NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın

2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

Bilim Akademisinin Sahte Belge ve İmza Üretimi Hakkındaki Açıklaması (2025) lütfen tıklayın

“Sahte Diploma Soruşturması” Hakkında Kamuoyu Bilgilendirmesi - Türkiye Barolar Birliği (2025) lütfen tıklayın

Nuran Çakmakçı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nuran Çakmakçı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Şubat 2009

Kopyala-yapıştır jenerasyonuyla nasıl başa çıkacağız (Hürriyet)

Nuran Çakmakçı

2007’de ABD’nin en saygın üniversitelerinden Duke Üniversitesi’nin iş okulunda işletme yüksek lisansı yapan öğrencilerin yüzde 10’unun bitirme tezlerini başkalarının araştırmalarından çalarak hazırladığı ortaya çıktığında, Business Week Dergisi şu soruyu sormuştu: Bu öğrenciler hırsızlık mı yapıyor, yoksa yeni çağın öğrenme biçimi bu mu?

İnternet icat olduğundan beri, o dünyada istediğiniz her bilgiyi buluyorsunuz çünkü. Kopyala ve yapıştır komutlarıyla, başkalarının yazdığını kendi sayfanıza aktarmak da son derece kolay. “Kopyala- yapıştır jenerasyonu” sözünün anlamı bu. Türkiye’de de üniversiteler bu sorunla karşı karşıya. Üstelik, bizde zaten ezberci ve kopyacı bir gelenek olduğu için durum daha da vahim. Çünkü öğrenciler, kaynak göstermeden başkalarının yazılarından alıntı yapmayı hırsızlık olarak görmüyor bile. İnternet de yaygınlaşıp her bilgiye ulaşmak kolaylaşınca, iş iyice çığırından çıkmış durumda. Boğaziçi, Sabancı, Koç, Bilkent gibi üniversitelerdeki hocalar şimdi harıl harıl bunu tartışıyor, öğrencilerin intihal (metin hırsızlığı) yapmasını önlemek için bilgisayar programları alınıyor, akademisyenlerden dedektif olmaları bekleniyor.

İNTERNET DEDEKTİFİ TURNITIN SABANCI ÜNİVERSİTESİ’NDE

Turnitin, iParadigms LLC adlı şirket tarafından geliştirilmiş, internet tabanlı bir kopyacılık tespit servisi. Lisansını alanlar, istedikleri yazıyı www.turnitin.com sitesinden kontrol edebiliyorlar. 2005’ten beri Sabancı Üniversitesi, bu hizmetten faydalanıyor. Hocalar, öğrencilerin bütün ödev ve tezlerini www.turnitin.com üzerinde kontrol ediyor; ödevler, 10 milyon web sayfası, 70 milyon öğrenci ödevi, 10 milyon gazete, dergi, akademik yayın, 1000 klasik kitapla karşılaştırılarak kontrol ediliyor, yapılan alıntılar hemen tespit ediliyor.

ONLARA F VERMEK YETERLİ DEĞİL NAMUSUYLA F ALANLARA HAKSIZLIK OLUR

Boğaziçi Üniversitesi’nde son zamanlarda öğretim üyeleri arasında önemli bir tartışma var. Öğrencilerin yaptığı intihali önlemek için öğretim üyeleri yeni yöntemler arıyor. İşte Boğaziçi Üniversitesi hocaları, mail grubunda kendi aralarında şöyle dert yanıyorlar:
? Bazı öğrenciler ödevlerini başka öğrencilere para karşılığı yazdırıyor. Bu işin piyasası var. Üniversitelerarası bir piyasa bu. Özel üniversitedeki öğrenciler, iyi devlet üniversitelerindeki öğrencilere ısmarlıyor. İç karartıcı bir durum...
? Öğrenci ödevlerinde ciddi intihal sorunları yaşıyoruz. İntihalin ne olduğunu anlatıyoruz, tespit ettiğimizde nasıl bir politika izlediğimizi de anlatıyoruz (o dersten F, yani en düşük notu alması, hiçbir hocadan referans mektubu alamaması, bölümün hiçbir programına başvuramaması vesaire) ama bu bile işe yaramıyor. Öğrenciler bunun vahametini, cut-paste’in (kes-yapıştır) bir suç olduğunu idrak edemiyorlar en yumuşak tabirle.
? Her ödevi okurken google ve google scholar’a cümleler girmekten helak oluyorum. Tam nereden neyin alındığını tespit etmek vs. korkunç zaman alan bir iş. Ve tabii üniversite genelinde çok sıkı bir politikanın uygulanması lazım ki etkili olsun. Yoksa “Hocam, X derste de yaptım, biz bölümümüzde bunu hep öyle yapıyoruz, ama sorun olarak görülmüyor” gibi şaşırtıcı cevaplar alabiliyor insan...
? İntihal yapana ya da kopya çekene sadece F vermek yeterli değil. Namusuyla F alan öğrencilere karşı haksızlık olur...

