Aralık 2009 tarihli
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun YÖK ve üniversiteler hakkındaki
raporuna göre Türkiye üniversite sistemi "yağma alanı, yağmalama alanı"
ve haliyle öğretim vermekten ve bilimsel araştırma yapmaktan çok uzak.
Yağmalanan Türkiye üniversite
sisteminde doktora tezi, sadece 3-5 kişinin imzaladığı bürokratik kağıt, o
kadar. Bomboş olabilir. Üfürükçü muskası gibi abuk sabuk şeyler içerebilir.
İmzalayanların o branşla alakası olması gerekmez, doktora diplomalı olmaları da
gerekmez, ne idüklerinin belirsiz olması da farketmez. Nasılsa "yeni
YÖK" ve üniversiteler, doktora tezlerini gizler, kimsenin görmesine izin
vermez. Gelişmiş ülkelerdeki akademisyenler tezleri görülsün diye uşraşırkan,
görüldükçe mutlu olurken, Türkiye'de akademisyenlerin doktora tezlerini
göremezsiniz, üstelik görmek isteyenlerin üzerine saldırırlar.
Doktora diploması, sadece 1-2
kişinin imzaladığı bir başka bürokratik kağıt, o kadar. Doktora tezi gerekmez.
Derslere girmek gerekmez, derslerin sınavlarına girmek gerekmez, doktora
yeterlik sınavına girmek gerekmez. Nasılsa "yeni YÖK" ve Üniversiteler, doktora diplomalarının izinin sürülmesine, aslının astarının
eşelenmesine izin vermez.
Yani, durum çok kötü. Daha da
kötüsü, bunları akademideki herkesin bilmesi, kimsenin gıkını çıkarmaması,
tepki göstermemesi. Tepkisizlikleri sadece, bunları ortaya dökenlere acayip
saldırmalarından korkmalarından değil. Tepkisizlikleri sadece, herkesin her
pisliğin örtbas edileceğinden emin olmasından da değil. Tepkisizlikleri sadece,
saldıranların, saldırtanların “dokunulmaz” olmasından da değil. Tepkisizlikleri
sadece, kronik “koşulsuz itaat” hastalığının yaygınlığından da değil. Anadolu
toplumunun en az 200 yıldır herşeye tepkisizliğinin nedeni her neyse, o daha
etkili sanki. Tabi, tepkisizlik, kolayca çözülebilecek sorunları bile kısa
sürede kangren haline getiriyor.
Doktora tezi ve doktora
diplomasını bu kadar değersiz hale getirenler, diğer yanda işini düzgün
yapanların doktora öğrenimi görmesini engelliyor, keyfi olarak hiçbir gerekçe
göstermeden bitirip diplomalarını almak üzereyken onları doktoradan atıyor.
İşini düzgün yapanların ders vermesini engelliyor, onlara eziyet ediyor, fizikçiye
kümeste hergün binlerce civciv ve yumurta saydırmak gibi angaryalar yüklüyor,
sürgüne (örneğin fizikçiyi kümese) gönderiyor. Hiçbir fikri olmadığı halde
üzerine aldığı derslere uğramamasını şikayet eden öğrencileri tehdit ediyor.
Haksız yüksek not vaadiyle veya tehditle öğrencilerinden harem kuruyor. Haksız
işe alma ve yükseltme vaadiyle veya tehditle akademisyenlerden, idari
personelden, işçilerden harem kuruyor. Aynı anda Trakya Üniversitesi rektör
yardımcısı, dekan, meslek okulu müdürü, ve Türkiye Bilimler Akademisi üyesi
(YÖK kontenjanından) hem de yöneticisi olan ilahiyatçı bir kaç hafta önce
“çocuk pornosu”ndan “Interpol”e yakalanmış ; üniversite ona teslim edilmiş,
TÜBA ona teslim edilmiş, ilahi işler ona teslim edilmiş. Daha önce de aynı
nedenle “Interpol”e yakalanan üniversite yöneticileri olmuştu.
