NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın

2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

Bilim Akademisinin Sahte Belge ve İmza Üretimi Hakkındaki Açıklaması (2025) lütfen tıklayın

“Sahte Diploma Soruşturması” Hakkında Kamuoyu Bilgilendirmesi - Türkiye Barolar Birliği (2025) lütfen tıklayın

BASIN AÇIKLAMASI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BASIN AÇIKLAMASI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Aralık 2013

BİLİMSEL HIRSIZLIĞIN CEZALANDIRILMADIĞI ÜNİVERSİTE ÇÖKMÜŞTÜR

BASIN AÇIKLAMASI 2
Değerli Basın mensupları öncelikle belirtmeliyim ki; aşağıda ikinci kez açıkladığım olay YÖK’ün sıradan bir “görevi ihmal” olayı olmayıp, Ülkemiz için uluslararası bilimsel saygınlıktaki düşkünlüğümüze son noktayı koyan bir sorumsuzluk örneğidir. Olay, bazı gazetelerde yer bulmuş olmasına karşın sorumsuzluk ve sessizlik maalesef aynen devam etmektedir. Bu sorumsuzluğa karşı çıkarak gerekli önlemlerin alınmasını talep etmenin hepimiz için bir yurttaşlık görevi saydığımdan olayı bir kez daha dikkatinize getiriyorum. 
LÜTFEN BU REZALETİ GÖRÜN VE ÜLKEMİZİN BİLİM NAMUSUNA SAHİP ÇIKMA ADINA  GEREKLİ SORGULAMAYI KAMUOYU ADINA YAPIN!
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 15 ay once Eylül 2012 de aldığı bir kararda “Öğretim Elemanları Disiplin Yönetmeliği’nde intihal/bilimsel aşırma suçunun yaptırımı olarak yer alan üniversite öğretim üyeliğinden çıkarılma cezasının, 2547 sayılı YÖK Yasası ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nda bu cezaya ilişkin bir düzenleme bulunmadığı” gerekçesiyle hukuka aykırı olduğuna hükmetmiştir (*). YÖK, 15 aydır kararda belirtilen hukuka aykırılığı giderecek herhangi bir yasal düzenleme girişiminde bulunmadığından bu kararla birlikte yaptırımsız kalan bilimsel aşırmacılık üniversitelerde serbest hale gelmiştir.

Evrensel bilim etiği ilkelerine gore “bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek” diye tanımlanan intihal yani bilimsel aşırmacılık, en ağır yaptırımla cezalandırılması gereken yüz kızartıcı akademik bir suçtur. Bu evrensel ilke ülkemizde de aynen kabul görmüş olup YÖK Yasası’na göre çıkarılan Öğretim Elemanları Disiplin Yönetmeliği’nde karşılığını bulmuştur. Bu yönetmelikte araştırma ve yayınlarında bilimsel aşırma suçu işleyenlere “üniversite öğretim mesleğinden çıkarılma” cezası verilmesi ön görülmüştür. 

Fakat caydırıcı olması beklenen bu ağır yaptırım, YÖK’ün hiç bir döneminde tarafsız ve bilimsel bir anlayışla uygulanmadığından amacına ulaşamamıştır. Aşırmacılık başta olmak üzere herhangi bir bilimsel yolsuzluğa bulaşmış yandaş öğretim elemanlarının korunması nedeniyle cezai yaptırım çoğu kez kağıt üzerinde kalmıştır. 

YÖK ve üniversite rektörleri, evrensel bilim ahlakı normlarına sahip çıkıp intihal başta olmak üzere her türden bilimsel yolsuzluğun üzerine gidip cezai yaptırımları tarafsız ve ödünsüz bir şekilde uygulayacak yerde, yandaşlık anlayışıyla hareket ederek bir çok bilimsel yolsuzluğu örtbas etmişler, bununla da kalmayıp kanıtlanmış bilimsel aşırmacılıklarına karşın çok sayıda öğretim üyesi bölüm başkanlığından dekanlığa ve senato üyeliğine kadar çeşitli yönetim görevlerine atanıp ödüllendirilmiştir. Hatta bunlardan bazıları TÜBA gibi saygın (olması gereken) üst düzey bilim kurumlarına bile kabul edilmişlerdir.

