NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

26 Aralık 2007

Prof. Dr. Türker Alkan - Bilimsel aşırmalar (Radikal)

Son zamanlarda üniversitelerle ilgili iki haber dikkati çekiyor. Birinci habere göre Türk üniversitelerinde bilimsel verimlilik artmıştır. Dünya üniversiteleri arasında bilimsel üretkenlik sıralamasında üst kademelere doğru tırmanıyoruz. Bu iyi haber. Kötü habere gelince, üniversitelerimizde 'intihal' olayları artmaktadır! İntihal, yani başkasının yayınından kaynak göstermeden 'aşırma'!

Türk üniversitelerinin bilimsel yayınlardaki ilerlemesini ne ölçüde intihallere borçluyuz, araştırmaya değer. >>>

13 Aralık 2007

Prof. Dr. Rıdvan Karluk - Sakarya Gazetesi

Sevgili Okurlar,

Cuma günkü yazım üzerine YÖK tarafından intihal ile suçlanan öğretim üyelerine verilen cezaların ne kadar olduğu tarafıma iletilen mesajlar ile gündeme getirilmiştir.

Prof. Dr. Erdoğan Teziç’in başkanlığında YÖK tarafından sadece 22 öğretim üyesi intihal yaptığı gerekçesiyle cezalandırılmıştır.

YÖK, aynı dönemde üniversitelerle ilgili yapılan şikayetler sebebiyle 43 rektör hakkında soruşturma açmıştır.

Prof. Dr. Erdoğan Teziç dönemini kapsayan faaliyet raporunda, YÖK’te en çok gündeme gelen disiplin suçlarından birinin intihal ile ilgili konular olmuştur.

Rapor’a göre intihal sebebiyle YÖK’e 2004’te 6, 2005’te 17, 2006’da 13, 2007 yılında 9 teklif dosyası gelmiştir. Değerlendirme sonucunda intihal suçu sabit görülen 22 öğretim üyesine ceza verilmiştir.

Üniversite öğretim üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr Tahsin Yeşildere, üniversitelerin YÖK’e bildirdiği intihal rakamlarının çok az olduğu görüşündedir.

Üniversitelerin mutlaka yüksek lisans ve doktora yapacak öğrencilere bilim etiği ve tez yazılırken dikkat edilmesi gereken konular hakkında ders vermesini isteyen Yeşildere’nin şu tespiti çok önemlidir:

“Eski yayınları araştırsanız bir çok yayının yurt dışından alınmış olduğunu görürsünüz. Belli bir makamda olup da intihal yapanlar kayırılıyor. Ayrıca üniversitelerdeki intihaller tam olarak ortaya çıkarılamıyor. Rektörü desteklemişseniz intihal dosyanız işleme konulmaz, rektöre yakın olanların intihalleri, başıma iş gelir diye, ihbar edilmez.”

Prof. Yeşildere’nin görüşüne aynen katılıyorm. Bu konuda somut kanıtlarım da vardır.

Üniversite Öğretim Elemanları Dayanışma Derneği Başkanı Prof. Dr. Şefik Dursun da YÖK’e bildiren intihal vakalarının az olduğu görüşündedir. Dursun, “Rektörler kendilerine göre intihal iddialarını değerlendiriyor, çoğunu da YÖK’e bildirmiyorlar” demiştir.(Basın, 08.22.2007)

Yeni YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın üzerinde durması gereken en önemli konuların başında üniversitelerdeki bilimsel hırsızlıklar gelmektedir.

Çünkü bu hırsızlıklar, (intihaller) üniversitelerin bilimsel namusuna gölge düşürmektedir.

9 Aralık 2007

Prof. Dr. Rıdvan Karluk - İntihalci (Bilimsel Hırsızlık Yapan) Hocalara Mesaj Var!...(Sakarya Gazetesi)

Geçenlerde Ege Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kayhan Kantarlı'dan bir e-posta aldım.
Türk üniversitelerindeki bilimsel hırsızlık yapan öğretim üyeleri ile tek başına mücadele eden Prof. Kantarlı'nın e-postası aynen şöyledir:

"Değerli öğretim elemanları
YÖK'ün 26. kuruluş yılında Türkiye hala intihal nedir? Ne değildir? Sorusunun yanıtını bulamadı. Yüz kızartıcı olaylar ne zaman bitecek? YÖK neden insiyatifi ele alıp evrensel olarak geçerli açık ve net (kitapları ve araştırma makalelerini kapsayan) bir intihal tanımı yaparak öğretim elemanlarını uyarmıyor?
Aslında bu tanım TÜBA ve TÜBİTAK tarafından açık ve net olarak, Ömer Dinçer olayındaki kaynak gösterilmeyen alıntıların intihal sayılarak meslekten çıkarma olayındaki uygulaması ve öğretim elemanları disiplin yönetmeliğindeki madde nedeniyle dolaylı olarak YÖK tarafından da yapıldı.
Fakat aşağıdaki haber ve mesajdan öğrendiklerimiz bazı meslekdaşlarımızın bu tanımı anlamakta güçlük çektiklerini ve tıpkı derslerde yaptığımız gibi örneklerle süslenmiş bir tanımlamaya gereksinim duyduklarını gösteriyor.
Aşağıdaki haber ve mesaj eklerinden bir şey daha öğreniyoruz, bu yaşımızda:
Üniversitelerde okutulan ders kitaplarında kaynak gösterilmeyen alıntılar anonim sayılır ve intihal sayılamazmış.
Yaşam Boyu Öğrenme bu herhalde...
Ne güzel! Bu örneklere bakıp herkes artık başka kitaplardan topladığı "anonim bilgilerle" hiç bir kaynak gösterme endişesi taşımadan ders kitapları yazar bol ve puanlarını artırararak hızla yükselir. Kayhan Kantarlı, EÜ öğretim üyesi."

Prof. Kantarlı'nın e-postasının ardından Anadolu, Eskişehir Osmangazi ve Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde intihal (bilimsel hırsızlık) ile suçlanan öğretim üyeleriyle ilgili bir çok önemli bir iddia bana ulaşmıştır.

Üniversitelerimizde bilimsel hırsızlıkların üstü genelde örtülmez, hırsızlık fiilini işleyen öğretim üyesine disiplin yönetmeliği gereği üniversite ile ilişkisi kesilir. Fakat bazen "kol kırılır, yen içinde kalır" zihniyeti hakim olunca, intihalci hocalar bu ağır suçtan paçayı kurtarabilmektedir.
Üniversitelerimiz açısından bu işin maliyeti de söz konusudur. Eğer bir üniversitede intihalcı hocalar açıklanırsa, o üniversitenin bilimsel itibarının zedeleneceği kuşkusu vardır. Fakat bu korku yersizdir.

Sepetten çürük elmalar atılmaz ise, sağlam elmalar da çürür ve sepette yenecek sağlam elma kalmaz.

Bu sebeple bana iletilen bir mesajı, bilimsel etik değerlere önem veren bir öğretim üyesi olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.>>>

8 Aralık 2007

YÖK'ten 4 yılda sadece 22 intihale ceza (ZAMAN)

Yüz kızartan intihal komedisi (BUGÜN)

Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. İbrahim Özen'in, öğretim üyeleriyle hazırladığı 11 sayfalık makale intihal çıktı. Rektörün bilimsel hırsızlığını, makaleyi yayınlaması için gönderdiği tıp dergisi ortaya çıkardı.>>>

3 Aralık 2007

Prof. Dr. Ayşe Erzan - Bilim etiği üzerine (ARIyorum-İTÜ Gazetesi)

Dün, ‘olur o kadar,’ ‘bize bu kadarı yeter,’ ‘bizde imkanlar ancak buna elveriyor,’ ‘kimse farketmez zaten’ diyerek ve örtbas edilerek ‘idare edilen’ bilim ahlakı alanında, köklü bir atılım yapmak gerekiyor.

Ülkemizde bilimsel ve teknolojik üretimin, dünya genelindeki tempoyu yakalayamasa da, hızla arttığı, bilim teknoloji alanının kabuk değiştirdiği yeni bir döneme girmiş bulunuyoruz. Genç bilim insanları, bilim ve teknoloji alanında daha üretken, daha kendine güvenli, iddialı ve daha rekabetçi bir çığır açmış bulunuyorlar. Ülkemizdeki bilim etiği bilgisi ve uygulamasının bu düzeyin gerisinde kalması tüm bilim camiası için çok derin ve sancılı sorunlar yaratmakta, bu çabalara da köstek vurmaktadır. Dün, “olur o kadar,” “bize bu kadarı yeter,” “bizde imkanlar ancak buna elveriyor,” “kimse farketmez zaten” diyerek ve örtbas edilerek “idare edilen” bilim ahlakı alanında, köklü bir atılım yapmak gerekiyor.

