Dolandırıcılar, internet üzerinden 6 bin dolar karşılığında doçentlik unvanı için makale yazıyor. Gazeteci Soner Yalçın, bilim sahtekarlığını Kara Kutu kitabında anlatmıştı.
Sahte tez ve diploma satan dolandırıcılar sık sık gündem oldu.
Hürriyet Gazetesi’nden Melike Çalkap’ın haberine göre, dolandırıcılar şimdi de 12 taksitle 6 bin dolar karşılığında doçentlik makalesi yazıyor.
Bu makalelerin tıp alanına yoğunlaşması ise dikkat çekti.
Gazeteci yazar Soner Yalçın, Kara Kutu kitabında, bilimsel sahtekarlığı 7 sayfada tek tek anlattı.
İşte Soner Yalçın’ın bilim dünyasının karanlık taraflarını ele aldığı Kara Kutu kitabının ilgili bölümü:
TÜRKİYE NE HALDE
Kurucusu Murat Korkmaz.
Bu şirket ile aynı adreste İstanbul Bilim ve Akademisyenler Derneği var.
Dernek adına 15 tıp dergisinde yüzlerce makale yazıldı.
Yetmedi “bilimsel dergiler” çıkardı! Dergilerin isimleri kuşkusuz marka olarak kayıtlı değil ancak buna rağmen dergilerde “uluslararası ticari marka (internationaltrademark) işareti, R” kullanılıyor. Dergilerin adreslerinin de aynı olduğunu belirteyim...
Neydi bu dergiler:
1. Uluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi (UHİVE)
(International Peer-ReviewedJournal of CommunicationandHumanitiesResearch)
2. Uluslararası Hakemli Ekonomi Yönetimi Araştırmaları Dergisi (UHEYA)
(International RefereedJournal of Research on Economics Management)
3. Uluslararası Hakemli Müzik Araştırmaları Dergisi (UHMAD)
(International RefereedJournal of Music Researches)
4. Uluslararası Hakemli Psikiyatri ve Psikoloji Araştırmaları Dergisi (UHPPD)
(International Journal of PsychiatryandPsychologicalResearches)
5. Uluslararası Hakemli Tasarım ve Mimarlık Dergisi (TMD)
(International RefereedJournal of Design and Architecture)
6. Uluslararası Hakemli Hemşirelik Araştırmaları Dergisi (UHD)
(International RefereedJournal of NursingResearches)
7. Uluslararası Aile, Çocuk ve Eğitim Dergisi
(International Journalof Family, Child andEducation -ACED)
8. Uluslararası Hakemli Akademik Spor Sağlık ve Tıp Bilimleri Dergisi
(International RefereedAcademicJournal of Sports (SSTB)
9. Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler Dergisi
(International RefereedJournal of HumanitiesandAcademicSciences -UHBAB)
10. Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler Dergisi
(International RefereedAcademicSocialSciencesJournal -IIB)
11. Uluslararası Hakemli Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi (UHMFD)
(International RefereedJournal of EngineeringandSciences)
12. Uluslararası Hakemli Beslenme Araştırmaları Dergisi (DBHAD)
(International Peer-ReviewedJournal of NutritionReseach)
13. Uluslararası Hakemli Kadın Hastalıkları ve Anne Çocuk Sağlığı Dergisi (JACSD)
(International RefereedJournal of GyneacologicalandMaternaland Child Health)
14. Uluslararası Hakemli Ortopedi Travmatoloji ve Spor Hekimliği Dergisi (OTSHD)
(International RefereedJournal of OrthopedicsTraumatologyand Sports Medicine)
15. Uluslararası Hakemli Pazarlama ve Pazar Araştırmaları Dergisi (UHPAD)
(International RefereedJournal of Marketing and Market Researches)
16. Uluslararası Hakemli İş Güvenliği ve Çalışan Sağlığı Dergisi (UHİGÇSD)
(International RefereedJournal of OccupationalHealthandSafety)
Bazı dergiler, “arastirmax bilimsel yayın indeksi”ndeydi!
Bazı dergiler, “TÜBİTAK - Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi-ULAKBİMindeksi”ndeydi!
