Yeniçağ)

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç gecikmeli de olsa önemli bir konuya neşter attı. Bu operasyon gerçekten önemli. Artık yağmacı dergilerde yayımlanan makaleler "akademik yükselmeler" için baz alınmayacaık.

Konuya yabancı olanlar için biraz açmak istiyorum. Yakın zamana kadar bu tip dergilerde pek çok akademisyenin makalesi yayımlandı. Tabii ki para karşılığında. Yanlış anlaşılmasın, telif ücreti verilerek değil. "Avanta vererek." Yani ödeme yapan sözde makalenin sahibi öğretim üyesi.

YÖK Başkanı açıklamasında "Artık ne idüğü belirsiz dergi yazıları akademik yükselmelerde kullanılmayacak" dedi. Başkan Saraç'a sormak istiyorum; "Bugüne kadar parayı bastıran yüzlerce öğretim üyesinin kazandığı unvanlar ne olacak?"

Üçkağıtçı dergilerde yer alarak puan toplayanların kimi doçent kimi profesör oldular.

Kampanya

Saraç "şimdiden sonra olmayacak" diyor. Ancak yakın zamana kadar binlerce unvan sahibi hâline getirilenlere ne yapılacak? Bu dosyalarla taltif edilenlerin yaptıkları yanlarına kâr mı kalacak?

Hırsızlar, yabancı dil sorularını çalarak yükselen liyakatsız, etik yanı bulunmayan akademisyenler göreve devam mı ettirilecekler?

İstanbul Yüksek Öğretim Platformu bu konuda büyük bir kampanya başlattı. Herkesin düşüncelerini bekliyorlar. Bir an önce fikirlerin bildirilmesini istiyorlar.

Platform Sözcüsü Dr. Göktan Ay'ın telefonunu veriyorum: 0532/447 14 02

12 Mart 2019

Murat Kılıç & Ersin Yurtsever - Kongreniz uluslararası mı yoksa şehirlerarası mı? (SARKAÇ)

