* Doğuş Üniversitesi, Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü
Prof. Dr. Levent Sevgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Prof. Dr. Levent Sevgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
15 Haziran 2012
Prof. Dr. Levent Sevgi * - Üniversitelerde kopya olayları ve disiplin yönetmeliği - III (Cumhuriyet BT)
Hukuk hukukçulara bırakılamayacak kadar önemli… Bu yazı tüm hukuk fakültelerine, barolara ve diline/mantığına güvenen bütün akademisyenlere açık çağrıdır. Bunca hukuksuzluğun yaşandığı, tutukluluk sürelerinden, usul/esas konularına, özel yetkili mahkemelerden Anayasa Mahkemesi kararlarına kadar her şeyin tartışmalı olduğu bu ülkede bu mu kaldı tartışılacak demeyin! İnsan yaşamını etkileyen her hukuk tartışması yaşamsal öneme sahiptir. Basit bir disiplin olayında adaleti sağlayamayan toplum hukuk devletini inşa edemez!
Üniversitelerde kopya olayları ve uygulanan disiplin cezalarında kaos artarak sürüyor. Bunda Danıştay 8. Daire’nin “5.3.1998, E. 1996/1016, K. 1998/810, DD, sayı. 97, s. 537” No’lu kararının rolü olduğu kadar üniversitelerin ve idare mahkemelerindeki uygulamaların rolleri de büyük. YÖK’ün Öğrenci Disiplin Yönetmeliği fakülte yönetim kurullarına disiplin kurulu görevi veriyor. Mühendislik, eczacılık, ekonomi, işletme, tıp; hangi fakültede olursa olsun akademisyenler disiplin olaylarını incelemek/soruşturmak, hem savcı hem yargıç olmak ve gençlerin yaşamlarını etkileyebilecek cezalar vermek zorunda. Tek kaynak, açık ve net yazılmış bir yönetmelik; tek güvence ise dil bilgisi ve mantık.
Üniversitelerde verilen hükümlerdeki çelişkiler vahim, açılan davalarda idare mahkemelerinin kararları daha da vahim olabiliyor. Üstelik bunlar aynı üniversitede, hatta aynı idare mahkemesinde yaşanabiliyor. Konu, 26 Kasım 2010 (CBT 1236) ve 11 Şubat 2011 (CBT 1247) tarihlerinde burada ele alınmıştı Bu yazılarda YÖK’e ve Danıştay’a açık çağrı yapılmıştı. Çünkü Danıştay 8. Daire’nin “5.3.1998, E. 1996/1016, K. 1998/810, DD, sayı. 97, s. 537” No’lu kararı mevcut yönetmelikle açıkça çelişmektedir.
YÖK ÖĞRENCİ DİSİPLİN YÖNETMELİĞİ
YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği madde 9(m) “kopya yapan veya yaptıran veya bunlara kalkışan” öğrencilere verilecek cezayı “yüksek öğretim kurumundan bir yarıyıldan iki yarıyıla kadar okuldan uzaklaştırma” olarak belirtmiştir. Madde 8 bir alt derece ceza hükmünü (“1 haftadan 1 aya kadar cezaları”) madde 10 ise bir üst derece ceza hükmünü (“okuldan çıkarmayı”) düzenlemekte.
Yönetmeliğin 30. maddesi ise ceza verirken göz önüne alınacak hususları belirtir: Madde 30(a): Disiplin cezalarını vermeye yetkili disiplin kurulları; bu cezalardan birini tayin ve takdir ederken, disiplin suçunu oluşturan fiil ve hareketlerin ağırlığını, sanık öğrencinin daha önce bir disiplin cezası alıp almadığını, davranış, tavır ve hareketlerini, işlediği fiil ve yaptığı hareket dolayısıyla nedamet duyup duymadığını dikkate alırlar. Madde 30(b): Başka yükseköğretim kurumu öğrencileri ile birlikte, kendi yükseköğretim kurumunda disiplin suçu işlenmesi halinde (LS:bunu bir ağırlatıcı neden sayarak) bir üst derece disiplin cezası verilir.
