NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın

2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

Bilim Akademisinin Sahte Belge ve İmza Üretimi Hakkındaki Açıklaması (2025) lütfen tıklayın

“Sahte Diploma Soruşturması” Hakkında Kamuoyu Bilgilendirmesi - Türkiye Barolar Birliği (2025) lütfen tıklayın

15 Ağustos 2025

Doç. Dr. Ergül HALİSÇELİK - Liyakat öldü, kul hakkı çiğnendi: Ahlaki çöküşün adı sahte diploma (12punto)

Bir milletin geleceği, evlatlarının aldığı eğitim ve sahip olduğu liyakatle şekillenir. Eğitim kurumlarının amblemini taşıyan diplomalar, bilgi ve emeğin onay belgesidir. Ancak bugün Türkiye, yalnızca bireysel bir sahtekârlık değil; alın terinin, emeğin ve adaletin göz göre göre gasp edildiği sahte diploma krizi ile karşı karşıya. Yıllarca ders çalışıp sınavlarda ter döken, emeğiyle bir yere gelmeye çalışan milyonlarca gencin hayalleri, birkaç sahte belgeyle çalınabiliyor. Liyakatin yerini torpil, emeğin yerini sahtekârlık aldığında, yalnızca belgeler değil, bir ülkenin vicdanı da sahteleşir. Bu kriz, kâğıt üzerindeki bir mühürden ibaret değil; yarınlarımızı kime emanet edeceğimiz sorusunun tam merkezindedir. Temelinde ise yıllar içinde gevşeyen denetimler, esnetilen kurallar ve liyakatın geri plana atılmasıyla beslenen yapısal bir erozyon yatmaktadır. Sahte diplomalar, emeğin, bilginin ve adaletin nasıl yok sayıldığının en görünür sembolüne dönüşmüş; devletin vicdanını ve toplumun adalet duygusunu çürüten bir tablo ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle meseleyi, hem teknik boyutuyla hem de tarihsel kökleriyle ele almak, gerçek bir çözüm için zorunludur.

Yakın olan makama, ehil olan kenara: Ekonomik çıkar düzeninin ahlaki yıkımı

Türkiye’de son dönemde ortaya çıkan sahte diploma skandalı, ülkenin uzun süredir içinde bulunduğu rant ekonomisinin en çarpıcı yansımalarından biri olarak hafızalara kazındı. Kısa vadeli çıkarların, liyakat yerine sadakatin ödüllendirildiği bu sistemde; partizanca atamalar, torpilli işe alımlar ve kamu kaynaklarının belirli gruplara aktarılması artık sıradanlaşmış durumda. Bu yozlaşmış düzen, sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal çöküşü de hızlandırıyor.

Rant ekonomisi, çıkar ilişkilerine dayalı bir döngü oluşturuyor: Taraflar, istediklerini elde ettikleri sürece sistem devam ediyor; çıkar dengesi bozulduğunda ise krizler kaçınılmaz hâle geliyor. Bugün yaşanan ekonomik dar boğaz, bu sürdürülemez yapının artık tıkandığının en açık göstergesi. Sahte diploma olayı ise bu çürümenin sembolü haline gelerek, liyakatin tamamen göz ardı edildiğini, ehil olmayan kişilerin kritik görevlere getirildiğini gözler önüne serdi.

Ekonomide yıllardır süren “ahlaksız büyüme” modeli, siyasette ve kamu yönetiminde de kendini gösteriyor. Kamu yönetimindeki bu yozlaşma yalnızca bugünü değil, gelecek nesilleri de etkiler. Gençler, emeğin değil ilişkilerin ödüllendirildiğini gördükçe adalet inancı zayıflar. Bu da toplumsal huzurun ve üretkenliğin uzun vadede çökmesine yol açar. Liyakatin yok sayıldığı bir düzen, eninde sonunda hem devleti hem de milleti zayıflatır. Bu düzen, kamu kurumlarını ehil olmayanların eline bırakıp dürüst çalışanları kenara itebilir.

Güvenin erozyonu, yapısal yozlaşmanın yükselişi

Ekonomik ahlaksızlık, zamanla bireylerin etik dışı davranışları olağan kabul etmesine yol açıyor. İnsanlar, haksız rekabetin kaçınılmaz olduğuna, başkalarının hukuksuz yollarla avantaj sağlayacağına inandıkça, bu çarpık düzene uyum sağlama eğilimine giriyor. Böylece hem iş dünyasında hem de günlük yaşamda yozlaşmayı besleyen bir kısır döngü oluşuyor.

