NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın

2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

Bilim Akademisinin Sahte Belge ve İmza Üretimi Hakkındaki Açıklaması (2025) lütfen tıklayın

“Sahte Diploma Soruşturması” Hakkında Kamuoyu Bilgilendirmesi - Türkiye Barolar Birliği (2025) lütfen tıklayın

Pervin Kaplan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Pervin Kaplan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Temmuz 2016

Pervin Kaplan - Akademide 'hırsız' var

Türk üniversitelerinde "atıf çetesi"nin varlığı uluslararası kuruluşların bile dikkatini çekmiş ve veri tabanlarından atılmışken şimdi de yapılan araştırma "intihal" yani bilimsel hırsızlığın ne kadar yaygın olduğunu ortaya koyuyor. Boğaziçi Üniversitesi'nde yürütülen araştırmaya göre yüksek lisans ve doktora tezlerinin yüzde 34'ünde "yüksek intihal" var. Yani akademideki üç tezden biri çalıntı. 

Bir başkasına ait fikir, düşünce, kavram, makaleyi sahibine atıfta bulunmadan kendisinin gibi yazılmasına intihal yani akademik hırsızlık adı veriliyor. Bu araştırma Türk üniversitelerinin akademik hırsızlıkta ne kadar "iyi" olduklarını gösteriyor.
VAKIF ÜNİVERSİTELERİNDE DAHA YÜKSEK
Araştırma vakıf üniversitelerinde hırsızlık oranının yüzde 46, devlet üniversitelerinde ise yüzde 31 olduğunu gösterdi. Bilimsel çalışmaların “orjinal” olup olmadığını gösteren benzerlik indeksinde dünya ortalaması yüzde 15 iken Türkiye’de bu oran yüzde 28.5 oldu. Çalışma kapsamında İngilizce tezlerin benzerlik indeksi yüzde 24 iken, Türkçe tezlerde bu oran yüzde 29 oldu. Kamu üniversitelerinde benzerlik oranı yüzde 28, vakıf üniversitelerinde ise yüzde 31 çıktı. Bu oran da devlet üniversitelerinde daha az "bilimsel hırsızlık" yapıldığını gösterdi.  
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ ARAŞTIRDI
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Araştırma ve Uyguluma Merkezi (BEPAM) bu kapsamda 2007-2016 yılları arasında yazılmış 470’i yüksek lisans ve 130’u doktora tezi olmak üzere 600 tezi inceledi. Bu tezlerin 477’si kamu, 123’ü vakıf üniversitelerine ait. Yine tezlerin 89’u İngilizce ve 511’i de Türkçe. Tezler "intihal" açısından bu hırsızlığı yakalayan programlardan biri olan Turn-it-in kullanılarak incelendi.
YÜZDE 34'ÜNDE YÜKSEK İNTİHAL VAR
Çalışmanın amacı intihal olmamasına rağmen araştırma sırasında yüksek intihalli tezler görmezden gelinemeyecek kadar çok olunca bu tezler intihalli olarak işaretlendi. Araştırma sonucunda 207 tezin, yani tezlerin yüzde 34’ünün yüksek intihalli olduğu ortaya çıktı. Devlet üniversitelerinde intihalli tez sayısı 150 iken (yüzde 31), vakıf üniversitelerinde bu sayı 57 (yüzde 46) oldu. Yüksek lisan tezlerinde intihalli olanların sayısı 173 (yüzde 36) iken, doktora tezlerinin sayısı 34 (yüzde 26) oldu. İngilizce tezlerde bu sayı 25 (yüzde 28) ve Türkçe tezlerde 182 (yüzde 35) oldu.
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimler Fakültesi öğrencisi Ziya Toprak'ın doktora çalışması olan bu çalışma akademide ciddi bir ahlak sorunu yaşandığını da gösteriyor. Toprak, "Burada bir ya da iki satır yada bir paragraftan söz etmiyoruz. Bilerek yapılan intihaller bunlar" diyor. Toprak Türkiye'de özellikle son yıllarda doktora ve yüksek lisans çalışmalarında büyük bir artış yaşandığını söyleyerek, YÖK Ulusal Tez Merkezine 1999 yılında 11 bin 39 tez girilirken, bu rakamın 2004 yılında 16 bin 343, 2009 yılında 21 bin 350 ve 2014 yılında 25 bin 730 olduğunu belirtiyor.
Cumhuriyet ve Habertürk'te çıkan yazılardan derlenmiştir. (06-07-2016)