Solvay konferanslarının en ünlüsü yeni ortaya çıkan kuantum teorisinin tartışıldığı beşinci Solvay Konferansıdır (1927). Toplu fotoğrafta görülen 29 kişinin 17si Nobel Ödülü kazanmış bilim insanları. Detaylar
Akademik camiada araştırma sonuçlarının sunumu için iki önemli yol vardır.
  • İlkinde araştırma sonuçları akademik bir dergide, hakemlerin denetiminden geçtikten ve editörce uygun bulunduktan sonra yayınlanır. Bu şekilde sonuçlarınıza prensipte bütün dünya ulaşabilir. Fakat makale yazarken yer kısıtlamaları nedeniyle bazı kısımları özet olarak geçmek zorundasınızdır. Bu da çalışmanızın detaylı bir tartışma ortamına girmesine pek olanak sağlamaz.
  • İkinci bir yöntemde ise, çalışmanızı bilimsel bir toplantıda sözel veya bir poster çerçevesinde sunarsınız. Bu daha kısıtlı bir dinleyiciye hitap eder ama toplantıda zaten konunun uzmanları bulunacağı için, iyi bir etkileşme ve işbirliği ortamı yaratır.
Doğal olarak akademisyenler bu iki kanalı da yoğun olarak kullanırlar.
Bilimsel kongreler ve düzmece kongreler
Bilimsel kongreler nasıl düzenlenir? Öncelikle yoğun emekle!
Kongre düzenlenecek alanda mümkün olduğu kadar uzman insanları bir araya getirmeye çalışacaksınız, gençlere araştırmalarını sunma olanağı sağlayacaksınız, maddi kaynak bulacaksınız vb. gibi pek çok işle uğraştıktan sonra ortaya başarılı bir konferans çıkar.  Bu emeğin karşılığı olarak akademisyenler parasal bir kazanç sağlamaz. Bilimsel işbirliği ve paylaşım için önemli olduğu için bu zahmete katlanırlar.  Bu kongre düzenlemenin “teorik/ütopik” kısmı. Bu yazının konusu ise bundan çok farklı şekilde yaşanan bir nevi trajikomik gerçek durum.
Kongreler için son zamanlarda ülkemizde ortaya çıkan bir sınıflandırma ulusal/uluslararası ayırımı oldu. Eğer katılımcılar Türkiye’deki kurumlardansa ulusal, yabancı katılımcılara da açıksa uluslararası oluyor. Bu çok önemli değil gibi gözükse de günümüzde moda olan performans değerlendirmelerinde çok önemli rol oynuyor, kaynak bulmada da uluslararası sıfatını kazanmak neredeyse şart gibi.
Bu satırların yazarlarına sorarsanız esas önemli olan kongre katılımcılarından üç beş tanesinin farklı ülkeden olmasından ziyade kongrelerin kandırmaca değil bilimsel olması gerektiği.
Elinizi otomatik sözcük tamamlama özelliği açık olan akıllı(!) telefonunuza götürün. Atom, molekül gibi birkaç teknik terim yazın ve otomatik tamamlama özelliği ile rastgele kelimelerle cümleyi tamamlayın. Bu şekilde oluşturacağınız bir sayfalık özet bilimsel (!) bir kongrede konuşma yapmanız için kabul edilecek. İnanması güç fakat 2016 yılında Yeni Zelanda’dan bir araştırmacı rastgele sözcüklerle oluşturulmuş bir metinle aslında bu tür kongrelerin hiçbir bilimsel kriter uygulamadığını ispatladı.
Dünyada ve ülkemizde akademik yükseltme kriterleri bilimsel çalışmanın niteliğinden ziyade kaç adet makale yayınlandı veya kaç kongrede sunum yapıldı sayısına indirgendikçe özellikle “uluslararası konferans” adı altında akademik yozlaşmanın ayyuka çıktığı konferans sayısı arttı.
Bilimsel saygınlığı muhafaza eden toplantıları bir kenara koyarsak, günümüzde bilimsel konferanslar konusundaki yozlaşma iki yönlü olarak kazan-kazan kapısına dönüşmüş durumda. Bu tür bir kongreyi düzenleyen organizatör için akademik anlamdaki kazanımlardan ziyade önemli olan bu kongre sonunda ne kadar maddi kazanç elde ettiği. Bilimsel amaç peşinde koşmayan bu toplantılar, hedefi yalnızca akademik yükseltmeyi hedefleyen ve gerçek anlamda bilimsel bir kongrede çalışma bazında yeterli olmayan akademisyen kadrolarındaki bireyler için düşük hatta yok denecek kadar az akademik kriterlerinden dolayı cazip bir kapı haline geldi.
Bu tür kongrelerin bir bölümü “ne olursan ol gel yeter ki bize katılım ücretini transfer et” mantığı ile mimarlık, fizik, inşaat mühendisliği gibi araştırma konuları anlamında birbirinden çok uzak akademisyenleri kongrelerine kabul ediyorlar.
Bir bilim dalının altında katkısı olan çok sayıda farklı alan olabilir fakat bu kongreler mantıkla bağdaşmayacak geniş bir konu yelpazesinde düşük bilimsel kriterlerle düzenleniyor. Bu kongrelerin davetli konuşmacı profilleri farklı ülkelerden olsalar da dünya çapında isim yapmamış hatta bilimsel performansı orta düzey bir kongrede sözel sunum yapmaya yeterli olmayan kişiler olduğu görünüyor. Oysa bir bilimsel toplantının en önemli tarafını o kongrenin davetli konuşmacıları oluşturur.
Bu tür uluslararası konferanslara dünyadan örneklerden biri conferenceseries.com. “predatory meetings / yağmacı toplantılar” adı altında çok sayıda akademisyenin dikkatini çekmiş ve hakkında defalarca yazılar yazılmış olmasına rağmen hala katılımcı buluyor.
