NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

26 Ocak 2014

Pelin Batu - Tan yeri ağarınca (Milliyet)

Hırsızlık bir hayat felsefesidir. Bazen insanlar zorluk ve yokluktan çalar. Cezası büyüktür. Yıllar önce Antep’te baklava çalıp 9 yıl hapis cezasına çarptırılan çocuklar gibi, iki yıl evvel İstanbul’da “açtım, param da yoktu” diye poğaça çalan çocuğun 12.5 yıla kadar hapsinin istenmesi gibi.
İkinci tür hırsızlık, arsızlık ve acziyetten gelir.
Büyük çalınca hırsız olmazsın, akıllı olursun.
Midas’ın topraklarındayız, normaldir; doyumsuzluk mitolojimize işlemiş.
Krallar ve kralcılar vahşi kapitalizmin dizginlerini ellerine alınca onları kimse durduramaz. Çalmayana enayi gözüyle bakarlar.
Hırsızlığı hayatımızın her evresinde görüyoruz.
Mesela üniversitelerimiz bir intihal cennetidir.
YÖK sağ olsun bunu resmen galat-ı meşru hale getirmiştir.
Kağıt üzerinde bir yasamız var ama Devlet Memurları Yasasıyla çeliştiği için işlemiyor. Kanunu değiştirmek için çaba sarf eden yok, işlerine gelmiyor.
Zaten bir ÖSYM başkanımız intihalle suçlanmamış mıydı? Koskoca profesör doktor, Peter Latzke adlı şahsın makalelerinin üzerine kendi ismini yazıp 9 bölüm süren bir yazı dizisi “yazmamış” mıydı? 

Medya da aynı müzik de
Üniversite Konseyleri Derneğini bir Milli Eğitim bakanının kitaplarında intihal yapıldığını sayfa sayfa rapor ettiğinde sonuç ne olmuştu? Sıfır.
Ak Partinin “ustalık dönemi” Eğitim bakanı, “İntihal suçlamasının arkasında Ergenekon var” demişti, dosya kapanmıştı.
Normal bir ülkede bu şahısların okuldan atılması ve titrlerinden olması gerekirken, bizde tanıdıklar sayesinde paça kurtarılıyor, komplo teorileriyle üste çıkılıyor.
Medyada durum farklı değil. Bu kadar yıldır sayısız dergide fotoğraf çektirmiş bir insan olarak şunu söyleyeyim, neredeyse hepsi çakma karelerden ibarettir.
Şunu yapar çoğu fotoğrafçı ve editör: ecnebi dergilerini getirip “böyle bir çekim” yapmak istiyoruz deyip kare kare aynı fotoğrafları çekerler. Bu klipler için de geçerli; çoğu popçumuzun klipi copy-paste’tir. En meşhur müzisyenlerimizin şarkıları yabancı meslektaşlarından nota nota alınmıştır. Film ve dizileri adapte ederlerken bile kolaya ve ucuza kaçarlar. Ünlü romancılarımıza gelince, onlar da bu suçlamalardan muaf değildir. Zaten kopya ya da değil, bir süre sonra fark etmez. Post-postmodern bir zeminde meta-kurgusal açıdan bakacak olursak, yeni bir şey yapmış olurlar: kopyanın kopyanın kopyası yenidir!
 
Evlat reddedilemez
Her şeyin çok ama çok büyük götürüldüğü işbu günlerde diğer hırsızlıklar ne masum kalıyor, değil mi? Her şey o kadar aleni ki, acıtıyor.
Yargı keyfi, polis müttefik olunca hırsız elbette büyük bir özgüvenle çalıp çırpar.
Hep altyapı sorunumuz olduğu söylenir-haksızlık etmeyelim.
Bizim ülkede hırsızlığın meşrulaştırılması için mükemmel bir altyapı hazırlanmıştır: ihale yasası bin bir defa değiştirilmiş, intihal yasaları ihlal edilmiştir. Oğullar, bacanaklar, eltiler korunsun diye hukuka taklalar attırılmış, her karşıt kul darbeci ilan edilmiştir.
Kanunumuza göre “evlat reddetmek” de imkansızdır, bunu da not edelim.
Amerikalı iktisatçı Richard Florida küreselleşen dünya için yaratıcı/yenilikçi ekonomi önerirken üç T kuralından bahseder: talent (yetenek), teknoloji ve toleranstan. 3T formülü önemlidir zira büyük balığın küçük balığı yediği, her yerin aynılaştığı bir dünyada tek çıkış yolu, yeni bir şeyler üretmek, yeni fikirlerle ayrışmaktır. Ama bunun için yetenek gerek: biz çocuklarımıza kopyayı kendi ellerimizle veriyoruz. Bunun için teknoloji üretmek gerek, biz maruldan çiroza, abajurdan ampule dışarıya bağımlıyız. Toleransa gelince, dünyada üstümüze yok!
Gençler koyun, memurlar iş-bilir, siyasetçi kurnaz olunca inovasyon yapıyoruz yapmasına: duble yollar inşa etmişiz, demir kasalara, ayakkabı kutularına. Bu yenilikçilik değilse nedir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkür ederiz.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.