Dünyanın en büyük makale
arşivi sitelerinden arXiv'in kurucusu ve editörü Dr Paul Ginsparg'ın Türkiye
adresli akademik dergilere ve arXiv sitesindeki Türkiye adresli makalelere dair
bugünlerdeki görüşü şöyle :
“Unfortunately
there are many such fake journals now. We
have also had a large number of articles from Turkish grad students in math differential geometry which the
moderators say are undergraduate level textbook exercises.”
(Maalesef
çok sahte dergi var. arXiv'de Türk lisansüstü öğrencilerine ait çok fazla
sayıda matematik, diferansiyel geometri makalesi var ve
moderatörlerimiz bunların lisans seviyesindeki
ders kitabı egzersizleri olduğunu söylüyor.)
Dr Paul Ginsparg, Ağustos 2007'de
arXiv sitesinde Türkiye'deki 4 üniversiteden (ODTÜ, Çanakkale Üniversitesi,
Dicle Üniversitesi, Mersin Üniversitesi) 14 Türk fizikçinin 65 çalıntı çalıntı
makalesini ODTÜ hocalarının yardımıyla yakalamıştı ve yayından atmıştı. Meşhur
Nature dergisi, Eylül 2007'de bu skandalı haber yapmıştı. Yerli basın ve
televizyonlar da birkaç gün ilgi göstermişti. 14 intihalci fizikçinin hepsi
ödüllendirildi ve yükseltildi. Gelişmiş ülkelerde çalıştığı
akademik konularda oldukça bilgili ve tecrübeli anlamına gelen ve üniversite
dışında pek işe yaramayan doçentlik ve profesörlük, Türkiye'de jürileri
tekeline alan gurupların yandaşlarına paylaştırılan saltanat ünvanları.
Üniversitede beğenisine göre taht tahtarevan kapamayanlar, üniversite dışındaki
“arpalık”lara hücum ediyor.
Doçentlik sözlü sınavları şöyle
özetleniyor : juri üyeleri, beleş geçirmek istediklerine, analarının adını
soruyorlar, asla geçirmek istemediklerine ise, juri üyelerinin analarının adını
soruyorlar....
30 yıl boyunca doçentlik jürisine
1 kez çağrılan ya da hiç çağrılmayan alanında çok iyi meşhur dürüst hocalar var.
Diğer yanda doçent fabrikatörü
yapılan, doçentlik jürilerinin vazgeçilmezi yapılan akademik sahtekarlar var.
"Bağlı oldukları guruplar"ın akademide üremesi için doçentlik
jürilerinin tekeli yapılıyorlar.
Işıl Öz görüştüğü akademisyenlerin “akademik derecelendirmeler ve kadroların
askeriyeden farkının olmadığını” söylediklerini belirtiyor ve “başka ülkelerde
görülmeyen bir ast üst ilişkisi olduğu aşikar” diyor.
Dr Haldun Güner Türkiye'de nasıl profesör olunduğunu gayet güzel özetliyor ...
2015 Nisan Dönemi Doçentlik
Sınavı Başvuru Kılavuzunda “doçentlik başvurularında akademik sahtekarlıkları
yakalananlar”a yine yırttıklarının müjdesi veriliyor :
“Eski
yönetmelik maddesine göre verilen kararların hukuki dayanaktan yoksun olduğu gerekçesi ile Danıştay İdari
Dava Daireleri Kurulu’nca iptal edildiği, yeni Doçentlik
Sınav Yönetmeliğinde bu konuda bir hüküm bulunmadığı göz önüne alınarak haklarında etik ihlal nedeni ile
belirli süre doçentlik sınavına başvuramama yaptırımı
uygulanan adayların bu süreler dolmadan doçentlik sınavına başvurabileceklerine, karar verilmiştir.”
