Üniversitelerde görev yapan akademik personel için hazırlanan disiplin yasası taslağına ilişkin YÖK’ten yapılan açıklamada, hukuksal boşluğun kamu düzenini ihlal edici nitelikte görüldüğü belirtilerek, şunlar kaydedildi:
“Anayasa Mahkemesi’nin kararı sebebiyle Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği uygulanamaz hale geldiğinden, bu yönetmelikte yer alan üniversite personeline ilişkin suçlar bakımından bir ceza tayini mümkün olmayacak. O kadar ki, intihal, cinsel taciz gibi ciddi suçlar dahi cezasız kalacak ya da bu suçların ağırlığına uygun disiplin cezası verilemeyecek. Yükseköğretim personeli bakımından disiplin cezaları ve fiillerinin yasa ile düzenlenmesi gerekiyor. Rektör ve dekanlar dışındaki yükseköğretim personeline ilişkin tüm disiplin işlemleri üniversiteler bünyesinde sonuçlandırılacak, Yükseköğretim Kurulu bünyesinde ise yalnızca rektörler ve dekanlar hakkında yürütülen disiplin soruşturmaları karara bağlanacak. Bilimsel araştırma ve yayın etiği ihlalleri herhangi bir kanun ile disiplin suçu olarak düzenlenmediğinden, bu ihlallere bir disiplin cezası verilebilmesi mümkün olmuyor. Bu sebeple yasa taslağında bilimsel araştırma ve yayın etiğine ilişkin bazı suç ve cezalara da yer verildi.”
ÖZERKLİK VE AKADEMİK GEREKLİLİKLER
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yükseköğretim personeli hakkındaki disiplin fiilleri ve cezalarının yönetmelikle değil, kanunla düzenlenmesi gerektiği yönünde bir karar aldığının da hatırlatıldığı açıklamada, yasa taslağının temel ilkeleri ise şöyle belirtildi:
“Anayasa Mahkemesi’nin kararı nedeniyle kanuni düzenleme yapılması ihtiyacı ortaya çıktı. Nitekim hukukumuzda yargı ve silahlı kuvvetler personeli için de Devlet Memurları Kanunu’ndan ayrı özel disiplin kanunları bulunuyor. Hükümete sunulmak üzere hazırlanan yeni yükseköğretim disiplin yasası taslağının temel felsefesi, Devlet Memurları Kanunu’ndaki disiplin hükümlerinden farklı olarak, üniversite özerkliği ve akademik gerekliliklere uygun bir disiplin sistemi oluşturmak.
REKTÖR VE DEKANLAR HARİÇ
Bu çerçevede, yasa çalışması ile rektör ve dekanlar dışındaki yükseköğretim personeline ilişkin tüm disiplin işlemlerini yürütme ve karar alma yetkileri üniversitelere bırakılıyor. Böylelikle rektör ve dekanlar dışındaki yükseköğretim personeline ilişkin tüm disiplin işlemleri üniversiteler bünyesinde sonuçlandırılacak, YÖK bünyesinde ise yalnızca rektörler ve dekanlar hakkında yürütülen disiplin soruşturmaları karara bağlanacak. Ayrıca bilimsel çalışmalarda ciddi sorun haline gelen bilimsel araştırma ve yayın etiği ihlallerine de yasa taslağında yer verildi. Bilimsel araştırma ve yayın etiği ihlalleri herhangi bir kanun ile disiplin suçu olarak düzenlenmediğinden, bu ihlallere bir disiplin cezası verilebilmesi mümkün olmuyor. Bu sebeple yasa taslağında bilimsel araştırma ve yayın etiğine ilişkin suç ve cezalara da yer verildi.”
203 DİSİPLİN DOSYASI
YÖK verilerine göre 2015 yılının 11 ayında üniversitelerde 203 disiplin dosyası hazırlandı. Bu dosyaların 11’i rektörlerle, 3’ü dekanlarla ilgili. 203 dosyanın 144’ü karara bağlandı.
***
Olumlu bir adım
Prof. Dr. Abdullah Atalar (Bilkent Üniversitesi Rektörü)
Bu, Türkiye’de üniversiteler adına olumlu bir adım. YÖK’ün disiplin ile ilgili yetkileri üniversitelerin kendilerine bırakıyor olması, yükseköğretim adına iyi bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Bürokrasiden uzak bir tavır
Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ (Atılım Üniversitesi Rektörü)
"YÖK’ün, temel işlevleri arasında yer almaması gereken konuları üniversitelere devretmesini gecikmiş, ancak çok isabetli bir karar olarak görüyorum. Bütünleme sınavları ve yatay geçiş kontenjanlarının üniversitelere bırakılmasının ardından öğretim elemanlarının disiplin süreçlerine ilişkin konuların da üniversiteler bünyesinde sonuçlandırılmasına yönelik olarak hazırlanan taslağını tümüyle destekliyorum. YÖK, bir yandan yükseköğretimin kalitesini değerlendirmek gibi son derece önemli bir asli görevi üstlenirken, bir yandan da gereksiz ve kendi imajını olumsuz etkileyen bürokrasiden uzaklaşarak son derece olumlu bir tavır sergiliyor. Bu gelişmelerin sürmesi en büyük dileğimiz."
Aşağıdan yukarı bir yaklaşım şart
Prof. Dr. Muhammed Şahin (MEF Üniversitesi Rektörü)
"Olumlu bir gelişme. Prof. Dr. Yekta Saraç’ın bu yönde adımlarını destekliyorum. YÖK’ün yetkilerinin dağıtılması akademik dünyada önemli bir destek görüyor. Üniversitelerin özerkleştirilmesi yönünde bu tip yasalara ihtiyaç var. Ancak yüskeköğretimdeki bu yönde adımların, Milli Eğitim Bakanlığı ile daha koordineli bir şekilde yapılması gerekiyor. YÖK ve MEB’in birlikte çalışması, aşağıdan yukarı bir yaklaşımla eğitim kurumlarındaki özerkliğini ele alması lazım."
YÖK’ün yükü hafifleyecek
Prof. Dr. Süleyman Büyükberber (Gazi Üniversitesi Rektörü)
"Üniversiteler ne kadar özek olursa o kadar iyi olur. YÖK’ün bu düzenlemesini olumlu buluyorum. Çünkü YÖK kural koyan, koordine eden ve oyuna müdahale etmeyen, projeler üreten üst kurum olarak üniversitelere destek vermeli. Yükseköğretim kurumlarına bırakılan yetkiler sayesinde işler daha hızlı ilerleyecek. Üniversiteler sayesinde disiplin kurullarıyla çalışmalar yapılıyordu ancak yeni düzenleme ile YÖK’ün yükü hafifleyecek, süreçler daha kolay işleyecek. Etik ihlal konusu ise şimdiye kadar çok suistimal ediliyordu. Akademisyenlerin intihal şikayetleri yoluyla önleri kesiliyordu. Bu konuda yeni çalışmayla süreçlerin daha sağlıklı ilerlemesi sağlanacak."
İntihalin suç kapsamına alınması olumlu
Prof. Dr. Ebubekir Ceylan (Hakkari Üniversitesi Rektörü)
"Üzerinde çalışılan düzenlemeleri olumlu buluyorum ancak detaylarını bilmiyorum. Eğer üniversitelere bazı yetkiler bırakılacaksa, bu uygulama bürokrasiyi azaltır. İntihal başta olmak üzere etik ihlallerin suç kapsamına alınması da oldukça olumlu bir adım."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.