Sahte diploma skandalı, bu döngünün kurumsal boyutunu gözler önüne serdi. Şeffaflık ve hesap verebilirlikten uzaklaşan kamu kurumlarında, liyakat yerine sadakatin tercih edilmesi, devletin her kademesinde işlevsizliğe yol açıyor. Halkın kamu yönetimine duyduğu güven sarsılırken; adalet, fırsat eşitliği ve dürüstlük ilkeleri kâğıt üzerinde kalıyor.

Yolsuzluğun kalıcı hale gelmesi, kurumsal ahlaki çöküşü derinleştiriyor. Sahte diplomayla göreve gelenler yalnızca görevlerini kötü icra etmekle kalmıyor; aynı zamanda nitelikli kadroların önünü kapatarak devletin ve toplumun gelişimini baltalıyor. Hukuki, politik ve sosyo-ekonomik yapıyı saran bu çürüme, politik kutuplaşma ve keyfi yönetim anlayışıyla birleştiğinde, demokratik düzenin temel taşlarını tehdit ediyor.

Bir belgenin değeri, onu hak edenin emeğiyle ölçülür. Ancak yetkinlik yerine yakınlığın ödüllendirildiği bir sistemde, belge yalnızca bir formaliteye dönüşür. Bu anlayış, vasıfsız kişilerin önemli görevlere gelmesini olağanlaştırırken liyakatli kişilerin dışlanmasına yol açar.

Sahte diplomalar ancak denetim mekanizmalarının çürümesiyle varlık bulur. Bugün Türkiye’nin sorunu, sadece eğitimde değil; kontrol ve hesap verme kültürünün yok olmasındadır. Kamu kurumlarının ehil olmayanların eline bırakılması, dürüst çalışanların ise kenara itilmesi, “nasıl olsa sorgulanmaz” anlayışını pekiştirerek sahte diplomayı normalleştiren bir ortam yaratmaktadır.

Güvenin çöküşü, adaletin ölümü

Bir toplum, yönetenlerine güvenini kaybettiğinde; ekonomi durur, adalet zedelenir, sosyal barış bozulur. Güven, devlet ile vatandaş arasındaki en temel bağdır. Bu bağ zedelendiğinde, insanlar emeğinin karşılığını alacağına inanmaz. Böyle bir ortamda çalışkanlık, dürüstlük ve üretkenlik yerini umutsuzluk ile kayıtsızlığa bırakır. Güven kaybı, yalnızca bireyleri değil, bütün toplumsal düzeni sarsan sessiz bir yıkımdır.

Sahte diploma krizi, adil ve eşit fırsat ilkesine vurulmuş ağır bir darbedir. Bu skandal, yalnızca hukukun değil, emeğin ve liyakatin de ihlalidir. Dahası, diplomasını alnının teriyle kazanan milyonlarca gencin emeğini hedef alarak onların adalet duygusunu zedeler, geleceğe dair inançlarını kırar.

Her sahte belge, çalınan bir gelecek: Skandalın adli ve idari boyutu

Sahte diploma skandalı, yalnızca bireysel bir sahtekârlık değil; dijital güvenlik ve denetim mekanizmalarındaki ciddi açıkların ürünü olarak ortaya çıktı. Türkiye bugün, birkaç kişinin değil, devletin en kritik damarlarına sızan planlı ve yaygın bir düzenle yüzleşiyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesine göre, üst düzey kamu kurumu yöneticilerinin elektronik imzaları kopyalanarak çok sayıda kişiye sahte diploma ve belge düzenlendi. Sahte e-imzalar aracılığıyla, köklü üniversiteler de dâhil olmak üzere birçok kurumun sistemine izinsiz giriş yapıldı ve usulsüz belgeler oluşturuldu. Soruşturma, bu durumun münferit değil, organize ve sistematik bir yapının sonucu olduğunu ortaya koyuyor. İddianamede şüphelilere yöneltilen suçlamalar arasında şunlar yer alıyor:

• Usulsüz e-imza üretimi ve kamu sistemlerine yetkisiz erişim

• Sahte lise, lisans ve yüksek lisans diploması düzenlemek

• Not ortalamalarını usulsüz şekilde yükseltmek

• Sahte ehliyet belgesi düzenlemek

• Ehliyet sınavı yazılı ve direksiyon notlarını değiştirmek

Bu tablo, yalnızca belgelerin sahteliğini değil; aynı zamanda o makama liyakatle gelebilecek kişilerin haklarının gasp edildiğini gösteriyor. Her bir sahte diploma, hem emeğin hem de adaletin yok sayıldığının kanıtı niteliğinde. Yaşananlar, denetim mekanizmalarında köklü ve kapsamlı bir temizlik ihtiyacının ertelenemez olduğunu ortaya koyuyor.