WASET World Academy of Science, Engineering and Technology, yağmalanan Türkiye
üniversite sisteminin ürettiği ve kendisiyle yetinmeyip dünyanın başına da bela
sardığı en büyük eseri. WASET, bir sahte akademik organizasyon. WASET
sitesi, dünyanın en çok vurgun yapan (yılda 2 milyon euro üzeri) akademik
dolandırıcılık sitelerinden biri. Dünyanın en azılı akademik
dolandırıcılarından İstanbul Aydın Üniversitesi okula hiç uğramadan doktora
öğrencisi (işletme) sahte Dr/PhD Cemal Ardıl ve Fatih Üniversitesi okula hiç
uğramadan doktora mezunu (2014, Elektronik Mühendisliği) kızı Ebru Ardıl ve
Okan Üniversitesi okula hiç uğramadan yüksek lisans mezunu (2013, Bilgisayar
Mühendisliği) ve okula hiç uğramadan doktora öğrencisi oğlu Bora Ardıl'a
(Bilgisayar Mühendisliği) ait WASET sitesi. Dünyanın heryerinde her hafta
yüzlerce WASET sahte akademik konferansları düzenliyorlar. Onlarca WASET sahte
akademik dergileri var, bir ara 150 civarındaydı. WASET'in sahte makale
indeksi de var : International Science Index (ISI) ; çok mu tanıdık geldi yoksa
!? WASET sitesinde 50.000 (elli bin) civarında makale var. Makale başına
“kayıt dışı” 500 euro alıyorlar. 1-2 yıldır vergisiz “off-shore” şirketlerin
cenneti Birleşik Arap Emirliklerinin “en denetimsizlik garantisi” veren Ras Al
Khaimah Emirliği serbest ticaret bölgesinde sahte Dr/PhD Cemal Adına kayıtlı
“World Academy of Science, Engineering and Technology FZE” isimli sadece kağıt
üzerinde bir şirket var. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi sahte Dr/PhD
Cemal Ardıl'ı dolandırıcılıktan attıktan (Şubat 2004) sonra, Türkiye'den 100
kadar üniversite (TÜBİTAK dahil), WASET'le vurgun yaparken bir çok sahte isim
de kullanan azılı dolandırıcı Ardıl ailesinin yurtdışı banka hesaplarına
500.000 (beşyüzbin) euro'dan (= bir buçuk milyon TL) fazla para gönderdi ve
hala tam gaz göndermeye devam ediyor. Atılmayıp üniversitede çalışıyor
olsaydı, 1 yılda “elli bin” TL'den az maaş olacaktı, atıldığı tarihten beri
“altı yüzbin” TL'den az eline geçmiş olacaktı. “Elli bin” TL civarında emekli
ikramiyesi alabilecekti. Fiş, fatura, makbuz falan istemeden Türkiye üniversitelerinden
hesaplarına aktarılan para, “otuz” yıllık maaşından fazla, emekli ikramiyesinin
“otuz” katı. YÖK'ü ve üniversiteleri ve TÜBİTAK'ı resmi olarak defalarca
uyarmak hiçbir işe yaramadı, yaramıyor. Turistik (seks turizmi dahil) WASET
sahte konferanslarına yüzlerce akademisyen gönderdiler, hala gönderiyorlar.
Yol, yolluk, ve diğer masraflarla birlikte WASET'in Türkiye üniversitelerine
maliyeti 2.5 milyon euro civarında. Yani, 1 WASET sahte konferans makalesinin
maliyeti 2.500 euro (yedibin beşyüz TL = 1 akademisyenin 2 aylık maaşı). Sefa Kaplan'ın WASET'i ve azılı
akademik dolandırıcı Ardıl ailesini tanıtığı yazısının başlığı, “Türk Usulü Uluslararası Bilimsel Dolandırıcılık 'Parayı Bastıranı Profesör Yapıyorlar'” idi. Parayı kendi ceplerinden de bastırmıyorlar, üniversitelerine
ödetiyorlar.
“Yeni YÖK”ün Ekim 2016'dan
itibarenki “yeni doçentlik” kriterlerine göre doçent (ve ardından pirofesör)
olmak için WASEt'e parayı bastıranlar, WASET sahte konferans ve sahte dergi
makaleleriyle kaç puan toplayabilir? Spor Bilimleri'ne bakalım (diğerleri de aynı). 100 puan toplamak gerekiyormuş :
1. Uluslararası Makale : n x 15
--> 105 puan
(en az 20 puan almak zorunlu, üst
puan sınırı yok)
Uluslararası alan endekslerinde
taranan dergilerde yayımlanmış makale (x 15 puan)
Uluslararası alan indekslerinin
neler olduğu belirtilmemiş. WASET sahte indeksi (ISI: International Science
Index) ve WASET sahte dergilerinin doçent yapılmak için yeterli olduğu
anlaşılıyor !