Bütün dünyada aynı sıkıntı var

Gittikçe artan şiddette intihalle karşı karşıya kalıyoruz. Bu aslında sadece Türkiye’ye özgü değil, tüm dünyada aynı sıkıntı var. Öğrencilerin çalıntılarını birkaç kategoride incelemek mümkün. Kimi referans vermeyi bilmiyor, kimi bir yazıdan olduğu gibi alıyor. Kimi para karşılığı ödevini başkalarına yaptırıyor. Hatta bazen ödevi Türkçe yapıp İngilizce’ye çevirten bile oluyor...

İntihal yapan çocuğa acımam, çünkü akademik hayatın en büyük suçudur bu

Hasan Bülent Kahraman (Sabancı Üniversitesi)

İntihal bir ters, eksik, yanlış kültür meselesidir. Yaratıcılığa dayanmayan, özgünlüğün ne olduğunu bilmeyen, icat çıkartmayan bir kültürdür. Çocuğun ilkokuldan itibaren içinde büyüdüğü bir kültür var. Türkiye’deki eğitim sistemi ezbercidir. Talim Terbiye Kurulu bir müfredat hazırlar. O müfredat beyin yıkamadır. Herkesin aynı şeyi öğrenmesi, homojen, bir örnek insanlar oluşması, toplumun böyle kontrol edilmesi düşünülür. Öğretmen de zaten, “Kitabınızın şu sayfasından, şu sayfasına kadar ezberleyin, sınavda soracağım” der. Hafızlığı yapan başarılı olur, olmayan başarısız. Mesela öğretmen çocuklara “Gidin şu padişahın hayatını yazın” der. Çocuk da bir ansiklopedide o bilgiyi bulup aynen aktarır, öğretmen de birebir ansiklopediyle aynı olan o yazıya not verir. Oysa bu, intihaldir. Çocuklar, üniversiteye de bu kültürden geliyor. Şimdi ansiklopedilerden değil, internetten alıntı yapıyorlar, ama aynı şey.
Bu konuda acımam yoktur. İntihal yapan çocuğa disiplin cezası tatbik ettiririm. En trajik olan da tezlerde karşılaştığımız intihaller. Özgüveni gelişmeyen, “yazarsam alay ederler” kompleksi olanlar bu yola başvurur. Bir de herkesin kendisini alkışlamasını zaruri olduğunu düşünenler. Bunlar zaten aşırı derecede stres altındadır, bir an önce şunu yapayım bitsin, der, internetten pasajları kendi tezine indirir. Tabii, literatüre hakim olan hoca da bunu görür görmez anlar.

Bir hoca için en korkunç an: Güvendiğiniz öğrencinin çaldığını tespit etmek

Prof. Dr. Esra Mungan (Boğaziçi Üniversitesi)

