"ÜNİVERSİTELERİNDE BİLİMSEL HIRSIZLIĞIN DOĞAL KARŞILANDIĞI BİR ÜLKENİN ELBETTE TÜM YAŞAM ALANLARI SOYULACAKTIR" > > >
NEDEN ?
https://plagiarism-turkish.blogspot.com
Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim
- Yasal Çerçeve ve Uygulamalar - Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın
YÖK Başkanlığı, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na disiplin
hükümlerinin eklenmesine ilişkin kanun çalışması hakkında bilgilendirme
yaptı. Kanuna eklenmesi gerektiği düşünülen yasa çalışması ile rektör ve
dekanlar dışındaki yükseköğretim personeline ilişkin tüm disiplin
işlemlerini yürütme ve karar alma yetkileri, üniversite disiplin
amirleri ve kurullarına bırakılıyor. Ayrıca bilimsel çalışmalarda ciddi
sorun haline gelen bilimsel araştırma ve yayın etiği ihlallerine de yasa
taslağında yer verildi.
YÖK’ten yapılan açıklamada, “2547
sayılı Kanunun 53. maddesinin (b) bendi, 01.03.2014 tarihli 6528 sayılı
Kanunun 7. maddesi ile değiştirilmiş, söz konusu değişiklikle öğretim
elemanları, memur ve diğer personele uygulanabilecek disiplin cezaları
uyarma, kınama, yönetim görevinden ayırma, aylıktan kesme, kademe
ilerlemesinin durdurulması, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve
kamu görevinden çıkarma olarak belirlenmiş, hangi fiillere hangi
disiplin cezasının uygulanacağı, bu bentte sayılan kişilerin disiplin
işlemleri ve disiplin amirlerinin yetkilerinin, devlet memurlarına
uygulanan usul ve esaslar da göz önüne alınmak suretiyle Yükseköğretim
Kurulu tarafından düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Bu fıkranın
ikinci cümlesinde yer alan 'Hangi fiillere hangi disiplin cezasının
uygulanacağı, bu bentte sayılan kişilerin disiplin işlemleri ve disiplin
amirlerinin yetkileri, devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslar da
göz önüne alınmak suretiyle Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir' hükmü
Anayasa Mahkemesinin 14.1.2015 tarihli ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı
kararı ile iptal edilmiş olup, söz konusu iptal kararı nedeniyle doğacak
hukuksal boşluk kamu düzenini ihlal edici nitelikte görüldüğünden iptal
hükmünün kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay
sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırılmış, Anayasa Mahkemesi'nin
gerekçeli kararı 7 Nisan 2015 tarihli ve 29319 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı sebebiyle kanuni
düzenleme yapılması ihtiyacı hasıl olmuştur.” hatırlatması yapıldı.
Anayasa
Mahkemesi'nin anılan kararı sebebiyle Yükseköğretim Kurumları Yönetici,
Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği uygulanamaz hale
geldiğinden, bu yönetmelikte yer alan üniversite personeline ilişkin
suçlar bakımından bir ceza tayini mümkün olmayacağına dikkat çekildi.
Açıklamada şöyle denildi: “O kadar ki intihal, cinsel taciz gibi ciddi
suçlar dahi cezasız kalacak ya da bu suçların ağırlığına uygun disiplin
cezası verilemeyecektir. Bu nedenle yükseköğretim personeli bakımından
disiplin cezaları ve fiillerinin, yasa ile düzenlenmesi gerekmektedir.
Yükseköğretim üst kuruluşları ile yükseköğretim kurumlarının
yöneticilerine, öğretim elemanlarına ve diğer personeline ilgili mevzuat
ile yüklenen sorumlulukların diğer kamu personeline nazaran farklı
nitelikte olması sebebiyle, Yükseköğretim personeline ilişkin disiplin
suç ve cezalarını düzenleyen ayrı bir kanuna ihtiyaç duyulmaktadır.”
Bu
kapsamda yapılan çalışmalar doğrultusunda hazırlanan ve 2547 sayılı
Kanuna eklenmesi gerektiği düşünülen yasa çalışması ile rektör ve
dekanlar dışındaki yükseköğretim personeline ilişkin tüm disiplin
işlemlerini yürütme ve karar alma yetkileri üniversite disiplin amirleri
ve kurullarına bırakıldığına vurgu yapılarak, “Böylelikle rektör ve
dekanlar dışındaki yükseköğretim personeline ilişkin tüm disiplin
işlemleri üniversiteler bünyesinde sonuçlandırılacak, Yükseköğretim
Kurulu bünyesinde ise yalnızca rektörler ve dekanlar hakkında yürütülen
disiplin soruşturmaları karara bağlanacaktır. Ayrıca bilimsel
çalışmalarda ciddi sorun haline gelen bilimsel araştırma ve yayın etiği
ihlallerine de yasa taslağında yer verilmiştir. Bilimsel araştırma ve
yayın etiği ihlalleri herhangi bir kanun ile disiplin suçu olarak
düzenlenmediğinden, bu ihlallere bir disiplin cezası verilebilmesi
mümkün olmamaktadır. Bu sebeple yasa taslağında bilimsel araştırma ve
yayın etiğine ilişkin bazı suç ve cezalara da yer verilmiştir."
değerlendirmesinde bulunuldu.