Bir başka örnek ise Tayvan merkezli International Academy Institute’den. Çok sayıda ipucuyla bu kongrelerin “uydurma” oldukları açık, fakat dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyoruz. Bu enstitü aynı zaman aralığında ve aynı yerde üç kongreyi birden yapmayı başarmış (!). Tokyo’daki Waseda Üniversitesi’nde 22-24 Temmuz 2015’de yapılan üç ayrı kongrenin davetli konuşmacısı da Profesör Hajime Tozaki. İşin ilginç tarafı Hajime Tozaki zaten Waseda Universitesi’nde çalışıyor. Kongre düzenleyecileri ise Tayvan’dan. Tayvan’da kalkıp Japonya’ya Hajime Tozaki’nin üniversitesine gitmişler orada aynı anda üç kongre düzenleyip üçünde de Profesör Tozaki’yi davetli konuşmacı yapmışlar.  Kendilerini üç web sayfasınında arka planında ayrı fotoğraf seçiminden dolayı kutluyoruz. Bir başka çarpıcı performans Profesör Tozaiki’nin uzmanlık alanının genişliği! Kongrelerden birincisi ekonomi ve sosyal bilimler, ikincisi mühendislik ve doğa bilimleri sonuncusu da spor ve turizm alanları gibi birbirinden çok çok ayrı alanlar olmasına rağmen bütün alanlarda ana konuşmacı olmayı başarmış.
Akademik camianın içindeyseniz muhtemeldir ki Uzakdoğu’dan veya Asya’dan size gönderilmiş kongre davet mektupları vardır. Bu toplantıların bir bölümü sizin son makalenizin başlığını kendi düzenledikleri kongrede davetli sunumunuzun başlığı olarak ilan edebilirler. İnternet sayfalarını ziyaret ettiğinizde internetten alınmış fotoğrafınız ve konuşma başlığınız zaten ilan edilmiş, tek yapmanız gereken 500 USD civarı kongre katılım ücretini ödemek ve bir seyahata çıkmak. Hatta isterseniz kongreye bağlı olarak hızlı bir makale (!) bile yayınlama imkânı sunuluyor. Bu tür bir olay başınıza geldiyse yalnız değilsiniz.
Türkiye’nin durumu
Bu “ilginç” konferanslar konusunda maalesef ülkemizin de şöhreti iyi değil. Bir örnek vermek istiyoruz, isimlere girmeden. Bir bilim dalında “uluslararası” bir kongreyi Türkiye’den bazı akademisyenler düzenliyor, hem de bir kaç senedir. Hepsi Avrupa’da önemli şehirlerde gerçekleştiriliyor. Bir tanesinde 80’in üzerinde sunum var adres ve isimlerden görebildiğimiz kadarıyla sadece ikisinde yazarlar Türkiye’den değil. Bu kadar insanın bu gezisinin masraflarını üniversitelerimiz daha doğrusu bizler karşılıyoruz. Bu akademisyenlerin bilimsel bir tartışma yapmaları için 2500 km yol yapmalarına ne gerek olduğunu da anlamış değiliz.
 Bir kongrenin uluslararası olması için kongrenin yapıldığı salonun haritada ülke sınırları dışında olması tek ve yeterli bir kural değildir.
Bu ve benzer konferanslara çok sayıda örnek bulmak mümkün. Bu satırların yazarlarını üzen bu düzmecenin içinde ülkemizin de adının geçmesi. Örneğin World Academy of Science, Engineering and Technology -WASET isimli ve her yıl birçok düzmece konferans düzenleyen şirket Türkiye merkezli. Türkiye bağlantılarına değinilen birkaç kaynak (Media probes raises questions over quality conferences, EUR scholars published in predatory journals, Another Predatory Conference Organizer from Asia: Academic Fora)
Ne yapılmalı?
Bilimsel kongreler ve bu kongrelerdeki bilimsel çalışmalar üzerindeki fikir alışverişleri yapılan bilimsel çalışmaları yürüten akademisyenin ufkunun açılması bakımından çok çok önemlidir. Fakat kongre alanındaki akademik yozlaşmalar maalesef ülkemizde de ciddi anlamda hissedilir düzeyde. Öyle görünüyor ki karar alıcı kurumların (YÖK, ÜAK ve Üniversite rektörlükleri) bu konuda ivedilikle önlem almazlarsa ülkemiz gereksiz yere ciddi maddi külfetlerin altına girmekten kurtulamayacak. Aynı kaynakların gerçek bilimsel kongrelere ve bu üst düzey kongrelerden gelecek bilimsel kazanımlara aktarılması ülkemizdeki akademik çalışmaların kalitesi açısından son derece önemli. Bilimsel çalışmaların üst düzey olmadığı bir ülkenin teknoloji üretmesinin hayal olduğu tartışmasız gerçeği göz önüne alınırsa, bilimsel toplantılar üzerindeki bu akademik yozlaşma tehlikesi daha iyi anlaşılabilir.
Bu bağlamda Hindistan ve Çin hükümetlerinin akademik yozlaşma örneği gösteren dergilerle olan mücadelesi örnek alınabilir.  “Yüksek ücret, düşük kalite” olarak özetlenen bu tür kongreler ve dergiler için “kara liste” hazırlayarak, bu tür kongrelerden gelecek akademik puanlar anlamsızlaştırılarak; zaman ve maddi israfın önüne geçilebilir. Nitekim bu yazı hazırlanırken, YÖK yağmacı dergi ve konferansların akademik yükseltmelerde değerlendirilmemesi için çalışmalara başladığını duyurdu.
Ama daha doğru olan, bu tarz suç olmayan ama etik değerlere de hiç uymayan davranışların karşısına gene akademik toplulukların çıkması ve durdurmasıdır.
Murat Kılıç (École polytechnique fédérale de Lausanne, Hesaplamalı Kimya ve Biyokimya Laboratuvarı)
Ersin Yurtsever
(Bilim Akademisi üyesi, Koç Üniversitesi öğretim üyesi)