Bir öğrencinin ödevini, normal zamanının en az iki misli sürede okuyoruz. Çünkü sürekli bir intihal alarmı içindeyiz. Şüphelendiğimiz kısımları kontrol ediyoruz ve ne yazık ki çoğu zaman sezgilerimiz doğru çıkıyor. Bu da bir hoca için en korkunç an. Kimi zaman sevdiğimiz, güvendiğimiz bir öğrencinin intihalini tespit ediyoruz. Güven bir anda çöküyor. Bazen biz, öğrencilerden daha fazla sarsılıyoruz. Bu da eğitim sisteminde dürüstlük, ahlak, etik, onur gibi değerlerin katiyen verilmediğini düşünmeme yol açıyor. Tuhaf bir şekilde anlatamıyoruz intihalin ne kadar vahim bir suç olduğunu. Burada ilk ve ortaöğretimin de rolü büyük. Bu okullarda intihale başvuranların ödevlerinin, çalmayanlara göre daha şık ve düzgün göründüğünden daha yüksek not aldığını biliyoruz. Ne yazık ki evrensel ahlakın, yani kimsenin hakkını yememe, dürüst olma gibi aslında çok temel değerlerin eğitim sistemimizde hiçbir şekilde verilmediğini düşünüyorum. Bilim dunyasındaki intihal yapma eğilimi (ki buna ne yazık ki hocalar da dahil, doçentlik ve profesörlük jürileri tercüme ve intihal dolu “özgün eser”lerle karşılaşabiliyor) de bunun tezahürlerinden sadece biri.

Uzaklaştırma cezası veriyoruz

Prof.Dr. Abdullah Atalar (Bilkent Üniversitesi)

1997’de üniversitemizin senatosu bazı kararlar aldı. Başkasına ait düşünce, görüş, buluşu kaynak göstermeden kendininmiş gibi sunarak ödevinde, projesinde, raporunda ve benzeri çalışmalarında kullanan bir haftadan bir aya kadar üniversiteden uzaklaştırılıyor. Sınavda kopya çekmek de bir veya iki yarıyıl üniversiteden uzaklaştırmakla sonuçlanıyor.

17 Eylül 2007

Nuran Çakmakçı - Bilimde kes-yapıştır dönemi (Hürriyet)

Geçen hafta fizik ve matematik alanında akademik dünyada patlak veren intihal skandalları, Türkiye’de aşırmacılığın hangi boyutlara vardığını gösterdi.

Bundan sonra önemli olan, aşırmanın aşıranın yanına kar kalmaması. Hiçbir yaptırım uygulanmaz, hiçbir tepki gösterilmezse, intihal teşvik ediliyor demektir. Haftabaşında yükseköğretim camiasında çok konuşulan bir haber vardı: İntihal. Önce Türk fizikçilerin intihali Nature dergisinde yer aldı.

Ardından matematik dünyası çalkalandı. 30 bini aşkın abonesi bulunan, dünyaca tanınmış uluslararası matematik dergisi Applied Mathematics and Computation’ın ağustos sayısında editör, Türk matematikçilerin intihal içeren makalelerini yayınladığı için okurlarından özür diledi. İntihalci profesör ve doktora öğrencisi ile makalesi kopyalanan akademisyenler Konya Selçuk Üniversitesi’ndendi. Editör, makalelerin içerik ve kurgu açısından neredeyse birebir kopyalandığını, dil hatalarının bile aynen alındığını, buna karşın sadece bir yerde kaynak gösterdiğini belirtti.

DERGİYE MAKALESİNİ GÖNDERMESEYDİ İNTİHAL YAPTIĞI AÇIĞA ÇIKMAZDI

Bütün bir hafta boyunca intihal yapan ve yapılanlarla konuştum. Matematikçilerin intihalinde adı geçen Yard. Doç Kerem Yamaç, "Makalem uluslararası dergide yayınlanmasaydı kimse görmezdi. Bu kadar fırtına çıkmazdı" diyordu. Aslında Yamaç’ın dediği doğru. 1960’larda yaşasaydık, bütün bunlar konuşulmazdı. Çünkü, bir yabancı eseri alıp, Türkçe’ye çevirseydi ya da makalenin İngilizce’sini aynen kopyalasaydı inanın kimsenin haberi olmazdı. Ama şimdi 2007’de yaşıyoruz ve dünya çok küçük. Hiçbir şey saklanmıyor. Minare artık kılıfına uydurulamıyor. Herkes, artık herşeye ulaşıyor. Gizli saklı yok. ABD’de olan biteni biz, bizde olan biteni onlar duyuyor. Dünya küçüldükçe çalıntılar artıyor, ama çalıntıların bu küçüklük nedeniyle ortaya çıkması kolaylaşıyor.

Geçtiğimiz aylarda Duke Üniversitesi’nde MBA (işletme yüksek lisansı) yapan öğrencilerin yüzde 10’nın çalıntı tez yaptığı ortaya çıktı. Bu Business Week dergisinde "Kopya çekmek mi, post modern öğrenme biçimi mi" diye tartışıldı.

