NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

21 Ocak 2015

Dr. Umut Özkaleli - “Arkadaşız!” söylemiyle meşrulaşan yozlaşma (KıbrısTime)

“Ama arkadaşız!”, “ama birbirimizin yüzüne bakıyoruz!”, “ama ben onu  tanıyorum, iyi biridir!” “yok canım o yapmaz, bir yanlışlık vardır kesin!” “yahu, o bizdendir!” ne çok duyduğumuz cümlelerdir.
Çevrenize dikkatle bir bakın, insanları analitik süzgecinizden iyice bir geçirin. Her kim profesyonel ya da bireysel hayatında bir standart tutturmayı ilke edinmemişse, etik çerçevede hareket etmiyorsa, yetki sınırlarını aşarak pozisyonunu kötüye kullanıyorsa, kendine güvensizliği ile arkadan dedikodu yapıp, çelme takıp kaliteyi aşağıya çekerek bulunduğu yerde “en iyi” kalmaya çalışıyorsa, yaptığı hukuk veya etik dışı davranışların cezasını çekmemek, bedelini ödememek ve onunla yüzleşmemek için bu kaygan “arkadaşlık” tanımına sığınır.
Timsah gözyaşları, sahte depresyonlar, içeriksiz ve tanımlanmamış “iyi insan olma” hali kişinin yaptığı etik yanlışların üstünü örtmeye yeter hale geliyor.
Ötekimizden beklediğimiz standartlar tanıdıklarımıza geldiğinde “ama…iyi bir arkadaş o, iyi çocuk” sözüyle tamamlanıyor cümleler.
Adayarısı da muzdarip bu kaygan, içeriksiz “iyi insan ve arkadaş” düzmece söyleminden. İntihalci, ari ırkımızın dışındaysa, intihal en büyük suç, üniversiteden atılmalı. Ailesi, hayatı sorumluluğumuz değil. Onu sevenler de nasıl sevmiş, sevmeyiversinler! Yapmasaydı böyle bir şey! İntihal! Ötesi yok. Ama diploma sahtecisi parti örgütündense abilerin kanatları altında akademisyen olarak lanse edilmeye, “zavallı, işinden oldu, hayatı da mı bitsin” noktasına kolayca getirilmekte. “Bizim sahtecimiz” affedilmeli. Ailesi var. Arkadaşları var. Yazıktır. Bir de dokunamadıklarımız var, arkadaşlarımız olmasa da, bizden olmasa da “güçlü”. Onların da standartları, etik dışılıkları, intihalleri, diploma gösterememeleri çok konuşulmamalı, bilmiyormuşuz gibi yapılmalı. Ortaya çıkmasın diye talep etmek yerine, araştırmak yerine “iddialar” olduğu vurgulanmalı ki sahtecilik ve intihalcilikle ilgili sular bulandırılmalı. Bunların kolayca ortaya konulabilecek, ispatlanabilir şeyler oldukları unutturulmalı.
Rüşvette de aynı, sahtecilikte de, intihalde de. Hak yemede de aynı. Hakkı yiyen bizdense ve bizim istemediğimizin hakkını yiyorsa sorun yok. Orda arkadaşlık var, insanlık var. Suçun mağdurundan önce suçu işleyene hiçbir bedel ödemesini istemeksizin “insanlık” var bizde.
Hak yiyiciler, yedikleri hakkın karşılığını vermeden, mağdurları mağduriyetten kurtarmadan “affediliyorlar” bu düzende. İnsanlık adına. Hakkı yenen zaten görece sesi, gücü, statüsü olmayanlar olduğu için onlar adına bir “insanlık” talep etmek gerekli olmuyor. Ne de olsa onlar görünmezler. “İnsan” tanımımızın dışına düşürülmüşler.
Bu “iyilik” ve “insanlık” sadece belli bir gruba yönelik affı içerdiği için aslında insanlıkla, kardeşlikle, affetmeyle, düzeltmeyle, barışmayla alakalı değildir.
Bu yolsuzlukların, sistemsizliklerin, hak yemenin, başkasının kuyusunu kazmanın, etik, insani, profesyonel standartlardan uzak davranmanın ve bütün bunları yapma özgürlüğüne devam etmenin bir kılıfıdır sadece.
