Cumhuriyet Bilim Teknik 02.01.2009
“İşlem” şaşmadan sürüyor! Atom saati gibi dakik! Ne demiştik? Üniversite seçim sistemi tam bir rezilliktir, rezalettir! Suyun başını tutanlar, kim olursa olsun, burada YÖK iktidarı ve Cumhurbaşkanı, öğretim üyelerini kullanıyorlar..Hem de tarihte görülmemiş bir “demokrasi” kandırmacasıyla! “Hadi canlarım bi seçim yapın bakiiim” diyorlar, sonra da 6 kişi arasından canını istediklerini rektör olarak atıyorlar! Birinci mi gelmiş ikinci mi, 1000 oy mu almış yoksa 5 oy mu... Listede bulunman önemli!
İşlem belliydi: Siyasal tarikat tıkır tıkır, plana göre çalışıyor. YÖK’e atadıkları adamlarını (başbakanın da özel doktoru) oradan istifa ettirip daha anlamlı bir işe, İstanbul Üniversitesine rektör olarak atama işlemini tamamladılar. Rektörün kişiliğini bilmem, ne yapacağını da... Bununla ilgilenmiyorum. Burada seçim, süreç, dinci siyasetin katakulli numaraları ve seçim diye koskoca “üniversiteyi” bu biçimde kullanmaları önemli!
Sayın Sezer’e de buradan seslenmiştik: Lütfen yeni bir yol deneyin. Üniversitelere, bu açmazdan kurtuluş yolunu açın. Örneğin siz kendiniz nasıl bir rektör atayacağınızın kriterlerini açıklayın. Şeffaf olun. Bu kriterler, esas olarak bilimsel ölçeklere dayansın. Yöneticilik başarıları arasın. Uluslararası, üniversiter ölçekleri gözetsin. Üniversitelerin bilimsel niteliklerini yükseltecek hedeflere yönelsin... (Bunu ayrıca ilk eleme aşamasını yöneten anlı şanlı eski YÖK başkanları da yapabilirdi! Nerede o geleceğe bakış!)
Şimdi ağır konuşma zamanıdır; bu hakkı da, kamu çıkarını gözettiğine inandığımız düşüncelerimizden alıyoruz (Bunu da tartışmaya hazırız!): Atatürk’ün bu koskoca üniversitesinden, 1 kişi, 10 kişi, 50 kişi bile, bu tür akılcı, değiştirici bir süreci başlatmaya kalkışamadı! Hey, bir tane “deli” bile mi yok binlerce kişi arasında! Onun yerine, düzene, verilene, kendilerine dayatılana, bir azınlık oyuna boyun eğme yeğlendi.
***
Kantarlı diyor ki, “Üniversitenin önceki yöneticileri, söz konusu öğretim üyesini aklanmış sayarak önce profesör, sonra anabilim dalı başkanı, sonra bölüm başkanı ve nihayet şimdi de dekan olabilmesinin önünü açtı.. İntihal suçu kanıtlanan bir öğretim üyesinin dekan atanması, YÖK düzeninde 27 yıldır yerlerde süründürülen bilim ahlakının öldüğünün bir göstergesidir...”
Kantarlı, ayrıca, bir öğretim üyesinin yazdığı ders kitabında intihal bulunduğu için yaptığı suç duyurularını örtbas eden kişi ve kurumlara yazdığı eleştiri ve kınama yazıları yüzünden, hakkında 200.000 YTL lik manevi tazminat davası açıldığını da belirtiyor. Diyor ki, “İntihalcilere, karşı dava açma cesaretini de, YÖK düzeni sağladı... Yazarı belli olan bir kitaptan kaynak göstermeden yapılan alıntılara ise ‘anonim bilgi’ yakıştırması yapılıyor.”
***
Gelecek hafta buluşmak dileğiyle, Mutlu Yıllar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.