On yıllardır YÖK düzenindeki bilim ahlakı çöküşünün ibret verici örneklerine tanık olunmaktadır. Türk fizikçilerinin 2007 yılında dünyanın en saygın bilim dergisi Nature’da manşet olan toplu intihal olayının sorumlularından hiç biri cezalandırılmamıştır.
http://arxiv.org/new/withdrawals.aug.07.html 
Bu olaydan belki de daha dramatik olanı bir üniversitemizin, doktora tezi intihal olduğu ortaya çıkınca üniversiteden atılan bir öğretim üyesinin yabancı dergilerde 5 yıl içinde yaptığı 300 den fazla (!) sözde bilimsel yayın sayesinde dünyanın ilk 500 üniversitesi içine girmenin yanında, “matematik ve bilgisiyar bilimleri dalı”nda Harvard’ı bile geride bırakarak dünya 2.si olmasıdır. Şaibeli olduğu olduğu ortaya çıkan bu derecelerin övünç nedeni sayılıp rektör tarafından üniversitenin reklam aracı olarak kullanılması ise bilim ahlakı anlayışındaki pişkinliğimizin dorukta olduğunu işaret etmektedir.
Yabancı bilim otoritelerinin de farkında olduğu bu manzara karşısında ülkemizde akademik ahlak ve bilim etiğinden söz edilemeyeceği açıktır. Bu yüzden ülke olarak uluslararası bilimsel saygınlığımız yerlerde sürünmektedir.

Durum böyleyken üniversitelerdeki bilimsel aşırma suçlarının meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin olarak Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun yönetmelikteki bu yaptırımı yasal dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle hukuka aykırı saymasından kaynaklanan ve bilimsel hırsızlığın yaptırımsız kalmasına yol açan boşluğun kapatılması için YÖK’ün herhangi bir adım atmaması ve bu şekilde ortaya çıkan intihal serbestliğinin sürüp gitmesine göz yumulması bilim namusunu katleden bir sorumsuzluktur. 

Söz konusu Yüksek Yargı kararınıdan sonra YÖK Başkanlığı derhal harekete geçip kararda belirtilen yasal dayanaksızlığı giderecek bir yasal düzenleme yapması için Milli Eğitim Bakanlığı ve TBMM nezdinde girişimde bulunması gerekirken 15 aydır böyle girişimde bulunmamıştır. Bu ağır bir görevi ihmal suçu demektir. YÖK bu görevini yapmadığı gibi tam tersi bir uygulama yapmış ve üniversite rektörlüklerine gönderdiği 15 Nisan 2013 tarihli genelge (*) ile söz konusu yargı kararı yönünde işlem yapılmasını, yani intihal suçuyla soruşturma geçirenler varsa bunlara meslekten çıkarma cezası verilmemesini istemiştir. 

YÖK’ün bu genelgesine göre şu anda herhangi bir üniversitede yapılmakta olan intihal soruşturmasında intihal suçu sabit bulunan bir öğretim üyesi hiçbir suç işlememiş gibi görevine devam edebilmektedir. Ve yeni bir yasal düzenleme yapılmadıkça da bu rezalet sürüp gidecektir. 

Öğretim elemanlarının ve rektörlerin intihal suçunu yaptırımsız ve serbest bırakan bu sonuç karşısında sessiz kalmalarını anlamak olanaksızdır. Herkes durumdan adeta memnundur. Bu duruma en başta isyan etmesi gerekenler çalıp çırpmadan bilim yapan dürüst öğretim elemanlarının değilmidir? En azından onların bu rezalete karşı çıkmaları gerekmezmi? Gerçek bilim insanlarının bilim namusunun yok olması karşısında sırça köşklerine kapanıp “bana dokunmayan yılan” hesabı içinde susması bilime yapılmış en büyük ihanettir.

Ülkemizin bilimsel saygınlığına son darbeyi vuran bu sorumsuzluğa derhal son verilmelidir. Bilim ahlakına değer veren meslek kuruluşları başta olmak üzere tüm öğretim üyelerini bilimsel aşırmacılığı yücelten bu durumu reddetmeye ve Milli Eğitim Bakanı ve Muhalefet Partileri’nden Cumhurbaşkanı’na kadar ilgili tüm makamları, bilim insanı olmanın olmazsa olmaz koşulu olan “bilim ahlakı”nı yeniden yaşama geçirmek üzere göreve davet ediyorum.  