Kim size “arkadaşız!” diyorsa biraz tereddüt edin. Bu söylem yozlaşmanın, yolsuzluğun, hak yemenin sorgulanmadan devamı için kullanılıyordur genellikle.
Bu “arkadaşlık” adına çiğnenen etik, insani ve profesyonel standartların olduğu yerde, toplum yararına, genelin faydasına, dezavantajlının haklarına önem verilmesine ait yaklaşım bulmak neredeyse imkansızdır.
Üniversitede bugün intihalleriyle oturup yeni nesilleri “yetiştirenler”, akademik ve profesyonel standartlarının hesabını vermek zorunda olmadıklarını düşünenler, profesör edalarında gezip diploma gösteremeyenler, dereceleri ve unvanları ile ilgili yalan söylemeye gözünü kırpmadan başvurabilenler, “Kıbrıs üniversiteleri kumar oynayacak emeklilerin çalışacağı yerdir, siz gidin başka memleketlerde kariyer yapın” diyenler ve onları gözünü kırpmadan besleyerek ardından “temiz toplumculuk” oynayanlar, sahtecilerle, intihalcilerle kol kola gezip “ama böyle ifşa olmak bunalıma soktu onu” diye destek çıkanlar, maaşa bağlayanlar, tanıdıkları oldu mu yolsuzlukları halının altına süpürenler, toplumlarını bu hoşgörü, sevecenlik ve arkadaşlık kisvesi altında her gün uçuruma sürüklemektedirler.
Adayarısında da “arkadaşlık, ahbaplık, tanıdıklık” en büyük itici güç.
Adayarısında da uçurum giderek derinleşmekte. 

4 Ocak 2015

Dr. Tansu Küçüköncü (*) - Dünyada Akademik Sahtekarlıkla Mücadele : Güncel Örnekler - 2

Aşağıdaki örneklerde, Türkiye'de alışılagelenin aksine, akademik sahterkarlıklar örtbas edilmediği gibi, akademik sahterkarlıkları ortaya döken resmi raporların gizlenmediğine ve resmi internet sitelerinde yayınladığına, dünyaya duyurulduğuna da dikkat edin!
Önceki yazımda 125'ten fazla ÇALINTI doktora tezi iptal başvurusu yapan ve 20'den fazlasını iptal ettiren Alman akademik aktivistlerin sözcüsü kadın profesörün University of Münster'den 23, Berlin'deki Charite Institution'dan 20 ÇALINTI tıp doktorasının iptalini istediğini ve sayının giderek arttığını duyurduğundan bahsetmiştim.
University of Münster'in daveti üzerine o Alman kadın profesör 15 Kasım 2014'te orada tıp fakültesi anfisinde “University of Münster'de intihal” üzerine 2 saat süren, 120-130 kişinin katıldığı bir konuşma yaptı. Konuşma bitiminde soru sormak isteyen dinleyiciler uzun bir kuyruk oluşturdu. Bir radyo gazetecisi o Alman kadın profesörle, dekanla ve bazı öğrencilerle röportaj yaptı.
Bir süredir yazılarımda hileli tezlerin iptal edilmesi için yaptığım başvurulardan örnekler veriyorum. Rapor ettiğim bazı üniversitelerdeki hileli tez sayıları 30'a yaklaştı. Karşılaştığım tavır ile University of Münster'in o Alman kadın profesöre karşı tavrının 180 derece ters olduğunu belirtmeme gerek yok.
Üniversitelerin ve YÖK'ün etik kurullarının yayından atılmış % 100 ÇALINTI makaleler hakkında bile “etik ihlali” olmadığını iddia eden örtbas kararları olduğunu, YÖK'ün, Türkiye'nin son 10 yılda en çok SCI makale yayınlayan kişisi olarak ödül verilen birisinin yakın zamanda hapisteyken üstelik yoğun bakımda gözükürken 250 SCI makale yayınlamasını soruşturmaktan bile ısrarla kaçtığını hatırlatıp, bilime öncülük eden ülkelerden çoklu makale yayından atılma (RETRACTION) örnekleri vermeye devam edeyim:
- Aralık 2014'te Elsevier, Pakistanlı Khalid Zaman'ın (ekonomi) 3 dergideki (Economic Modelling, Renewable Energy, Renewable and Sustainable Energy Reviews) 16 makalesini yayından attı (RETRACTION).