13 Ocak 2016

Pervin Kaplan - Her üniversite kendi intihalini örtecek mi? ( HABERTÜRK)

Bu köşede zaman zaman akademideki “intihal” yani bilimsel hırsızlığa (plagiarism) dikkat çekiyorum. Benim “hormonlu” diye tanımladığım bazı “akademisyenlerin” Pakistan, Malezya, Hindistan’da hatta son yıllarda popüler hale gelen Afrika kökenli dergilerde “500 ile 700 dolar arasında para ödeyerek” makale yayımlatıp nasıl doçent ve profesör olduklarını anlatıyorum.
Türkiye’de yayımlanan bazı dergiler ile yine yurtdışı kökenli ancak yayın kurulları daha çok Türk akademisyenlerden oluşan dergiler arasında kurulan “atıf çetesi”nin nasıl işlediğini birçok kez dile getirdim.
Üstelik bu düzmece atıflar ve dergilerin varlığı, bu “akademisyenlerin başarıları”, Türkiye’nin sınırlarını açmış durumda, dünya onları tanıyor.
Nasıl mı?
Türkiye’de akademik kariyer yükselmelerinde de kullanılan ISI (Institute for Scientific Information) Indeksi’nin taradığı dergilerin veri tabanında bulunduğu Web of Science (WoS) geçtiğimiz yıllarda Türkiye’den 5, yine Türk akademisyenlerin en çok yayın yaptığı 3’ü Afrika kökenli 10 dergiyi veri tabanından atmıştı. Çünkü nasıl organize olup “atıf çetesi” oluşturuldukları artık biliniyor.
Bunları neden mi hatırlatıyorum?
Şu anda Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun önünde bir yasa var. YÖK’ün hazırladığı 2547 sayılı YÖK Kanunu’na disiplin hükümlerinin eklenmesine ilişkin kanun çalışması. Rektör ve dekanlar dışındaki tüm akademisyenlere ilişkin tüm disiplin işlemlerinde yürütme ve karar alma yetkileri üniversitelere bırakılıyor.
Bu düzenleme “Üniversitelere yetki devri” olarak da yorumlanabilir. Ancak gerçekten böyle mi olur, yoksa her üniversite “Kol kırılır, yen içinde kalır” anlayışıyla kendi “intihalini” örter mi?
Bu soru akademideki hırsızlıkları belgeleyen akademisyenlerin oluşturduğuplagiarism-turkish.blogspot.com.tr blogunda da şu günlerde en çok tartışılan konulardan birisi.
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMOD) İzmir temsilcisi Prof. Dr. Kayhan Kantarlı’nın başlattığı imza kampanyasıyla akademisyenler bilimsel yolsuzlukları önlemek ve bilim etiğini evrensel ahlak normları temelinde korumak ve denetlemek üzere bağımsız Ulusal Bilim Etiği Kurulu oluşturulması gerektiğinin altı çiziliyor. YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği ile ilgili yetkilerini üniversitelere devrederken intihal ve bilimsel sahtecilik suçlarının ayrı tutularak, bu suçların soruşturulmasını üniversitelere değil kurulacak bu kurula devretmesi isteniyor.
Akademisyenler bilimsel sahteciliklerin ancak böyle bir kurulla önlenebileceğini dile getiriyor.
“Atıf çetesine” karşı herhangi bir yaptırım olmadığı, hatta bunun başındakilerden biri olarak dergileri veri tabanından atılan birinin “rektörlük” yarışında YÖK’ün önüne kadar gelebildiği düşünüldüğünde akademisyenlerin bilimsel hırsızlıkların üniversitelerde örtbas edilebileceğine ilişkin kaygılarını paylaşmamak mümkün değil.