Kimi tanınmış 55 akademisyen bu dergilerde makale yazdı.
Bu dergilere başvurulardan ücret alınıyordu. Dergiler yoluyla düzenlenen kongre ve konferanslarda katılımcılardan ücret talep ediliyordu. Ne acı ki, bu dergilerde çıkan makaleler üniversitelerde, akademik teşvik, atama ve yükseltmelerde değerlendirme konusu ediliyordu!
Sonunda…
TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu, “bilim sahteciliği yapılıyor”şikâyeti üzerine konuya ilişkin kapsamlı inceleme yaptığında neler bulmadı ki…
Kullandığı isimler: Bazen “Murat Korkmaz”, bazen “Hakan Murat Korkmaz” ve bazen“H. Murat Korkmaz” idi.
Asıl adı, “Murat Korkmaz” idi.
Kullandığı akademik unvan: Doçent Doktor
Tabii ki ne doktor ne de doçent belgesi vardı!
Tabii ki hiçbir üniversitede çalışmışlığı yoktu!
Üniversite mezunu olup olmadığı bile bilinmiyordu!(DİPNOT: Bilim adamı sahtekarlığı konusunda ülkemizden tek örnek vereceğim: Yıl, 2018. Kendisini Gülhane Askeri Tıp Akademisi mezunu beyin, sinir ve omurilik cerrahi profesörü olarak tanıtan, hatta televizyon programlarına, üniversitelere konuşmacı olarak katılan Cüneyt Turan'ın lise mezunu olduğu ortaya çıktı! Sahtekar profesör doktor, polislerin operasyonuyla gözaltına alındı. Sahte doktorlar konusu ayrı bir kitap konusu olur…)
Murat Korkmaz, bazen isimleri aynı anda benzer ortamda kullanarak iki-üç farklı kişiymiş gibi gösteriyordu kendisini:
-Boğaziçi Üniversitesi’nde Doçent Doktor Hakan Murat Korkmaz…
-Paris – Fransa’da The InternationalCouncilforScience (ICSU)’ta Doçent Doktor H. Murat Korkmaz…
-TÜBİTAK’ta Doçent Doktor Hakan Murat Korkmaz…
Ama böyle bir sahtekâr bilimsel dergilere makale yazdı…
Ama böyle bir sahtekâr bilimsel konferanslarda konuşmacı oldu…
Az buz değil…
Korkmaz’ın 2010’da yediyazıyla başlayan “bilimsel makale” serüveni, 2011 yılında 23 makale, 2012 yılında 43 makaleyle sürdü. 2016 sonuna gelindiğinde ise 261 yayınla “rekor” kırdı! dünyanın işletmecilik alanında en üretken akademisyenlerinden biri olan Prof. Dr. Tamer Çavuşgil bile 40 yılda ancak 200 civarında makale yayınladı.
Korkmaz, 2017 ve 2018’de kendisi hakkında inceleme başlatıldıktan sonra makale yayınlama sayısında çok ciddi düşüş oldu. Sonunda yakayı ele verdi...
“Bilimsel yayıncılık” yanı sıra, emlakçılık, araba yıkama, temizlik, ilaçlama, kozmetik, promosyon gibi işleri de yapıyordu!
Murat Korkmaz meselesi Türkiye’de tek bir vaka mı?
Maalesef hayır.
Türk medyasında çıkan haber “yayıncılığın” hiline başka bir örnekti:
WASET (World Academy of Science, EngineeringandTechnology)…
Hayli şık, içeriğiyle de göz dolduran bir siteydi…
Uluslararası hakemli dergilerle bağlantılar, neredeyse her branşta düzenlenen uluslararası konferanslar yapıyordu...
Parayı bastıran da bunları yaptığınıCV’sine/özgeçmişine ekleyip doçent veya profesör oluyordu!
Ancak biraz araştırınca, sitenin makalenizi uluslararası dergilerde yayımlanmış gibi, sizi de katılmadığınız uluslararası konferanslara katılmış gibi gösterdiği ortaya çıkıverdi.