7 WASET sahte dergi makalesi : 7
x 15 = 105 puan ediyor.
Sahte WASET dergilerinde onlarca
makalesi olanlar var Türkiye'den.
Sahte WASET konferanslarında
onlarca makalesi olanlar var Türkiye'den.
8. Bilimsel Toplantı : 4 x 3
--> 10 puan
(en az 5 puan almak zorunlu, en
fazla 10 puan)
Uluslararası bilimsel toplantıda
sunulan alanında bilime katkı sağlayan bildiri (x 3 puan)
4 WASET sahte konferans makalesi
: 4 x 3 = 12 --> 10 puan ediyor.
5. Atıflar : n x 2 + m x 1 -->
100 puan
(en az 6 puan almak zorunlu, üst
puan sınırı yok)
WASET sahte dergi makalelerinden
(WASET sahte indeksindeler (ISI : International Science Index)) WASET sahte
dergi makalelerine ve WASET sahte konferans makalelerine yapılan atıflarla (x 2
puan) ve her gün yağmur sonrası mantar gibi internet sitelerinde yenileri
türeyen yerli malı dergilerden WASET sahte dergi makalelerine WASET sahte
konferans makalelerine yapılan atıflarla (x 1 puan) 100 puan toplanabilir.
Yani, WASET sahte konferans ve
sahte dergi makaleleriyle 215 puan toplanabiliyor. Doçent yapılmak için 100
puan toplamak yeterliymiş.
WASET benzeri yerli malı ve
yabancı akademik sahtekarlık düzeneklerinden alınabilen puanlarla da aynı
şekilde doçent olabilmek mümkün.
Her gün yağmur sonrası mantar
gibi internet sitelerinde yenileri türeyen ne idüğü belirsiz yerli malı
dergilerdeki en az 6 makaleden atıf almak zorunluymuş.
TÜBİTAK ULAKBİM indeksindeki
dergilerde 3 makale sahibi olmak gerekiyormuş (24 puan getiriyor). TÜBİTAK
ULAKBİM indeksindeki dergiler hakkında fikir sahibi olmanız için önce
TÜBİTAK'ın kendi dergilerine bakalım. TÜBİTAK Elektrik'in yayından atmadığı ÇALINTI bir makale. 5 yıldan eski hileli makaleleri yayından atmazlarmış. Bekir Karlık'ın çok
sayıdaki ÇALINTI makalelerinden biri. Bekir Karlık, TÜBİTAK Elektrik'in
hakemlerinden ; yani, dergide hangi makaleyi yayınlayacaklarını ona
soruyorlar.
TÜBİTAK ULAKBİM indeksindeki
dergilere bir başka örnek verelim. Başvurum üzerine SCI'den atılmış bir dergi :
Mathematical & Computational Applications. Derginin sahibi Mehmet
Pakdemirli, TÜBA üyesi (TÜBİTAK kontenjanından). Bekir Karlık, en başından beri derginin
editörü, yani dergide hangi makaleyi yayınlayacaklarına Mehmet Pakdemirli ile
birlikte o karar veriyor. Editör Bekir Karlık bu dergide kendi ÇALINTI makalelerini yayınlıyor. Editör Bekir Karlık bu dergide yayınlamış makaleleri ÇALIP
kendi adıyla başke yerlerde yayınlıyor (örnek-1 , örnek-2
). Bekir Karlık'ın son makalesi de ÇALINTI ve UYDURMAydı ve yayınlandıktan
bir ay sonra yayından atıldı .
Bekir Karlık, doçentlik
jürilerinin aranan ismi, vazgeçilmezi ; jüri üyesi Mehmet Korürek'in danışman
olduğu Özcan Kuyucu'nun İTÜ'deki yüksek lisans tezinden ÇALDIĞI doktora tezi rapor edildikten sonra bile defalarca doçentlik jürisi üyesi yapıldı.