Görüldüğü gibi, 30(a) ceza verirken sayılan hususların göz önüne alınması gerektiği belirtilirken, 30(b) ile bir üst dereceden ceza verileceği açıkça belirtilmiştir. Bunun anlamı açıktır: Madde 30(a) cezanın alt ve üst sınırlarıyla ilgilidir, Madde 30(b) ise bir üst ceza ile ilgilidir.
DANIŞTAY 8. DAİRE KARARI
Kargaşaya yol açan Danıştay 8. Daire’nin yukarıda belirtilen kararında “Madde 30(a) öğrencinin olumlu halinin ve geçmişte hiç ceza almamış olmasının, ceza tayininde dikkate alınarak eylemin karşılığı olan cezanın bir alt cezası olan ceza ile cezalandırılmasını öngörmektedir. Disiplin cezası verilirken öğrencinin daha önce hiç ceza almamış olması hali de dikkate alındığı halde bir alt ceza uygulamasına gidilmeyerek cezanın alt sınırı verilmiştir. Oysa disiplin hukukunda bir alt ceza uygulamasının anlamı, eylemin karşılığı olan cezanın alt sınırı değil bir alt ceza türüdür” denmekte.
Danıştay, kararında disiplin hukukuna ve bir alt ceza uygulamasına vurgu yapmaktadır. Oysa madde 30(a)’da hiçbir yerde bir alt ceza uygulanması ifadesi geçmemekte; sadece dikkate alırlar denmektedir. Madde 30(a) dikkate alınacak hususları, madde 30(b) ise açıkça bir üst derece ceza verilecek durumları belirlemiştir. Madde 30(a) bir alt ceza uygulanacak hususlarla ilgili değildir. Eğer olsaydı, nasıl madde 30(b) bir üst dereceden söz ediyorsa Madde 30(a)’da da “dikkate alırlar” yerine “bir alt dereceden ceza verilir” ifadesi yer alırdı.
Yineleyelim; YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’nde kopya cezasının alt sınırı 1, üst sınırı 2 yarıyıl okuldan uzaklaştırmadır. Bu yönetmelik var olduğu sürece kopya cezası olarak, her ne olursa olsun, bir alt derece, yani, 1 haftadan 1 aya kadar okuldan uzaklaştırma cezasının verilmesi söz konusu olamaz. Olursa kopya çekmenin cezası “1 yarıyıl veya 2 yarıyıl okuldan uzaklaştırmadır” hükmünün hiçbir anlamı kalmaz. Üstelik bir alt ceza söz konusu olduğunda “neden 1 hafta değil de 1 ay?” sorusu sorulur ki sonuçta bu “kopya çeken öğrenciye 1 hafta ceza verilir” uygulamasına dönüşür. Nitekim kopya nedeniyle bazı öğrenciler 1 yarıyıl ceza alırken bazı öğrencilere verilen cezalar 1 haftaya kadar düşebilmektedir. Bu adaletsizlik bir an önce giderilmelidir.
BİR İNTİHAL VAKASI VE VAHİM KARARLAR
Son örnek, yine Doğuş Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Disiplin Kurulu’ndan. Ortak bitirme tezi hazırlayan üç öğrenci bir başka üniversitede genç bir akademisyenin doktora tezini bire bir (satırı satırına) aynen kopyalayarak kendi eserleri gibi teslim etmişler; bunun saptanması üzerine başlatılan disiplin soruşturması sonucu eylemleri kopya çekmenin en ağır şekli olduğundan birer yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezası almışlardır.