2015 YILI İÇERİSİNDE YÖK’E İNTİKAL EDEN VE YÜKSEK DİSİPLİN KURULU'NDAKİ DOSYA SAYISI
2015 yılı toplam dosya sayısı : 203 Rektörlerle ilgili olan toplam dosya sayısı : 11 Dekanlarla ilgili olan toplam dosya sayısı : 3 (Rektör+Dekan 14) Diğer personel (öğretim üyeleri, idari vb.) : 189 203 dosyanın 144 tanesi bu zamana kadar karara bağlandı.
Sahtekârlıktan Kalpazanlığa: Suçun Üniversite Haliyle Yüzleşme - YAĞIZ ALP TANGÜN
*
*
"Mesleki ahlak kuralları, meslek adamlarının kendilerini korumaları için değildir; son analizde bunlar toplumun korunması içindir. Bir gruba ait kurallar kendi çıkarlarını korumaya yönelirse, o grup organize suç karakteristiği sergilemeye başlar.” STEPHEN H. UNGER
İntihalden parayla makale yayınlatmaya.... Türkiye'de üniversiteler ne durumda?
Akademik Sahtekârlık ve İntihal Üzerine Bir Araştırma: Türkiye’deki Mevcut Durum
"İntihal ve yayın etiği sürecine odaklanan bu araştırma, akademik sahtekârlık ve intihal açısından "kötü durumdaki" akademinin Türkiye’de kendini sürekli tekrarlanması sorunsalına yeni bir bakış açısı getirilmeye çalışılmıştır. Murat Eren’in “Türkiye Akademisinin Arka Sokaklarından Tez Manzaraları (2012)” adlı çalışması gibi ikincil kaynaklardan elde edilen Türkiye’deki lisans üstü tezlerdeki intihal ve akademik sahtekârlık unsurları, nitel çözümleme yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Yapılan analizler ve teorik araştırmalar, Türkiye’de intihal ve akademik sahtekârlığa karşı çeşitli türden tepkilerin yetersiz olduğunu, bu türden etik ihlallerin gerçek akademisyenlerin çalışmalarına ve akademinin imajına zarar verdiğini, böylece toplumun akademiden beklentisini ve akademiye yatırımını olumsuz etkilediğini göstermektedir. Araştırmada, intihal ve akademik sahtekârlığın önlenmesine ilişkin bir dizi etik ilke ve hukuki norm da önerilmiştir." Sinem ŞENTÜRK (2020)
AKADEMİK ÇÜRÜME
"Doktora öğrencisinden profesöre, Yeni Ekonomi rejimi akademisyenin ruhunu kemiriyor. Çalışma koşullarının yalnızlaştırıcı, güvensizleştirici, belirsizleştirici etkisi akademik karakteri çürütüyor: Bilimde hırsızlık, rakip görülen meslektaşa mobbing, sırf teşvik ikramiyesi için yayın, idari görevi kötüye kullanma, döner sermaye için türlü cinlikler, öğrenciyi yaz okulunda da söğüşlemek için başarısızlığa zorlama, cinsel tâciz, tembellik, ayrımcılık… Akademik çalışma yaşamında kişiliğin aşınması derinlere nüfuz etmiş bir süreç. Bu alan içindeki çürümeyi hemen durduramayacağız. Ama neyin çürüdüğünün ayırdına vararak işe başlayabiliriz." EMRAH GÖKER
Osman İnci “Medreseleşen Üniversiteler Mollalaşan Akademisyenler” kitabında, çağdaşlaşmanın, aydınlanmanın, korumacılığın, tutumluluğun, bilene ve bilgiye saygının, cehaletle mücadelenin yaşamsal öneme sahip olduğunu vurgularken, “Eski Türkiye” üniversiteleri ile “Yeni Türkiye” üniversitelerini karşılaştırıyor.
Dr Tansu KÜÇÜKÖNCÜ(*) - 100 Yıl Sonra Medreseler Mollalar Dönemine Geri Dönüş
"1800 lerden beri söylenen çok meşhur 'keyifli keyifli kaynayan kurbağa deneyi' vardır. Kurbağalar yavaş yavaş kaynatıldıklarının farkında değillerdir, taa ki kaçamaz hale gelene dek. Hep birlikte kaynayan kocaman bir cadı kazanının içindeymişiz. Bunları Kemal Gözler’den başka anlatan yok, kendi sitesinde sesini duyurmaya çalışıyor, kaale alan yok, haber yapan yok, biz de tesadüfen rastladık ve öğrendik. Muhalefete göre üniversitelerde eskisi gibi rektör seçimi olmamasından başka sorun yok. Biz çoktan ölmüşüz de ağlayanımız yok !" Tansu Küçüköncü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.