GİRİŞ
Dünyada ve Türkiye’de araştırma ve yayın etiğine aykırı davranışların son yıllarda ciddi boyutlara ulaştığı görülmektedir. Sorunun öneminin farkında olan bilim insanları çözüm için öncelikli olarak araştırma ve yayın etiğini kesin yazılı kurallara bağlamaya çalışmaktadırlar. Türkiye adresli bilimsel yayınlarda, son 25 yıl ortalamasında Dünya’da 20. sırada yer almamız ve son 10 yılda çıkışımızı istikrarlı bir şekilde sürdürerek 19. sıraya yükselmemiz, bilim ve aklı önceleyen herkesi sevindirmekle birlikte yine de ihtiyatla karşılanmıştır.
Ülkemizde araştırma olanakları, bilim kültürü, bilimsel ortam, yayınların niteliği, yazarlar ve diğer bulgular ciddi endişe nedenleriydi. Özellikle akademik atama ve yükseltilmelerde bilimsel performansın ölçüt alınması ve çok sayıda yayın yapma baskısı etik yanıltmaları arttıran en önemli öğe olmuştur. Etik yanıltmalarda ulusal ve uluslararası örneklerde her yıl giderek artma görülmektedir.
Bilimsel araştırma ve yayınlarda etik dışı davranışların ülkenin bilimsel geleceğini tehdit eder boyutlara ulaşması karşısında 600 kadar duyarlı öğretim üyesi Kasım 2005’de “bilimsel ve etik değerlere saygı çağrısı” bildirisi yayınlamıştır[1]. Birçok bilim kurumu (YÖK, Üniversiteler, TÜBA, TÜBİTAK), vakıf ve dernekler etik yönergeler çıkartmış, komisyonlar kurmuş, çalıştaylar düzenlemiş, kurslar açmış ve ayrıca disiplin yönetmeliklerini değiştirerek önlemler almayı sürdürmüştür.
Nature dergisinin 6 Eylül 2007 tarihli Türkiye adresli intihal (aşırma) haberi ve 67 yayının geri çekilmesi Türk bilim çevreleri üzerine kâbus gibi çökmüştür. “Türkiye Bilimler Akademisi ” bilim etiği çağrısı yapmıştır (www.tuba.gov.tr). Çağrıda özellikle bilim etiği eğitimi, bilim insanlarının uymaya yemin edecekleri kuralların belirlenmesi, disiplin yönetmeliklerinde sert yaptırımların ve cezaların titizlikle uygulanması istenmektedir. Çağrı “Bilim ahlakına aykırı olduğu gözlenen her türlü davranışa duyarlı olmak ve gerekli tepkiyi göstermek, ihlallerin üzerine kararlılıkla gitmek, bu kararlılığı gösteren meslektaşlara destek vermek görevimizdir.” cümlesi ile de sorumluluğumuzu ayrıca anımsatmaktadır. Yalan ve yanlışa karşı çıkmayan bilim insanı değildir. Birçok Avrupa ülkesinde bilimsel yanıltma yaptığı saptanan kişiler çok etkin bir şekilde izole edilmekte ve dışlanmaktadır. Bu kişiler bilim çevreleri içinde tüm itibarlarını kaybederler ve en azından aynı ortamda çalışamazlar. Bizim ülkemizde ise durum kaygı vericidir: Bu kişiler Doçent, Profesör, Dekan, Başbakanlık müsteşar vekili hatta milletvekili olabilmekte, idari görevlerini dahi bırakmamakta ve hatta yeniden atanmaktadırlar.>>>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür ederiz.