Disiplin kurulu bu kararı verirken şu hususa ayrıca vurgu yapmıştır:
“İlgili cezayı oluşturan suç fiili “intihal”, bir kişinin eserinde, başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanmasıdır. İntihal bir tür sahtekârlık ve hırsızlıktır. Açıktır ki, intihal sınav esnasında kopya yapmaktan çok daha ağır bir akademik suçtur; emek ve eser hırsızlığıdır. Bugünkü uygulamalarda intihal suçunun bedeli akademik kariyerin/unvanın silinmesine, yapanın işine son verilmesine kadar giden ağırlıktadır. İşlenen suç fiilinin ağırlığı göz önüne alındığında, öğrencilerin geçmiş disiplin suçu olmaması ve pişmanlığı dikkate alınarak, fiilin cezasını oluşturabileceğine kanaat edilen en hafif cezanın takdir edildiği aşikârdır.”
Öğrencilerin ayrı ayrı açtıkları davalarda idare mahkemesince önce yürütme durdurulmuş, ardından bozma/iptal yönünde hüküm verilmiştir. Şöyle ki;
Tezi hazırlayan öğrencilerden birinin 31 Ocak 2012 tarihli kararında (İstanbul 7. İdare Mahkemesi, Esas No: 2011/1593, Karar No: 2012/148) mahkeme, suç fiilini sabit görmüş, ancak intihalin kopya sayılamayacağına, eylemin Disiplin yönetmeliğinin 7(a) bendinde belirtilen “öğrencilik sıfatının gerektirdiği itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak” fiili ile uyumlu olduğuna ve bunun karşılığı olan kınama cezası verilmesi gerektiğine, bu nedenle verilen 1 yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezasının iptaline karar vermiştir.
Aynı tezi hazırlayan diğer öğrencinin aynı gün (31 Ocak 2012) tarihinde verilen kararında ((İstanbul 7. İdare Mahkemesi, Esas No: 2011/1627, Karar No: 2012/130) mahkeme, yine suç fiili sabit görmüş ve intihalin kopya olduğunu belirtmiştir. Ancak verilen 1 yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezası uygun bulunmamış, “bir alt ceza olan 1 haftadan 1 aya kadar okuldan uzaklaştırma cezasının verilmesi gerekip gerekmediği tartışılmadığından” mahkeme disiplin kurulu kararını hukuka uygun bulmamıştır.
Burada vahim olan 3 üyeli aynı mahkemenin, başkan ve bir üyesi aynı olmasına karşın, üstelik aynı gün verdiği aynı intihal olayının iki faili hakkında birinde bu eylem kopyadır, diğerinde hayır kopya değildir diyebilmesidir. Bunun hiçbir dilde mantıklı bir açıklaması olamaz.
* Doğuş Üniversitesi, Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü
* Doğuş Üniversitesi, Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü
11 Şubat 2011
YÖK’e ve DANIŞTAY’a Açık Çağrı Üniversitelerde Kopya Olayları ve Disiplin Yönetmeliği - II: (Cumhuriyet BT)
Prof. Dr. Levent Sevgi,
Doğuş Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü
Üniversitelerde kopya olaylarında uygulanan disiplin cezaları kaosa yol açmış durumda. Bunda Danıştay 8. Daire’nin “5.3.1998, E. 1996/1016, K. 1998/810, DD, sayı. 97, s. 537” No’lu kararının rolü büyük. YÖK Öğrenci Di-siplin Yönetmeliği fakülte yönetim kurullarına disiplin kurulu görevi vermiş. Siz akademisyensiniz; mühendis, eczacı, ekonomist, doktor, fark etmez; disiplin olaylarını incelemek ya / ya da soruşturmakla görevli, hatta yükümlüsünüz. Sizden savcı da olmanız isteniyor, hâkim de. İnsanların yaşamlarını etkileyebilecek cezalar vermek durumundasınız. Tek güvenceniz dil bilginiz ve mantığınız. Tek kaynağınız da ilgili yönetmelik. Yönetmelik açık yazılmışsa, siz de okuduğunuzu anlama yeterliliğine sahipseniz bu görevi hakkıyla yapabilirsiniz.