Duvarlar yüksek, kapı içeriden açık: Diploma krizinin teknik boyutu

Sahte diploma sorunu, yalnızca ahlaki değil; teknik ve kurumsal denetim zafiyetlerinin de bir sonucudur. Resmî makamlar, dijital sistemlerin güçlü güvenlik katmanlarına sahip olduğunu vurgulasa da sahada yaşanan vakalar, bu koruma zincirinin kritik noktalarda delindiğini göstermektedir. Görünürde “kapalı devre” işleyen sistemler, pratikte insan hatası, yetki suiistimali veya yazılım açıklarıyla aşılabilmektedir. Kısacası, duvarlar ne kadar yüksek olursa olsun, içeriden açılan küçük bir kapı tüm güvenlik mimarisini işlevsiz bırakabilir.

Teknolojik altyapı ne kadar güçlü olursa olsun, onu yöneten irade şeffaf ve bağımsız değilse, güvenlik önlemleri kâğıt üzerinde kalır. Asıl zafiyet, teknik sistemlerden çok kadrolarda ve işleyişte ortaya çıkmaktadır.

YÖKSİS ile e-Okul sistemlerinin tam entegre olmaması, e-imza ve dijital sertifikaların kötüye kullanılabilmesi, sahte belgelerin dijital ortamda kolayca üretilebilmesi bu krizin zeminini hazırlamaktadır.

BTK’nın sorumluluğunda verilen e-imzalarda kimlik kontrol süreçlerinin yetersiz kalması, bazı kamu görevlilerinin imzalarının yasa dışı yollarla ele geçirilmesine ve bu imzalarla e-Devlet ile YÖK sistemlerine sahte diplomaların yüklenmesine yol açmıştır. Bu belgeler, resmi veri tabanlarında meşru görünecek şekilde işlenmiştir.

En basit doğrulama yöntemlerinin uygulanmaması ve bağımsız kontrol mekanizmalarının eksikliği, sürecin en kritik açıklarından biridir. E-imza kullanımında iki faktörlü doğrulama (2FA) gibi standart güvenlik adımlarının atlanması; SMS, e-posta onayı veya kullanıcıya doğrudan “Bu siz misiniz?” sorusunun yöneltilmemesi, sistemi savunmasız bırakmıştır. YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı ve SGK arasında çapraz veri kontrolü yapılmaması, sahte belgelerin uzun süre fark edilmeden kalmasına neden olmuştur. QR kod veya blockchain tabanlı diploma doğrulama sistemlerinin devreye alınmamış olması da bu riski artırmaktadır.

Bazı kritik kamu sistemlerinde e-imzanın tek yetki kaynağı olarak kullanılması, güvenliği zayıflatan başka bir unsurdur.

Sertifika kullanımındaki olağandışı hareketleri gerçek zamanlı tespit edecek mekanizmaların eksikliği; aynı IP üzerinden kısa sürede yapılan çoklu başvuruların, benzer T.C. kimlik numaralarının veya tekrar kullanılan belgelerin tespit edilmesini engellemektedir. Personel alımlarında yalnızca beyan ve fotokopi belgelerle işlem yapılması, orijinallik kontrolünü tamamen devre dışı bırakmaktadır.

Tüm bunlara ek olarak, bazı vakalarda soruşturmaların siyasi veya kurumsal baskılarla durdurulması, krizin çözümünü daha da zorlaştırmaktadır. Bu tablo, teknik güvenlik kadar bağımsız, kararlı ve etkili bir denetim kültürünün de hayati önem taşıdığını açıkça ortaya koymaktadır.

Bürodan amfiye, sınıftan eve: Kul hakkı ve ahlaki çöküşün zincirleme etkisi

Bir Bürokrat Olarak: Kamu görevine sahte diploma ile gelmek, daha ilk günden kul hakkı yemektir. Hak edilmemiş maaş, yetki ve imkân, başkasının emeğini gasp eder; kurumsal güveni eritir, dürüst bürokratları sistemden uzaklaştırır.

Bir Akademisyen Olarak: Sahte diploma, yıllarını bilime adamış akademisyenin emeğini hiçe sayar. Üniversiteler, bilgi üreten kurumlar olmaktan çıkar; kişisel ve siyasi çıkar odaklarına dönüşür.

