Türk üniversitelerinin bilimsel yayınlardaki ilerlemesini ne ölçüde intihallere borçluyuz, araştırmaya değer. >>>
26 Aralık 2007
Prof. Dr. Türker Alkan - Bilimsel aşırmalar (Radikal)
Türk üniversitelerinin bilimsel yayınlardaki ilerlemesini ne ölçüde intihallere borçluyuz, araştırmaya değer. >>>
13 Aralık 2007
Prof. Dr. Rıdvan Karluk - Sakarya Gazetesi
Cuma günkü yazım üzerine YÖK tarafından intihal ile suçlanan öğretim üyelerine verilen cezaların ne kadar olduğu tarafıma iletilen mesajlar ile gündeme getirilmiştir.
Prof. Dr. Erdoğan Teziç’in başkanlığında YÖK tarafından sadece 22 öğretim üyesi intihal yaptığı gerekçesiyle cezalandırılmıştır.
YÖK, aynı dönemde üniversitelerle ilgili yapılan şikayetler sebebiyle 43 rektör hakkında soruşturma açmıştır.
Prof. Dr. Erdoğan Teziç dönemini kapsayan faaliyet raporunda, YÖK’te en çok gündeme gelen disiplin suçlarından birinin intihal ile ilgili konular olmuştur.
Rapor’a göre intihal sebebiyle YÖK’e 2004’te 6, 2005’te 17, 2006’da 13, 2007 yılında 9 teklif dosyası gelmiştir. Değerlendirme sonucunda intihal suçu sabit görülen 22 öğretim üyesine ceza verilmiştir.
Üniversite öğretim üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr Tahsin Yeşildere, üniversitelerin YÖK’e bildirdiği intihal rakamlarının çok az olduğu görüşündedir.
Üniversitelerin mutlaka yüksek lisans ve doktora yapacak öğrencilere bilim etiği ve tez yazılırken dikkat edilmesi gereken konular hakkında ders vermesini isteyen Yeşildere’nin şu tespiti çok önemlidir:
“Eski yayınları araştırsanız bir çok yayının yurt dışından alınmış olduğunu görürsünüz. Belli bir makamda olup da intihal yapanlar kayırılıyor. Ayrıca üniversitelerdeki intihaller tam olarak ortaya çıkarılamıyor. Rektörü desteklemişseniz intihal dosyanız işleme konulmaz, rektöre yakın olanların intihalleri, başıma iş gelir diye, ihbar edilmez.”
Prof. Yeşildere’nin görüşüne aynen katılıyorm. Bu konuda somut kanıtlarım da vardır.
Üniversite Öğretim Elemanları Dayanışma Derneği Başkanı Prof. Dr. Şefik Dursun da YÖK’e bildiren intihal vakalarının az olduğu görüşündedir. Dursun, “Rektörler kendilerine göre intihal iddialarını değerlendiriyor, çoğunu da YÖK’e bildirmiyorlar” demiştir.(Basın, 08.22.2007)
Yeni YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın üzerinde durması gereken en önemli konuların başında üniversitelerdeki bilimsel hırsızlıklar gelmektedir.
Çünkü bu hırsızlıklar, (intihaller) üniversitelerin bilimsel namusuna gölge düşürmektedir.
9 Aralık 2007
Prof. Dr. Rıdvan Karluk - İntihalci (Bilimsel Hırsızlık Yapan) Hocalara Mesaj Var!...(Sakarya Gazetesi)
Türk üniversitelerindeki bilimsel hırsızlık yapan öğretim üyeleri ile tek başına mücadele eden Prof. Kantarlı'nın e-postası aynen şöyledir:
"Değerli öğretim elemanları
YÖK'ün 26. kuruluş yılında Türkiye hala intihal nedir? Ne değildir? Sorusunun yanıtını bulamadı. Yüz kızartıcı olaylar ne zaman bitecek? YÖK neden insiyatifi ele alıp evrensel olarak geçerli açık ve net (kitapları ve araştırma makalelerini kapsayan) bir intihal tanımı yaparak öğretim elemanlarını uyarmıyor?
Aslında bu tanım TÜBA ve TÜBİTAK tarafından açık ve net olarak, Ömer Dinçer olayındaki kaynak gösterilmeyen alıntıların intihal sayılarak meslekten çıkarma olayındaki uygulaması ve öğretim elemanları disiplin yönetmeliğindeki madde nedeniyle dolaylı olarak YÖK tarafından da yapıldı.
Fakat aşağıdaki haber ve mesajdan öğrendiklerimiz bazı meslekdaşlarımızın bu tanımı anlamakta güçlük çektiklerini ve tıpkı derslerde yaptığımız gibi örneklerle süslenmiş bir tanımlamaya gereksinim duyduklarını gösteriyor.
Aşağıdaki haber ve mesaj eklerinden bir şey daha öğreniyoruz, bu yaşımızda:
Üniversitelerde okutulan ders kitaplarında kaynak gösterilmeyen alıntılar anonim sayılır ve intihal sayılamazmış.
Yaşam Boyu Öğrenme bu herhalde...
Ne güzel! Bu örneklere bakıp herkes artık başka kitaplardan topladığı "anonim bilgilerle" hiç bir kaynak gösterme endişesi taşımadan ders kitapları yazar bol ve puanlarını artırararak hızla yükselir. Kayhan Kantarlı, EÜ öğretim üyesi."
Prof. Kantarlı'nın e-postasının ardından Anadolu, Eskişehir Osmangazi ve Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde intihal (bilimsel hırsızlık) ile suçlanan öğretim üyeleriyle ilgili bir çok önemli bir iddia bana ulaşmıştır.
Üniversitelerimizde bilimsel hırsızlıkların üstü genelde örtülmez, hırsızlık fiilini işleyen öğretim üyesine disiplin yönetmeliği gereği üniversite ile ilişkisi kesilir. Fakat bazen "kol kırılır, yen içinde kalır" zihniyeti hakim olunca, intihalci hocalar bu ağır suçtan paçayı kurtarabilmektedir.
Üniversitelerimiz açısından bu işin maliyeti de söz konusudur. Eğer bir üniversitede intihalcı hocalar açıklanırsa, o üniversitenin bilimsel itibarının zedeleneceği kuşkusu vardır. Fakat bu korku yersizdir.
Sepetten çürük elmalar atılmaz ise, sağlam elmalar da çürür ve sepette yenecek sağlam elma kalmaz.