Yayından atma nedeni: Khalid Zaman'ın sahte isimlerle ya da kendini farklı gerçek kişilermiş gibi tanıttığı e-posta adresleri ile şebeke oluşturarak “hakem ve atıf dolandırıcılığı” yapması, sahte isimlerle kendi makalelerine hakemlik yapması.
Khalid Zaman, 26 Aralık 2014'te çalıştığı üniversiteden, COMSATS Institute of Information Technology (Abbottabad, Pakistan), istifa ettirildi.
Khalid Zaman'ın 31 Aralık 2014'te Pakistan'daki bir başka üniversitede doçent olmak için yaptığı başvuru, 01 Ocak 2015'te reddedildi. Başvuruyu reddeden üniversite yöneticisi durumdan haberdar olmasını sağlayan Pakistanlı akademik aktivistlere “kendisini bir 'sahte akademisyen'i işe almaktan kurtardıkları için” çok çok teşekkür etti. Khalid Zaman, başvurusunda şöyle diyordu : “COMSATS Abbottabad'ta 11 yıl çalıştım, ve 26 Aralık 2014'te ayrıldım. Toplam etki faktörü 104,259 olan 183 makale yayınladım (ve henüz yolculuğun başı). 2015 sonuna dek 200 toplam etki faktörüne ulaşmaya karar verdim.”
- Yoshitaka Fujii (Japonya ; tıp, aneztezi) : önceki yazımda 183 makale ile en çok yayından atılan makale dünya rekortmeni (2012) olduğundan bahsetmiştim.
Bazı ilginç detaylardan da bahsetmekte fayda var.
Veri UYDURDUĞU ortaya çıkarılan en eski makalesi 1993'te.
Çalıştığı Toho University, Mart 2012'de Yoshitaka Fuji'nin 9 makalesindeki klinik çalışmaları Ushiku Aiwa General Hospital'da yapmış gözüktüğünü, fakat hastanenin etik kurulunun Yoshitaka Fuji'ye sadece 1 klinik çalışma için izin verdiğini açıkladı, ve ardından etik kurul izni olmayan 8 makalesi yayından atıldı.
Mart 2012'de Anaesthesia'deki makalesinde İngiltere'den aneztezi uzmanı John Carlisle, Yoshitaka Fuji'nin 168 makalesinde kullandığını iddia ettiği verilerin istatistiksel analizlerini yayınladı ve UYDURMA olduklarını açıkladı. Nisan 2012'de 23 bilimsel derginin editörü ortak açıklama yaptı, yayınlarında adres gösterdiği 7 Japon kuruluşunun Yoshitaka Fuji'nin makalelerini soruşturmasını istedi. Japanese Society of Anesthesiologists, Yoshitaka Fuji'nin 249 makalesinden 212'sini inceledi, ortak yazarlarıyla ve araştırmalarına katılanlarla görüştü; laboratuvar defterlerine, hasta kayıtlarına, ve çalışmalarından elde ettiği diğer verilere ulaşmaya çalıştı. Haziran 2012'de 172 makaledeki verilerin UYDURMA olduğunu, bunlardan 126'sının ise tamamen UYDURMA olduğunu, 37 makaledeki verilerin UYDURMA olup olmadığının belirlenemediğini, 3 makalenin ise geçerli olduğunu açıkladı. Makaleleri romana benzetti. Yoshitaka Fuji'nin hilelerinin farkedilmesini zorlaştırmak için yaptığını iddia ettiği çalışmaların tarih, yapıldığı kuruluş gibi detaylarına özen gösterdiği, farklı kuruluşlardan ortak yazarlar ekleyerek çalışmanın farklı hastanelerde yapılmış sanılması izlenimi yaratmaya çalıştığı, bazı ortak yazarların isimlerini izinsiz olarak eklediği ve bu kişilerin bunu farketmedikleri, 2 ortak yazarın imzasını makale gönderme formu kapak yazısında taklit ettiği, düzinelerce makaledeki ortak yazarı Hidenori Toyooka'nın ise hilelerinden haberdar olabileceği ortaya çıktı.