Bütün tartışmalar sırasında internetin bunda büyük rolü olduğu bilim dünyasında konuşuluyor. Öğrenciler de, öğretim üyeleri de interneti araştırma alanı olarak görüp, biraz daha ileri gidenler araştırmalarında "kopyala, kes, yapıştır" yöntemini uyguluyor. Görülüyor ki, bilim dünyasında internet büyük bir bilgi hazinesi ama, kaos halinde. Çünkü, kaynakların belli olmadığı, telif hakkının bulunmadığı bu alanda herkes herşeyi kaynak göstermeden kendi eseri, fikriymiş gibi kullanabiliyor.

Aşırmacılık konusunda niye dünya çapında ün yaptığımızı araştırırken biraz gerilere gitmek gerekiyor. Daha okul sıralarında kopya çekenin görmezlikten gelindiği, gençlerin bilinen popüler şarkıları internetten bedava iPotlarına indirdiği, hele en beğenilen şarkıların başkalarından aşırıldığı göz önünde tutulmalı. Bu alışkanlık, bilim dünyasına kadar gidiyor.

Prof.Dr. Hasan Yazıcı’nın aşırmacılıkla mücadele ederken yaşadıklarını anlatmaya kalksak sayfalar dolar. Bu konuda yargı önünde kaybetse de Yazıcı haklarını uluslararası yargı organlarında arayacak.

YÖK, DİSİPLİN KURULUNU TOPLUYOR

Türkiye’de aşırma, aşıranın yanına kar kalıyor. Ama YÖK, TÜBA ve TÜBİTAK gibi kurumlar da artık buna sessiz kalmıyor. İlk olarak YÖK’ten hiç de ummadığım bir tepki geldi. Türk fizikçiler ve matematikçilerin uluslararası bilim dergilerince ortaya çıkarılan intihallerine YÖK el koydu. YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Aybar Ertepınar, her iki vakanın da 21 Eylül’deki YÖK Genel Kurulu’nda görüşüleceğini söyledi. Prof. Dr. Ertepınar "İntihal yapan kişiler çağdaş ülkelerde üniversitelerin kapısından bile geçemez" diyerek olaya tepki gösterdi. Prof. Dr. Ertepınar, bu tür intihal olaylarının sağlık, sosyal ve fen alanında 4’er kişiden oluşan üst etik kurul tarafından incelendiğini, kurulun raporundan sonra soruşturma açılıp açılmayacağına karar verileceğini açıkladı.

YÖK Genel Kurulu’nun Disiplin Kurulu gibi çalıştığını söyleyen Prof.Dr. Ertepınar, şunları söyledi: "21 Eylül’de YÖK Genel Kurulu’nda fizikçiler ve yeni bilgilerin ışığında matematikçilerle ilgili intihal iddiaları görüşülecek. Suçlama ve savunmalar incelenecek. Soruşturma kararı alınırsa etik kurul oluşturulacak. Suçlu bulunurlarsa yaptırım uygulanacak. Öğretim üyeliğinden çıkarılabilirler, eğer yayınları akademik derece almada kullanıldıysa bu unvan iptal edilebilir. Selçuk Üniversitesi’ndeki olayda, YÖK bilirkişileri intihali tespit etmişti. Derginin yayını nedeniyle konuyu ele alıp, bir kez daha disiplin soruşturması açılacak."

9 EYLÜL ÜNİVERSİTESİ’NDEKİ 26 İNTİHALİ ORTAYA ÇIKARAN PROF DR. İZGE GÜNAL

Olayların üzerine gidilmezse teşvik anlamı çıkar.

İntihalin ciddiye alınmaması teşvik anlamına gelir. Doğramacı, Alemdaroğlu, Dinçer olaylarının yeterince üzerine gidilmemesi teşvik olarak algılandı. Bu skandaldan sonra artık Türkiye’de fizik alanında uzun süre akademik yolsuzluk olmayacaktır. Aslında olay, akademik terfide nitelikten çok niceliğe önem verilmesinden kaynaklanıyor. Batı’da intihal yapana ceza vermeye gerek kalmıyor, çünkü yakalanan istifa ediyor. Sadece Çin Halk Cumhuriyeti’nde ağır cezalar uygulanıyor. Türk akademisyenlerin bilimsel yayınlarında büyük artış yaşanıyor. Bu olay arınma ve nicelik yerine niteliğe önem verme anlayışına geçiş konusunda fırsat olmalı.

