17 Aralık 2013
Rıfat Okçabol - İntihal suç değilse! (soL)
YÖK Ekim 2005’te, AKP’nin o zamanki Başbakanlık Müsteşarı Prof.
Dr. Ömer Dinçer’e, yazdığı kitapta intihal yaptığı gerekçesiyle,
“üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası” vermişti. Çünkü intihal,
üniversitede ve bilim dünyasında, akademik ahlak (etik) açısından en
büyük suç. İntihal, bir başkasının çalışmasını, o kişiye atıfta
bulunmadan (referans vermeden) aşırmak, kendi üretimiymiş gibi sunmak
oluyor; hırsızlığın kibarcası yani! AKP’nin “Batıda ne varsa alıyoruz”
dediği ülkelerde, kamu görevlisi, adı bir yolsuzluğa karıştığında ya da
biriminde toplumu sarsan yanlış bir şeyler olduğunda görevinden istifa
ediyor. İntihal yaptığı ortaya çıkan da, örneğin Almanya’nın eğitim
bakanı ve Macaristan’ın Cumhurbaşkanı gibi, görevinden ayrılıyor.
İntihal cezasına ne Dinçer aldırmıştı, ne AKP, ne de AKP’liler! Tam
tersine AKP, Dinçer’i ödüllendirmiş, önce milletvekili, sonra Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı, daha sonra da Milli Eğitim Bakanı bile
yapmıştı!
Ne yazık ki, intihal olayı bir tek Dinçer ile sınırlı değil; her
yerde var ve saptaması da ayrı bir akademik ahlak konusu. AKP’nin
intihale aldırmaması gibi, intihal saptandığında, “yazıktır” ya da
“bizdendir” düşüncesiyle aldırmayan akademisyenler de var.
ANAP döneminde 1980’lerde piyasacı küreselleşme dalgasıyla başlayan
“köşe dönme” eğilimi, 1990’ların sonlarından itibaren üniversiteye de
sıçramıştı. Akademik yükseltmelerde uluslararası dergilerde yayın
koşulunun getirilmesi, kiminin akademik yükselme konusundaki bireysel
hırsı, kimilerinin de üniversitede kadrolaşma hırsı, insanları bir an
önce doçent/profesör olma yollarını aramaya itmişti. Benzer durum tüm
dünyada da görülüyordu. Pekin’den New York’a kadar son 10 yılda akademik
sahtekârlıkta büyük bir artış izleniyordu (bkz. Cumhuriyet Bilim
Teknoloji, 25 Ağustos 2006). Bu nedenle uyduruk hakemli dergiler de
türedi. İki yıl içinde, biri 28 bir başkası da 40 araştırma makalesi
yayımlayanlar da ortaya çıktı. Saygın sanılan dergilerde bile bir
makalenin yayımlanması için, dergi editörlerinden makale yazarına,
“Benim de adımı yazar olarak eklersen yazını dergide yayımlarız”
gibilerinden teklifler de gelmeye başladı. Saygın dergiler de saygınlık
kaybı başladı. Hatta uluslararası bir matematik dergisi, saygınlığını
korumak adına, Türk öğretim üyelerinin aşırma (intihal) içeren
makalelerini yayımladıkları için, 2007’nin yaz aylarında okurlarından
özür dilemek zorunda bile kaldı.
Dinçer, YÖK kararının iptali için Ankara 1. İdare Mahkemesi’ne dava
açmış, ancak mahkeme, Ocak 2008’de, “İntihal eylemi gerçekleşmiştir,
Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına
ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir” diyerek
davayı reddetmişti. Yine de Türkiye’de intihal konusunda akıl-almaz bir
olay yaşanmış, AKP’lileşen YÖK, mahkeme kararını hiçe sayıp intihal
olmadığına da karar verip Aralık 2010’da Dinçer’e verilen cezayı
kaldırmıştı!
Şimdilerde de intihal konusunda yine aklı-almaz bir haber çıktı.
Meğer Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, bir intihal davasında, daha
önce intihal konusunda mahkemelerce verilmiş kararlar yokmuşçasına, 2547
sayılı yükseköğretim ve 657 sayılı Devlet Memurları yasalarında
intihale verilecek cezaya ilişkin bir madde olmadığı gerekçesiyle, 15 ay
kadar önce intihal olayını hukuka aykırı bulmamış!
Nerden baksanız, “Buyurun buradan yak” derler ya, o misal! Geçmişte
kimbilir kaç kişi intihal yaptıkları nedeniyle ceza aldılar, idari
mahkemeler bu kararları onayladı. O zamanlar suç sayılan intihal, şimdi
suç olmaktan çıktı! Danıştay’daki yeni kadrolaşma sonucu mu böyle oldu,
yoksa gerçekten hukuksal bir boşluk mu var, anlamak zor.
Bir boşluk varsa, neden Danıştay ilgilileri uyarmıyor? Neden ilgililer ve YÖK bir şeyler yapmıyor? Bilinmiyor!
2010’da da Dinçer’in intihalini yok sayan, son bir yıl içinde öğrenci
yönetmeliğini iki kez değiştirdiği halde 15 aydır bu intihal konusuna
aldırmayan YÖK’ün tutumu, bu kurulun da intihali suç saymadığını
gösteriyor.
Oysa akademik ahlak konusunda intihalin domino etkisi bulunuyor.
Çünkü akademik yaşamdaki ahlaksızlık intihalle sınırlı değil: Masabaşı
yayım, bilimsel yanıltma, disiplinsiz ve düzensiz araştırma gibi pek çok
sahtekarlık var. İntihalin suç olmadığı yerde bu tür sahtekarlıklar
kolay kolay suç sayılır mı? Bu tür sahtekarlıklar, kadrolaşma hırsı
içinde olanlar için sevap bile sayılabilir!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
!
Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke
Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...
Predatory journals: Who publishes in them and why?
.....................................................................
...
...
...
* Rastgele Yazılar
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.