Orhan Bursalı - Akademik uyduruk makalelere darbe (Cumhuriyet)

Bu müjdeli bir karar bilim dünyası için. Uzun zamandır üzerinde yazılan çizilen ve akademik yükseltilerde haksız kazanç sağlayan uyduruk makaleler konusunda YÖK önemli bir karar aldı. Dünya biliminde uzun süredir tartışılmakta olan, “Predatory” adı takılmış, yırtıcı, yağmacı veya fake adı takılan sözde bilimsel dergilerdeki makalelerin, bilimsel yükseltmelerde dikkate alınmayacağı kararlaştırıldı. YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın önerisi, Üniversitelerarası Kurul’ca (ÜAK) kabul edildi.

Önce CBT döneminde, şimdi de HBT’de (Herkese Bilim Teknoloji) üzerinde sık durduğumuz bir konuydu (HBT sayı 128, 7 Eylül 2018, Akademi dünyasında deprem; sahte bilim dergileri). Bu dergilerin çoğu, akademisyenlerin hazırladıkları “bilimsel” makaleleri para karşılığı hemen yayımlıyorlar. Böylece büyük çoğunluğu ipe sapa gelmez, akademik dünyada çöp olarak nitelendirilen, bilime bir katkıda bulunmayan makaleler sözde bilim dünyasına sunuluyor. 

Ciddi akademik dünyanın yüzüne bile bakmadığı, dikkate almadığı, niteliği son derece düşük bu makalelerle şişik CV’ler bol miktarda var. Bilimsel olarak ne yaptın sorusuna kalabalık bir bilimsel makale sıralamasıyla sık karşılaşıyorsunuz.
YÖK son veriyor
İşte, YÖK bu duruma nihayet bir son veriyor ve bu tür dergilerde yayımlanan makalelerin akademik yükseltmelerde, yani yardımcı doçentliğe, doçentliğe, profesörlüğe yükseltmeler için hazırlanan dosyalarda bu makaleler dikkate alınmayacak. Bence bu tür makaleler, böyle bir karar alındıktan sonra tüm akademisyenlerin yayın listelerinden de çıkartılmalı. Tabii akademik değeri çok yüksek ve ancak üstün nitelikli araştırmaların yayımlandığı bazı bilimsel dergilerin de para aldıklarını biliyoruz; alınan karar bu dergileri kapsamıyor.