PROF. DR. BAKİ AKKUŞ (Türk Fizik Derneği Başkanı)

Dünya bir yıldır Türklerin intihallerini tartışıyor.

Türk akademisyenlerin intihalleri geçen yıldan bu yana uluslararası bilim çevrelerinde konuşuluyor. Geçen yıl Uluslararası Teorik Fizik Merkezi’nin İtalya’daki bir yetkilisi meslektaşlarına gönderdiği elektronik postada, Türk fizikçilerin intihalde sınırı aştıklarını belirtiyordu. İlgilileri dikkatli olmaya çağırıyordu. Bu tür intihal, aşırma olayları Türk bilimine büyük zarar veriyor, camiamızı uluslararası platformda küçük düşürüyor. Oysa hırsına mağlup gençlerin yaptığı münferit olaylar. Nature’da adı geçen 14 fizikçinin derneğimiz üyesi olup olmadığını araştırıyoruz. Eğer üyemizseler Onur Kurulu’nda gündeme getireceğiz. Dernekten atıp, ileride de üye olmalarını engelleyeceğiz. Önerimiz, Türkiye’de en kısa zamanda Etik Konsey kurulması, bu tür vakaların yurt dışına yansımadan engellenmesi.

TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (TÜBA)

Bu olaylar, Türkiye’de bilim ahlakının durumu konusunda bireysel ve kurumsal eksikleri sorgulama ve ilgili düzenlemeleri ivedilikle yapma zorunluluğunu gözler önüne seriyor. Üniversiteler ve tüm bilim kuruluşları çaba harcamalı. Yeni düzenlemeler, bilim etiği eğitimini, bilim eğitiminin zorunlu bir parçası haline getirmeyi, bilim ahlakının, kişisel ahlakın bir parçası olarak içselleştirilmesini sağlamak üzere, tüm öğrencilerin ve bilim insanlarının titizlikle uymaya and içecekleri kuralları açık seçik ve yazılı olarak belirlemeyi, disiplin yönetmeliklerini çalma, sahtecilik ve çarpıtmaya çok sert yaptırımlar getirecek şekilde yeniden düzenlemeyi içermek zorunda. Öğrencilerimizin bilim etiğine uymalarından biz öğretim üyelerinin de sorumlu olduğunu unutmamak gerekir.


12 Eylül 2007

İntihal tartışması üniversiteleri böldü (Hürriyet)

Türk fizikçilerin intihallerini dünyaya duyuran arXiv’in kurucusu Prof. Dr. Paul Ginsparg, suçlanan 14 ismi açıkladı. Listedeki isimler arasında 18 Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İhsan Yılmaz da yer alıyor. Prof. Dr. Ginsparg, "Olay benim değil, ODTÜ’lü hocaların sayesinde anlaşıldı. Bu işin kahramanı onlar" dedi. Suçlanan fizikçiler ise ODTÜ’lülerin komplosuyla karşı karşıya olduklarını iddia etti.

ULUSLARARASI elektronik makale arşivi, arXiv’in ODTÜ’lü hocaların uyarısı üzerine başlattığı bir araştırmada, toplam 67 makalede intihal olduğu ortaya çıktı ve bu makaleler arşiv sisteminden kaldırıldı. ODTÜ, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Diyarbakır Dicle Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi Fizik Bölümlerinden intihal içeren makaleleri yollayan akademisyen ve doktora öğrencilerinin isimlerini arXiv’in kurucusu, Cornell Üniversitesi Fizik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Paul Ginsparg Hürriyet’e açıkladı.