Bir Öğrenci Olarak: Diploma, hayallerin ve alın terinin simgesidir. Sahte belgeyle öne geçen biri, çalışarak kazanma inancını zedeler. Bu adaletsizlik, gençleri ya umutsuzluğa iter ya da “ben de böyle yol alırım” anlayışına sürükler.

Bir Fedakâr Veli Olarak: Çocuğunu okutmak için ekmekten, ısınmadan, tatilden kısan; bazen ikinci bir işte çalışan veya tarlada daha fazla mesai yapan veliler için diploma, aile emeğinin ve fedakârlığının sembolüdür. Sahte diploma, sadece çocuğun hakkını değil; ailenin onurunu ve umudunu da gasp eder. Velinin inancı kırıldığında, çocuğun eğitime olan güveni de sarsılır.

Boş unvanlar ülke taşımaz: Etik devlet ve şeffaf denetim

Bu tür skandalların önüne geçebilmek için:

Liyakat esaslı atamalar yasal güvence altına alınmalı.

Diplomalar, bağımsız ve güvenilir doğrulama mekanizmaları ile teyit edilmeli.

Kamu kurumlarında şeffaflık ve hesap verebilirlik, vazgeçilmez yönetim ilkesi haline gelmeli.

Etik eğitim, toplumun tüm kesimlerinde yaygınlaştırılmalı.

Devlet, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda ahlaki liderlik de göstermek zorundadır. Çünkü ahlaki çöküş, birkaç sahte belge vakasından ibaret değildir; bu, bir ülkenin geleceğini sessizce ama derinden karartan en büyük tehdittir. Bir ülkenin gerçek sermayesi, diploması değil, liyakatidir; o elden giderse, geriye sadece boş unvanlar kalır.

Medeniyetleri ayakta tutan sessiz güç: Liyakat

Liyakat, yalnızca modern çağın bir yönetim ilkesi değil; insanlık tarihi boyunca adaletin ve düzenin temel taşlarından biri olmuştur.

İslam tarihinde, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed, görev ve yetki verirken akrabalık bağına değil, ehliyet ve güvenilirliğe önem vermiştir. “İş ehil olmayana verildiğinde kıyameti bekle” hadisi ve Hz. Ali’nin “Bir insanı layık olmadığı yere koymak zulümdür” sözü, liyakatsizliğin toplumu çökerten en büyük tehlikelerden biri olduğunu vurgular. Mekke’nin fethinden sonra Kâbe’nin anahtarlarının, hizmeti ve güvenilirliğiyle tanınan Osman bin Talha’ya teslim edilmesi, bu anlayışın çarpıcı örneklerinden biridir.

Eski Türklerde ise Orhun Yazıtları’nda, devlet yöneticilerinin halkın refahını gözetmesi, bilgili ve cesur beylerin görev alması gerektiği belirtilmiştir. Göktürkler’de kağan seçiminde soy bağı dikkate alınsa da, asıl belirleyici unsur savaş meydanındaki başarı ve devlet yönetimindeki yetkinlik olmuştur.

Osmanlı’da liyakat, özellikle yükseliş döneminde devletin temel direklerinden biriydi. Devlet kadrolarına alınacak kişilerin yetenekleri “Enderun Mektebi” gibi özel kurumlarda titizlikle sınanır; başarılı olanlar yükselir, başarısız olanlar ise görevden alınırdı. Fatih Sultan Mehmet’in kanunnameleri, memuriyetin ehliyet ve sadakat esasına göre verilmesini açıkça şart koşuyordu.

Cumhuriyet döneminde ise 1924 Anayasası, kamu görevlerine girişte ehliyet ve liyakati anayasal güvence altına aldı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim gözümde hiçbir şey yoktur, ben yalnız liyakat aşağıyım” sözü, bu ilkenin önemini en net biçimde ortaya koyar. Cumhuriyetin ilk yıllarında, alanında yetkin ve eğitimli kadrolar sayesinde hukuk, eğitim ve ekonomi alanlarında büyük ilerlemeler sağlandı. Ancak 1980 sonrası artan siyasi kadrolaşma, liyakat ilkesini zayıflatarak bugün karşı karşıya olduğumuz sahte diploma krizinin zeminini hazırladı.

Tarihten bugüne medeniyetleri ayakta tutan liyakat, terk edildiğinde devletin de toplumun da temelleri sarsılır.