Yapılan basitti aslında:
Diyelim ki, doçentliğinize veya profesörlüğünüze sıra geldi. Kendiliğinden olacak hali yok ya, konferanslara katılmak ve uluslararası hakemli dergilerde makalelerinizin yayınlanması gerekli ki bunları CV’nize ekleyebilesiniz. Gerçi dünyada 25 bine yakın hakemli dergi var ama siz öyle zahmete girecek biri değilsiniz, Şunun bir kolay yolu yok mu abi kültüründen de yeterince nasiplenmişsiniz. Yolu buluyorsunuz…
“WASET” arkasında fen bilgisi eski öğretmeni Cemal Ardıl vardı, kendisine kızı Ebrû Ardıl ile oğlu Bora Ardıl yardımcı oluyordu.
20 yıllık fen bilgisi öğretmeni Cemal Ardıl kendisini “Dr/PhD” olarak tanıttığı için TÜBİTAK Başkanı Prof. Nüket Yetiş, hakkında Etik Kurul’da soruşturma açtırdı. Arkasından TÜBİTAK ismini izinsiz kullandıkları için noterden protesto etti. Hatta sahte konferans, sahte dergi gibi sorunlar çözülene kadar Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’ne TÜBİTAK desteğini kesti. Ama onlar faaliyetlerini sürdürdü…
Konuya ilk dikkat çeken NTV Bilim Dergisi’nden A. Murat Eren oldu. Kendisi de bir akademisyen olan Eren, site hakkında bilgiler verdi:
-Türkiye’deki yayın sayısı ile o yayınlara yapılan atıf sayıları arasındaki oransızlıklar biliniyor; taşra üniversitelerinde akademisyenlerin ne tür yayınlarla kadro sahibi oldukları da. Bu site yaptığı çalışmaları çoğunlukla başka hiçbir yerde yayınlatamayacak olan akademisyenlerin, para karşılığında yayın sahibi olmalarını sağlıyor. Birkaç yüz Euro’yu bir araya koyan akademisyen bilimsel sürecin çetrefilli yollarına girmeden WASET’te yayınını yayınlatıveriyor. Parayı basan, akademik hayatın merdivenlerini ikişer ikişer tırmanıyor. Yayınlanmış binlerce makale, düzenlenmiş onlarca konferans düşünüldüğünde epey kârlı bir iş olduğu aşikâr. Herkes kazanırken ne yazık ki kaybeden, bilim oluyor…
Yine Dr. Eren’in yazısından, WASET’e başvuranların büyük çoğunluğunun Bulgaristan, Hindistan, Pakistan, Fas, Mısır, İran, Gürcistan, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Sri Lanka, Malezya, Endonezya gibi ülkelerden olduğunu da öğreniyoruz. Türkiye üniversitelerinde görev yapan kimi akademisyenler de WASET’in müdavimleri arasında. Bu ülkelerin temel özelliği ise bilim, bilimsel düşünce ve bilim dünyasına katkı konusunda biraz müşkülpesent olmaları!
Türkiye bilim dünyasının bir gerçeği de bu...
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun "Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim -Yasal Çerçeve ve Uygulamalar" (Aralık 2009) başlıklı raporunda şu tespiti yaptı:
-Gerek denetim ve ceza soruşturmasıyla ilgili mevzuat alt yapısındaki eksiklikler,
-Gerekse Yükseköğretim Genel Kurulu, YÖK Başkanları ve Yükseköğretim Denetleme Kurulu'nun uygulamaları nedeniyle,
-Devlet, üniversiteler üzerindeki gözetim ve denetimi kaybetmiştir!
-Bu husus, özellikle yükseköğretim kurum ve üst kuruluşlarının yöneticilerinin hesap verilebilirlik ile ilgili algılamalarının değişmesine neden olmuş,
-Ve böylece yükseköğretim alanı yolsuzluk ve usulsüzlüğün önlenememesine/artmasına elverişli bir "çevre" haline gelmiştir...