Bu sebeple bana iletilen bir mesajı, bilimsel etik değerlere önem veren bir öğretim üyesi olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.>>>
8 Aralık 2007
Yüz kızartan intihal komedisi (BUGÜN)
Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. İbrahim Özen'in, öğretim üyeleriyle hazırladığı 11 sayfalık makale intihal çıktı. Rektörün bilimsel hırsızlığını, makaleyi yayınlaması için gönderdiği tıp dergisi ortaya çıkardı.>>>
4 Aralık 2007
3 Aralık 2007
Prof. Dr. Ayşe Erzan - Bilim etiği üzerine (ARIyorum-İTÜ Gazetesi)
Ülkemizde bilimsel ve teknolojik üretimin, dünya genelindeki tempoyu yakalayamasa da, hızla arttığı, bilim teknoloji alanının kabuk değiştirdiği yeni bir döneme girmiş bulunuyoruz. Genç bilim insanları, bilim ve teknoloji alanında daha üretken, daha kendine güvenli, iddialı ve daha rekabetçi bir çığır açmış bulunuyorlar. Ülkemizdeki bilim etiği bilgisi ve uygulamasının bu düzeyin gerisinde kalması tüm bilim camiası için çok derin ve sancılı sorunlar yaratmakta, bu çabalara da köstek vurmaktadır. Dün, “olur o kadar,” “bize bu kadarı yeter,” “bizde imkanlar ancak buna elveriyor,” “kimse farketmez zaten” diyerek ve örtbas edilerek “idare edilen” bilim ahlakı alanında, köklü bir atılım yapmak gerekiyor.
Bilimde dürüstlük, bilimin tanımı içinde yer alır, onun kurucu unsurlarından biridir, onsuz olunamaz. Bilim ahlakı, insanların dürüst ve her zaman gerçeklere saygılı olmaları, hakkaniyetli olmaları, hakettiğinden fazlasına tamah etmemeleri diye özetlenebilecek çok temel hasletlerden oluşmakta. Ama modern dünyada, bunları söylemenin yetmediği deneylerle sabit. Herkesin öğrenciliği sırasında bilim etiği eğitimi alarak, mesleklerini icra ederken, araştırma ve yayın yaparken karşılaştıkları her somut durumda uygulanacak kuralları ayrıntıları ile bilmesi gerekiyor. Aşırmanın, sahteciliğin, tahrifatçılığın tanımının kimsenin, “ben buradaki usulu bilmiyordum” diyemeyeceği biçimde tanımlandığı bir dünyada, yine de karşımıza çıkabilecek ihlalleri, kurumsal olarak büyük bir titizlikle takibetmek ve cezalandırılmalarını sağlamak gerekiyor. Burada nasihatin yetmediği de, uluslararası deneylerle saptanmış bir gerçek. Demek ki, başta üniversiteler olmak üzere bilim kurumlarına iki önemli görev düşüyor: 1) Bilim etiği eğitimini, üniversitede verilen eğitimin ayrılmaz bir parçası kılmak ve 2) etik ihlallere göz yummamak, bunların bürokrasinin çatlakları, dolambaçları arasına sığınmasına müsaade etmemek. Türkiye Bilimler Akademisi de bilim etiği eğitimi konusunda üzerine düşeni daha enerjik bir biçimde yapmaya çalışıyor.
(http://www.tuba.gov.tr/files_tr/bilimseletik.php)
Ülkemizde, etik kuralları bilmemenin yanında, bilim etiği ihlallerinin altında yatan, başta da değindiğim önemli bir unsur daha olduğunu düşünüyorum. Yetersizliğin veri olarak kabul edildiği, “biz zaten ancak bu kadarı becerebiliriz” e teslim olunduğu bir ortamda, başkalarının fikri ürünlerine saygısızlık alabildiğine yaygın. Zira bu fikri ürünlerin nasıl bir emek karşılığı elde edildiğine dair, ancak insanların kendi pratiklerinden doğabilecek, muhayyile olabildiğince kısır. Bu yaklaşım, derslerde kopyacılığı mazur göstermek için öne sürülebildiği gibi, makaleden ders kitabına, hatta popüler kitap yazımına kadar her türlü aşırmaya kılıf olarak kullanılabiliyor. Bu nedenle, bir araştırmacı çıkıp “ben makalemde aslında yeni ve orijinal şeyler yaptım, ama giriş kısmından bazı paragrafları başka bir makaleden olduğu gibi çekmekte bir sakınca görmedim, bunlar nasılsa genel geçer laflar,” diyebiliyor, örneğin. Buna karşı, özgüvenimizi, hamaset yaparak değil de, bilim ve teknolojinin her alanında gerçek ve anlamlı ürünler çıkartarak yeniden inşa etmemiz, her türlü şarlatanlığa hayır dememiz gerekiyor. Örneğin bir İTÜ’nün, “Erke Dönengeçi” gibi bir ucubeyi kamuoyunda resmen teşhir etmesi gerekiyor. Bilim dürüstlük kadar eşitler arasında eleştiriye dayanır. Eleştiri ve özgür düşünce, bilimin ve bilim etiğinin diğer, olmazsa olmaz kurucu unsurudur.
Prof. Dr. Ayşe Erzan
Fizik Bölümü, İTÜ
Bilimsel Etik Depremi (ARIyorum - İTÜ Gazetesi)
23 Kasım 2007
Prof. Dr. Bahattin Baysal - Bilimsel yayınlarda etik sorunlar: Kurumlar arası karmaşa (CBT)
21 Kasım 2007
16 Kasım 2007
11 Kasım 2007
Bilim ve Ütopya - Erdem Ergen: Yalancının Mumu
İntihalin Savunması
İntihal dünyanın hiçbir yerinde aklı başında kişiler tarafından savunulamaz. İntihali ancak hırsızlar savunabilir. Ülkemizde çalıntı tezlerle doktor olmuş ve sonra da yüksek öğretiminin başına konmuş kişileri görmedik mi? Elbette gördük, ama o kişiler Türk akademik geleneğinin değil, 12 Eylül "demokrasisi"nin bir sonucu olarak tarihe kaydedildiler. Çünkü bu mevkilere darbelerle, akademik kıyımlarla geldiler. Bu tip sarsıntılı dönemlerin yarattığı bu kişilerin dışında olanlarla çıkar birlikteliğinde olmayan ve bilim adamı olmanın erdemini kavramış ezici bir çoğunluk dünya görüşü ne olursa olsun, Türk üniversite hayatını olanca güçlüklere rağmen ayakta tutuyorlar.
Haberin Kaynağı
Geçtiğimiz ay dört üniversitemizden ondört akademisyenin ismi yetmiş kadar çalıntı makaleye imza atmak suçlamasıyla, fizik alanında uluslararası atıf indexlerinden olan arXiv'in kurucusu Paul Ginsparg tarafından kamuoyuna açıklandı. Bilim ve Ütopya'nın matbaaya gönderilmiş olduğu döneme rastgelen bu süreçte yaşanan kimi önemli makale ve görüşleri dergimizin bu sayısında sizlerin önüne taşıyoruz. Bizden önce, ülkemizde konuya duyarsız kalmayan basınımızın en popüler markaları hep bir ağızdan neredeyse ciddi bir orkestranın enstrümanları gibi hareket ederek bu ondört akademisyeni kamuoyu önünde bilinçlerde "mahkum" edecek bir kampanya başlattılar. Aynı çizgiyi izleyen bu yayın organlarında ortak olan nokta ise suçlanan bilim adamlarımıza bir kendini savunma hakkı dahi tanınmamış olmasıydı. Radikal gazetesindeki koca haber içindeki iki satırı saymazsak.
