11 Ekim 2007
Prof. Dr. İzge Günal - Tek yöntem intihal değil (Yarınlar)
Geçtiğimiz aylarda fizikçiler arasında önemli sayıda ismin intihalle gündeme gelmesi, konuyu yeniden öne çıkardı. Akademinin arka yüzünde neler oluyor?
Aslında intihal akademik yolsuzluk türlerinden sadece birisidir. Madem güncel, önce intihalden başlayalım. İntihal, başkasının eserinin tümünü ya da bir parçasını kendisine aitmiş gibi göstermektir. Burada hiçbir emek sarf etmeden, düşünsel faaliyette bulunmadan başkasının üretimine el koyma söz konusudur. Yani açık bir biçimde hırsızlıktır; fikir, düşünce hırsızlığıdır. Diğer türler içerisinde; fabrikasyon veya masabaşı üretim diye adlandırılan uydurmacılık, falsifikasyon diye bilinen verilerin saptırılması, traşlama diye adlandırılan hipotezi desteklemeyen verilerin saklanması, salamlama olarak adlandırılan bir bütün oluşturan çalışmanın parçalara bölünerek yayınlanması, duplikasyon olarak bilinen aynı çalışmanın birden fazla yerde yayınlanması, kıyak yazarlık diye bilinen bir kişinin hiçbir emeği olmadığı veya emeği geçse bile yazar olmaya yetecek kadar emeği olmadığı bir çalışmaya isminin yazılması ve bunun tam tersi emeği geçen kişilerin çalışmada isminin yer almaması yer almaktadır. Sanırım burada önemli olan akademik yolsuzluk türleri arasında, topluma ve bilim dünyasına verdiği zararlar açısından bir ayrım yapmak gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında bu türler arasında uydurmacılık, verilerin saptırılması ve traşlama daha önemli hale gelmektedir. Bu üç türde de literatüre gerçeği yansıtmayan veriler sunulmaktadır. Bunlarda zarar tüm bilim dünyasını etkilemektedir. Örneğin; hiç yapılmamış bir deneyin sonuçları yapılmış gibi yayınlandığında (uydurmacılık) veya deney yapılıp sonuçlarla oynanıp yayınlandığında (saptırmaca veya traşlama) dünyanın herhangi bir yerinde başka birisi bu deney sonuçları üzerine bir başka çalışma planladığında sonuç hüsran olacaktır; çünkü zaten temel alınan çalışma yoktur ve/veya gerçeği yansıtmamaktadır. Diğer akademik yolsuzluk türleri aşırma (intihal), salamlama, duplikasyon, kıyak yazarlık veya hayalet yazarlık da elbette çok ciddi suçlardır. Ancak burada yayın içindeki bilgiler doğru olduğu sürece bilim dünyasına verilmiş büyük bir zarar yoktur. Örneğin; aşırmada aşırılan kişinin hakkı gasp edilip, aşıran kişi haksız bir yarar sağlamıştır. Ancak, üçüncü şahısların bundan bir zararı olmaz. Benzer durum, salamlama, duplikasyon ve kıyak yazarlık için de geçerlidir; burada sadece haksız bir biçimde kişilerin yayın sayısı artırılmaktadır.
Akademik işleyişin kendisi yolsuzluğu teşvik ediyor olabilir mi? Yani neden oluyor tüm bunlar?
Akademik yolsuzlukların neden yapıldığı konusu da içinde bulunulan topluma göre değişir. Örneğin; ABD gibi, çalışmaların büyük şirketlerden alınan fonlarla yürütüldüğü ülkelerde akademik yolsuzluk ciddi bir gelir kaynağı olabilir; bu durum, akademik yolsuzluğu teşvik eden faktörler arasında sayılmaktadır. Akademik yükselme hırsı, nedenler arasında öne sürülen diğer bir faktördür. Ancak, Türkiye’de akademik yükseltmelerde ölçüt kullanılması son beş, altı yılın gerçeğidir. Kaldı ki, konulan resmi ölçütler de gerçek anlamda çok basittir. Bu nedenle bunun da Türkiye’de akademik yolsuzluğun nedenlerinden biri olabileceği ama esas nedeni olamayacağı düşüncesindeyim. Sanırım esas neden, tabi Türkiye için, ciddi bir bilgi üretme geleneğinin olmayışıdır. Tüm dünyada toplumsal yapının gelişimiyle ve dayatmasıyla ortaya çıkan üniversite ve bilgi üretimi Türkiye’de üst yapı belirlemesiyle oluşmuştur. Toplum içinde bilgi ne kadar değerli ise, toplum ne denli hurafelerden uzak ise, yaşam ne kadar bilgi temelli ise akademi de o oranda bilgi üretir. Aksi durumda bilim karşıtlığı egemen olur. Bilim karşıtlığı derken kastettiğim astroloji vs. gibi sahte bilimler artı var olan bilimsel üretim sürecinin sahtekarlıkla sabote edilmesidir. Özetle bilgi üretiminin toplumsal karşılığının ve geleneğinin olmamasının temel sorun olduğu kanısındayım.
Akademik yolsuzluğun yasalarda ve YÖK yönetmeliğindeki yaptırımları nelerdir?
TC yasalarında akademik yolsuzluk bir suç olarak tanımlanmıyor. Bu nedenle de etik kurullardan ceza alan kişilerin cezaları mahkemelerce iptal ediliyor. Çünkü, bunların bir tanesi hariç diğerlerinin yasalarda karşılığı yok. Sadece aşırma (intihal) fikri mülkiyet hakları içerisine giriyor. Ancak, bunun da yargıya götürülebilmesi için, bizzat kendisinden aşırılan kişinin dava açması gerekiyor. Aşırma ne derece büyük olursa olsun, üçüncü şahısların konuyu yargıya taşıma hakları yok. Çünkü böyle bir durumda yargı açık bir biçimde “tamam burada aşırma olabilir ancak bundan sana ne” diyor. YÖK disiplin yönetmeliğinde de yine sadece aşırma bir suç olarak tanımlanıyor ve cezası ağır; ‘aşıran kişinin öğretim üyeliği ile ilgisi kesilir’ diyor. Bu maddenin nasıl işletildiğine geçmeden önce şu noktaya bir kez daha dikkat çekmek istiyorum. Daha ciddi bir akademik yolsuzluk türü olan uydurmacılık, saptırmacılık ve traşlama ile biraz önce söz ettiğim diğer yolsuzluk türleri hiçbir şekilde, hiçbir yönetmelikte suç olarak tanımlanmıyor. Gelelim YÖK disiplin yönetmeliğindeki maddenin nasıl işletildiğine; herhangi bir aşırma olayı saptadığınızda, konunun geleceği bütünüyle ilgili üniversitenin rektörünün elindedir. Siz konuyu YÖK’e bildirseniz bile, hatta ilgili rektörlüğün bu konuda hiçbir işlem yapmadığını, hatta rektörlüğün de bu sürecin bir parçası haline geldiğini YÖK’e bildirseniz bile YÖK hiçbir soruşturma yapmadan dosyayı yine ilgili rektörlüğe yollayıp onun yanıtını da size iletmektedir. Bu durumda eğer akademik yolsuzluk yapan kişi rektörlüğe yakınsa hiçbir şekilde hakkında hiçbir cezai işlem yapılmamaktadır.
!
Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke
Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...
Predatory journals: Who publishes in them and why?
.....................................................................
...
...
...
* Rastgele Yazılar
.