Konu, 26 Kasım 2010 tarihli nüshada (CBT 1236) ele alınmıştı. Bırakın farklı üniversiteleri, aynı üniversitenin iki farklı fakültesinde farklı cezalar verilebildiği gibi, aynı ilin iki farklı idare mahkemesinden de birbiriyle zıt kararlar çıkmaya devam ediyor. Son örnek, Doğuş Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Disiplin Kurulu olarak kopya çektiği sabit görülen iki öğrenci hakkında verdiğimiz bir yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezasından birinin idare mahkemelerince onaylanması, diğerinin ise iptal edilerek cezanın bir aya indirilmesidir. Verdiğimiz bir kararı İstanbul 10. İdare Mahkemesi 21 Aralık 2010 tarih, 2010/1550 Esas ve 2010/1934 Karar numaralarıyla iptal ederken, diğeri İstanbul 7. İdare Mahkemesi’nce aynı günlerde (22 Aralık 2010 tarih, 2010/244 Esas ve 2010/1719 Karar numaralarıyla) onaylanmıştır.
YÖK ve / veya DANIŞTAY, konuyu ele almadan çözüme ulaşmak zor görünüyor. Bu yazı bu iki kuruma açık çağrıdır.
YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği
CBT 1236’da YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’nin ilgili maddelerini tartışmıştık. Özetleyerek yineleyelim; Madde 9(m) “kopya yapan veya yaptıran veya bunlara kalkışan” öğrencilere verilecek cezayı “yükseköğretim kurumundan bir yarıyıldan iki yarıyıla kadar okuldan uzaklaştırma” olarak belirtilmiştir. Madde 8 bir alt derece ceza hükmünü (“1 haftadan 1 aya kadar cezaları”) Madde 10 ise bir üst derece ceza hükmünü (“okuldan çıkarmayı”) düzenlemekte.
Yönetmeliğinin 30. Maddesi ise ceza verirken göz önüne alınacak hususları belirtir: Madde 30(a): Disiplin cezalarını vermeye yetkili disiplin kurulları; bu cezalardan birini tayin ve takdir ederken, disiplin suçunu oluşturan fiil ve hareketlerin ağırlığını, sanık öğrencinin daha önce bir disiplin cezası alıp almadığını, davranış, tavır ve hareketlerini, işlediği fiil ve yaptığı hareket dolayısıyla nedamet duyup duymadığını dikkate alırlar. Madde 30(b): Başka yükseköğretim kurumu öğrencileri ile birlikte, kendi yükseköğretim kurumunda disiplin suçu işlenmesi halinde (bunu bir ağırlatıcı neden sayarak) bir üst derece disiplin cezası verilir. Madde 30(c): Toplu olarak işlenen disiplin suçlarında, suçluların münferiden tespit edilemediği hallerde, topluluğu oluşturan öğrencilerin her birine yetkili amir veya kurullarca uygun görülecek cezalar verilir. Görüldüğü gibi, 30(a) ceza verirken sayılan hususların göz önüne alınması gerektiğini belirtirken, 30(b) bir üst dereceden ceza verileceğini açıkça belirtmiştir. Bunun anlamı açıktır: Madde 30(a) cezanın alt ve üst sınırlarıyla ilgilidir, Madde 30(b) ise bir üst ceza ile ilgilidir.
Danıştay 8. Daire Kararı
Kargaşaya yol açan Danıştay 8. Daire’nin yukarıda belirtilen kararında “Madde 30(a) öğrencinin olumlu halinin ve geçmişte hiç ceza almamış olmasının, ceza tayininde dikkate alınarak eylemin karşılığı olan cezanın bir alt cezası olan ceza ile cezalandırılmasını öngörmektedir. Disiplin cezası verilirken öğrencinin daha önce hiç ceza almamış olması hali de dikkate alındığı halde bir alt ceza uygulamasına gidilmeyerek cezanın alt sınırı verilmiştir. Oysa disiplin hukukunda bir alt ceza uygulamasının anlamı, eylemin karşılığı olan cezanın alt sınırı değil bir alt ceza türüdür.” denmekte.