Biz bir bilim dergisi olarak taraf olmayı bilimden ve gerçeklerden taraf olmak olarak algıladık. Bu bizim için sine qua non (olmazsa olmaz şey)dir. Çünkü gerçeklik düzlemi üzerine inşa edilmeyen her şey çökmeye yerle yeksan olmaya mahkumdur. Bu yüzden elimizden geldiğince bu ciddi olayı tüm yönleriyle size aktarmayı uygun gördük. Olay ciddidir çünkü eğer, suçlayanlar ve bunu büyük bir kampanya ile yayanların yazdıkları yalanlanırsa kamuoyu yanıtları çok ciddi olarak merak edecektir. Bu dosyamızla sadece bir meselenin teknik boyutuna dair değil, bilim ahlakına dair de siz sayın okurlarımıza ve kamuoyuna görevimizi yerine getirmeye çalıştık. Hiçbir gerçek gizli kalmamalı, hiçbir şey çarpıtılmamalı ve bilim dünyası intihalcilik de dahil olmak üzere her türlü irinden temizlenmelidir.
Çünkü bilim ve bilimadamları kimsenin ucuz hesaplarına kurban edilmeyecek kadar kıymetli ve bir toplumun geleceği bakımından hayatidir.
Türk fizikçiler intihalcilik suçlamasıyla yüzyüze
On beş yazar tarafından yazılan yaklaşık yetmiş makale, arXiv adlı, pek çok basılmayı bekleyen makalelerini gönderdiği, ünlü sunucunun yöneticileri (moderatörleri) tarafından silindi, iddiaya göre makaleler, daha önce başkaları tarafından yazılmış olan makalelerden ya tamamen çalınmış ya da kabul edilemeyecek büyüklükte örtüşmeler içeriyor. New York'taki Cornell University of Ithaca'da fizikçi olan arXiv'in kurucusu Paul Ginsparg'a göre bu vaka, bu sunucu (server)' da görülmüş bu türdeki en büyük olaydır. Ginsparg, bu işi yapanların çizmeyi çok çok aştıklarını belirtti.
Nature, baskıya girene kadar, skandala karışmış olan tüm araştırmacılara ve üniversitelere ulaşamadık. Fakat listeden çıkartılan en çok sayıda makaleye sahip olan, Ankara'da Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde yüksek lisans öğrencisi Mustafa Saltı suçlamaların "gülünç" olduğunu belirtti. Kırk kadar makalenin yazarlarından olan Saltı, "biz iyi bir işbirliği gerçekleştirdik; makalelerimizin pek çoğu fen bilimleri atıf indeksi dergilerinde yayımlandı. Şimdiye kadar kimse bizi kopyacılıkla suçlamadı" dedi.
Şüphe, geçen sene kasım ayında, Saltı ve diğer yüksek lisans öğrencisi Oktay Aydoğdu'nun girdikleri doktora sözlü sınavında ortaya çıktı. ODTÜ'den Doç. Dr. Özgür Sarıoğlu'na göre; ikisi de yerçekimi fiziği konusunda geniş bir yayın listesine sahiptiler ama en temel konularda lise düzeyindeki sorulara cevap verirken zorlandılar. Fiziğin temellerinden olan Newton mekaniğini bile bilmiyorlardı.
Şüpheli durum üzerine, Doç. Sarıoğlu’'nun çalışma arkadaşı olan Ayşe Karasu ikilinin yayın kayıtlarını araştırmaya başladı. Google tarayıcısını kullanarak, öğrencilerin, bazı büyükçe bölümler alıp kullandıkları izlenimi yaratan bir makaleye ulaştı. Fakülte üyeleri şubat ortası itibariyle arXiv'de bulunan düzinelerce makalenin, ya kısmen ya da tamamen çalıntı olduğunun teşhis edilmiş olduğunu söylediler.
Durumu Ginsparg'a ilettiler, o da kendi soruşturmasına başladı. Araştırmalar sonucunda tespit edilen altmışyedi makalenin yaklaşık yarısının düşük düzeyli dergilerde yayımlandığını ortaya çıkardı. Bu makaleler ODTÜ'lü bu iki öğrencinin yanında, Diyarbakır Dicle Üniversitesi, İçel Mersin Üniversitesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'ndeki hocalar ve öğrenciler tarafından yazılmıştı. Sarıoğlu intihallerin çoğunun, birisi Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve diğeri de Mersin ve Dicle Üniversitelerinde bulunan iki rakip gruptan kaynaklandığının görüldüğünü söyledi. Makalelerin çoğu, genel göreliliğin Moller versiyonu olarak bilinen muğlak bir yerçekimi kuramıyla ilgili. Ginsparg'a göre, bu çalışmaların denetlenme olasılığı az. Bu nedenle, öğrenciler ve profesörler yakalanma korkusu olmadan yayın listelerini şişirebildiler. Bu onlar açısından en akıllıca stratejiydi. Sarıoğlu, bu iki öğrencinin İngilizcelerinin kötü, kendilerinin yalnızlık çekenkişiler olduğunu söyledi. Yayına ihtiyaç duyuyorlardı, bu nedenle intihal yaptıklarını tahmin ediyorum dedi.
Yakın zamanda yapılan bir analiz arXiv sunucusunda pek çok intihal örneği olduğunu göstermişti, (bkz. Nature 444, 524-525; 2006) Ginsparg İngilizcesi yetersiz olan bilim adamlarının makalelerinin giriş veya arka plan paragraflarında intihal ve atıfsız alıntı yapmalarının ender rastlanan bir durum olmadığını söyledi, ama çoğu kez uygun bir dipnot da verirlerdi. Ginsparg bu davranışların ahlaken sorgulanabileceğin! ama çok da acımasız olmamak gerektiğini söyledi.
İtalya'nın Trieste bölgesinde bulunan, gelişmekte olan ülkelerin fizikçileri ile ortak bir program yürüten, Uluslararası Teorik Fizik Merkezi müdürü, Katepalli Sreenivasan da bu fikre katılıyor. Katepalli; bazı kültürlerde intihal ayıplanacak bir şey olarak bile görülmüyor diyor. Katepalli, merkezlerine akademik dürüstlükle bağdaşmayan sorunların sıkça geldiğini, kendilerinin de bu sorunlarla tek tek ilgilendiklerini söyledi.
Fakat her ikisi de Türkiye'deki olayın açıkça çizmeyi aştığını düşünüyor. Ginsparg:"bu onursuzluk ve baştan savmacılıktır diyerek, normalde bu tip durumları kamuoyuyla paylaşmadıkları halde, bu vakanın büyüklüğünden ötürü istisna oluşturduğunu söyledi."
Sarıoğlu'na göre Saltı ve Aydoğdu iki dönemliğine okuldan uzaklaştırıldılar, fakat ODTÜ'nün öğrenciler için ahlâk politikaları intihal ile ilgili yaptırımlar içermediğinden, atılmaları olanaksız. Buna rağmen, üniversitede çalışmalara devam etmeleri çok da mümkün görünmüyor. Bu arada Saltı, kendisinin ve bazı yazarların arXiv'i dava etmeyi düşündüklerini belirtti. Olaya adları karışan diğer üç üniversitenin herhangi bir işlem yapıp yapmadıkları belirsiz kaldı.
