30 Ocak 2014
Y. Doç. Dr. Kaan Öztürk - YÖK disiplin yönetmeliği değişti – her şey aynı
YÖK’ün disiplin yönetmeliği değiştirilmiş. Normalde böyle şeyler dikkatimden kaçar, ama “basına demeç verenler kamu görevinden atılacak” mealinde tweetler görünce merak edip baktım. İtiraf edeyim, ben de önce aynı tweetlerden attım, ama bakınca öyle birşey olmadığını gördüm.
Dün Resmi Gazete’de yayınlanan değişikliklere bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Eski yönetmelik de YÖK’ün web sayfasında mevcut (ama yakında yeni düzenlemeyle değişecektir). Bu ikisini karşılaştırdığımda, “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç vermek” diye ifade edilen suçun(!) cezasının eski yönetmelikte kademe ilerlemesinin durdurulması iken, yeni yönetmelikte “sadece” kınama olduğunu gördüm.
Yani, Polyannacılık yapmak istiyorsak yeni bir yasak konmadığını, cezanın hafifletildiğini söyleyebiliriz. Öte yandan, benim gibi hiç bir şeyden memnun olmayan bir huysuz iseniz, üniversite hayatını düzenleyen bir kanunda bir akademisyenin ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir maddenin bulunmasından bile rahatsız olabilirsiniz. Her halükarda ortadaki gerçek, bu eylemin kamu görevinden çıkarmakla cezalandırılmadığı.
Aynı şekilde, “kamu görevinden çıkarma” cezası verilen durumların listesi de, iki değişiklik hariç, önceki yönetmelikle aynı.
En önemli değişiklik, intihal suçunun kamu görevinden çıkarmayla cezalandırılması. Bir süre önceki bir olaya yönelik bir düzenleme olduğunu sanıyorum. İntihal yaptığı için, eski YÖK yönetmeliğine uygun olarak öğretim üyeliğinden çıkarılma cezası verilen birisi idari dava açtı. Danıştay, böyle bir ceza tanımlı olmadığı için kararı bozdu (karar metni burada).
İstanbul Üniversitesi’nin konuyla ilgili iç yazışması geçen Aralık ayının başında internete sızınca, böyle şeyleri önemseyen küçük bir kesim içinde bu karar, biraz da sansasyonel bir biçimde, “intihal serbest bırakıldı” şeklinde sunuldu, ama asıl mesele yasaların özensiz hazırlanmasından doğan bir boşluk bulunmasıydı. Danıştay, intihali disiplin suçu olmaktan çıkarmamıştı. Yönetmelikteki yeni düzenleme bu boşluğu doldurmaya yönelik gibi görünüyor.
Ancak, yönetmeliğin çoğunlukla eski halinde kalması, her şey yolunda demek olmuyor. Kamu görevinden çıkarma cezası öngörülen eylemlere bakalım. Meselâ:
“a- İdeolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek suretiyle kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak; boykot, işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak ya da bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek, yardımda bulunmak“
Hükümetin işine gelmeyen her şeye “ideolojik, siyasi” yaftasını yapıştırdığını biliyoruz. Bu maddeyle, herhangi bir şekilde muhalif bir ses çıkaran birisi işinden atılabilir.
Başbakan başörtüsü için “velev ki ideolojik, ne olmuş yani” demişti, ama başka ideolojik konularda bu kadar rahat ve geniş değil ne yazık ki.
Diyelim aşırı çalıştırılan ve sömürülen bir asistansınız, sesinizi duyurmak için kampüsünüzde protesto düzenlediniz. Öğrencisiniz, siyasi bir eylem yaptınız. Hocasınız, bu eylemleri desteklediniz, belki kapınıza bir poster astınız. Huzuru bozdunuz işte, güle güle.
Veya şu: “b- Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları iş yerine veya iş yerindeki eşya üzerine yazmak, resmetmek ve asmak, teşhir etmek veya sözlü ideolojik propaganda yapmak“
Mesela benim ofis duvarımda Gezi direnişi yadigarı, TKP’nin “Boyun Eğme” afişi asılı. Bu yasaktı, değildi, tartışmak boş. Birileri emreder, mahkeme tak diye yasak ilan eder.
Diyelim ağzınızın ayarı kaçtı “bu neoliberal hükümet ülkeyi mahvetti” diye lafa başladınız, hop, ideolojik sözlü propaganda. Sayın muhbir arkadaşınız amirinize yetiştirdiği anda iş bitti.
Yönetmelikteki “amir”, “maiyet” lafları da birer diken gibi batıyor bana. Akademisyen emir mi alır da amiri olsun, emir mi verir de maiyeti olsun? Memur yasasından aktarılan “disiplin” yönetmeliği ve emir-komuta zihniyeti akademik düşünceye taban tabana zıt.
“Amaan, sen de çok deşiyorsun, intihale ağır ceza vermişler işte, bu da bir gelişmedir” diyebilirsiniz. Ama intihal eskiden de disiplin suçuydu, kaç kişi intihalden soruşturuldu? Cin karnında nokta. Profesör Kayhan Kantarlı bu düzenlemenin intihali azaltmayacağını yazıyor, çünkü intihal düzenli olarak örtbas ediliyor, soruşturmalar engelleniyor.
Darbe döneminde, emir-komuta anlayışıyla hazırlanmış bir yönetmeliğe “sivil” hükümet tarafından neredeyse hiç dokunulmamış olması, intihale verilen cezanın artmasından duyduğum mutluluğu gölgeliyor.
Ha, unutmadan, yönetmelikte bir değişiklik daha var.
Eski yönetmelikte kamu görevinden çıkarma gerektiren fiillerden birinci madde “Cumhuriyetin niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik eylem yapmak; ideolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylemlerde bulunmak…” diye başlarken, yeni yönetmelikte bu yok. Yukarıda verdiğim gibi, “İdeolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylemlerde bulunmak…” diye başlıyor.
Cumhuriyetin her şeyine bayılmak zorunda değiliz. Her vatandaş elbette cumhuriyetin beğenmediği niteliklerini değiştirmek isteyebilir, bunun için eylem de yapabilir. Ama bütün diğer kısıtlamalar, “ideolojik”ler “siyasi”ler “yasak yayın”lar filan yerinde dururken bir tek bunu kaldırmak, nasıl demeli, biraz “manidar”!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
!
Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke
Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...
Predatory journals: Who publishes in them and why?
.....................................................................
...
...
...
* Rastgele Yazılar
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.