- Joachim Boldt (Almanya ; tıp, anestezi) : en çok yayından atılan makale sayısında dünyada 2. ; Anesthesia & Analgesia, Anaesthesia, European Journal of Anaesthesiology, ve British Journal of Anaesthesia'nın da dahil olduğu 16 bilimsel derginin editörünün, 102'sinden 89'unda çalışma için enstitülerden izin alınmadığını açıkladığı Joachim Boldt'un makaleleri yayından atıldı (2014). Bu hileli çalışmaları nedeniyle ceza soruşturması açıldı.
Veri UYDURDUĞU ortaya çıkarılan en eski makalesi 1996'da.
Kasım 2010'da çalıtığı Klinikum Ludwigshafen (Almanya), Anesthesia & Analgesia'daki 1 hileli makalesi nedeniyle işten attı.
Şubat 2011'de University of Giessen (Almanya), “öğretmeyi beceremediği” gerekçesiyle profesör etiketini iptal etti.
Ağustos 2012'de Klinikum Ludwigshafen, makalelerinin çoğundaki araştırmaların yetersiz olduğunu ve incelenen 91 makalesinden en az 10'unda verileri UYDURDUĞUNU açıkladı.
Şubat 2013'te Ryan Zarychanski ve arkadaşları, Journal of American Medical Association'da yayınlanan makalelerinde Joachim Boldt'un 7 makalesinin hileli olduğunu, bu çalışmalarında kritik durumdaki hastalarını riske soktuğunu ve zarar verdiğini açıkladı.
- Shigeaki Kato (Japonya ; tıp, endokrinoloji) : önceki yazımda 23 makalesinin yayından atıldığından bahsetmiştim.
Gelişmelerden ve bazı ilginç detaylardan da bahsetmekte fayda var.
Tokyo University'nin yayından attırdığı SCI makale sayısı 33 oldu (2014) ; yayından atılan makalelerden sadece 3'üne yapılan toplam atıf sayısı yaklaşık 700 (= 234 + 206 + 237), diğer sadece 5'ine yapılan toplam atıf sayısı 450 (= 37 + 87 + 108 + 210 + 17). Soruşturulan 10 makalesinin daha yayından atılmak üzere olduğu tahmin ediliyor.
- Eric J. Smart (ABD ; tıp, çocuk hastalıkları ve fizyoloji) : Kasım 2012'de çalıştığı University of Kentucky, 10 yılı aşkın süre boyunca verileri UYDURDUĞU 10 SCI makalesini yayından attırdı, üniversiteden istifa etti.
Office of Research Integrity (Amerikan Federal Araştırma Etiği Ofisi) de 10 UYDURMA makelesinin yanı sıra yayınlanmak için gönderdiği 1 makalesi, 7 proje desteği (grant) başvurusu ve 3 proje raporunda da verileri UYDURDUĞU için 7 yıl süreyle verdiği cezayı, her vakada olduğu gibi, gerekçesiyle birlikte sitesinde yayınladı ve Federal Register'da (Amerikan Federal Resmi Gazetesi) yayınlattı. Yayından atılan makalelerine yapılan toplam atıf sayısı yaklaşık 100'den fazla. Hileli başvurularıyla çoğu “National Institutes of Health” bağlı “National Heart, Lung, and Blood Institute” ve “the National Institute of Diabetes and Digestive and Kidney Diseases” gibi kuruluşlardan olmak üzere 8 milyon dolardan fazla federal proje desteği aldı. Labaratuvarındaki 13 araştırmacı başka projelere kaydırıldı.