Danıştay, kararında disiplin hukukuna ve bir alt ceza uygulamasına vurgu yapmaktadır. Yönetmelik dışında bir disiplin hukukundan söz edilemeyeceğine göre yönetmelikte belirtilen ilgili maddelerde bir alt ceza uygulanması sonucuna nasıl varıldığını anlamak olası değil! Madde 30(a)’da hiçbir yerde bir alt ceza uygulanması ifadesi geçmemekte; sadece dikkate alırlar denmektedir. Madde 30(a) dikkate alınacak hususları, Madde 30(b) ise açıkça bir üst derece ceza verilecek durumları belirlemiştir. Madde 30(a) bir alt ceza uygulanacak hususlarla ilgili değildir. Eğer olsaydı, nasıl Madde 30(b) bir üst dereceden söz ediyorsa Madde 30(a)’da da “dikkate alırlar” yerine “bir alt dereceden ceza verilir” ifadesi yer alırdı.
Sonuç
Yükseköğretim kurumlarında kopya olayları ve verilen cezalar kaosa yol açmış durumdadır. Kopyanın cezasının alt sınırı 1, üst sınırı 2 yarıyıl okuldan uzaklaştırmadır. Disiplin kurulları bu aralıkta ceza vermekle yetkili ve yükümlüdür. Bu yönetmelik var olduğu sürece kopya cezası olarak, her ne olursa olsun, bir alt derece, yani, 1 haftadan 1 aya kadar okuldan uzaklaştırma cezasının verilmesi söz konusu olamaz. Olursa kopya çekmenin cezası “1 yarıyıl veya 2 yarıyıl okuldan uzaklaştırmadır” hükmünün hiçbir anlamı kalmaz. Üstelik bir alt ceza söz konusu olduğunda “neden 1 hafta değil de 1 ay?” sorusu sorulur ki sonuçta bu “kopya çeken öğrenciye 1 hafta ceza verilir” uygulamasına dönüşür.
Bu kargaşayı önleyecek birinci kurum Danıştay 8. Daire veya Genel Kuruludur. Danıştay 8. Daire’nin “5.3.1998, E. 1996/1016, K. 1998/810, DD, sayı. 97, s. 537” No’lu kararı söz konusu yönetmelikle çelişen hatalı bir karardır. Bütün illerde yüzlerce idare mahkemesinin önemli bir bölümü bu kararı emsal göstererek üniversitelerde disiplin kurullarının verdiği cezaları iptal etmektedir. Konuştuğumuz hukuk insanları ise nasıl olsa yargıdan döner diyerek kurumlarının başını ağrıtmaktansa hatalı kararları yeğleyebilmektedirler. Bu ise uygulamada büyük sıkıntılara neden olmaktadır. Danıştay’ın konuyu yeniden ele alması ve söz konusu kararını gözden geçirmesi mahkeme yüklerinin azaltılması açısından da yerinde olacaktır. Buna paralel, YÖK Başkanlığı’nın da konuyu acilen ele alması zorunludur. YÖK’ün öğrenci disiplin yönetmeliğinin, özellikle 30. Maddesinde bir alt ceza olarak yorumlanabilecek bir ifade olmadığını açıklaması, gerekiyorsa yönetmeliğin ilgili maddelerini bu yönde yeniden düzenlemesi sorunun çözümünde önemli bir adım olacaktır.