Nature, Geoff Brumfield, sayı 449, 6 Eylül 2007, s.8.
Çev: Erdem Ergen
Bilim ve Ütopya,
Sayı:161, Sayfa:27
Yıl:14, Kasım 2007
editor@bilimutopya.com.tr
7 Kasım 2007
Prof. Dr. Tahsin Yeşildere - YÖK'ün çeyrek asrı ve üniversiteler(EVRENSEL)
1 Kasım 2007
İntihal'ciler daha çok kimlerdir? Genel özellikleri nelerdir?
Araştırmalarda görülmüştür ki;
(1) İntihal'in daha çok alanı dışında yayın yapan, tez projesi veren öğretim üyeleri tarafından yapıldığı görülmektedir. Böylesi öğretim üyelerinin çok çeşitli alanlarda, birbirinden ilgisiz alanlarda abartılmış sayıda yayını olduğu görülmektedir.
(2) Daha çok bir ekolü oluşmamış veya ciddi bir öğretim elemanı kadrosu oluşmamış fakülte/bölümlerde görülmektedir.
(3) Usta çırak ilişkisi içerisinde yetişmemiş, ciddi bir ustası olmayan öğretim elemanlarında daha sık rastlanmaktadır.
(4) Ustası, intihalci ise, çırağı da intihalci olmaktadır!
(5) "İntihalci" öğretim üyelerinin alanı olsun olmasın hemen her konuda ders verebildiği görülmektedir!
(6) İntihal'ciler genel olarak Doğan Cüceloğlu'nun sınıflamasıan göe "popüler optimist" karaktere sahiptirler.
(7) Ciddi bir akademisyen 10-15 yayın ile kendisini kabul ettirmişken, intihalci'ler çok çok daha fazla yayın yapmalarına rağmen kendilerini meslektaşlarına kabul ettirememişlerdir!
(8) Daha çok, "kendin pişir kendi ye" türünden dergilerde yayın yapmaktadırlar.
(9) İntihal'ciler, şikayet olması durumunda, eseri intihale uğrayana hemen en adi komplo girişiminde bulunmaktadırlar.
(10) Ciddi bir bilim adamı, dünya görüşü ve inancı ne olursa olsun "aydınlık yüzlü", "pozitif enerji veren", "ilkeleri olan", "sevecen", "hoşgörülü" ve bir "beyefendi/hanımefendi" davranışı sergilerken, intihalci'ler daha çok "yavuz hırsız" davranışı sergilemektedirler.
(11) Örneğin, elektromagnetik alanında doktora yapan ve alanı olmadığı halde bilgisayar konusunda yayın yapan bir öğretim üyesinin, nerede ise bilgisayar konusunda Papatya Yayınevinin tüm yayınlarını intihal yaptığı tespit edilmiştir.
(12) Ayrıca, önsözüne, "bu alanda Türkçe kaynak eksikliği gidermek için bu kitabını yazdığını" belirten bir öğretim üyesi, ilgili alanda tüm Türkçe kitaplardan aşırma yaparak kitabını hazırlamıştır; hem de noktasına virgülüne kadar; hem de asıl kaynaktaki imla yanlışlarına kadar...
(13) İntihal'ci öğretim üyeleri, malesef, devletimizden maaş da almaktadırlar.
(14) Yakında "İntihalci Öğretim Üyeleri Derneği" kurarlarsa şaşırmayınız! Çünkü üst kademelere yükselmeye başlamışlardır...
25 Ekim 2007
Metin Münir - Sekiz soru cevapla intihal karnesi
(1) Bu sözleri hangi ülkenin cumhurbaşkanı, hangi üniversitede söyledi?
"Üniversiteler öğrencilerin bilgi biriktirdiği yerler olmak yanında birer sosyal değerler yuvası da olmalıdırlar. Eğitim diploma almaktan ibaret değildir, öğrenciler üniversitelerden ayrılırken eğitimle beraber yanlarında evrensel değerleri de götürmelidirler. Üniversite doğruluk ve dürüstlük anlamına gelmelidir, rüşvet, hırsızlık ve yalan değil. Maalesef ülkemizdeki eğitim sistemi bu kara vebaların hastasıdır. Üniversitelerimizi niteleyen öğretmenler ve öğrenciler tarafından işlenen intihal suçları, para karşılığı satılan tezler, sınav geçmek için ödenen rüşvet gibi uygulamalardır. Öğrenciler kanıtlanmış intihal suçlarına karşı tutum almalıdırlar. Onların, yasal olmayan uygulamalara, hırsızlığa ve sahtekârlığa hayır diyecek cesareti göstermelerini ısrarla tavsiye ediyorum."
(2) Üç Türk üniversitesinde çalışan 12 öğretim üyesi ve doktora öğrencisi dünyanın önde gelen bilim dergisi Nature'da intihalci olarak teşhir edildi. Bu üniversitelerin adları nedir?
(3) Bu üniversitelerden biri soruşturma ve inceleme konusunda ayak sürçüyor. Hangisi?
(4) Hangi ülkenin eğitim bakanlığı eğitim dünyasındaki yozlaşma ve suiistimalleri önlemek için ulusal gözetim ve denetim kurumu kurmaya hazırlanıyor?
(5) Fizik departmanında iki doktora öğrencisinin intihal, yani bilim hırsızlığı yaptığını ortaya çıkaran profesörlere bazı meslektaşlarının vebalı muamelesi yaptığı üniversitenin adı nedir?
(6) Hangi ülke üniversitelerde intihal, yani bilim hırsızlığı ve akademik sahtekârlıkla mücadele etmek için bu yıl Bilim Ahlak Komitesi kurdu?
(7) Hangi Müslüman ülke, intihal yani bilim hırsızlığı suçunu işlemiş olan bir grup profesörü yeterince cezalandırmamış olan bir üniversiteye yapılan para yardımını kesmeye karar verdi? Üniversitenin adı nedir?
(8) Hangi ülkede, anekdotal bilgilere göre, öğrencilerin iki veya üçü kopya çekiyor?
Cevaplar:(1) Romanya Cumhurbaşkanı Traian Basescu. Konuşmanın yapıldığı yer ülkenin en eski yüksek öğrenim kurumu Universitatea Alexandru Ioan Cuza. Konuşma Bükreş Tıp Fakültesi'nde bir profesörün öğrencisinden rüşvet alırken polis tarafından yakalanmasından birkaç gün sonra yapıldı. (2) Dicle, Mersin, 18 Mart (3) Dicle Üniversitesi (4) Çin (5) Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara (6) Çin (7) Pakistan Yüksek Öğrenim Kurumu. Punjab Üniversitesi (8) Türkiye
21 Ekim 2007
Prof. Dr. Rıdvan Karluk-Üniversitelerimizde Bilimsel Etik Değerlere Saygı ve Bilimsel Hırsızlıklar (Sakarya Gazetesi)
Milliyet Gazetesi`nde Metin Münir 16 Eylül`de bu konuyu "Üniversitelerin Sessizliği" başlığı altında ayrıntılı bir şekilde yazmıştır. 20 ve 21 Eylül tarihindeki yazılarından da konuyu işlemeye devam etmiştir. Ben, bilim hırsızların üzerine gitme cesaretini gösterdiği için Metin Münir`i kutluyorum. Çünkü Türkiye`de bu konuyu örtbas etmek isteyenler çoğunluktadır.