- Takao Takahashi ve Makoto Suzuki (ABD – Japonya ; tıp, kanser) : doktora sonrası araştırmacı oldukları University of Texas – Southwestern Medical Center (Dallas) moleküler kanser araştırma merkezi, ortak 10 SCI makalelerini, kullandıklarını iddia ettikleri verileri “bilerek, isteyerek, pervasızca” UYDURDUKLARI için yayından attırdı (2012). Office of Research Integrity (Amerikan Federal Araştırma Etiği Ofisi) de her 2'sine 3 yıl süreyle verdiği cezaları, her vakada olduğu gibi, gerekçesiyle birlikte sitesinde yayınladı ve Federal Register'da (Amerikan Federal Resmi Gazetesi) yayınlattı (Eylül 2014).
- Cory Toth (Kanada ; tıp, nöroloji) : alanında meşhurdu, üretken görünüyordu, 3.5 milyon dolar (cad) civarında araştırma bütçesi almıştı ; Tıp Okulu Kronik Ağrı Merkezi klinik araştırma yöneticisi olarak çalıştığı University of Calgary, bir derginin şüphelenerek şikayeti üzerine, ekibiyle birlikte labaratuvarındaki verileri manipüle etmeleri, UYDURMALARI, hile yapmaları nedeniyle 9 SCI makalelerini yayından attırdı (Kanada rekoru). Ekibini suçlasa da Mart 2014'te üniversiteden istifa etti, başka bir eyalletteki bir hastanede çalışmaya başladı.
- Nasser Chegini (ABD ; tıp, kadın – doğum) : 5 makalesi yayından atıldı (2014) ; Oxford Journals'ın yayından attığı 3 makalesine yapılan toplam atıf sayısı 175 (= 139 + 20 + 16) ; çalıştığı University of Florida'dan istifa etti. Hileli çalışmaları nedeniyle Office of Research Integrity'nin (Amerikan Federal Araştırma Etiği Ofisi) en az 2012'den beri hakkında yürüttüğü soruşturma devam ediyor.
Bahsettiğim örneklerde şunlar dikkat çekici: bir kaç yüz makale sahibi olmak, akademik sahtekarları kurtarmaya yetmez; makalelerine yüzlerce atıf almış olmak, akademik sahtekarları kurtarmaya yetmez; alanında dünyaca çok meşhur olmak, akademik sahtekarları kurtarmaya yetmez; araştırma projelerine milyonlarca dolar destek almış olmak, akademik sahtekarları kurtarmaya yetmez.
Şu, ayrıca dikkat çekici: araştırmacılar, çalışmalarında – makalelerinde – tezlerinde kullandıklarını iddia ettikleri verileri göstermek, var olduklarını ve gerekli izinleri alarak elde ettiklerini ispatlamak zorundadır, özellikle de tıbbi verileri; bunu yapmadıklarında çalışmaları – makaleleri – tezleri çöpe atılır!
Her disiplindeki akademik sahtekarların UYDURMAK için özellikle tercih ettikleri, “işe yaramayacağı onlarca yıl önce gösterildiği” veya “bariz abuk olduğu”ndan düzgün çalışanların ilgilenmediği veya el sürmeyen kalmadığından araya kaynayabileceklerini sandıkları, daha rahat “atış serbest” gidebileceklerini düşündükleri konular vardır. “Mühendislik yöntemleriyle tıbbi teşhis” de bunlardan; ülkemizde “her türlü hastalığı teşhis ettiğini iddia eden” bu tür tezlerin çoğunda 1 tek tıbbi veri göremezsiniz, tıbbi verilerin varlığına dair 1 tek ize raslayamazsınız.
İptal edilmesi için rapor ettiğim hileli tezlerin yaklaşık yarısı böyle “VERİSİZ mühendislik yöntemleriyle tıbbi teşhis” tezleri. 
Tekrarlayayım : Türkiye'deki tablo : KORKUNÇ ! 
 (*) Dr Tansu KÜÇÜKÖNCÜ : 2001 başından beri “elverişli eko sisteme yerleşen bakteri kolonisi benzeri hızla çoğalan zehirli sarmaşık gibi ülkemiz üniversitelerini kuşatarak boğan, çürüten, kokutan, ve çökerten” “akademik sahtekarlık gelenekçileri”ne karşı insan hakları mücadelesi vermektedir.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.