25 Temmuz 2018
Dr. Defne Üçer Şaylan - Akademik Yayınlardaki Sinsi Yozlaşma (sarkac.org)
Bugün bilimsel yayınlar konusunda çok ilginç bir oluşumla karşı
karşıyayız. Çoğu son 10 yılda ortaya çıkmış bazı “bilimsel” dergilerin
ve dolayısıyla bu dergilerde yayınlanan içeriğin güvenirliği konusunda
ciddi şüpheler ve tartışmalar var. Bu dergilerin görünüşte saygıdeğer
bilim dergilerinden pek farkı yok. Bu dergiler açık kaynak yani
içeriğine herkes bedava erişilebiliyor. Buraya kadar güzel fakat sorun
bu dergilerde yayınlanan makalelerin neredeyse hiç değerlendirmeden
geçmeden yayınlanması, yani bu içeriğin bilimsel olarak güvenilir
olmaması.
Bu sorunu ilk kez gündeme getiren ve bu tür dergilere
“yırtıcı/yağmacı/predatory” ismini koyan Jeaffrey Beall, Nature’da
2012’de yayınladığı yazısında
bu dergilerin açık kaynak olgusunu kirlettiğine işaret ediyor. Beall,
2000’lerin başında açık kaynak fikriyle yayına başlayan bilimsel
dergilerin bilginin daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlaması
açısından heyecan verici olduğunu, fakat bugün “yırtıcı” dergiler diye
tabir edebileceğimiz kaynakların çoğalmasıyla bu olgunun zarar gördüğünü
belirtiyor.
Bugün geldiğimiz noktada bu dergilerin varlığının sakıncalarını
görebiliyoruz. Diğer bir çok bilimsel dergiden çok daha kolay
erişilebilir olan bu dergilerde yayınlanan içeriğin özellikle tıp
alanında yalan haberleri desteklediğini, sözde bilimsel sonuçların
yaygınlaşmasına katkıda bulunduğunu, akademisyenlerin bu dergilerde
yayın yaparak aslında başka türlü yayınlanmayacak kalitedeki yayınlarla
bilimsel itibar kazandığını, ilaç firmalarının bu tür dergilerde
bilimsel olarak şüpheli olan sonuçlarını doktorlara doğrudan ulaşmak
için kullandıklarına şahit oluyoruz.
“E o zaman bu dergilerin hangisi olduğunu herkes bilir ve bunlara itibar edilmez” diye düşünüyorsanız 23 Temmuz 2018 itibariyle şüpheli listesinde
1317 adet dergi olduğu söyleyelim, yani hem şüphelilerin sayısı çok
fazla hem de bu dergileri ayırt etmek o kadar kolay değil. Bu
dergilerin isimleri bile aynı alanda saygı gören başka dergilere çok
benzeyen şekilde seçiliyor.
Geleneksel dergilerin basım süreçleri nasıl işliyor?
Bilim insanları çalışmalarını ve araştırma sonuçlarını bilimsel
dergilerde yayınlayarak bilim dünyasıyla paylaşırlar. Bilimsel dergilere
gönderilen makaleler öncelikle akademiden gelen, işinin ehli editörler
tarafından değerlendirilir ve daha sonra benzer alanda çalışan bilim
insanlarına gözden geçirilmek üzere iletilir. Editöryel kadrodaki bilim
insanları daha önce bu dergilerde yayın yapmış, alanında saygın işler
yapan kişilerdir. Her makale en azından iki farklı bilim insanı
tarafından anonim olarak gözden geçirilir ve değerlendirilir. Bu
süreçte makaleler bazen hızlı bir şekilde kabul edilir fakat çoğu zaman
yazarlar azılı eleştirilere maruz kalırlar. Yazarlardan farklı
seviyelerde düzeltmeler istenir ve bu düzeltmeler yapıldığı takdirde
yayınlanabilir. Bazen de makale reddedilir. Saygın dergilerde
makalelerin kabul oranı %5-20 arasında oynayabilir.
Bu uzun bir süreçtir. Gözden geçirmeyi yapan bilim insanları bu işi
çoğunlukla gönüllü olarak yaparlar, prestijli dergilerin editöryel
kadrosunda olmak da prestijli bir şeydir. Basılan makalelerin bilimsel
kalitesinin sağlamaya yönelik bu süreçte de aksaklıklar olabilir ve
yayınlanan makalelerin bilimsel kalitesi her zaman istenilen kalitede
olmayabilir. Yine de bu bilimsel kaliteyi sağlaması en muhtemel
sistemdir.