26 Kasım 2010
Yüksek Öğretim Kurumlarında Kopya Olayları ve Disiplin Cezası Uygulamaları (Cumhuriyet BT )
Prof. Dr. Levent Sevgi,
Doğuş Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü
Bugünlerde üniversiteleri ve yargıyı oyalayan ciddi bir sorun kopya olayları ve farklı ceza uygulamalarıdır. Aynı eyleme verilen farklı cezalar ve yetki aşımları doğal olarak öğrencileri yargıya yöneltmektedir. Yargı kararlarının farklı yorumlanması ise sorunu kördüğüm haline getirmektedir. Bu yazının amacı ne YÖK’ü ne de Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’nin içeriğini; ne kopya çekmenin ahlaki boyutunu ne de cezaların yeterli/ yetersiz oluşunu tartışmaktır. Amaç sadece var olan yönetmelik kapsamında yaşanmakta olan kargaşayı gidermektir.
YÖK DİSİPLİN YÖNETMELİĞİ
YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği yükseköğretim kurumları içinde ve dışında uyulması gerekli hususları ve uymayan öğrencilere verilecek disiplin cezalarını düzenler. Bu yönetmeliğin 9. Maddesinin (m) bendi “kopya yapan veya yaptıran veya bunlara kalkışan” öğrencilere verilecek cezayı “yüksek öğretim kurumundan bir yarıyıldan iki yarıyıla kadar okuldan uzaklaştırma” olarak belirtilmiştir.
Yönetmeliğin 8. Maddesi “1 haftadan 1 aya kadar cezaları” (yani, bir alt derece ceza hükmünü), 10. Madde ise “okuldan çıkarmayı” (yani, bir üst derece ceza hükmünü) düzenlemekte. Örneğin, yükseköğretim kurumu içinde bildiri dağıtmak, afiş açmak (8f) “1 haftadan 1 aya kadar okuldan uzaklaştırma” cezası gerektirirken kanundışı kuruluşlara üye olmak (10e) veya uyuşturucu madde kullanmak (10f) “okuldan çıkarma” cezası kapsamındadır.
Yönetmeliğinin 30. Maddesi ise ceza verirken göz önüne alınacak hususları belirtir:
Disiplin cezalarını vermeye yetkili disiplin kurulları; bu cezalardan birini tayin ve takdir ederken, disiplin suçunu oluşturan fiil ve hareketlerin ağırlığını, sanık öğrencinin daha önce bir disiplin cezası alıp almadığını, davranış, tavır ve hareketlerini, işlediği fiil ve yaptığı hareket dolayısıyla nedamet duyup duymadığını dikkate alırlar.
Başka yükseköğretim kurumu öğrencileri ile birlikte, kendi yükseköğretim kurumunda disiplin suçu işlenmesi halinde (bunu bir ağırlatıcı neden sayarak) bir üst derece disiplin cezası verilir. Toplu olarak işlenen disiplin suçlarında, suçluların münferiden tespit edilemediği hallerde, topluluğu oluşturan öğrencilerin her birine yetkili amir veya kurullarca uygun görülecek cezalar verilir. Madde 30(a) bendinde ceza verirken sayılan hususların göz önüne alınması gerektiği belirtilirken, 30(b) bendinde bir üst dereceden ceza verileceği açıkça belirtilmiştir. Bunun anlamı açıktır: Madde 30(a) cezanın alt ve üst sınırlarıyla ilgilidir, Madde 30(b) ise bir üst ceza ile ilgilidir.
YARGI KARARLARI
Bu konuda atıfta bulunulan en önemli karar Danıştay 8. Dairenin “5.3.1998, E. 1996/1016, K. 1998/810, DD, sayı. 97, s. 537” nolu kararıdır. Bir öğrencinin kopya nedeniyle bir yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezası alması ve konuyu İdare Mahkemesine taşımasıyla başlamıştır. Mahkemenin cezayı onamasına karşın Danıştay 8. Daire’de görüşülen öğrencinin itirazıyla ceza bozulmuş ve “1 ay okuldan uzaklaştırma” cezası verilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Oysa bu açıkça YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği ile çelişmektedir.