Üniversitelerimiz genelde bilimsel hırsızlıkları kapatmaya ve bilim hırsızlarını da aklamaya çalışırlar. Türkiye`de hiçbir üniversite, kendi bünyesinde bilimsel hırsızlık yapan bir öğretim üyesini açıklamak istemez. Çünkü bu durum, o üniversitenin bilimsel şöhretine gölge düşürür ve öğrenciler ve öğretim üyeleri nezdinde bilim hırsızlığının yapıldığı Fakülte ve Bölümler için bu durum iyi bir referans olmaz. >>>
20 Ekim 2007
19 Ekim 2007
Prof. Dr. İ. Halûk GÖKÇORA - CUMHURİYET TÜRKİYESİNDE;“ENGELLİ” BİLİM VE YAYINCILIK !
SAĞLIK BİLİMLERİNDE SÜRELİ YAYINCILIK-2007
5. ULUSAL SEMPOZYUM
19 Ekim 2007
18 Ekim 2007
Prof. Dr. Toktamış Ateş - YÖK ve ihtilal (BUGÜN)
Fakat son zamanlarda YÖK`de, kimi meslektaşlarımızın "intilal" (bilimsel hırsızlık) nedeniyle, haklı olarak cezalandırıldığını okuyunca, bizim üniversitede yaşanan ve Alemdaroğlu `nun yaptığı ihtilalin, nasıl örtbas edildiğini anımsadım ve bu çirkin tutumu unutanlara da, anımsatmak istedim. Ayrıca YÖK`teki bu tutum değişikliğini de, özellikle vurgulamanın, geleceğe ışık tutacağını düşündüm.>>>
16 Ekim 2007
11 Ekim 2007
Prof. Dr. İzge Günal - Tek yöntem intihal değil (Yarınlar)
Bilimde köşe dönmece: İntihal (Yarınlar)
Büyük kısmı, 14 tane fizikçinin ikili ya da üçlü kombinasyonlarının imzası ile yayınlanmış yetmişe yakın makale, intihal gerekçesi ile uluslararası bilimsel makale arşivi arxiv.org’dan geri çekildi. İşin akıllara durgunluk verecek olan yanı ise, bu makalelerin kendi aralarında dönüp dönüp birbirlerine atıfta bulunuyor olmaları.
Aslında bu intihal hikayesi geçtiğimiz yıl Kasım ayında başlıyor. Gerek yayın çıkarmada seri üretime geçmelerinden, gerekse sözlü sınavlardaki başarısızlıklarından şüphelenen 4 öğretim görevlisi Saltı’nın ve Aydoğdu’nun yayınlarını incelemeye başlıyorlar. Google taraması ile yaptıkları araştırmada, yayınların tümünde başka makalelerle ve kendi içlerinde örtüşen kısımlar olduğunu hatta bazılarının paragraf paragraf örtüştüğünü görüyorlar. Manzara oldukça komik aslında. İş son derece özensiz, üstünkörü icra edilmiş. Kullandıkları yöntem ‘kopyala-yapıştır’. Olur da herhangi bir taramada ortaya çıkar diye düşünmüş olsalar gerek; paragraf içinde, sözcüklerden biri ya da birkaçı yanlış yazılıyor. Böylece bir cümle tırnak içinde arandığında sonuçlarda bulunamıyor. Ama pervasızlıklarından olsa gerek, içinde yanlış yazılmış sözcük olan bir cümle aratıldığında, aynı cümle yanlış hali ile bir başka makalede çıkıyor. Kullanılan İngilizce son derece kötü, bölümler arası geçişler birbirinden kopuk, vs. Bilkent Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Özgür Oktel, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde intihalle suçlanan öğretim üyelerinden aldığı savunma mesajına cevap olarak yazdığı e-postada bu özensizliği şöyle anlatıyor: “Ben elektronik bant yapısı ile ilgili bir makalemde bir anda ‘o da bant bu da bant’ diye yara bantlarının özelliklerinden bahsetsem, üstelik bunu da bir hastanenin web sayfasından aynen indirmiş olsam, ne düşünürdünüz? Aynı konuda yazılan introductionların (giriş) benzediğini mi, yoksa intihal yaparken kantarın topuzunu iyice kaçırdığımı mı?” Sonuçta, 15 Mart 2007 tarihinde Etik Kurul, yayınlarda intihal olduğu kararına varıyor ve her iki doktora öğrencisi de ikişer dönem uzaklaştırma cezası alıyorlar. Durum, ikilinin makalelerinden bir tanesinin yayınlanmış olduğu yüksek enerji fiziğinin en saygın dergilerinden biri olan Journal of High Energy Physics’e ve onlarcasının yayınlanmış olduğu arxiv.org’a bildiriliyor. Arxiv.org’un kurucusu Prof. Dr. Paul Ginsparg yapılan uyarı üzerine, kendilerinin de zaten şüpheleniyor olduğunu ve yayınları inceleyeceklerini bildiriyor. Sonuçta intihal kararı veren site, makaleleri yayından kaldırıyor ve olayı tüm dünyaya duyuruyor. Journal of High Energy Physics de bahsi geçen makaleyi kaldırıyor ve internet sitesinde ‘İntihal yüzünden geri çekilmiştir. Yayınladığımız için pişmanız!’ şeklinde açıklama yapıyor. Ardından olay kelimenin tam anlamıyla bilim dünyasının gündemine oturuyor.
Ortaya çıkan bu akademik yolsuzluk karşısında Nature dergisi 6 Eylül’de çıkan sayısında “intihali acınası durumda bir şey olarak bile görmeyen kültürler var” diyor. İntihal yaptıkları ortaya çıkan akademisyenlerin buldukları ilk fırsatta kendilerini “bunda bir şey yok, herkes aynı şeyi yapıyor” diye savunmaları aslında Nature’ın yorumunu doğrular nitelikte. İhsan Doğramacı davasında Yargıtay “Bilimsel olmayan eserlerde göndermesiz alıntılar olabilir.” kararını vermişti. Hal böyleyken herkesin yapması da şaşılacak hatta ‘acınası bir şey’ gibi görülmeyecektir. Ama bu sefer durum sanki biraz farklı. Mesele tüm dünya kamuoyu gözünde ifşa olunca bizimkiler (medya, bir kısım yüksek rütbeli rektörler, vs.) namus belasına da olsa kınama mesajlarını duyurdular cümle aleme.
3 Ekim 2007
Prof. Dr. Kayhan Kantarlı - NATURE DERGİSİNDEKİ, TÜRK FİZİKÇİLERİNE YÖNELİK İNTİHAL İDDİASI...