Her ne kadar saygınlığı tartışılmayacak bir kısım dergiler de bazı
makaleleri açık kaynak olarak yayınlıyor olsalar da, dergi içerikleri
tipik olarak açık kaynak değildir ve oldukça yüksek meblağlar ödenerek
alınan aboneliklerle okunabilir. Bu abonelikler üniversite kütüphaneleri
tarafından sağlanır ve dolayısıyla üniversitelerde çalışan
araştırmacıların erişimi mümkün olur.
Ticari bir yapılanma
“Yırtıcı” dergiler sektörü ticari bir yapılanma olarak dikkat
çekiyor. Akademisyenler, atılan toplu mesajlarla bu dergilerde yayın
yapmaya teşvik ediliyor. Makale kabul edildikten sonra yazarlardan baskı
ücreti talep ediliyor. Baskı ücretinin yüksek meblağlar olduğu ve
dergilerin çoğunun Güney Asya, Körfez bölgesi, Türkiye ve Afrika kökenli
şirketler tarafından çıkarıldığı belirtiliyor.
Bilim insanların yetkinliklerinin değerlendirmesinde makale
sayılarının son derece önemli olması, saygıdeğer dergilerde yayın
süreçlerinin uzaması, çetin ceviz editörlerle karşılaşma ihtimalinin
yüksek olması ve yırtıcı dergilerde yayın yapmanın bugüne kadar akademik
itibari zedeleyen bir olgu olarak ortaya çıkmaması akademisyenleri bu
dergilerde yayın yapmaya teşvik ediyor. Bazen de akademisyenler bu
dergilerin editöryel eksikliklerinin farkında olmadan yayın
yapabiliyorlar.
Bilimsel yayınların güvenilirliğini şüpheye düşüren, bilgi
kirliliğine önemli katkıda bulunan ve açık kaynak olgusunu zedeleyen bu
tür dergilerin olumsuz etkisiyle mücadelede somut bir adım, Almanya’da
5000’den fazla araştırmacının bu dergilerde yayın yaptığının ortaya
çıkmasıyla atılmış. Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanlığı konuyla
ilgili bir soruşturma başlatmış.
“Akademik konferanslar”
Akademisyenler, bir süredir konferans davetleri bombardımanına
tutuluyorlar. Bu yeni türeyen konferanslar çoğunlukla bilimsel
ciddiyetten uzak bir içerikle yapılıyor. Davetlerde oturum
başkanlıkları, açılış konuşmaları, sözel sunumlar ve ayrı oturum
düzenleme teklifleri geliyor.
Bilimsel konferanslarda normalde oturum başkanlıkları veya açılış
konuşmaları son derece titizlikle seçilir ve onur verici bir tarafı
vardır. Fakat akademisyenlere uygulanan performans değerlendirmelerinde
sözel sunumlara puan verilmesi, ciddiyetten uzak ve hatta insanların
katılmadıkları halde sunum özetlerinin yayınlandığı konferansların
sayısını da arttırıyor. Bu yazıya konu olan dergiler gibi bu
konferanslara da “yırtıcı” sıfatını takmak yerinde olacaktır.
Bilimsel yayınların güvenilir olması ve dünyanın her yerindeki bilim
insanlarının erişimine imkan sağlaması bilimsel gelişmenin en önemli
unsurlarından. Dergilerin sağlıklı editöryel süreçleri olması
güvenilirliğin sağlanmasında kritik rol oynuyor. Bu süreçleri doğru
yöneten saygıdeğer bilimsel dergilerin çoğuna erişimde ise kısıtlar var,
yüksek abonelik bedelleri bilim insanlarının bu yayınlara ulaşmasını
zorlaştırıyor. Açık kaynak olan “yırtıcı” dergilere erişimin çok daha
kolay olması, bu dergilerde yayınlanan ve bilimsel olmayan sonuçların
yayılmasını kolaylaştırıyor. Akademik performans değerlendirmelerinde
benimsenen sorunlu ölçütler de akademisyenleri “yırtıcı” dergilerde
hızlıca yayın yapmaya teşvik ediyor. Dolayısıyla akademinin ve akademik
yayınların var olan problemlerinden de beslenen yozlaşma söz konusu.
Bugün akademi, “yırtıcı” dergi/konferanslar diye tanımladığımız sinsi
yapılanmaya karşı çözüm üretmek durumunda. Akademide yerleşmiş
problemler ele alınmadan bu yapılanmanın önüne geçilemeyecek gibi
görünüyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
!
Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke
Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...
Predatory journals: Who publishes in them and why?
.....................................................................
...
...
...
* Rastgele Yazılar
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.