YÖK’e bazı konularda eleştiriler yöneltirken, bilimin niteliğini yükseltecek ve akademisyenleri daha ciddi ve nitelikli araştırmalara sevk edecek böyle bir karar aldığı için de tebrik etmeliyiz.


YÖK Başkanı, başka önemli bir karar da aldıklarını belirtiyor. Bazı bilimsel konferanslarda bildiriler gönderiliyor ve bunlar para karşılığı yayımlanıyor. Bir “uluslararası, uluslararası katılımlı” konferanslarda bazen 1000 bildiri yayımlanıyor. Gitmeniz de gerekmiyor. Saraç: “Akademik teşvik alınması için paralı kongreler düzenleniyor, dergiler çıkarılıyor. Bu, akademinin namusunu haleldar ediyor.” Bu konuda YÖK’e, bizzat Yekta Saraç’a başvurulduğunu biliyorum. 


Bu karar da sevindiricidir; sadece bu amaçla tamamen ticari amaçlı konferanslar yapıldığını ve uyduruktan dergiler çıkartıldığını biliyoruz. YÖK’ün kararı, dünyada alınan öncü kararlardan biri.
Türkiye dünyada üçüncü
Cumhuriyet Üniversitesi’nden Selçuk Beşir Demir, nitelikli bir dergi olan “Journal of Informetrics”te Kasım 2018’de yayımlanan makalesinde, Türkiye’den akademik unvan taşıyanların bu tür uyduruk dergilerde makale yayımlama yarışında dünyada üçüncü olduğunu belirtiyordu. Araştırmaya göre bu tür 832 dergide 2017’de toplam 24.840 yayın (araştırma makalesi!) yer almış, tam 146 ülkeden! 


Başı çeken ülkeler:
1. Hindistan (Sahte dergi tüccarlığının da cenneti) 

2. Nijerya
3.Türkiye Ayrıca bu tür dergilerin “editör” kadroları en çok hangi ülkelerde var diye bakıldığında Türkiye ikinci sırada! 


Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (International Consortium of Investigative Journalists - ICIJ) 2013 yılından bu yana dünyada 400 binden fazla bilim insanının yazmış olduğu 175 bin makalenin bu tür sadece 5 dergide yayımlandığını göstermişti. Dolayısıyla bu tür uyduruk yayıncılık akademik dünyada baş belası.
Türkiye’de şimdi bu akademik tüccarlığın önü kesiliyor.
Haydi hayırlısı!

11 Mart 2019

Sahte Dergiler Nasıl Tespit Edilebilir? - Enago (2016)

Yayınlama baskısı ve rekabetin sonuçları 

Günümüzde akademik araştırmacılara çalışmalarını yayınlamak için aşırı bir baskı uygulanıyor. Diğer taraftan yayıncılar da bu rekabetten yararlanıp para kazanmak için ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Çoğunu sadece internet üzerinden yayın yapan yayıncıların oluşturduğu bu grup, araştırmacıların bu zor durumundan faydalanarak makaleleri hiç bir denetimden geçirmeden fahiş fiyatlar karşılığında yayınlamayı kabul ediyorlar.
Bu sahte yayıncıların yanında bir de özellikle yeni akademisyenleri hedef alan ve onlara e-posta yoluyla çalışmalarını ücretsiz olarak yayınlayabileceklerini vaat edenler var. Bu e-postalar genellikle çok iyi bir dille yazıldıkları için, okuyan kişide gerçek bir dergi izlenimi yaratıyorlar. Ama biraz araştırdığınızda aslında var olmayan bir yayın oldukları ortaya çıkıveriyor. Çaresiz kalan yazarlar ise “denize düşen, yılana sarılır” misali, bu fırsatçı kişilerin tuzağına düşebiliyorlar. 