TÜBİTAK ULAKBİM indeksine hangi
dergilerin alınacağına birkaç kişilik birkaç kurul karar veriyor. Birkaç yıl
önceki kurullardakilerin üyelikleri gerekçe söylemeden bitirildi. Birkaç yıl
kurullar boş kaldı. İndeksteki dergilerin sayısı göze batmayacak düzeydeydi.
Yakın zaman önce yeni kurul üyeleri geldi ve gelmeleriyle birlikte indekse eklenen
dergilerin sayıları patladı gitti. Öncelikle kurul başkanlarının
üniversitelerinin dergilerini ekliyorlar ; bazıları yeni ortaya çıkmış ve az
sayıda makale içeren dergiler, artık onlardaki makale sayıları da patlayıp
gidecek. TÜBİTAK ULAKBİM indeksine eklenen dergilerin 1-2 yıldır yayında
gözükmesi yeterli.
“Yeni YÖK”ün yeni doçentliği,
“akademik sahtekarlıklar”a itiraz imkanını sıfırlayacak yasa çıkarttırmak üzere
olduklarını açıklamalarıyla gayet uyumlu
“Yeni YÖK”, bir yanda artık
doçentlik başvurusu haricindeki “akademik sahtekarlıklar”a, ki herşey kapalı
kapılar ardında gizli olduğu için bunu doçentlik jürisinde olmayanların
farkedebilmesi de mümkün değil, ki bunlar da hep örtbas ediliyor, el
sürmeyeceği yasa çıkarttırmaya çalışırken, diğer yanda Türkiye'de jürileri
tekeline alan gurupların yandaşlarına paylaştırılan saltanat ünvanları olan ve
üniversite dışında da ayağa düşürülen doçent, ve buna bağlı olarak pirofesör,
yapmada tekel olmayı elinden bırakmak istemiyor.
Dışarıdan doçent olabilmek
kaldırılmış gibi gözükse de Türkiye Tabipler Birliği'nin açıkladığı “hülle tıp
profesörleri” (adım atmadıkları şehirlerde öğrencisi, binası, tabeladan başka
hiçbirşeyi olmayan tıp fakültelerinde pirofesör yapılan ve “arpalıklar”a
tepeden konanlar) listelerini ve çok sayıda benzerlerinin bilgilerinin gizlendiğini
belirttiklerini hatırlarsanız, pratikte herşey mümkün.
Ders verme puanlanırken Türkiye
akademisinde herşey hileli, keyfi ve gizli kapaklı olduğu için kiminin asistan olarak girdiği
dersler yeterli sayılırken, kiminin sayılmayacak; yurtdışında asistan olarak
çalışan kimi "öğretim elemanı" olarak çalışmış sayılırken, kimi
sayılmayacak.
28 Şubat darbesi dönemindeki
vahşiliklere benzer şekilde, 28 Şubatçı akademi yöneticileri en büyük eziyeti
öğretim görevlisi ve okutman, uzman kadrosundakilere yaparken, bu sefer öğretim
görevlileri avantajlı (ders verdikleri için), bu sefer akademinin amele kadrosu
asistanlar hedef tahtasında. Arkasında kimse olmayan ve yöneticilere
yalaklanmayan asistanlara eziyet edilecek, istifaya zorlanacaklar.
DOI denen şeyin düzgün çalışan
birşey olmadığını, çok hata olduğunu, ve SCI'de olup DOI kullanmayan, DOI
benzeri diğer no'ları da kullanmayan çok dergi olduğunu da belirtelim.