-''YÖK'ÜN BİR AN ÖNCE GEREĞİNİ YAPIP, GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARMASINI
GEREKTİREN BİR ETİK SUÇ VE SORUMSUZLUK VARDIR''
İZMİR (A.A) - 03.10.2007 - Ege Üniversitesi (EÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, dünyaca ünlü Nature Dergisi'nde yer alan, 17 fizikçiye ilişkin intihal iddialarının sorgulanmadığını öne sürdü.
Kantarlı, yaptığı yazılı açıklamada, olayın birkaç gün tartışılıp haberlerde yer aldıktan sonra gündemden düştüğünü belirterek, YÖK'ün de konunun gündemden düşmesinden ''cesaret alarak'' suskun kalmaya devam ettiği iddiasında bulundu. Bu durumun intihal olaylarının üzerini örterek sorumluluklarının ortaya çıkmasını istemeyenlerin işine yaradığını savunan Kantarlı, şunları kaydetti:
''Başta ODTÜ Rektörü olmak üzere, intihalin kanıtlandığını söyleyenlere karşılık, kendilerine komplo kurulduğunu internet ortamında kanıtlamaya çalışan öğretim üyeleri ve doktora öğrencilerinin YÖK tarafından dikkate alınıp, işin doğrusunu tarafsız bir şekilde ortaya koyacak hiçbir işlem ve açıklama yapılmaması son derece endişe vericidir. Eğer ODTÜ fizik bölümünün komplo kurduğu savları doğru ise bu durumun hem ceza yasaları hem de etik değerler açısından, doktora öğrencilerinin yaptığı söylenen intihalden çok daha ağır bir suç oluşturduğunu görmezden gelmek,YÖK açısından kabul edilemeyecek bir tutumdur.İster gerçek, isterse bir komplo ve iftira olsun, her iki halde de ortada YÖK'ün bir an önce gereğini yapıp gerçeği ortaya çıkarmasını gerektiren bir etik suç ve sorumsuzluk vardır.''
1 Ekim 2007
Doç. Dr. Selçuk Can GÜNCEL KONU: İNTİHAL
Prof. Dr. Levent Doğancı - Plagiarism (Bilimsel Aşırma) Ülkemizde Çok Ciddiye Alınması Gerekir Bir Problem (MEDİMAGAZİN)
Branşımız açısından da benzer durumlarla karşılaşıyoruz sıklıkla. Bunu en azından kendi deneyimlerimden birçok örnekler vererek aktarabilirim. Daha geçen yıl “Journal of Hospital Infection” isimli yabancı bir dergi ülkemizin önemli bir üniversitesinden ve o üniversitenin en üst yöneticisinin de adını taşıyan yayınlanmış aşırma bir makaleyi kırmızı mühürlerle geri çektiğini duyurdu okurlarına internet ortamında. Ancak gerek akademik kurumlarda yöneticilik yapan meslektaşlarımız gerek ise YÖK Denetleme Başkanlığı kendilerine cesaretle iletilebilen bu tür etik ihlaller karşısında yeterince önlem almak ve idari tasarruflarını kullanmak konusunda çok istekli değiller. Özellikle de eğer etik ihlalde bulunan kişi kendi çevrelerinden ise (ki bu aynı klinik, aynı politik görüş vs. olabilir) değil konuya sessiz kalmak, konuyu kendilerine ileten akademisyenleri örselemekten de kaçınmamaktadırlar.
Örneğin daha önce çalıştığım bir kurumda birbirinin neredeyse aynısı olan iki uzmanlık tezini eleştirmem, tez yöneticisinin aynı zamanda kurumun üst düzey idarecisi olması nedeniyle çok büyük bir olay haline getirilip, sonunda önüme kabahatimmiş gibi konulmuştu. Tezler tozlu raflarda duruyor, isteyene detayı ile verebilirim, bakabilir.
Nature dergisinde bulunan yazı maalesef bu olguya da işaret etmekte ve akademik vicdanımızı – kültürümüzü (bir diğer deyişle namusumuzu) en hafif deyimiyle sorgulamakta hatta -alınmaca yok- karalamaktadır. Cümle aynen şöyle: “There are some cultures in which plagiarism is not even regarded as deplorable”. Tercümesi şöyle; bazı kültürler var ki buralarda aşırma acınması gereken bir durum bile değil… Tabii bahsedilen kültür bizim kültürümüz! Makale daha da sertleşiyor üslubunda: “It’s dishonest and sloppy!”. Yani, bu şerefsizce ve sulu bir durum.
Makalenin yayımından sonra internet ortamında suçlanan akademisyenlerin kendilerini savunmak için yazdıkları ve elektronik ortamda yayılan ifadelerini de inceledim. Böyle bir derginin karşı tarafın kabul edilebilir bir savunması olmasına rağmen bu şekilde bir yayın yaparak ileride doğabilecek ciddi hukuki yaptırımları göze alamayacağını düşünüyorum. Branşım olmadığı için savunmalarda yazılan hususları da incelemek benim açımdan mümkün değil. Ancak konuya TÜBA’nın da 11 Eylül basın bülteni ile (Bilim Etiği Çağrısı) müdahil olduğunu görüyoruz. Tepkisini haklı ve sert ifadelerle aktarıyor TÜBA “Yayınlanan haber, ülkemizde bilim ve bilim ahlakının durumu konusunda, gerek bireysel gerekse kurumsal düzeydeki eksiklerimizi sorgulama ve ilgili düzenlemeleri ivedilikle yapma zorunluluğumuzu gözler önüne seren sert bir uyarıdır” diyor.
Aşırma en önemli akademik suçlardan ve en az diğer akademik suçlar kadar (duplikasyon, masa başı veya lap-top yayıncılık) tehlikeli ve adi. Akademik hırsların sadece bilimsel bir yarış olması gerekiyor.
Aldırmazlık, bu işi fütursuzca yapan birçok sözde akademik insanı hak etmediği makamlara getirebiliyor. Bu işin tam zıt bir yönü var bir de: Bilimsel linç girişimleri için de bulunmaz bir Hint kumaşı bu arena. İdari ve akademik rakibin bertaraf edilmesinde başarıyla kullanılıyor ki, bu da büyük bir ahlaksızlık ve bilimsel bir suç aslında. Bunu yapanların da yanına kâr olarak kalmamalı bu suç. Her iki yön de titizlikle irdelenerek her iki çok olumsuz ucun önlenmesi açısından yasal ve idari önlemler cesaretle uygulanmalıdır.