Bilinmelidir ki;
"ÜNİVERSİTELERİNDE BİLİMSEL HIRSIZLIĞIN DOĞAL KARŞILANDIĞI BİR ÜLKENİN ELBETTE TÜM YAŞAM ALANLARI SOYULACAKTIR" 

Kamuoyuna duyurulur. Saygılarımla. 

Prof Dr. Kayhan KANTARLI
Ege Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi
e-mail:kayhankantarli@gmail.com
Tel: (0532)-6301473

6 Aralık 2013

İNTİHAL YAPTIRIMSIZ KALDI ! - ÜNİVERSİTELERDE BİLİMSEL AŞIRMACILIK ARTIK SERBEST!

BASIN AÇIKLAMASI
Evrensel bilim ahlakı normlarına uymak, bilim insanları için olmazsa olmaz bir zorunluluk olup intihal/bilimsel aşırmacılık utanç verici ve yüz kızartıcı bir suçtur. Bilimsel aşırmacılığın, hafife alınarak örtbas edildiği ve yaptırımsız bırakıldığı bir ülkede çağdaşlıktan söz edilemeyeceği gibi o ülke bilim dünyansın saygın üyeleri arasında asla kabul göremez. Çağdaş ülkelerde bilimin namusunu bilimsel aşırma yapanlardan koruyan cezai yaptırım ise, sahip olunan akademik ünvanın geri alınarak üniversite öğretim üyeliği mesleğinden çıkarılmaktır. Ortaya çıkarılan bilimsel aşırmacılıklar her ne kadar çoğu kez örtbas edilse de bu yaptırımı ülkemizde benimsemiştir.

YÖK Yasası’na göre çıkarılan Öğretim Elemanları Disiplin Yönetmeliği’ne göre “bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek” intihal yani bilimsel aşırma suçu oluşturur ve cezai yaptırımı da “üniversite öğretim mesleğinden çıkarılmak” tır. Bu intihal tanımı uluslararası olarak da kabul edilmiş bir tanımdır.


YÖK sisteminin, öğretim elemanlarının bilimsel yayınlarının değerlendirilmesinde, nitelik ilkesini terkedip niceliğe değer vermesiyle birlikte yayın sayılarında görülen göreceli artışa karşın üniversitelerimizde gözlenen intihal olaylarının hızla arttığı yadsınamaz bir gerçektir.

Öyleki intihal olayları, yaygınlık ve sayısı bakımından giderek üniversitelerimizin en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Sorunun büyüklüğü karşısında Öğretim Elemanları Disiplin Yönetmeliği’nin 11. maddesine 1998 yılında eklenen bir fıkra ile intihal, öğretim üyeliği mesleğinden çıkarılmayı gerektiren yüz kızartıcı bir eylem olarak tanımlanmıştır. Fakat caydırıcı olması beklenen bu ağır yaptırım, YÖK’ün hiç bir döneminde tarafsız ve bilimsel bir anlayışla uygulanmadığından amacına ulaşamamıştır. Aşırmacılık başta olmak üzere herhangi bir bilimsel yolsuzluğa bulaşmış yandaş öğretim elemanlarının korunması nedeniyle yaptırım çoğu kez kağıt üzerinde kaldığından yara kanamaya devam etmektedir.

Durum böyleyken Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 15 ay önce aldığı ve kamuoyunun ilk kez bu açıklamayla öğreneceği bir karar, intihal suçunu tamamen yaptırımsız bırakmıştır. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Eylül 2012 de aldığı bu kararda “Öğretim Elemanları Disiplin Yönetmeliği’nde intihal suçunun yaptırımı olarak yer alan üniversite öğretim üyeliğinden çıkarılma cezasının, 2547 sayılı YÖK Yasası ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nda bu cezaya ilişkin bir düzenleme bulunmadığı” gerekçesiyle hukuka aykırı olduğuna hükmetmiştir (*).

