Ne sevinmiş, ne gururlanmıştık.
İzmir’in en köklü üniversitesi Ege, bilimsel çalışmalarıyla matematik-bilgisayar dalında dünya ikincisi ilan edilmişti.
Rektörümüz, hocalarımız mutlulukla…
Başarıyı yedi kıtaya duyurdu.
Harvard, Oxford, MİT üniversiteler de neymiş…
Hepsi arkamızdan nal toplamıştı.
Üniversiteye genç bilim adamı diye alınan, bu yayınları hazırlayıp dereceyi kazandıran A.Y, sahtekâr çıktı.
Çakma hoca, ülkelerdeki kitapları taramış. “kes-kopyala-yapıştır” marifetiyle üniversite adına yayınlamış…
Ege Üniversitesi’ni dünya yıldızı yapmıştı.
Sevinç kadar şaşkınlık ve şüphe vardı.
İhbarla araştırıldı, yayınlar çalıntı çıktı.
Oradan, buradan toplanmış…
Eserimiz gibi yerküreye sunulmuştu.
Tabii…
Ortalık karıştı.
Çakma doçentin unvanı alındı.
Kapı dışarı edildi.
YÖK kararı onayladı.
Uyanık bilge (!) bir daha yapmasın diye…
Meslekten atıldı.
Rektörü, üniversite yönetimine, “Gelin bu ödülü yakışan özürle geri verelim… Çirkinlik yapıldığını itiraf edelim… Kovduğumuz sahtekârın kurbanı olduğumuzu bildirelim” önerimizi bu köşede kağıda dökmüştük.
Kimse ne ses verdi, ne parmak oynattı.
Koca üniversite kulağının üzerine yattı.
Bayram havasıyla ilan ettiğimiz, hakkımız olmayan zafer zamanın silgisine bırakıldı.
Nasılsa unutulacaktı!
Her karanlığın bir aydınlığı gibi…
Kaçınılmaz gerçek bugün yüzümüze çarptı.
Üniversitelerin başarılarını değerlendiren kuruluş, Dünya ikincisi Ege’yi, 538’nci sıraya düşürdü.
Onurumuz, gururumuz, diplomasını taşıdığım üniversitem…
Zirveden, listenin dibine indi.
Özür dilemek; erdemdir.
Vaktinde özür; güzelliktir.
Geciken özür; görevindir.
Hak etmediğini özrünle iade etmek; büyüklüktür.
Ucuz şekilde dillere düşmektir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.