TELEVİZYONDA geçen hafta, Afyon'daki Kocatepe Üniversitesi'nde yapılan bir intihalden, yani bilimsel hırsızlıktan bahsetmiştim...
Müzik konusunda yüksek lisans yapan bir hanım benim seneler önce çıkarttığım ama şimdi mevcudu olmayan bir kitabımı almış, tarayıcıya koyup hemen her sayfasını metin dosyası haline getirmiş, üzerine imzasını atıp ciltletmiş, başta tez danışmanı hoca olmak üzere, jüri bu hırsızlık malını kabul edip intihalci öğrenciye akademik ünvan vermişti.
Adına "tez" denilen bu çalıntının sayfalarını çevirirken dehşet içinde kalmıştım; zira elimden bugüne kadar intihal mahsulü birhayli "eser" geçmişti ama böylesini görmemiştim! Kitabımı sayfa sayfa taradıktan sonra ilk sayfasına ismini koymaya utanmayan hatun, metinde benimle alâkalı olan yerleri, yani kendimden bahsettiğim kısımları bile çıkartma zahmetine tenezzül etmemişti. Anlayacağınız, tezde konuşan bendenizdim, tez jürisi ise derin bir gaflet uykusunda idi!
Çalıntıyı televizyonda teşhir etmemden sonra Afyon Kocatepe Üniversitesi'nden aradılar, "Gereğini yapıyoruz, resmî muamele tamamlandıktan sonra tez iptal edilecek, öğrencinin ünvanı geri alınacak" dediler, şimdi neticeyi bekliyorum.
ÇALAN ÇALANA!
Üniversitelerimizin şu andaki en büyük derdi, bence bu intihal hadiseleridir, özellikle de fen bilimleri ile ilgili tezlerde batılı araştırmalardan yapılan aşırmalar artık haddi aşmış vaziyettedir.
Ve, hemen her ilde bir üniversite açma hevesimizden dolayı, unuttuğumuz bir kural: Lisans eğitimi ile lisansüstü eğitimler, birbirinden farklı konulardır. Biri temel bilgiler vermeye, diğeri akademik kadrolar yetiştirmeye yararlar. Ama, bu kural, Türkiye'de senelerden buyana gözardı edilmiştir ve "bilim adamlığının ilk basamağı" demek olan yüksek lisans eğitimi, bugün birçok üniversitede akademik araştırma maksadıyla değil, öğrenciye lisan döneminde her nedense gereği gibi öğretilemeyen bilgileri ezberletmeye yaramaktadır.
YÖK'ün internet sitesine girin, özellikle de yeni kurulmuş üniversitelerde yaptırılan sosyal bilimlerdeki tezleri bir gözden geçirin: Bu tezlerin çoğunun akademik araştırma değil, sıradan bir mezuniyet tezi kimliği taşıdıklarını görürsünüz.
Dolayısıyla, yapılması gereken, yüksek lisans yahut doktora gibi akademik ünvanların, önüne gelen her üniversite tarafından dağıtılmasına artık bir son verilmesi, yeni üniversitelerin akademik ünvan verme yetkilerinin ellerinden alınması ve bu işin yeterli ilmî seviyeye sahip olan ciddî ve köklü kurumlara bırakılmasıdır. Böylelikle, akademik kadrosu kuvvetli olmayan üniversiteleri bitiren ve lisans üstü eğitimlerini ciddî bir kurumda yapmaya hak kazanan gençler, o kurumlardaki işi bilen hocaların elinde hem lisans dönemindeki eksiklerini tamamlayacak, hem de akademik araştırmanın ne olduğunu lâyıkiyle öğrenebileceklerdir.
Unutmayalım:
Yeni kurulan, yeterli ve güçlü akademik kadrosu bulunmayan, sadece binadan ibaret olan ama kapısında "Üniversite" yazan kurumlardaki ilmî noksanları zamanla tamamlamak mümkündür fakat kaybolup giden ilmî ahlâkı yerine getirmek çok zor, hattâ imkânsız gibidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.