NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

4 Ocak 2009

Prof. Dr. Rıdvan Karluk - TÜRKİYE'DE BİLİM ETİĞİNE SAYGI VAR MI? (Sakarya Gazetesi)

Geçen yıl(29 Aralık)yayınlanan son yazımın konusu Türkiye’de yolsuzluklar ile ilgiliydi. Yazımda, ülkemizde yolsuzlukların üzerine gidilmediği sürece Türkiye’nin yolsuzluk ligindeki sıralamasında (Uluslararası Saydamlık Örgütü- Transparency International- tarafından her yıl yayınlanır) bir yükselme olmayacağını özellikle belirttim.
Yazımda yolsuzlukların maddi olduğu kadar manevi de olabileceğinin altını çizdim. Manevi yolsuzluklara örnek, üniversitelerde yapılan bilimsel hırsızlıklardır.
Eğer bir ülkenin üniversitelerinde bilimsel hırsızlıklar (intihaller) doğal karşılanıyorsa, o ülkenin tüm yaşam alanları soyuluyor demektir.
Aralık ayının son günlerinde (26 Aralık 2008) Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Kayhan Kantarlı (Ekim 2005 de kamuoyuna 583 imzalı "bilim etiğine sahip" çıkın bildirisini hazırlayan öğretim üyesidir) şimdiye kadar Türk yüksek öğretiminde görülmemiş bir girişimde bulunmuştur.
Prof. Kantarlı, disiplin yönetmeliğinde öğretim üyeliği mesleğinden çıkarılmayı gerektirecek kadar yüz kızartıcı ağır bir suç olarak tanımlanan intihal makaleleri sebebiyle bir öğretim üyesi ile ilgili olarak Ege Üniversitesi yöneticilileri hakkında Türk Ceza Yasası kapsamında soruşturma açılması için Ankara ve İzmir Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunduğunu açıklamıştır.
Üniversitelerimiz, bilimsel hırsızlık yapanlara disiplin yönetmeliğinin hükümlerini derhal uygulayarak bu hırsızları sistem içine çıkardıkları zaman bilimsel anlamda güçlenirler.
Üniversitelerimizde etik ihlallerinde “benim hırsızım iyidir” ya da “kol kırılır yen içinde kalır” denirse, bundan en çok o üniversitelerimiz zarar görür.
Ülkemiz bilimsel, akılcı, eleştirel düşünen, yenilikçi ve yaratıcı bireyler yetiştiren toplum olma düzeyine henüz yeterince gelmemiş olduğundan, etik dışı davranışlara üniversitelerimizde maalesef sıklıkla rastlanmaktadır.
Bilimsel hırsızlık yaptıkları raporlarla kanıtlanmış olanlar eğer “üniversitemizin adı kötüye çıkar” kaygısıyla aklanmaya çalışılırsa, gerçek bilim insanlarına hem haksızlık ve hem de hakaret edilmiş olur. Fakat, “güneşin balçıkla sıvanmayacağı” gerçeğini ilgililer hiçbir zaman unutmamalıdırlar.
Yükseköğretim Kurumları Yönetici ve Öğretim Elemanları ve Memurları Disiplin Yönetmeliği meslek vakar ve haysiyetine uymayan, yüz kızartıcı ve utanç verici sayılan intihal suçunun yaptırımını, öğretim mesleğinden çıkarma olarak (Md.11/a-3) tanımlamıştır.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) “başkasının eserini kendi eseri olarak gösterme”nin intihal suçunu oluşturduğunu kabul etmiş (Md.71/3) ve bu suçu işleyen kişilere dört yıldan altı yıl kadar hapis ve ağır para cezası verileceğini hükme bağlamıştır.
İntihal suçunu işleyen öğretim üyesi özür diler ve el öperse, bu suçtan dolayı af edilemez. Çünkü, intihal şahsi bir suç olmayıp, kamuyu ilgilendirir. Özür dilemekle suç unsuru ortadan kalkmaz.