Danıştayın kararına göre “Madde 30(a) öğrencinin olumlu halinin ve geçmişte hiç ceza almamış olmasının, ceza tayininde dikkate alınarak eylemin karşılığı olan cezanın bir alt cezası olan ceza ile cezalandırılmasını öngörmektedir. Disiplin cezası verilirken öğrencinin daha önce hiç ceza almamış olması hali de dikkate alındığı halde bir alt ceza uygulamasına gidilmeyerek cezanın alt sınırı verilmiştir. Oysa disiplin hukukunda bir alt ceza uygulamasının anlamı, eylemin karşılığı olan cezanın alt sınırı değil bir alt ceza türüdür.”
Danıştay kararında bir alt ceza uygulamasının anlamına vurgu yapmaktadır. Danıştay Savcısına göre ise uyuşmazlığa konu disiplin cezasında davacının daha önce disiplin cezası almamış olduğu belirtilerek cezanın alt seviyeden uygulandığı belirtilmektedir. Oysa disiplin hukukunda bir alt ceza uygulamasının anlamı, eylemin karşılığı olan cezanın alt sınırı değil bir alt ceza türüdür.
Görüldüğü üzere, Danıştay 8. Dairenin kararı “cezanın alt sınırı” ve “bir alt derece ceza” terimlerinin hatalı kullanımıyla ilgilidir: “bir alt ceza veriyorum diyerek ilgili cezanın alt sınırının verilemeyeceğini” söylemektedir. Disiplin kurullarının “öğrencinin pişmanlığı göz önüne alınarak bir yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezası verilmiştir” şeklindeki bir kararına Danıştay 8. Dairenin karşı çıkması söz konusu olamaz, olmamalıdır. Çünkü Yönetmelikte Madde 30(a) dikkate alınacak hususları belirlerken, Madde 30(b) açıkça bir üst derece ceza verilecek durumları belirlemiştir. Maddenin (a) bendi bir alt ceza uygulanacak hususlarla ilgili değildir; Disiplin Yönetmeliğinin böyle bir amacı olsaydı, (b) bendinde nasıl bir üst dereceden söz ediyorsa (a) bendinde de “dikkate alırlar” yerine “bir alt dereceden ceza verilir” ifadesi yer alırdı.
Nitekim, Disiplin Kurulu olarak karara bağladığımız kopya soruşturmalarından birinde “kopya olayına karışan ***** isimli öğrencinin daha önce disiplin cezası almamış olması nedeniyle Disiplin Kurulumuz 1 Yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezasının verilmesine karar vermiştir.” diyerek verdiğimiz ceza hem İstanbul 7. İdare Mahkemesince hem de itiraz üzerine gidilen İstanbul Bölge İdare Mahkemesince oybirliği ile onaylanmıştır.
Sonuç Yükseköğretim kurumlarında kopya olayları çığ gibi artmaktadır. Kopyanın cezasının alt sınırı 1, üst sınırı 2 yarıyıl okuldan uzaklaştırmadır. Disiplin kurulları bu aralıkta ceza vermekle yetkili ve yükümlüdür. Bu yönetmelik olduğu sürece kopya cezası olarak, her ne olursa olsun, bir alt derece ceza (yani, 1 haftadan 1 aya kadar okuldan uzaklaştırma) verilmesi söz konusu olamaz. Olursa kopya çekmenin cezası “1 yarıyıl veya 2 yarıyıl okuldan uzaklaştırmadır” hükmünün hiçbir anlamı kalmaz. Üstelik alt ceza uygulanırsa “neden 1 hafta değil de 1 ay?” sorusu sorulurk ki sonuçta bu “kopya çeken öğrenciye 1 hafta ceza verilir” uygulamasına dönüşür.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
!
Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke
Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?
.....................................................................
...
...
...
* Rastgele Yazılar
.