(DİPNOT: Özellikle internetle birlikte akademik etik ihlallerinde Türkiye’de patlama yaşanıyor. Akademik etik ihlalleri hep örtbas ediliyor; üstelik ortaya çıkaranlara saldırılıyor! Oysa. Dünyadan örnek vereyim:Türkiye’de Erdoğan’ın üniversite diploması olup olmadığı tartışılırken, Macaristan'da cumhurbaşkanının çalıntı doktora tezi iptal edildi, istifa ettirildi! Almanya'da 20 kadar bakan, parlamenter ve akademisyenin çalıntı doktora tezleri iptal edildi, istifa ettirildiler. Romanya'da bakanın çalıntı doktora tezi iptal edildi, istifa ettirildi. Fark bu! En azından Batı’da yakalanan istifa ettiriliyor…)
Tıpkı ihraç ettiğimiz sebze-meyveler gibi “bilimsel makalelerimiz yurt dışında yakalanıyor! Örneğin, 2007′de Türkiye'deki dört üniversiteden biri dekan, 14 fizikçinin 65 çalıntı makalesi yurtdışında yakalandı ve yayından atıldı…
Bilimsel sahtekârlığa son bir örnekle konuyu toparlayayım.
Doç. Kaan Öztürk "Şişme Dergiler ve Yayın Etiği İhlalleri" başlıklı yazısında artık alışılan örnek verdi:
-“TÜBİTAK’a bağlı Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi’nden (ULAKBİM), 2011 Temmuz ayında alınan verilere göre, 2010’da yayınlanan Türkiye adresli en çok atıf alan on yayını şöyle sıraladı. (…)
İşin tuhaflığı, on yayından sekizinin ‘EnergyEducationScienceandTechnology’ isimli, adı sanı bilinmeyen bir dergiden gelmesi. Bu dergiye ‘www.silascience.com’ adresinden ulaşılabiliyor. Emsallerine göre çok amatörce hazırlanmış ve çok eksikleri olan bir site.
Sitede dört ayrı dergi başlığı mevcut, ama makalelere ulaşılamıyor. Hatta,2012 yılından önceki makalelerin özetlerine bile ulaşılamıyor. Üniversite kütüphanesi aracılığıyla girmek de makaleleri okumamı sağlayamadı. ULAKBİM Türkiye Akademik Dergi Portalı’nda mevcut değil. Web sayfasında abonelik hakkında bir bilgi yok. Sanki okunmayı istemiyormuş gibi bir hali var. Okunamayan makaleler nasıl bu kadar atıf alabilmiş, insan merak ediyor.
Dört derginin de baş editörlüğünü, Şırnak Üniversitesi’de rektör yardımcısı olan Ayhan Demirbaş yürütüyor!
Yönetim ofisi Trabzon adresli. İletişim için sadece editörün kişisel hotmail adresi verilmiş, kurumsal bir e-posta adresi yok!
Bu tür eksiklikler haliyle derginin profesyonelliğinden şüphe duymanıza yol açıyor. Yine de önemli başarı sağlamış, kısacık zamanda yüksek atıflar alan makaleler yayınlamış. Eğer atıf almayı bilimsel kalite ölçüsü sayarsanız, kalitesi yüksek demek lâzım. Ancak, atıfların nereden geldiğine bakınca işin rengi değişiyor. Web of Knowledge veritabanına erişebilen herkes atıfların kaynaklarını kolaylıkla analiz edebilir.
ULAKBİM listesinin ikinci sırasındaki B. Demirbaş imzalı makaleye yapılan 124 atıfınyüzde 90’dan fazlası iç atıf, yani EnergyEducationScienceandTechnology dergisindeki makalelerden geliyor (part A ve part B toplamı). Geriye kalan 9 atıf başka dergilerden, ama onların yedisi baş editör A. Demirbaş’ın, ikisisi F. Demirbaş’ın yazdığı makalelerden geliyor.
Listenin üçüncü sırasındaki H. Balat imzalı makalenin durumu da farklı değil: Aldığı atıfların yüzde 88’i iç atıf.
Başka dergilerden gelen 10 atıftan yedisi baş editör A. Demirbaş’tan, biri F. Demirbaş’tan, biri A. ve F. Demirbaş’tan, biri de M. Balat’tan.