Sonuç: Geleceğin anahtarı liyakat, en büyük tehdit ahlaki çöküş

Sahte diploma krizi, yalnızca bir sahtekârlık değil; liyakatsizliğin, kuralsızlığın ve ahlaki çöküşün en görünür sembolü haline gelmiştir. Bu skandal, emeğin değersizleştiği, denetimin yok sayıldığı ve güvenin eridiği bir düzenin açık göstergesidir. Türkiye’nin yeniden ayağa kalkması, ancak liyakati esas alan, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim anlayışıyla mümkündür.

Bu mesele bir kâğıt parçasının ötesinde; kul hakkı yiyenlerin ödüllendirildiği, dürüstlerin ise kenara itildiği bir düzenin fotoğrafıdır. Çözüm, yalnızca hukuk koridorlarında değil; ailede, okulda, iş yerinde ve medyada hayata geçirilmelidir. Her birey kendi alanında dürüstlük ilkesini korumalı, haksızlığa karşı sesini yükseltmelidir. Unutulmamalıdır ki, liyakat, bir ülkenin varoluş güvencesidir. Eğer korunmazsa, hiçbir ekonomik başarı, hiçbir siyasi zafer, bu ülkenin ruhunu onaramaz.

Bir zamanlar dimdik ayakta olan kurumlara duyulan güven, şaibeli sınavlar, torpilli atamalar ve bu skandalla birlikte derinden sarsılmıştır. Gençlere yeniden umut vermek, hayal kurma cesareti ve gelecek inancı aşılamak için önce bu güven bunalımını kabul edip onarmak zorundayız. Çünkü güvenin kaybolduğu yerde umutsuzluk kök salar, gelecek kararır.

Sahte diploma krizi, yalnızca bireysel bir sahtekârlık değil; rant ekonomisinin yarattığı çarpık düzenin, liyakatsizlik kültürünün ve ahlaki erozyonun en somut göstergelerinden biridir.

Liyakat yok sayıldığında, en görkemli devlet bile kendi elleriyle yıkımını hazırlar. Ancak liyakat yeniden tesis edildiğinde, en derin krizler bile bir milletin yeniden doğuşuna dönüşebilir. Unutmayalım: Bir milletin en büyük diploması, kurumlarına olan güvenidir.

İşi hak edene vermemek hak edene, hak etmeyene vermek ise herkese zulümdür. İşi ve yetkiyi hak eden, liyakatli ehline verirseniz:

İş güzel ve kaliteli olur,

İş ucuz ve ekonomik olur,

İş çabuk, verimli ve etkin olur,

Bu işten ahlak ve vicdan sahibi herkes mutlu olur.

12 Ağustos 2025

Timur SOYKAN - ‘3 saatte nasıl inşaat mühendisi oldum’ (BirGün)

3 saatte mühendislik diploması alan da var, 500 bin TL’ye diploma sahibi olup silinen de sosyal medya aracılığıyla diploma alan da. Pek çoğu bu diplomaları kendilerinin talep etmediğini, haberlerinin olmadığını söylüyor. Ancak kayıtlar onları yalanlıyor.

Elektronik imza ile diploma sahibi yapılanlardan Mehmet Tahir Gülmez anlatıyor: “Sosyal medyada para ile diploma verildiğine dair bir reklam gördüm. WhatsApp üzerinden iletişime geçtiğim şahıslara kimlik bilgilerimi gönderdim. 2-3 saat sonra bu şahıslardan ‘E-DEVLETTE GÖRÜNÜYOR’ diye mesaj geldi. E-devlete baktığımda Ege Üniversitesi İnşaat Fakültesi mezunu olduğumu gördüm.”

İşte bu kadar basitti. 29 yaşında İzmir’de yaşayan ve üniversite sınavını kazanamayan Mehmet Tahir Gülmez artık inşaat mühendisiydi. Bu devlet kaydıyla sabitti.

Devlet kurumlarına sahte e-imza ile sızan çete diploma, ehliyet gibi çok sayıda belge üretti. Çete, YÖK ve üniversitelerin dijital sistemlerine sızarak hukuk, inşaat mühendisliği, mimarlık, gıda mühendisliği, bilgisayar mühendisliği mezuniyet belgeleri yükledi. Para ödeyen kişiler, bu üniversitelerin devlet kaydında görünen gerçek diplomalarına sahip oldu. Çete, depremde hayatını kaybeden avukatların mezuniyet bilgilerini değiştirerek diploma satışı yapmıştı. Bu diplomaları alarak birkaç saat içinde üniversite mezunu olan sahtekarlar, ifadeleri ve onlar hakkındaki tespitleri bu köşede yazacağım. Pek çoğu bu diplomaları kendilerinin talep etmediğini, haberlerinin olmadığını söylüyor. Ancak telefon incelemelerinde diploma satın almak için pazarlık yaptıkları ortaya çıktı.