28 Temmuz 2014

Pervin Kaplan - Akademisyenlerin ‘atıf’ çetesi (HABERTÜRK)

ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Metin Balcı’dan dinlediklerim işin sadece “parayı bastırıp, makale yayımlatmakla” kalmadığını bir de Türkiye, Çin ve Malezya hattında bir “atıf-referans çetesi” kurduklarını gösteriyor. Makale, akademik kariyerde yükselmede etkili. Atıflar ise sadece saygınlık değil, “para” da kazandırıyor. Çünkü üniversiteler ve TÜBİTAK atıf alan ve “etki değeri yüksek” dergilerde makalesi çıkanlara “yayın teşviki” veriyor. Bu yıl için bu teşvik 5 bin TL.

Bir derginin etki değerini makalelerine yapılan atıf sayıları belirliyor.


Dünyadaki tüm dergiler iki kuruluşun veri tabanında taranıyor. Bunlardan biri Türkiye’de akademik kariyer yükselmelerinde de kullanılan ISI (Institute for Scientific Information) Indeksi. Bu indeksin taradığı dergiler Web of Science veri tabanında bulunuyor. 16 binden fazla derginin 60’ı da Türkiye merkezli. Web of Science geçen yıl Türkiye’den 5, Türk akademisyenlerin en çok yayın yaptığı 3’ü Afrika kökenli 5 olmak üzere 10 dergiyi veri tabanından atıyor.


Çünkü bu dergilerin güvenirlilikleri yok ama “atıf çeteleri” var. Bu çeteyi kuran akademisyenlerin bunu nasıl gerçekleştirdiklerini veri tabanından atılan iki dergiyle anlatayım:


Trabzon’da Energy Education Science and Technology diye Part A ve Part B iki dergi kuruluyor. A fen, B sosyal yayınlar yapıyor. A’daki bir makale bir yılda 129 atıf alıyor. Bu atıfların 83’ü A dergisindeki makalelerden 46’sı B’dekilerden geliyor. Yani biri fen diğeri sosyal makaleler yayımlayan bu iki dergideki makalelerde akademisyenler sürekli birbirlerine atıflar yapıyor. Oysa Balcı’nın da vurguladığı gibi dünyanın en etkili iki dergisinden Nature’da en çok atıf alan makalede bu sayı 122, Science’de 90 olmuş. Türkiye’de bu iki dergideki tüm makaleler ise “atıf rekoru” kırıyor. Atıf artıkça derginin “etki değeri” de yükseliyor. Science Dergisi’nin etki değeri 31 iken bu dergilerden birinin değeri 31.7’ye yükseliyor. Tüm dünyada basılan 45 bin dergi içinde bu dergi 17. sıraya yükseliyor.


“Üçkâğıt” fark edilince iki dergi ile birlikte benzer “atıf şebekesi” kuran Türkiye merkezli 5 dergi veri tabanından atılıyor. Ayrıca en fazla Türk makalelerinin yayınlandığı 5 yabancı dergi daha veri tabanından çıkarılıyor. Prof. Dr. Metin Balcı, “Türkiye, Çin ve Malezya’dan bazı gruplar bir araya gelip birbirlerine atıf yapıyor” diyor.


İşin bir de maddi boyutu var. Balcı A ve B diye basılan bu iki derginin veri tabanından atılmasaydı dünyadaki ilk 15 dergi arasına yerleşeceğini söyleyerek, “O zaman TÜBİTAK’tan her bir makale için 5 bin TL alınacaktı. Bu kişiler yaklaşık 2-3 milyon TL’yi hortumlayacaktı” diyor.