Listedeki diğer yüksek atıflı makalelere bakınca hep benzer soyadlarını görüyorsunuz. Ailevi bir girişim mi diye düşünmeden edemiyor insan.
Sonraki sıralardaki makalelerin atıflarının analizi benzer sonuçlar veriyor: Atıfların yüzde 80-yüzde 90’ı iç atıf. Muhtemelen editör, yazarları önceki makalelere atıf yapmaya ‘teşvik ediyor.’ Bağımsız dergilerdeki (ne kadar bağımsızsa) atıflar ise ezici çoğunlukla baş editörün yazdığı makalelerden.(…)
Bütün yıllar içindeki toplam atıflara bakalım. "Energy Education Science and Technology" 2009’a kadar tek bir dergi iken, 2009’dan itibaren Part A ve Part B olarak bölünmüş. 2009’dan sonra, iki dergideki toplam 358 makaleye tam 4.745 atıf yapılmış. Makale başına 13.25 atıf; epeyce yüksek. Ama derginin kendi içinden gelen atıfları çıkarırsanız geriye sadece 331 atıf kalıyor.
Bu iki dergiye gelen atıflar toplam 436 makaleden kaynaklanıyor, ancak bunların sadece 87’si başka dergilerde yayınlanmış ki bunların 21’i A. Demirbaş’ın, 6’sı da M.F. Demirbaş’ın makaleleri.
Özetle, büyük atıf sayılarına rağmen, bu dergileri küçük bir grup dışında kimsenin okumadığı ve kullanmadığı belli. Yazarlar kendi içlerinde dönüp duruyor, beraber yazdıkları makalelerde birbirlerine atıf yapıyorlar, sayılar böylece şişiyor.” (Matematik Dünyası, 2012)
Israrla soracağız: Bilim insanları sahtekârlığı neden alet oluyor?
Doç. Kaan Öztürk’ün buna yanıtı şuydu:
-“Sayılara dayalı bir değerlendirme sisteminde, şaibeli dergilerde bol ama boş yayınlar yapmış olanlar haksız avantaj edinerek akademik kadroları doldururlar. O zaman da nitelikli bilim yapmak isteyenler için boğucu bir atmosfer oluşur…
-“Elbette atama ve yükseltmelerde sadece sayılara bakılmıyor, dosyalar komisyonlarda inceleniyor. Ama inceleyenler gerçekten bütün makaleleri dikkatle okuyorlar mı, kararları yayın/atıf sayılarından ve yayınların yer aldığı derginin tesir katsayısından hiç etkilenmiyor mu? Kaldı ki, sayı şişirmecileri kariyerlerinde yükseldikçe bu değerlendirme komisyonlarına onlar da dahil olacaklar, ve kendi benzerlerine kolaylık sağlayacaklar...
-“Dahası, görünüşte çok üretken ve muteber olan bu profesörler, iyi niyetli öğrencileri kendilerine çekecekler ama bu öğrencilere bilimsel araştırmanın ve makale yazmanın doğru yöntemini öğretemeyecekler. Öğrenciler sonuçta örnek aldıkları hocaları gibi olup çıkacaklar. Bunların bir kısmı gerçekle yüzleşip kariyerlerini boşa harcadıklarını fark edecek, hüsrana uğrayacaklar. Bir kısmının ise şansı yaver gidecek, kendilerine bir kadro bulacak ve sistemi yeniden üretecekler. Her iki sonuç da toplumsal bir trajedidir…
-“Sineklerle uğraşabiliriz, ama bataklık kurumadıkça, yani –‘yayın yarışı’ devam ettikçe yayın etiği ihlâlleri artarak devam edecektir. ‘Sayı oyunları’nı, yani bilimsel kaliteyi basit ve yetersiz sayısal göstergelerle ölçme alışkanlığını da sorgulamalıyız…”
Hâlâ…
Tıp konusunda aykırı ses duyduklarında ne diyor kimi çevreler:
-“Bu konuda kaç bilimsel makalesi var ki konuşup duruyor?”
Odatv.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.