∗∗∗

 ‘DİPLOMA SATIN AL’ GRUBU

• Ahmet Yıldız, 37 yaşında, Adıyaman Besni’de yaşıyor. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi diploması aldı.

AHMET YILDIZ İFADESİ:

"Facebook’ta ‘Hoca’ diye hitap ettiğim bir kişi ile tanıştım. WhatsApp üzerinden konuşmaya devam ettik. Hoca, diploma çıkartmak karşılığında benden 400 bin TL istedi. Meblağ yüksek gelince vazgeçtim. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi kaydımın nasıl ve ne şekilde oluşturulduğunu bilmiyorum. 26 Temmuz 2024’te e-devlette mezuniyet kaydımı sorgulamam tesadüftür."

∗∗∗

‘SUÇLU HUKUKÇU YAPILDI’

• Alper Kaan Çukurluo, 36 yaşında, İstanbul Bahçelievler’de yaşıyor. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi diploması aldı.

ÇUKURLUO İFADESİ:

"Fatih Kulaklı isimli arkadaşım beni Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olarak sisteme kaydettirmiş. Bunu arkadaşım Fatih’ten öğrendim. Fatih Kulaklı bunu başkasına yaptırmış ama bana ismini söylemedi. ‘Alex’ takma ismiyle tanıdığım Gökay Celal Gülen’in bu işi yaptığını tahmin ediyorum. Suçlamayı kabul etmiyorum."

TESPİTLER:

Alper Kaan Çukurluo’nun telefonunda yapılan incelemede ‘Alex’ takma adlı çete lideri Gökay Celal Gülen ile sürekli irtibat halinde olduğu tespit edildi. Telefonunda yabancı şahıslara ait ikamet izni, vatandaşlık başvurusu gibi illegal işler yaptığı tespit edildi.

∗∗∗

OKUL MÜDÜRÜ YÖNLENDİRDİ

• Esra Gençoğlu, 46 yaşında, Hatay’da yaşıyor. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi diploması aldı.

GENÇOĞLU’NUN İFADESİ:

"2018 yılında yeğenimin okulunda müdür olan Tahsin S., bana üniversite okuyup okumadığımı sordu. Adalet Meslek Yüksekokulu’nda okuduğumu söyledim. Beni 4 yıllık üniversite mezunu yapabileceğini söyledi. Makedonya’da iki yıl okuyup Türkiye’de fark derslerini vererek denklik alabileceğimi anlattı. Mete Gül isimli bir kişinin telefonunu verdi. Mete Gül’ün Makedonya’da LODOSSTAR Yurt Dışı Eğitim ve Dil Okulları’nın sahibiydi. Parça parça 2 bin euro gönderdikten sonra Makedonya’ya davet edildim. Hiçbir şekilde eğitime başlayamadım, herhangi bir belge de almadım."

TESPİTLER:

Esra Gençoğlu’nun telefonunda diploma çıkartılması için görüşmeler yaptığı belirlendi. Diploma için görüştüğü kişi Gençoğlu’na Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi kaydına ilişkin videolar göndermişti.

∗∗∗

İDDİALARI REDDETTİ AMA...

• Yalçın Maraşlı, 35 yaşında. Çukurova Adana’da yaşıyor. Gazi Üni. Teknik Eğitim Fakültesi Talaşlı Üretim Öğretmenliği diploması aldı.

MARAŞLI’NIN İFADESİ:

"Yalçın Adana Çukurova’da Can Delux Apart Otel’in işletmecisiyim. Otele gelen müşteriler, otelin internet şifresini kullanır. Ziya’yı (Çete lideri olduğu iddia edilen Ziya Kadiroğlu) şu anda nezarette birlikte olmamız nedeniyle tanıyorum. Bu şahsı 12 Ekim 2024’te otelime müşteri olarak giriş yaptı. Ertesi gün otelin önünde dışarıdan gelen şahıslar tarafından bacağından vuruldu. Bana ait görüntünün Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi diplomasını bu şahıs hazırlamış olabilir. Şüphelilerin hiçbirini tanımıyorum, bu kişilerle bir iletişimim yok."

TESPİTLER:

Yalçın Maraşlı’nın fotoğrafı BTK Başkan Yardımcısı’nın da arasında olduğu çok sayıda üst düzey yetkili adına hazırlanan kimliklerde kullanıldı. Çok sayıda şüpheli ile telefon görüşmesi tespit edildi. Ziya Kadiroğlu ile pek çok mesaj kaydı vardı. Ziya Kadiroğlu’na ‘Abi’ diye hitap ediyordu. Sahte diploma ve ehliyet oluşturma konusunda çok sayıda sohbet kaydı tespit edildi.