30 Eylül 2007
Uyutulmaya Çalışılan Gençlik...(Yürüyüş)
AKP iktidarının yeni iktidar dönemi icraatlarının başına "sivil bir anayasa" yapmayı koyarak bunu kamuoyunda tartışmaya açmasından bu yana üniversitelerle-AKP iktidarı arasında suni bir tartışma başladı. Özellikle üniversitelerde inanç özgürlüğü kapsamında darlaştırılan ve darlaştırıldığı kadar da kısırlaştırılan bir tartışma YÖK, AKP iktidarı, Cumhurbaşkanı arasında sürüp gidiyor. Temelini üniversitelerde kimin söz sahibi olacağının belirlenmesi – siz onu ranttan büyük payı kimin alacağının belirlenmesi olarak okuyun - olan bu çıkar çatışması özellikle türban konusunda tıkanmış durumda.>>>
28 Eylül 2007
Metin Münir -
Toronto - Kanada
BAKİ AKKUŞ'UN TALİHSİZ DEMECİ
Türk Fizik Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Baki Akkuş'un sutununuzda gecen, "[15 fizikçinin] intihal yaptıkları iddiaları � doğru ise intihali gerçekleştirenleri şiddetle kınıyor(uz)" sozleri kanimca son derece talihsiz ve yadirganabilecek bir ifade.Bu konuyla ilgili cesitli kanal ve kaynaklarda biriken ve internet araciligiyla son derece kolay ulasilabilen dokumanlar topluca veya orneklenerek incelendiginde, burada tartismaya hic bir sekilde acik olamayacak intihal(ler) yapildigi kesin. Bu incelemeyi yapmak icinde gerekli olan iyi bir Ingilizce bilgisi, 3-5 saat, ve gercek anlamda "akademik" bir dusunce yapisi.Sayin Akkuş'un ve/veya Türk Fizik Derneği'nin konuya yakinliklari ve konumlari itibariyle boyle bir incelemeyi yapmis ve bu konuyla ilgili hic bir tereddute yer birakmayacak bir aciklama ile kamu oyuna ulasmis olmalari kanimca daha uygun olurdu.Bu konuyla ilgili "karar merci" olarak devamli YOK'un gosterilmesi, durumu disaridan izleyen akademisyenler icin garip bir durumu daha da garip bir hale getirmektedir. Bu konuyla ilgili veya ilgilenen binlerce akademisyen konuyu kendileri ve kolayca inceleyerek kararlarini zaten vermislerdir.YOK'un ileri tarihlerde konuyla ilgili verebilecegi "burada intihal vardir" karari, "geciken adalet adalet degildir" kavramindan hareketle zaten fazlaca bir deger tasimayacaktir. (Ancak YOK'un inceleme ve karar verme ivmesi, Turk akademik dunyasinin calisma tarzini orneklemesi acisindan son derece talihsiz bir baska goruntu olusturmaktadir). Bundan daha kara bir goruntu olasi ise, oda YOK'un ileri tarihlerde konuyla ilgili verebilecegi "burada intihal yoktur" kararidir!Sonuc olarak, kanimca bu konu, gercek anlamda akademik bir kultur yapisi icinde yetismis ve gerekli incelemeyi yapma olanagi bulmus (Turkiye icinde ve disindaki) tum dusunurler icin kapanmistir. Bu acidan, YOK ve/veya konuyla ilgili diger akademik birimlerin bu konuyla ilgili verecekleri herhangi bir kararin--en azindan Turkiye disindaki akademik dunya acisindan, ve bu gec saatten sonra, hic bir degeri olmayacagi kanisindayim.
Seval Çetin
SEN DE Mİ BRUTUS?
Siz de mi işin peşini bırakıyorsunuz? Tam da basından da bu konuda duyarlı bir yazar çıktı nihayet derken... Ama haklısınız da bu çürümüş sistemde istediğiniz kadar yazın çizin hani YÖK ten bir tepki? Neyi düzeltebiliriz ki, sisteme uymayı denemek belki daha akıllıca vicdanı bir kenara bırakıp. Çal- yayın yap ve prof ol. Sistem dürüstü sadece cezalandırıyor.
Prof. Dr. Engin MERİÇ
İstanbul Üniversitesi Emekli Öğretim Üyelerinden
GÖRECEKSİNİZ BU OLAY DA SÜMEN ALTI EDİLECEK
Milliyet Gazetesi'ndeki yazılarınızı T. C. Üniversitelerine Emekli Sandığı kayıtlarına göre tam 44 yıl hizmet vermiş ve usulsüzlüklerle yıllarca savaşmış, "İstanbul Üniversitesi'ndeki bir Profesörlük Kadarosu'na YÖK'e karşı Danıştay Kararı ile atanamış bir öğretim üyesi olarak" büyük bir zevk ile okudum. Bahsettiğiniz konular hiçte yeni değil. Bildiklerimi sayfalara dökerek size iletmem ise hiç mümkün değil. Çünkü bunları yazmak günlere mal olur.
16 Eylül'de yazmış olduğunuz birinci yazınızda ODTÜ, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Dicle Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi gibi 4 üniversitede görevli, Dekan, Profesör, Doçent, Yardımcı Doçent, Öğretim Görevlisi ve Doktora Öğrencisi olan 14 kişinin bilimsel hırsızlıkla suçlandığına değiniyorsunuz. Keza YÖK ile bu kişilerin bağlı oldukları üniversitelerin harekete geçmeleri gerektiğini belirtiyorsunuz. Bunu takiben yazdığınız ikinci yazınızda ise YÖK Disiplin Kurulu'nun bu konuları incelemek üzere toplanacağına değiniyorsunuz. Tahmin ederimki toplantı yapıldı ve üzerinden yaklaşık 10 gün geçti. Ben şahsen bu konuyla ilgili olarak bu kişilere bir ceza önerildiği veya verildiğine dair herhangi bir haber duymadım.Geçmiş yıllarda bu ve benzeri olaylar oldukça fazla sayıda gerçekleşti. Çalışmalarının kopyalandığı konusunda bazı araştırıcıların mahkemeye başvurduğunu yine gazetelerden öğrendik. Keza Anadolu'daki bazı üniversitelerde benzer konulardaki başvurular hep neticesiz kaldı. Özellikle bazı kişilerin, bu gibi olaylar zaman aşımına uğradı diyip keyifle ortalarda dolaşması çevrelerinde epeyce konu oldu. Ne yazıkki bu gibiler halen Doçentlik ve Profesörlük Jürilerine girebiliyor, Doktora ve Yüksek Lisans Tezi yürütebiliyor ve bu konulardaki jürilerde görev alabiliyorlar. Durumu siz düşünün artık.Dediğim gibi 44 yıllık üniversite yaşamımda ve emekli olduktan sonra geçen sürede bu gibi nedenlerden ötürü herhangi bir öğretim üyesinin şu veya bu şekilde ceza aldığını, hele üniversite ile ilişkisinin kesildiğini hiç duymadım. 19 Eylül tarihli yazınızda değindiğiniz gibi "Bir ülkede intihal kitabı olanlar eğer TÜBİTAK'a bilim ödülü adayı olarak öneriliyor, TÜBİTAK uluslararası yayın sayısı yüksek diye ders kitaplarında intihal yapanlara bilim ödülü verebiliyor, intihalciler Dekan atanabiliyor, Başbakan Müsteşarı ve sonra da Milletvekili olabiliyorlarsa Nature'deki intihal haberinde bir dekan adının da bulunması sürpiriz değildir" diyorsunuz.Bakın göreceksiniz bu olayda geçmişte olduğu gibi yine sümen altı edilecek, durumu örnek olarak gören genç nesil yine önümüzdeki yıllarda bu gibi olayları tekrarlamaktan hiç çekinmiyecektir. Günümüze kadar ve günümüzde bu gibi olaylar herhangi bir şekilde cezalandırılmadığından, gelecek nesillerde de birçok kişi benzeri durumları korkusuzca tekrarlayacaktır.
mmunir@milliyet.com.tr
Prof. Dr. Metin Balcı - Etik dışı davranışlar ve doçentlik sınavı (CBT)
!
Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke
Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

* Rastgele Yazılar
Orhan Bursalı - Haber İçin Mahkeme Kararı mı Gerekli? (Cumhuriyet)
Bu köşede yazılacak tonla konu varken bir de tekzip hakkının kötüye kullanılmasına izin veren mahkeme ve kararlarıyla ilgilenmek, doğrusu ancak kaotik bir Türkiye’de hemen hiçbir kurumda işlerin düzgün yürümediğinin göstergesi olsa gerek...Mustafa Helvacı adında kişi hakkında belgelere dayalı olarak... DEVAMI>>
Doç. Dr. Doğan Yücel - Bilimsel dergilerde hakemlik süreci üzerine...(CBT)
Cumhuriyet Bilim Teknik, 25.6.2010Bilimcinin bilimsel faaliyetlerinin en somut göstergelerinden birisi, hakemli bilimsel dergilerde çalışmalarını yayımlayabilmesidir. Bilimsel çalışmanın yayın ile taçlanması için, yazarların yanı sıra, editörün ve hakemlerin emeğine gerek vardır. Editör, kararında, ... DEVAMI>>
Prof. Dr. Levent Doğancı - Tekzip Metnine Yanıt - BİLİM VE GELECEK
BİLİM VE GELECEK, Haziran 2010; Sayı: 76 Sayfa: 92-94'TEKZİP METNİ'NE YANIT:Birinci paragrafta anlatılan olayların (yani yayın aşamasında posterden yayına gidilmesinin, etik kurul onayının olmasının vs.) Bilim ve Gelecek Dergisinde Eylül 2009 tarihinde yayınlanmış eleştirilen konu ile hiçbir ilgisi ... DEVAMI>>
Tekzip Metni - BİLİM VE GELECEK
BİLİM VE GELECEK, Haziran 2010; Sayı: 76 Sayfa: 92-94Tekzip MetniEylül 2009 tarihinde derginizin 67. sayısının 49-51. sayfalarında Prof. Dr. Levent Doğancı tarafından “Yayın etiği, ve yasal açıdan kopyala yapıştır ve aşırma” başlıklı bir yazı yayımlanmıştır. Yazının içeriğinde ise “Bunun somut örneğ... DEVAMI>>
Yalçın Doğan - İntihalin Mardin’deki adı (Hürriyet)
SANKİ inşaat ihalesi, oysa bilimsel bir araştırma. Bilimsel araştırmalar da, bu devirde, herhangi ticari bir proje gibi ihaleye çıkıyor. İhaleyi yapan DPT ya da bakanlıklar olabilir. Bilimsel araştırma projesi vermek için, devletin kurumları, bilimsel araştırmayı yapacak ekibin yanında ya bir ar... DEVAMI>>
'Köşke Saygısızlık Olur' Diye Ayrıldı
Prof. Özgenç, Türk-Alman Üniversitesi rektör adaylığının ardından YÖK üyeliğinden de ayrıldı. Olayın perde arkasından ise Alman Büyükelçi Cuntz çıktı. . DEVAMI>>
Orhan Bursalı - Sahte tezi bile çalıntı çıktı (Cumhuriyet)
Helvacı’nın, Diyanet’e sunduğu “tez”indeki bilgilerden önemli bir bölümünün, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Matematik Bölümü’nde 1992 yılında yapılan ve yayımlanan, Melek Hamzaoğlu ve Esat Hamzaoğlu isimli öğretim üyelerinin araştırmalarında önemli ölçülerde bulunduğu görüldü. Hel... DEVAMI>>
Prof. Dr. Rıdvan Karluk - YÖK Başkanı Prof. Özcan Üniversitelerde Yaşanan İntihaller ( Bilimsel Hırsızlık) Konusunda Ne Düşünüyor? (Sakarya Gazetesi)
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, 27 Mayıs 2010 tarihinde basına yansıyan demecinde intihal iddialarında artış olduğunu belirterek, ´´İntihal iddialarında artış var. Herkes birbirinin intihal yaptığını iddia ediyor, ihbar ediyor. Bu dosyalara bakıyoruz. Elimizde bu konuyla ilgili 80-90 dosya b... DEVAMI>>
Yrd. Doç. Dr. Aytekin Aydemir - Yargılı! İnfaz (CBT)
Sayın Prof. Dr. Bahattin Baysal’ın “Türkiye’de bilimsel yayınlarda aşırmacılık ve sahtecilik; üniversite ders kitapları” başlıklı yazısına eleştirimdir. Yrd. Doç. Dr. Aytekin Aydemir, Mersin Üniversitesi, aaydemir@mersin.edu.trİlgili yazıda özellikle “Türkiye’de bilim dünyası, 14 Temmuz 2007 gü... DEVAMI>>
İntihal mi? Fitne mi? (AKŞAM)
YÖK Başkanı Özcan'ın 'İntihal ihbarı yağıyor' sözleri, gözleri intihal dosyalarına çevirdi. Bazı ihbarların hocalar arasındaki çekişmelerden kaynaklandığı belirtiliyorYÖK son dönemde artan intihal dosyalarından başını kaldıramıyor. Halen kurumun incelediği 80-90 intihal dosyası var. YÖK Başkanı P... DEVAMI>>
Prof.Dr.Güneş Uçar - Atıflı Aşırmacılık (CBT)
Cumhuriyet Bilim Teknik, 28.05.2010 YÖK yönetmeliği atıflı aşırmayı da kapsayacak şekilde, aşırmanın net tanımı yeniden yapılmalı, bununla birlikte aşırmacılıktan başka sahtecilik, verilerin çarpıtılması, hak edilmemiş yazarlık gibi bilim ahlakına aykırı eylemleri de cezalandıracak düzenlemeler a... DEVAMI>>
AKP'nin hocası intihalci çıktı (Cumhuriyet)
AKP Siyaset Akademisi'nde geleceğin siyasetçilerine ders veren Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Abdullah Topçuoğlu, aynı üniversitedeki arkadaşının makalesinden intihal yapmış. Fırat Kozok Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde yaşanan intihal skandalının bir benzeri de AKP’de ortaya çıktı. ... DEVAMI>>
Özcan: İntihal iddialarında artış var
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, intihal iddialarında artış olduğunu belirterek, ''Herkes birbirinin intihal yaptığını iddia ediyor, ihbar ediyor'' dedi.Yüksek Disiplin Kurulu sıfatıyla toplanan YÖK Genel Kurulu toplantısına ara verildiği sırada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Ö... DEVAMI>>
.