Başbakanın deyimiyle “vizyoner, operasyonel, fonksiyonel” özellikleri olan 61. hükümet kuruldu. Hayırlara vesile olur inşallah! Söze Milli Eğitim Bakanıyla başlayalım. Bilenler bilir. Bilmeyenler için kısa ve özlü bir anımsatma yapalım. Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturtulan isim, laikliğe karşıt söylemleriyle dikkati çeken, intihal yani bilimsel eser aşırmacılığıyla suçu sabit bir isim. Başkasının kitabından araklama yaptığı için suçlu bulunan ve akademik ünvanı elinden alınan, öğretim üyeliğinden çıkarılan bir zat. Gelin görün ki “gerekirse hukuku arkadan dolanırız” diyen YÖK Başkanı tarafından suçu ve cezası sessiz sedasız kaldırılmış bir süre önce yeni bakanın. Ne diyelim? İleri demokrasilerde, temel hak ve özgürlükler noktasında işler böyle yürüyor demek! Kısacası, bozacının şahidi şıracı oluveriyor.
Cezaevindeki gazeteci sayısıyla dünyada öne çıkan, İnsan Hakları Karnesi Irak’tan bile daha kötü sayılan (The Economist yazıyor) ülkemizde tabii ki “Cumhuriyet devriminin kapandığını, İslami bütünleşmenin zamanının geldiğini” savunan bir bakana ihtiyaç vardı.
Futboldan hukuka,
Eğitimden ekonomiye,
Şikeden boykota her gün gündeme bomba gibi düşen haberlerle hem hal olduğumuz ülkemizde; intihal, aşırma, araklama, hırsızlık koltuğa götürmeyip de nereye götürecekti?
Unutmayalım ki “durmak yok, yola devam” durumundayız. Gözü dönmüşlüğün tavan yaptığı, hakaret, kendini beğenmişlik, efelenmenin ustalık sayıldığı, büyük güç ve muktedir olmanın ileri demokratlığın ilk adımı olarak görüldüğü ülkemizde kendinize dinozor kontenjanından yer ayırtmaya başlayın. Uhrevi ve dünyevi seyahatler için…
Benim bakanlarım dünden bugüne ve her zaman Hasan Ali Yücel’dir, Mustafa Necati’dir. Bilimsel hırsızlık suçu işlemiş bir şahsın Milli Eğitim Bakanı olması, eğer o ülkede gerçekten bilim ve üniversite varsa, yenir, yutulur, sindirilebilir ve sürdürülebilir bir durum değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.