Basit ipuçları 

Peki araştırmacılar bu tip teklifleri değerlendirirken neye dikkat etmeliler?
  • E-posta adresi dışında herhangi bir adres veya iletişim bilgisi var mı? Eğer yoksa, muhtemelen bu sahte bir dergidir.
  • Yayınlandığı belirtilen makalelerin listesi dışında bu makalelerin hakem sürecinden geçip geçmediğine ilişkin bir bilgi var mı?
  • İnternet sitesinde isimlerini bildiğiniz yayıncıların ve editörlerin ismi geçiyor mu? Geçiyorsa, bu insanlar neden bu ismi çok duyulmamış yayın ile işbirliği yapıyorlar? Bunu sorgulamayı unutmayın.
  • Derginin hakem heyeti çok ünlü araştırmacılardan oluşuyorsa, burada biraz durup düşünmek gerek. Bu meşgul insanlar kimsenin duymadığı bir dergi ile neden çalışsınlar ki? 
Araştırmak şart! 
Pestijli dergiler ellerindeki makaleleri incelemekte zorlanırken, böyle davetiyeler göndermekle uğraşmaları pek mümkün değildir. Bu kötü niyetli yayıncıların ağına düşmemeniz için yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:
  • Bir metin eşleştime yazılımı yardımı ile, sitedeki metnin başka sitelerden alınıp alınmadığına bakabilirsiniz. Bu kesinlikle önemli bir değerlendirme kriteridir.
  • Dergi ile bağlantılı tanınmış araştırmacıların gerçekten bu dergi ile ilişkisi olup olmadığını araştırabilirsiniz.
  • İnterrnette açık erişimli potansiyel sahte yayıncıları içeren kara listeler mevcut. Örneğin, https://beallslist.weebly.com/ adresinden Colorado Üniversite’sinde araştırmacı kütüphaneci olarak çalışan Jeffrey Beall’in hazırladığı Beall’in listesi başlığı altında bu türden yayıncılara göz atabilirsiniz.
  • Hepimizin bildiği gibi etki faktörü dergilerin kalite ölçütlerinden biridir. Araştırmacıların her dergi için bu faktörü tespit etmesi o kadar da kolay değildir. Hatta bazen bu sahte dergiler, sahte şirketlerden yüksek etki faktörü satın alabiliyorlar. Yani etki faktörüne bile güvenmek mümkün değil. Bu yüzden, bu noktanın da iyice araştırılması gerekiyor. 
Bedeli ağır olabilir! 
Açık erişimli platformların sayısı son yıllarda oldukça arttı. Başlangıçta olumlu bir adım olarak görülen bu uygulamanın zamanla dezavantajları da ortaya çıktı. İşte bahsettiğimiz sahte yayıncılık da bunlardan biri. Üstelik bu yayınlar epey yaygın!
Makalenizi bu dergilerde yayınlatmadan önce yukarıda değindiğimiz ipuçlarına göz atmanızı ve bahsettiğimiz noktaları göz önünde bulundurmanızı mutlaka tavsiye ederiz. Aksi taktirde makalenizi yayınlatmayı kabul ettikten sonra “Makale İşlem Ücreti” adı altında gönderilecek kabarık bir faturayla karşılaşabilirsiniz!

5 Mart 2019

Onur Çağdaş Artantaş - “Tezinizi Nasıl İsterdiniz?”: Sahte Tezlere Karşı Ne Yapmalı? (Düzensiz.org)

