Akademik ortamın temel nitelikleri evrenseldir ve Ondokuz Mayıs Üniversitesinde farklı bir akademik hayat devam edemez. Bilimsel ve etik duyarlılık, bir üniversiteyi “üniversite” yapan değerler dizisinin başlarında yer alır. Bir üniversite, aynı zamanda, akademik gelenekler birikimine dayanır. Akademik standartlara uygunluk, üniversitenin olmazsa olmaz geleneklerindendir.
Hızlı yükselme isteği, toplumsal prestij sağlama ve haksız akademik saygınlık kazanma gibi nedenler, bazı akademisyenlerin zaman zaman meslek ahlakına aykırı davranmalarına yol açabilir. Önemli olan, bu tür olayların nasıl bir kurum kültürüyle karşılandığıdır.
Kurum kültürünü en iyi taşıması ve temsil etmesi gereken akademik yöneticilerin, sınav sahteciliği gibi, asla sıradan olmayan bir olay sonrası, olaya adı karışan öğretim üyelerini, öğrencilere yönelik sınavlarda “salon başkanı” ve “sınav gözetmeni” olarak görevlendirmeleri, üniversitemizde etik ihlallerin nasıl hafife alındığını gösteren bir belge niteliğindedir. Asıl normal olmayan, yöneticilerin basına verdikleri demeçlerde açıkladıkları “bu tür görevlendirmelerin normal olduğu” biçimindeki yaklaşımlarıdır.
Akademisyenlik mesleğini belirleyen normlar vardır. Bu normlar, mesleği uygulayan herkesin ve her yerde kararlarını ve eylemlerini belirler. Söz konusu normlar, dünya görüşlerinden, kültürlerinden, ideolojilerinden ve dinlerinden bağımsız olarak uygulanması beklenen normlardır. Birisi Fakülte Yönetim Kurulu üyesi olan iki öğretim üyesinin adının karıştığı sınav sahteciliği olayında, yöneticilerin de sorumluluğunun bulunduğu yolundaki iddialar ile ilgili herhangi bir açıklamanın yapılmaması, “şüyu-u vuku-undan beter” (yayılması gerçekleşmesinden kötü) bir olaydır ve akademisyenlik mesleği için onur kırıcıdır.
Etik, üniversite kavramının özüne ilişkin bir konudur ve ondan koparılamaz. Etik dışı davranış, sadece kurumla organik bağları olanları değil, kurumun misyonunun toplumsal düzeydeki algılanmasını da olumsuz etkiler.
Bilim insanları, etik ve moral değerlerin taşıyıcısıdır. Etik ihlalleri önemsemeyen ve akademik standartları hiçe sayan yönetim politikaları, bir üniversiteyi çöküşe götürür. Akademik standartların varlığı, üniversitenin temel öğesi öğretim üyeliği için vazgeçilmez koşuldur. Bu özelliği sağlamayan üniversitelerin saygınlığı olamaz.
Sınav sahteciliği olayının yaşanması ve arkasından sorumluların, öğrencilere yönelik sınavlarda görevlendirilmeleri, Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ni büyük prestij kaybına uğratmıştır. Bu konuda ülkenin değişik üniversitelerinden gelen tepkiler çok değerli ve anlamlıdır.
Bir üniversite, yalnızca yöneticilerden oluşmaz. Üniversitenin gerçek sahipleri; eğitim ve araştırma çalışmalarını yapan ve hizmet üreten öğretim üyeleri, öğrenciler ve üniversite çalışanlarıdır. Biz aşağıda imzası olan akademisyenler, Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin, en eski fakültesinde meydana gelen bu etik dışı olayı değerlendirebilecek ve genç öğretim üyelerine örnek olabilecek sonuçları çıkarabilecek olgunluğa ve akademik bilince sahip olduğuna inanıyoruz.
Prof. Dr. Hüseyin Akan
Prof. Dr. Ramazan Aşcı
Prof. Dr. Hakkı Kahraman
Prof. Dr. Taner Özbenli
Prof. Dr. Mustafa Bekir Selçuk
Prof. Dr. Fulya Tanyeri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.