Bu çeteyi kuran, üniversitelerinden yayın teşviki alan, hatta bu yayınlarla doçent ve profesör olan “akademisyenler” için ise YÖK hiçbir işlem yapmıyor. Onlar hâlâ üniversitelerde “ders” veriyor.

29 Mayıs 2014

Pervin Kaplan - Bastır 500 doları yayımlat makaleni (HABERTÜRK)

GEÇEN gün bilimsel yayın kalitesine dikkat çekip akademisyenlerin yayın sayılarındaki artışın atıf oranlarına yansımadığına değinmiştim. Bunun da okul notlarında olduğu gibi “hormonlu yayınlardan” kaynaklanıp kaynaklanmadığını sormuştum. 

Bu sorunun yanıtını, ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Balcı’nın yaptığı çalışma veriyor. Balcı, Türkiye adresli 21 bin 529 makaleyi inceledi ve bunların yüzde 10’unun etki değeri düşük yani atıf sayıları sınırlı dergilerde basıldığını ortaya çıkardı. Balcı’nın da çalışmasında vurguladığı gibi “Sanki bu dergiler Türk akademisyenlerin yazılarını basmak için çıkarılmış”.

Bu dergilerin çoğu Pakistan, Malezya ve Hindistan’daki kuruluşlar tarafından çıkarılıyor. Bazıları da 500 ile 750 ABD Doları karşılığında makale basıyor.

Örneğin Journal of Animal and Veterinary Advences adını taşıyan dergi, 2007’de yayın hayatına girmiş. Yayınlar daha çok tıp, temel bilimler, mühendislik ve ziraat alanlarını kapsıyor. Dergide yayımlanan 1762 makalenin 722’si yani yüzde 41’i Türkiye’deki üniversitelerde görev yapan akademisyenlere ait. Dergide bir tane bile Pakistan adresli yayın yok. 64 editörün 14’ü Türk.

Balcı’nın da dikkat çektiği gibi bu dergi ne zaman Türk bilim camiası tarafından benimsendi ve neden bu kadar çok Türk editör atandı? Acaba bu dergi Türkiye’de çalışan bilim insanlarının makalelerini yayımlamak için mi çıkarıldı?

Balcı’nın örnek verdiği bir başka dergiden daha söz etmek istiyorum. Bu dergi de 2005 yılından bu yana Malezya’dan yayın yapıyor. Scientific Research and Essays adlı bu dergide 2 yıl içinde Türk akademisyenlerin basılan makalelerinin sayısı 373. Bu dergide de basılan tüm makaleler arasında Türklerin yazdıklarının oranı yüzde 40.

Bir de son yıllarda Afrika dergileri de Türk akademisyenler tarafından keşfedilmiş durumda. Bazı ülkelerde adeta “organize” biçimde çıkan bu dergilerin amacı sizce bilime katkı sağlamak mı?

Akademik yükselme kriterleri arasında hakemli dergilerde makale yayımlanmış olması şartı bulunuyor. Bu da doçent ve profesör olabilmek için bazı akademisyenlerin “paralı dergilere” yönelmesine neden oluyor. Bilim dünyasında birçoğunun adı bilinmeyen, bastığı makaleler tartışmalı hale gelen ve neden çıktıkları soru işareti taşıyan bu dergilerde çıkan makaleler de Türk üniversitelerinin “bilimsel yayın” sayılarının artmasını sağlıyor. 
Ancak “Bastır parayı yayımlat makaleni” anlayışına sahip bu dergilerde çıkmış makaleleri YÖK yükselmelerde nasıl oluyor da ciddiye alıp kabul edebiliyor, bu da ayrı bir tartışma konusu.

Unutmayalım, bir kriter getirmezseniz kalitesizlikle de karşı karşıya kalırsınız.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.