Geçenlerde Deutsche Welle Türkiye’deki akademik tez yazım sektörü üzerine bir yazı yayımladı (Link). Evvelinde, herkes özellikle vakıf üniversitelerinde “essay yazdırma” sektörünün olduğunu biliyordu, o okulların burslu talebeleri artık zamanlarında bu işlerden üç beş para kazanırlar, varlıklı öğrenciler de sosyal hayatlarından geri kalmazlar, kazan-kazan ilişkisidir. Fakat DW’nin yazısı ile insanlar Türkiye’de dev bir “Akademik Tez Yazım Sektörü”nün olduğunu öğrendiler. Günaydınlar efendim. Biz biliyorduk çünkü iki üç günde bir mail geliyordu “Tez yazım şirketimize yarı zamanlı akademisyenler arıyoruz, ücret dolgundur” diye.
Yazım merkezleri, gayet aleni ve yasal bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyor. Zaten merkezler sektörün tek aktörleri değiller, belli bir merkeze bağlı olmadan kendi alanlarında tez yazan “freelancer”lar da yok değil. Bu merkezler ciddi ciddi vergi veriyor, işçi çalıştırıyor, sigorta yatırıyor… 3 bin TL’lik yüksek lisans tezlerinden 50 bin TL’lik doçentlik tezlerine kadar yazılan yazılana. İngilizce tezler istendiğinde tarife artıyor. Bazı üniversiteler için yazılan tezler ucuz, nasıl olsa okunmuyor deniyor, bazıları için pahalı. Ekonomik perspektiften bakıldığında zaten sorun yok, ihtiyaç var, hizmet veriliyor, para alınıyor. Sorun, hukuki ve ahlaki alanlarda başlıyor.
Öncelikle, hukuken, başkasının tezini yazdırmak da, bir tez yazdırıp bununla ünvan almak da suçtur. Tez, tanımı gereği, kişiye ait olması gereken bilimsel yahut sanatsal eserdir. Başkasının eserlerinden “aşırı faydalanma” yoluyla elde edilen eserlerde “intihal” vardır, yine tezin “kişiye ait orijinal eser olma” şartını ortadan kaldırmaktadır. Tamamen başkasının ürettiği tez ise evleviyetle “sahtedir”. Bu tezi üretmek yahut üretilmiş tezi sunarak ünvan almak, resmi belgede sahteciliğe (TCK 204/1) denk düşer. Tezin danışmanının sahte tezi jüriye sokması, jüri üyelerinin tezi kabulü suçun nitelikli haline denk düşer (204/2).
Bilimsel ahlak kısmını ise uzatmaya gerek yok. Başkasına yazdırılan eser ile ünvan almak, o ünvanı kullanarak “hoca” olmak, insan yetiştirecek pozisyona gelmek… Korkunç bir senaryo bu ve maalesef gerçekleşiyor.
Peki bu sahte tez yazımına karşı ne yapmalı?
Öncelikle YÖK ivedilikle Tez Merkezi’ndeki tüm tezleri erişime açmalı ki enstitülerin intihal kontrolü programları yazılmış tezlere erişebilsin.Nitekim sahte tezler hızlı üretildikleri için büyük oranda intihalli oluyor.Enstitüler işi sıkı tutup kendi intihal kontrollerini yapmalı, bazı üniversitelerde intihal kontrolü işi tez sahibine veriliyor. İntihal kontrolü işi Almanya’da olduğu gibi merkeze de çekilebilir, bu işi YÖK üstlenebilir. Ayrıca erişime açılsınlar ki yazılmış tezlerin uzunluğunu, kalitesini bir görelim, buna da “akran değerlendirmesi” denir.
İkincisi, savcılıklar çalışmalı. Bu tez yazım şirketlerine, tez yazıcı kişilere soruşturma başlatılmalı. Tezi kabul eden de, yazdıran da, aracılık eden de, yazan da yargılanmalı. Ceza yargılaması sonucunda idari kısma da geçilmeli, bu işe karıştığı tespit edilen akademik personel kamu görevinden çıkartılmalı. (Ekleyeyim, vakıf üniversiteleri de kamu kurumları olduklarından akademik personelleri de kamu görevlisidir)
Üçüncüsü, akademisyenlere rol düşüyor. Eğitime vakit ayıramayacağı belli olan kişiler programlara alınmamalı. Tez sürecinde ilgi göstermeyen, teziyle ilgili soru sormayan, konu belirleyip bir gün bir anda yazılı tez getiren öğrencilerinden şüphelenmeliler. Jüriler artık zahmet edip tezleri okumalı, naylon tezler genelde düşük kalitedir, bu tezleri geçirmemeliler.
Son olarak, hepimize görev düşüyor. Tez yazdıran, yazan, bununla övünen insanlara “Başka iş yap, onurlu yaşa” dememiz gerekli. Zira hiçbir hukuki düzenleme ve politika önlemi toplumsallaşmış çalışma ahlakının yerini dolduramaz.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.