ArXiv’den kaldırılan makalelerin ilki 2001 yılı sonlarına doğru siteye konmuş. Sonuncusu ise 2007 ortasında. Makalelerin 59’u 2005-6 yıllarında yazılmış. ArXiv’in kurucusu Prof. Paul Ginsparg, intihal olayında adı geçen 14 kişiden bazılarının diğerlerinin kurbanı olabileceğini belirtti: "Makalelerin çoğu birden fazla kişi tarafından yazılmış. Yazarlardan sadece biri intihal yapmış, diğerlerinin başını yakmış olabilir. Yine de diğer yazarların intihal olup olmadığını araştırması gerekiyordu. Buna dikkat etmek, öğrencilere öğretmek akademik kültürün parçasıdır."

O YAZI HİÇ HOŞUMA GİTMEDİ

Prof. Dr. Ginsparg, Nature dergisinde konuyu "Türk fizikçiler intihal suçlaması ile karşı karşıya" başlıklı haberle duyuran Geoff Brunfiel’i de eleştirdi. Prof. Ginsparg, haberin bütün Türk fizikçilerin intihal yaptığı izlenimini yarattığını söyledi ve şöyle devam etti: "Halbuki amacımız herkesi töhmet altında bırakmak değil, sadece küçük bir grubun intihal yaptığını ortaya koymaktı. Zaten olay benim çabamla değil, ODTÜ’lü profesörlerin sayesinde ortaya çıktı. Nature’daki haberde bu işin kahramanı olarak beni gösteriyorlar, ama esas kahraman ODTÜ’lü hocalardır. İntihali onların sayesinde aydınlattık."
>>>

Nuran Çakmakçı-Türk fizikçilere intihal suçlaması (Hürriyet)

Ünlü İngiliz bilim dergisi Nature, son sayısında "Türk fizikçileri intihal suçlaması ile karşı karşıya" başlıklı geniş bir yazı yayınladı. Derginin 2007 eylül sayısında yer alan habere göre, Türkiye’deki üniversitelerde okuyan bazı öğrenciler ile 15 öğretim üyesi tarafından kaleme alınan 67 makalenin "çalıntı" olduğu iddia edildi.

NATURE’deki yazıya göre skandal, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Karasu’nun şüphelenerek yaptığı araştırma sonucu ortaya çıktı. Geçen kasım ayında ODTÜ’de doktora yapan Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu isimli iki öğrenci sözlü sınava girdiler ve hocalarının söylediğine göre en basit soruları bile cevaplayamadılar. Oysa her ikisi de çok sayıda bilimsel makale yayınlamışlardı. Durumdan şüphelenen Prof. Dr. Ayşe Karasu, Google’da bir inceleme yaptı ve iki öğrencinin makalelerinin intihal olduğunu fark etti. ODTÜ, durumu "arXiv" adında dünyanın her yerinden fizikçilerin çalışmalarını gönderdiği, baskı öncesi makalelerin toplandığı tanınmış internet platformuna bildirdi. "arXiv"nin kurucusu Cornell Üniversitesi’nden fizikçi Paul Ginsparg, konuyu araştırınca Türkiye’den gelen 67 makalenin çalıntı olduğunu tespit etti. ODTÜ’deki iki öğrenci dışında, diğer makalelerin Diyarbakır’daki Dicle, İçel’deki Mersin ve Çanakkale’deki Onsekiz Mart üniversitelerinin öğrenci ve öğretim üyeleri tarafından yollandığı belirlendi.

PARA DA KAZANMIŞLAR

ODTÜ, iki doktora öğrencisini iki dönem süreyle üniversiteden uzaklaştırdığını açıkladı. Suçlanan doktora öğrencilerinden Mustafa Saltı ise suçlamaların gülünç olduğunu, şu ana kadar makalelerinin birçok yayında çıktığını, kimsenin onları çalmakla suçlamadığını ve arXiv’yi mahkemeye vereceklerini söyledi.

Prof. Karasu’nun tespiti üzerine, makaleleri inceleyen 4 kişilik ekipte yer alan ODTÜ öğretim üyelerinden Doç. Dr. Özgür Sarıoğlu, "ntvmsnbc" kanalına yaptığı açıklamada, intihalin aynı zamanda bir ekonomik kazanç olduğuna dikkat çekti. Doç Sarıoğlu, "Bu bir hırsızlık ve hortumculuktur. Bu insanların cebine 37 milyar para girdi. Çünkü makale başına TÜBİTAK ve ODTÜ’den para alıyorlar" diye konuştu.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.