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, intihal suçunun yaptırımı olan meslekten çıkarma cezasına ilişkin olarak verdiği bu kararla, bilim insanları için yüz kızartıcı bir suç olan intihal/ bilimsel aşırmacılık suçu fiilen yaptırımsız kalmıştır. Bu yaptırımsızlık, herhangi bir yasal düzenleme yapılmadıkça intihal yapmanın hukuken serbest olması demektir.
 
Öğretim Üyeleri Disiplin Yönetmeliği 547 sayılı YÖK Yasası gereğince çıkarıldığından, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun cezanın kanuniliği (yasalara dayanması) ilkesi yönünden aldığı bu karar tartışmaya açıktır.

Bu durumda YÖK’ün yapması gereken kararda belirtilen yasal dayanaksızlığı giderecek bir yasa çıkarılması için Milli Eğitim Bakanlığı ve TBMM nezdinde girişimde bulunmaktır. Ancak YÖK yüksek yargı kararının alındığı Eylül 201 den bu güne kadar böyle bir girişimde bulunmamıştır. YÖK’ün Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun söz konusu kararını üniversite rektörlüklerine bildirmek için gönderdiği (15 Nisan 2013 tarihli) yazıya ilişkin olarak geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesi’nin resmi internet sitesinde yayınlanan, rektörlük genelgesi (*) bu durumu doğrulamaktadır. 


YÖK Başkanlığı, disiplin yönetmeliğindeki öğretim üyelğinden çıkarma cezasının söz konusu yargı kararıyla uygulanamaz hale gelmesiyle doğan yasal boşluğu gidermeye yönelik bir girişimde bulunmamakla görevi ihmal suçu işlemiştir. YÖK’ün üniversitelere gönderdiği 15 Nisan 2013 tarihli genelgede (*)intihal iddiası ile açılan soruşturmalarda yargı kararı doğrultusunda işlem yapılması” istendiğinden bu ihmal, bilimsel aşırmacılık suçu işleyenlerin söz konusu yüksek yargı kararının alındığı Eylül 2012 den bu yana 15 aydır cezalandırılamaması sonucunu doğurmuştur. YÖK’ün bu genelgesine göre şu anda herhangi bir üniversitede yapılmakta olan intihal soruşturmasında intihal suçu sabit bulunan bir öğretim üyesi hiçbir suç işlememiş gibi görevine devam edebilecektir.

Diğer yandan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun bu kararına göre, öğretim elemanlarına intihal suçu nedeniyle geçmişte verilmiş öğretim üyeliği mesleğinden çıkarma cezalarının tümü “hukuken yok hükmünde sayılma” durumuna gelmiştir.

Bu güne kadar bilimsel aşırmacılık nedeniyle üniversiteden atılan öğretim elamanlarına görevlerine geri dönme ve atıldıkları tarihten bu güne kadar olan maaş ve her türlü maddi haklarını talep etme olanağı doğmuştur. Böyle bir uygulama devletin trilyonlarca liralık zarara uğratılması bir yana yüz kızartıcı bir bilimsel yolsuzluk olan intihalin ödüllendirilmesi demektir. Bu durum çağdaş bir ülkede bir örneği asla görülemeyecek olan bir skandaldır.

İlgili makamları, görevini ihmal ederek üniversitelerdeki bilimsel ahlak anlayışının tamamen çökmesine neden olacak bu skandala yol açan YÖK Başkanı hakkında gereğini yapmaya davet ediyorum.

Üniversitelerde işlenen bilimsel aşırmacılık suçlarının yaptırımsız kalması sonucunu veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun bu kararı ile doğan yasal boşluğun sürüp gitmesine izin verilemez. Yasama organı gerekli yasal düzenlemeyi acilen yapıp, bilimsel yolsuzluk yapmaya niyetlenenleri daha da cesretlendirecek bu duruma bir an önce son vermelidir.

Kamuoyuna duyurulur. Saygılarımla.

Prof Dr. Kayhan KANTARLI

Ege Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi 
e-mail:kayhankantarli@gmail.com
Tel: (0532)-6301473

(*) Açıklamada kaynak olarak Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu hararı ile bu kararı içeren İstanbul Üniversitesi Rektörlük ve YÖK genelgelerine aşağıdaki şu adresten ulaşılabilmektedir. Söz konusu karar ve genelgelerin yer aldığı dosya ayrıca ekte gönderilmiştir.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.