“Yeni YÖK”ün “yeni doçentlik”i
neler getiriyor, neler götürüyor ? :
- TÜBİTAK ULAKBİM indeksinde
dergi patlaması ve tabii ki dergileri seçen kurullara yakın olanlar ; yani,
TÜBİTAK ULAKBİM indeksindeki dergileri tekelinde bulunduranlarla arası iyi
olmayanların işi çok güçleşiyor,
- TÜBİTAK ULAKBİM indeksindeki
dergilerde makale yayınlama ücretlerinin patlaması (ücretsizken bir kaç yüz
dolar olmak, birkaç on TL iken bin dolara fırlamak gibi) ; tabi bu ücretler,
kendilerinden olmayanlar için,
- herkesin ne idüğü belirsiz
yerli malı dergilerin kucağına itilmesi,
- her gün yağmur sonrası mantar
gibi internet sitelerinde yenileri türeyen yerli malı dergilerin ve “yerli malı
uluslararası konferans” düzenleyenlerin patlaması,
- herkesin sahte akademik
organizasyon WASET'in kucağına itilmesi,
- herkesin WASET benzeri sahte
konferans düzenleyicisi ve sahte akademik dergi yayıncısı ve sahte makale
indeksi işleten akademik dolandırıcıların kucağına itilmesi,
- sahte konferans ve sahte dergi
makalelerinin patlaması,
- yerli malı dergilerle
bağlantılı “atıf çeteleri”nin patlaması,
- akademik sahtekarlıkların her
türlüsünün patlaması,
- "Türk sahte
bilimi"nin (Turkish pseudo science) patlaması,
- Türkiye üniversitelerinde
nükleerden matematiğe satılmadık diploma kalmamıştı, artık hala kalmışsa
satmayan üniversite de kalmayacak, sadece zorluk dereceleri ve fiyatları farklı
(satılık diplomaların dünyanın her yanından öncelikli müşterileri : her türlü
musibet 3-kağıtçı, her türlü musibet örgüt - mafya üyesi, her türlü musibet
istihbaratçı),
- dürüst akademisyenlerin Türkiye
akademisinde kökünün kurutulması ; zaten
barındırılmıyordu, yaşatılmıyordu ; yerli malları bir yana onlarla
birlikte yağmalamak üzere buyur edilen ve bastacı edilen Türkiye
üniversitelerindeki yabancı 3-kağıtçılar bile onların 3-kağıtlarına tepki gösteren
nadir yerli dürüst hocaları aşağılıyordu.
Sahte konferanslar, sahte
dergiler, ve atıf çeteleri hakkında “Plagiarism Turkish” sitesinde çok sayıda yazı bulunmaktadır.
“Akademik sahtekarlık”, Türkiye
üniversite sisteminin yazılı olmayan resmi politikası olduğu için üniversiteler
hep akademik sahtekarların hakimiyetinde. Dünyada akademik sahtekarların en
güvenli limanlarından Türkiye üniversiteleri, korsan yatağı gibi. “Yeni
YÖK”ün eskisinden farkı şu, “artık kağıt üzerinde de herşey serbest (!)” ;
kağıt üzerinde “akademik sahtekarlık yasakmış” gibi gözüktüğü için örtbas
etmeye uğraşmaya devam etmek istemiyorlar.
“Yeni YÖK”ün koro şefliğinde
Türkiye üniversitelerinin WASET doçentleri, WASET pirofesörleri “yaşasın
akademik sahtekarlık (!) yaşasın akademik sahtekarlık (!) yaşasın akademik
sahtekarlık (!)” naralarıyla dünya biliminin başına bela olmaya geliyorlar ;
atalarının yüzyıllardır katkı yapmadan izlediği, beğenmeyip kendilerinden uzak
tuttuğu, dünyanın 4.000 yılda bugünlerde getirdiği, yanlış yolda ilerleyen
bilimi düzeltmeye geliyorlar ; WASET dolandırıcıları İstanbul Aydın
Üniversitesi doktor adayı sahte Dr/PhD Cemal Ardıl, kızı Fatih üniversitesi
doktoru Ebru Ardıl, ve oğlu Okan Üniversitesi doktor adayı Bora Ardıl
yanlarında davul zurna çalarak onlara eşlik ediyor.
İyi seyirler Türkiye ! İyi
uykular ! Rüyanda “yeni YÖK”ün, nükleer enerji maceranda başına ne belalar
açacağını göresin !
(*) Dr Tansu KÜÇÜKÖNCÜ : 2001 başından beri
“elverişli eko sisteme yerleşen bakteri kolonisi benzeri hızla çoğalan zehirli sarmaşık gibi
ülkemiz üniversitelerini kuşatarak boğan, çürüten, kokutan, ve çökerten”
“akademik sahtekarlık gelenekçileri”ne karşı insan hakları mücadelesi
vermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.