Bilimde dürüstlük, bilimin tanımı içinde yer alır, onun kurucu unsurlarından biridir, onsuz olunamaz. Bilim ahlakı, insanların dürüst ve her zaman gerçeklere saygılı olmaları, hakkaniyetli olmaları, hakettiğinden fazlasına tamah etmemeleri diye özetlenebilecek çok temel hasletlerden oluşmakta. Ama modern dünyada, bunları söylemenin yetmediği deneylerle sabit. Herkesin öğrenciliği sırasında bilim etiği eğitimi alarak, mesleklerini icra ederken, araştırma ve yayın yaparken karşılaştıkları her somut durumda uygulanacak kuralları ayrıntıları ile bilmesi gerekiyor. Aşırmanın, sahteciliğin, tahrifatçılığın tanımının kimsenin, “ben buradaki usulu bilmiyordum” diyemeyeceği biçimde tanımlandığı bir dünyada, yine de karşımıza çıkabilecek ihlalleri, kurumsal olarak büyük bir titizlikle takibetmek ve cezalandırılmalarını sağlamak gerekiyor. Burada nasihatin yetmediği de, uluslararası deneylerle saptanmış bir gerçek. Demek ki, başta üniversiteler olmak üzere bilim kurumlarına iki önemli görev düşüyor: 1) Bilim etiği eğitimini, üniversitede verilen eğitimin ayrılmaz bir parçası kılmak ve 2) etik ihlallere göz yummamak, bunların bürokrasinin çatlakları, dolambaçları arasına sığınmasına müsaade etmemek. Türkiye Bilimler Akademisi de bilim etiği eğitimi konusunda üzerine düşeni daha enerjik bir biçimde yapmaya çalışıyor.
(http://www.tuba.gov.tr/files_tr/bilimseletik.php)

Ülkemizde, etik kuralları bilmemenin yanında, bilim etiği ihlallerinin altında yatan, başta da değindiğim önemli bir unsur daha olduğunu düşünüyorum. Yetersizliğin veri olarak kabul edildiği, “biz zaten ancak bu kadarı becerebiliriz” e teslim olunduğu bir ortamda, başkalarının fikri ürünlerine saygısızlık alabildiğine yaygın. Zira bu fikri ürünlerin nasıl bir emek karşılığı elde edildiğine dair, ancak insanların kendi pratiklerinden doğabilecek, muhayyile olabildiğince kısır. Bu yaklaşım, derslerde kopyacılığı mazur göstermek için öne sürülebildiği gibi, makaleden ders kitabına, hatta popüler kitap yazımına kadar her türlü aşırmaya kılıf olarak kullanılabiliyor. Bu nedenle, bir araştırmacı çıkıp “ben makalemde aslında yeni ve orijinal şeyler yaptım, ama giriş kısmından bazı paragrafları başka bir makaleden olduğu gibi çekmekte bir sakınca görmedim, bunlar nasılsa genel geçer laflar,” diyebiliyor, örneğin. Buna karşı, özgüvenimizi, hamaset yaparak değil de, bilim ve teknolojinin her alanında gerçek ve anlamlı ürünler çıkartarak yeniden inşa etmemiz, her türlü şarlatanlığa hayır dememiz gerekiyor. Örneğin bir İTÜ’nün, “Erke Dönengeçi” gibi bir ucubeyi kamuoyunda resmen teşhir etmesi gerekiyor. Bilim dürüstlük kadar eşitler arasında eleştiriye dayanır. Eleştiri ve özgür düşünce, bilimin ve bilim etiğinin diğer, olmazsa olmaz kurucu unsurudur.

Prof. Dr. Ayşe Erzan
Fizik Bölümü, İTÜ

Bilimsel Etik Depremi (ARIyorum - İTÜ Gazetesi)

Bilim üretme işinin özünden dolayı yapılan bilimin yayınla taçlandırılması işin bilimselliğinin gereklerinden biridir. Bilgi saklanarak değil paylaşılarak çoğalır. Bu sebeple bilim adamlarından beklenen şey ürettikleri bilgileri kamuoyu ile paylaşmalarıdır. Bu bağlamda bilimsel etik kampanyalarının, bilimsel etik tartışmalarının aslında ne kadar hayati olduğunu anlamak oldukça kolay.>>>

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.