∗∗∗

ANAHTARCI MÜHENDİS OLDU

• Adnan Taşdemir, 50 yaşında, Adana’da yaşıyor. Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği diploması satın aldı.

TAŞDEMİR’İN İFADESİ:

"Adana Çukurova’da anahtarcı dükkanım var. Daha önce dükkanımda çalışan bir kişi vasıtasıyla Ali Çiçek yanıma geldi. Adıma diploma çıkartabileceğini söyledi. 1.5 ay sonra Ali Çiçekli beni aradı ve e-devlet hesabımı kontrol etmemi istedi. Baktım. Ege Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun kaydımı gördüm. Ali Çiçekli bu kaydı kimsenin bilemeyeceğini söyledi. Sonra Ali Çiçekli’nin uyuşturucu madde kullanmaktan cezaevinde olduğunu öğrendim."

TESPİTLER:

Adnan Taşdemir’in telefon incelemesinde delile ulaşılamadı.

∗∗∗

500 BİN TL’YE DİPLOMA

• Aytül Çiçekli Dursun, 55 yaşında. Adana’da yaşıyor. Atatürk Üniversitesi Resim İş Öğretmenliği diploması aldı.

DURSUN’UN İFADESİ:

"Bir yıl önce kardeşim beni Ziya Kadiroğlu ile tanıştırdı. Ziya Kadiroğlu, “Seni Resim ve İş Öğretmenliği diploması yaptıralım mı?” diye sordu. 5 ay kadar sonra e-devlet’ten baktığımda Atatürk Üniversitesi’ne ait mezuniyet kaydımı, diplomamı gördüm. Para ödemedim. Bir ay sonra diploma silindi."

TESPİTLER:

Telefonunda diploma satın aldığına dair yazışmalar tespit edildi. Hatta bir komşusuna diploma fiyatını 500 bin TL olarak bildirmişti.

∗∗∗

2,5 MİLYON TL İSTEDİLER

• Emre Gökdemir, 41 yaşında, Ankara’da yaşıyor. Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği diploması satın aldı.

GÖKDEMİR’IN İFADESİ:

"Arkadaş ortamında Yasin isimli şahısla tanıştım. Bana para karşılığı diploma çıkartabileceklerini söylediler. 2.5 milyon TL istediler. Para göndermedim, böyle bir talebim olmadı. Bir süre sonra bu şahıs beni arayarak Ege Üniversitesi İnşaat Mühendisliği diploma çıkarttıklarını söyledi ve 2.5 milyon TL istedi. E-devlete baktığımda diploma görünüyordu. Bu kaydın silinmesini istedim."

∗∗∗

FACEBOOK’TAN DİPLOMA

• Güler Kahraman Büyükkeleş, 44 yaşında, Hatay’da yaşıyor. Atatürk Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü diploması aldı.

BÜYÜKKELEŞ’İN İFADESİ:

"Yaklaşık bir yıl önce sosyal medyadan ‘Devlet onaylı sertifikalar’ başlıklı bir reklam görüp tıkladım. Facebook’un mesaj kısmına yönlendirildim. Buradan iletişime geçtiğim şahıslar, bir ay online eğitim sonrası devlet onaylı yaşam koçluğu sertifikası vereceklerini söylediler. Bunun için 100 bin TL istediler. T.C. kimlik numaramı ve telefonuma gelen kod numarasını istediler. Sonra beni e-devlet uygulamasına yönlendirdiler. Girip mezuniyet durumumu sorguladığımda ‘Atatürk Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü mezunu yapıldığımı gördüm.”

∗∗∗

KOPYAYA BİLE ZAHMET ETMEDİLER

Eskiden sadece sınavlarda kopya çekilirdi. Artık devletin sistemlerine sızarak öğrencilerin notları yükseltiliyor. Sahte e-imza ile devletin kapalı dijital sistemlerine sızan çete, öğrencilerin notlarını da değiştirdi. Böylece ortalamaları geride kalan sahtekar öğrenciler, derslerine çalışan, başarılı olan öğrencilerin önüne geçti. Skandalın iddianamesinde şu tespitler yapıldı:

Ahmet Ruşen U.: Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği not ortalamasını 1.29’dan 3.29’a yükseltildi.

Buruç Ö.: Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği’nde 0.64 olan genel ortalaması 2.55 yapıldı.

