14 Mayıs 2011
A. M. Celal Şengör - Vur Ali Demir’e (CBT)
Gazetelerimiz Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Profesör Ali Demir’in geçmişini didiklemekten bıkıp usanmadılar. Ne intihali kaldı, ne de kendisini bu rütbeye yükseltmek için inceleyen bir jüri üyesinin, kendisinin bırakın profesör olmayı, teknisyen bile olamayacağını söylemediği. ÖSYM’nin onun başkanlığında düştüğü hal ortada.
Öte yandan kendisi öğrencilerini ve üniversitesini seven bir insan olarak da tanınıyor. Ben de merak edip akademik geçmişini bir inceleyeyim diyerek bir meslektaşıma kendisinin atıf kayıtlarına bakmasını rica ettim. Bu meslekdaşım bana web of sicence’da kendisinin 8 makalesini bulabildiğini ve bunlara toplam 7 atıf yapıldığını söyledi. Tabii bu pek korkunç bir rakam. Bu rakamla adamı asistan bile yapmazlar gerçek üniversitelerde. Ama gel gör ki kendisini profesörlüğe yükselten büyük (!) İTÜ bir de onu yüksek lisans ve doktora eğitiminden sorumlu olan Fen Bilimleri Enstitüsü’nün başına geçirmiş!
Peki kendisine bu kadar yüklenilen Ali Demir yalnız mıdır? Sanır mısınız ki Ali Demir faal bir üniversite ortamında bir yolunu bulup bu silik akademik geçmişiyle belki onun bunun yardımıyla bir yerlere gelmiştir?
Ben yıllar önce bu dergide, üniversitede jeoloji dersi veren bir hocanın Jura Dağlarını Rusya’da sandığını yayımlamıştım (kendisinin bu ifadesi de bu dergide çıkmıştı zaten!). Sevgili arkadaşım Murat Bardakçı artık hemen her Tarihin Arka Odası programında ve yazılarında (en son 22 Nisan tarihli Habertürk gazetesindeki yazısına bkz.) Erzurum Üniversitesi İnkılap Tarihi Bölümü’nden Albayrak gazetesinin tıpkıbasımı ve yeni Türkçeye aktarımını yapmış olan (!) hocaların Osmanlıcayı okuyamadıklarını belgelerle anlatıyor. Ve ne de iyi yapıyor! Bunu anlattığı için de Erzurum Üniversitesi rektörü «haddini aşıyor» demiş. Acaba Murat’a had bildirmeye kalkan bu zatın ehliyeti nedir?
Şu açık ki, ülkemizde verilen akademik payelerin en ufak bir ciddiyeti yoktur. Bir kişinin isminin başında Prof. Dr. ibaresini görmek o kişinin profesör olduğu konuda adam gibi bir şeyler bildiği anlamına gelmez. Hatta tam tersi, genellikle kişinin zır cahil olduğu, adam gibi bir becerisi olmadığı için hiçbir iş bulamadığı ve dolayısıyla kapağı üniversiteye kendi gibi cahillerin yanına atmayı tercih ettiğini gösterebilir.
Ali Demir üniversitemizin tipik bir üyesidir, hatta İngiltere’den doktoralı, 34 yayın yaptığı iddia edilen (gerçi yukarıda bahsettiğim meslektaşım web of science’da 8 tane bulabildi ama, web of science pek çok önemli yayını taramadığı için ben 34’ü kabule hazırım) bir insan olarak ortalamanın bence üzerindedir.
Yıllardır Türkiye’de üniversite yoktur diye yazıyorum. Bunu anlamak için ÖSYM’nin kafamıza yıkılmasını mı beklemek zorundaydık? Peki bu olamayan üniversitelerin mezunları, Ali Demir’le uğraşan gazetecilerimize gelelim: Kendilerine on bir yıldır deprem büyüklüğü ile deprem şiddeti arasındaki farkı anlatamadım. Hâlâ dinozor kelimesini dinazor yazan gazeteciler bu kelimeyi kullananlar arasında ekseriyette. Televizyonda Amerikan İç Savaşı’na Amerikan Sivil Savaşı diyen su katılmamış salaklar giderek artmakta. Bir gazeteci düşününüz ki iç savaş kavramına yabancıdır!
Bu gazeteciler sırf Ali Demir’den bahsetmiyor, politikacılarımızı da anlatıyor bize. Bir tanesi çıkıp dedi mi, bu zevatın ekserisi yüce Meclisimize belgeli yalan söylemiştir: Açın bakın kayıtlarını, maşallah hepsi İngilizce bilirler: Tek bir kelime İngilizce söyleyemeyip anlayamayanlar dahil. Bakanlara bakıyorsunuz, bir felaket. Milli Eğitim Bakanılığı yapmış bir zat Darwin’in kuramının bugün bilimdeki yerinden bihaber, safsatayla onu mukayeseye kalkıyor. Başbakan, sanat eserlerine ucube, arkeolojik buluntulara çanak çömlek diyecek kadar gaflet içinde, en küçük bir entelektüel bilgi ve temelden yoksun. Okumuş arkadaşlarının aç kalmasını ve kendisinin okumamış olmasını marifet diye anlatıyor.
Sevgili yurttaşlarım: Ali Demir’in bu olanlardan sonra ÖSYM başkanlığından derhal istifa etmesi gerektiğini söyleyenlerle aynı fikirdeyim. Kendisi için de en iyisi budur. Ama sanmayınız ki yerine getirilecek olan ondan muhakkak daha iyi olsun. Ben bu yüzden yıllardır profesör titrimi kullanmamaya özen gösteriyorum, kullanmak zorunda kaldığım zaman da diyorum ki «bu bana Collège de France’ın verdiği profesörlüktür, Türk üniversite sisteminin verdiği değil, çünkü öyle bir sistem yoktur.» Bunu bu titri katbekat hak eden pek çok meslektaşımı tenzih ederek vurgulamak istiyorum, zira Türkiye’de üniversite olduğunu iddia edenler, öğrencileri ve tüm milletimizi aldatmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nda gelen Almanların kurduğu sistem tamamen yok olmuştur. Üniversite Türkiye’de, aynen Osmanlı’nın medresesi gibi, diplomalı zır cahiller yetiştiren bir fabrikalar zinciridir. Bu zincirin çok da uzak olmayan bir gelecekte ülkeyi tamamen Afganistan’a çevirmesi kaçınılmazdır.
Cumhuriyet Bilim Teknik 13.05.2011
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
!
Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke
Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...
Predatory journals: Who publishes in them and why?
.....................................................................
...
...
...
* Rastgele Yazılar
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.