12 Aralık 2013
Özgür Aydın - Minareyi çalan kılıfını hazırlar ( soL )
Öğretim Elemanları Disiplin Yönetmeliği’nin 11’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında, “bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek” olarak tanımlanan “intihal”, diğer adıyla “bilimsel aşırma”, üniversite öğretim mesleğinden veya kamu görevinden çıkarılma nedeni sayılıyor.
Böyle sayılıyor sayılmasına ama caydırıcı bir yaptırım gibi görünse bile aslında hiçbir anlam ifade etmiyor. Yasada yer almayan bir suçu yönetmelikle tanımladığınızda, mahkemelerin iptal kararları da kaçınılmaz hâle geliyor. Geçenlerde, Ege Üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof Dr. Kayhan Kantarlı, kamuoyuyla Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun aldığı bir kararı paylaştı. Kurul’un 15 ay önce aldığı karara göre, öğretim mesleğinden veya kamu görevinden çıkarılma cezasının “2547 sayılı YÖK Yasası ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nda bu cezaya ilişkin bir düzenleme bulunmadığı” gerekçesiyle hukuka aykırı olduğu bildirilmiş.
Kısacası ortada bir suç tanımı varken, bir suç tanımlanırken, tanımlanan suçun yaptırımı ortadan kaldırılmış oluyor. Yani artık intihal serbest! 15 aydır YÖK bu konuda sessiz. Ortaya çıkan yasal boşluğu gidermeye yönelik her hangi bir girişimde bulunmuyor. Bu hukuk skandalı karşısında yaptığı tek şey, üniversitelere bir genelge göndererek “intihal iddiası ile açılan soruşturmalarda yargı kararı doğrultusunda işlem yapılmasını” istemek oluyor.
Evet, şimdiki durumda, intihal suçu sabit bulunan bir öğretim elemanı hiçbir suç işlememiş gibi görevine devam edebilecek, intihal suçu nedeniyle mesleğinden çıkarma cezası almış olanlar görevlerine geri dönebilecek. Kısacası, öğretim elemanlarına intihal yapma “hakkı” tanınmış, hatta özendirilmiş oluyor. Peki, bunu hocası değil de öğrenci yaparsa? İşte o zaman, öğrencinin yaptığı suç kapsamına giriyor. Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’nin 7. maddesinin (f) fıkrasına göre, “seminer, tez ve yayınlarında intihal yapmak”, yükseköğretim kurumundan bir yarıyıl için uzaklaştırma cezasını gerektiren disiplin suçları arasında yer alıyor. Yani hocası için reva görülen bu durum, öğrencisi için ciddi bir suç olarak değerlendiriliyor.
***
Elbette yaşanan bu durum, her türlü ahlaki ve etik değeri hiçe sayan AKP hukukunun bir sonucu olarak tezahür etmiştir. Ancak bunun, basit bir “yasal boşluk” durumunun ötesinde olduğunu da belirtmek gerekir. Bilimsel bilgi üretiminin teknolojiye girdi sağlayacak biçimde sığlaştırıldığı, sermaye birikimine yönlendirilemeyen, piyasa değeri olmayan bilimsel bilginin değersizleştirildiği üniversitelerde, intihalin suç sayılması söz konusu sığlaştırmaya, değersizleştirmeye önemli bir engel oluşturuyor. Özgün olmak gibi bir derdi olmayan bu türden teknoloji taşıyıcılığı, “daha önce üretilmiş düşüncelerin dil yapısını değiştirerek kullanılması” olarak bilinen bir başka intihal türüne zemin hazırlıyor.
Diğer yandan, akademisyeni, puan toplamak için kısa zamanda pek çok makale yazabilme yeteneği olan makinelere dönüştüren süreç için de intihalin suç sayılması önemli bir engel. Aksi takdirde, ODTÜ’deki intihal skandalından anımsayacağımız gibi, aşağı yukarı iki yıl içinde bir araştırmacının 40, diğerinin de 28 makale yayımlaması olanaklı olur muydu? İntihalin suç olmaktan çıkarılması, makale yazma makinelerinin sınırlarını zorlamayacak artık!
Kısacası “yasal boşluk” olarak ifade edilen bu durum, aslında AKP’nin bilim politikasına çok da iyi hizmet ediyor. Yani yaşadığımız şey, minareyi çalanın kılıfını da hazırlamasıdır aslında.
!
Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke
Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...
Predatory journals: Who publishes in them and why?
.....................................................................
...
...
...
* Rastgele Yazılar
.