Doğukan Fırat Ö.: Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği’nde 0.83 olan genel not ortalaması 3.01’a yükseltildi.

Enes Talip C.: Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği’nde 1.46 olan genel not ortalaması 3.12 olarak değiştirildi.

Mehmet Ç.: Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik İnşaat Mühendisliği lisans bölümünde kayıtlı öğrenci iken 1.74 olan genel not ortalamasını 2.92’ye yükseltildi.

Notları ile oynanan öğrenci sayısının çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.

∗∗∗

E-SKANDALDA 6 KRİTİK SORU

Elektronik imza skandalı, devlet sisteminde diploma ve ehliyet oluşturulmasıyla sınırlıymış gibi gösterilmek isteniyor. Ancak iddianamede skandalın çok daha büyük olduğuna dair ipuçları var. Bazı sanıklara dair ayırma kararları da yeni soruşturmaların yürütüldüğünü ortaya koyuyor. Bu noktada çok önemli sorular oluşuyor.

Soru 1

Çete, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı ve başkan yardımcısının sahte e-imzalarını oluşturdu. Bu kişiler devletin dijital kalbinin merkezinde bulunuyor. Çete bu e- imzalarla devletin kapalı bazı sistemlerine sızdı mı? Tüm toplumun kişisel verilerini ele geçirdiler mi? Bazı veriler değiştirildi mi? Bu konuda kesin tespitler yapılabiliyor mu?

Soru 2

İddianameye göre; çete, Ölçme Değerlendirme ve Yerleştirme Hizmetleri Daire Başkanı, YÖK Eğitim Öğretim Daire Başkanı adına çıkarılan e-imza ile sistemlere yetkisiz erişim sağladı. Bu sistemlere girerek çok önemli sınavların sonuçlarını, puanlarını değiştirdiler mi? Çetenin kilit elemanlarından torbacı Mıhyeddin Yakışır ifadesinde "ÖSYM sitesine yapılan girişler, ÖSYM’nin sistemlerinde sınav puanı yükseltmek için yaptıkları erişimdir” dedi.

Soru 3

İddianameden çetenin, Göç İdaresi’nin sistemlerini hedef aldığı net bir şekilde anlaşılıyor. Göç İdaresi Başkanlığı İstanbul İl Göç Müdürü ve Göç İdaresi Başkanlığı İstanbul İl Göç Uzmanı’nın sahte e-imzalarını çıkartıyorlar. Çete, Göç İdaresi sistemlerine sızarak vatandaşlık, oturum izinleri için kayıtlar oluşturdu mu? Çetenin mensubu olduğu öne sürülen Alper Kaan Çukurluo’nun cep telefonunun incelemesinde şu tespit yapıldı: “Yabancı şahıslara ait ikamet izni, vatandaşlık başvurusu ve bunun gibi işlemleri illegal olarak yaptığı tespit edildi.”

Soru 4

Çete, Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. üst düzey yöneticisinin de sahte e-imzasını kullandı. Turkcell kullanıcısı olan vatandaşların verileri çetenin eline geçti mi? Çete bu şirketin verilerine ulaşıp değiştirebildi mi?

Soru 5

Çetenin uyuşturucu suçlarıyla bağlantısı iddianamede yer alıyor. Bazı şüpheliler, çete liderlerinin uyuşturucu sevkiyatı yaptığını öne sürüyor. Çetenin sahte kimlik ve e-imza işlerinde kullandığı Mıhyeddin Yakışır, uyuşturucu suçundan firariydi. Ve bu çete Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’ndaki komiserin sahte kimliğini yapıp e-imza çıkarttı. Çete bu e-imzayı kullanarak herhangi bir işlem yaptı mı? Emniyet Genel Müdürlüğü’nün açıklamasında çetenin emniyet sistemlerine sızamadığı belirtildi.

Soru 6

Çete üyelerinden Ayhan Ateş ifadesinde üniversitelere akademisyen olarak yerleştirilen Türkiye genelinde 400’den fazla kişi var” dedi. Halı yıkamacıyken para ile psikoloji diploması aldığı ortaya çıkan Abdullah Volkan Uçak’ın cep telefonunda ise 250 bin TL’ye doçentlik verilmesiyle ilgili mesajlar bulundu. SBKEZ kullanıcı isimli şahısla yazışmasında ise tezli yüksek lisansın sisteme kaydedilmesi, e-devlet sisteminde kaydın görünmeye başlaması konusunda mesaj kayıtları vardı. Bu iddialar doğru mu?

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.