Prof. Dr. Hakan S. Örer, “Etik İlkelerin Günlük Yaşamdaki Anlamı” başlıklı yazısında ( Türk Farmakoloji Derneği Bülteni, Sayı: 98, Ekim-Aralık 2008) çok önemli bir tespitte bulunmaktadır:
“İlkelere dayalı değil, daha çok kişilere göre kararlar alınmaktadır. Kurumlar arası yorum ve tavır farklılıkları da karışıklıklara sebep olmaktadır. Maalesef henüz gerçek anlamda bağımsız çalışan bir etik kurul yapılanması yoktur. Birçok etik kurul bağlı bulundukları kurumun (üniversite, bakanlık, eğitim hastanesi, vb.) politikası doğrultusunda çalışmakta ve kararları idari amirin etkisi altında almaktadır. Bağımsız (kurum dışı) üyelerin varlığına genellikle tahammül edilmemekte, kararları sorgulayan çatlak sesler pek istenmemektedir.”
Yakın çevremizde bu kararları sorgulayanlar varsa, hepimizin görevi onlara yardımcı olmaktır. Yoksa, hırsızlığın üstünü örtmek değil!
Şimdi, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi psikiyatri anabilim dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Burhanettin Kaya’nın Sendrom Akademik Düşünce Platformu Dergisi’nin Nisan 2007 sayısında yayınlanan yazısından bir alıntı yapmak istiyorum. Bu alıntıyı Dr. Kaya’dan yaptığımı belirtmeden aynen alıp yayınlasaydım (Eskişehir’de bazılarının yaptıkları gibi) bu tipik bir intihal yani bilimsel hırsızlık olurdu.
“Bir de yayın balığı vardır. Bu yayının `bir şeyi yayımlayıp yaymakla` alakası yoktur. Dip balığıdır. Çamurlu ve bulanık suları sever. Çok kokar. Lezzetli olduğu iddia edilir ama bu lezzete ulaşmak için çok temizlemek ve kokulu bitkilerde bekletmek gerekir.
Bir de argoda yer aldığı biçimiyle yayın balıkları vardır. Bunların balıkla alakası yoktur, `balık` yayınlara sahib olurlar. Adları yazılır. Hatır için, çıkar için, köprüyü geçenler ve geçene kadar hesap yapanlar tarafından, ya da başka bahaneyle. Emekleri yoktur. Katkıları, çabaları. Başka meslektaşlarının kaleminden çıkan metinleri birleştirip, orasını burasına üleştirip kitap yaparlar. Ya da tiridine bandıkları, para verip aldıkları yazılarla bezedikleri kitaplara süslü süslü adlarını yazarlar. `Balık` bir durumdur. Ve bir Şair`in unutulmaz dizelerine nazire yaparak ` Balık gibisin be kardeşim` dedirtmeye zorlarlar adamı. `Yayın balığı`dır onlar.
Yayın balıkları da türlü türlüdür. Avcıdır kimi, kimi toplayıcı, kimide çalar. İntihal ve intihar diyalektiğinde vakur. Çamurda ve dipte yaşadıkları için derinden derinden yaparlar yapacaklarını. Çarpar böler, kesip yapıştırırlar. Ölçmek mi gerekiyor? Ölçerler. Ölçek mi gerekiyor? Ölçüye göre biçerler. Az mı geldi? Çarparlar. Çok mu geldi? Bölerler. `Balık` yayınları olur.”
Yayın balığı üzerine ben söylenecek başka söz bulamıyorum, sadece aşağıda Ümit Yaşar Oğuzcan’dan bir alıntı yapmak istiyorum.
İsteyen yorumu kendisi yapsın ve düşünsün. Acaba kiri biten kimler?
Bence intihalci hocalar. Çünkü onların kendilerine ait hiçbir şeyleri yoktur da ondan. >>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkür ederiz.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.