NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

25 Nisan 2024

Dr. Tansu KÜÇÜKÖNCÜ(*) - Bilimci ve Üniversite Sıralamaları Kandırmacası

İnsafsız uçan Türk akademisyenler ve insafsız uçan Türk üniversiteleri

Yıllardır yılda bir kaç kez bilimci ve üniversite ve bunlara paralel ülke sıralamaları ortaya seriliyor: düpedüz kandırmaca! 

Bir listeye giremeyen öbür listeye giriyor. Yeni kurulmuş apartman üniversitesi, dünyada ilk 500'de... süper! Sanırsın ki biz Batı’dan değil, Batı bizden 350 yıl geride..! Sanırsın ki bilimi ve teknolojiyi Batı değil, biz keşfettik ve icat ettik. 

Müşterisi bol olmalı ki listeler giderek kalabalıklaşıyor, “Dünyada ilk bir kaç yüzbin bilimci listesi”: bunlar en çok makalesi olan ve en çok atıf alanlarmış. 

Listeler haftada 2 makale yayınlayan Speedy Gonzales uçan Türk bilimcilerle dolu: matematikçi, fizikçi, tıpçı, ne ararsan var, 2.000 makaleyi geçenler var, 10.000 atıfı geçenler var. Bunlara oluk oluk paralar, ödüller, teşvikler de akıtılıyor; her yerde (üniversite, bürokrasi, özel sektör) çok hızlı yükseliyorlar. 

Bunların bazılarını ne gören var ne bilen, kimsenin “gel seni bir görelim, tanışalım, çalışmalarını dinleyelim, ufkumuzu aç” dememesini de fırsat bilerek kimseyi uyandırmadan karanlık sularda avlanıyorlar. Aşağıdakiler haricindeki özellikle matematikçi ve fizikçi örnek isimlerden başka bir yazıda bahsedelim. Haftada 2 aşk mektubu yazmaya kalksan yazamazsın. 

Kim bunlar, nasıl beceriyorlar? 

Profesyonel yerli ve yabancı makale ve atıf şebekeleri ve parayla makale ve tez yazanlar ve yazdıranlar ve parayla her makaleyi basan “yağmacı dergiler” ve “yağmacı konferanslar”... ve yetmedi: “sahte dergiler” ve “sahte konferanslar”.

Meydan sahipsiz. Bilimcilerimiz ve üniversitelerimiz bu alanlarda dünyada ilk 3'te (Nijerya ve Hindistan ile), o kadar iddialılar yani. Yılda “çoğu işe yaramaz” 60.000 makale ile Türkiye, ülkeler arasında 20.lik civarında. 

Yabancı üniversite öğrencisi pazarında ülke sıralamasına bakarlarmış, Nijerya'nın pastadaki payından kapmaya çalışırmışız. O sayede 350.000 yabancı öğrenci bizi seçmiş ve bizi onurlandırmış, biz de onlar burada okusunlar diye neredeyse üstüne para verirmişiz.

Her Türk üniversite mezunu doğar

200.000 civarında akademisyenimiz var. Değil fazladan 350.000 yabancı öğrenciyi, 350.000 Türk öğrenciyi okutmaya yetmez. 8 milyondan fazla üniversite öğrencisini okutmaya yetmediği kesin! 

Ülkede her 10 kişiden 1'i üniversite öğrencisi. Milyonlarca üniversite mezununun 10'da 1'i için iş var mı? Yok! 

Bunlar acayip anormal. Çok tuhaf şeyler oluyor, ama ne? Bunlardan organize birileri haksız çok kazanıyor, kesin! Ülke çok kaybediyor, kesin! 

Bizle aynı nüfusa sahip bilim öncüsü ve bizden çok zengin Almanya'da 2 milyon üniversite öğrencisi var, o kadarıyla zor başa çıkıyorlar. 

Türk tipi makale rekortmeni araştırma tipi üniversiteler intihal doktora tezlerinde de rekortmenler

Ülkede yıllardır en çok matematik fışkıran 2 bölüm Ege Üniversitesi Matematik, Çankaya Üniversitesi Matematik ve en çok kuantum fiziği fışkıran 2 bölüm Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fizik ve Bilgisayar Mühendisliği için ilgili ve yetkili ve doğrudan muhatap herkese buradan bir çağrı yapalım:

Türk Matematik Derneği (TMD), Türk Fizik Derneği, Bilim Akademisi Derneği, Elektrik Mühendisleri Odası ve Bilgisayar Mühendisleri Odası da aracı olsun.

Şimdiye dek diğer Türk matematikçilerin ve fizikçilerin karşılaşmadığı, ya kendi sularında ya da bilmediğimiz uluslararası sularda yüzen, bu bölümlerdeki hocalar, dünyaya fışkırttıkları matematik ve fiziği, bizden esirgemesinler, bize de anlatsınlar. Bizi bölümlerine davet etsinler ya da Şirince'de Matematik Köyü'nde toplanalım, artık kendileriyle tanışalım, basını da davet edelim, anlattıklarını kayda alalım ve internete de koyalım, herkes faydalansın.DEVAMI>>

10 Mart 2024

Dr. Umut Özkaleli - SAHTE DİPLOMA HİKAYESİNDE İKİ ADAM (KıbrısTIME)

Ada yarısında sahte diplomadan başka bir şey konuşulmuyor ama aslında sahte diploma ile ilgili gerekli hiçbir şey söylenmiyor.

Ben memleketinden uzak, 12 senedir sürgünde yaşayan “gerçek doktoralı” bir akademisyenim. Sürgünüm çünkü “köklü ve gerçek” denilen üniversitelerimizde sahte diploma ve intihal (fikir hırsızlığı) olduğunu Amerika’dan döndükten sonra tespit ve deşifre ettim.

İntihalciler ve sahteciler tarafından dava edildim. O zaman dava arkadaşım da kabul ettiğim birini avukatım olarak tuttum. Avukatımın ihanetine uğradım ve mahkeme sisteminin “katkıları” ile “usul hukukuna” uygunsuz dava dosyalanmasından dolayı intihal delilleri sunulmadığı için hiç açılmaması gereken bir dava aleyhime açılabildi. İntihalciler ve sahteciler beni “kişisel itibara saldırı” suçlaması ile mahkemeye götürünce üniversiteleri ve YÖDAK “konu mahkemede” diyerek diploma ve yayınlarını incelemedi. Bu size tanıdık geldi mi? Gelmediyse az sonra benzeşme göreceksiniz. Sabredin. Ben bu mücadele sırasında işsiz bırakılıp yurt dışından davalara getirilirken, 7 uzun yıllık mahkeme sürecindeki bütün intihalciler ve diploma sahtecileriüniversitelerdenada yarısında maaş çekti. Beni uçağa binip gelmeye zorladılar, “dava günü kaçırılamaz” dediler ama davayı açanlar hiç bir seferde gelmeyerek davayı erteletebildiler.

Sahtecinin sahteci olduğunu kanıtlamam için başını bile çevirip bakmayan akademisyenler, siyasetçi akademisyenler, temiz toplumcular ve YÖDAK tek bir söze asıldı: “konu mahkemelik, karışamayız”. Yedinci yılda bugün kelepçe ile gördüğünüz Mehmet Hasgüler YÖDAK üyesi olarak konu ile ilgilendi, Japonya ile iletişime geçti ve beni dava eden kişinin ortada bir diploması olmadığını açığa çıkardı. Bunun için polise kendisi suç duyurusunda bulundu.

Sahteciye kelepçe takılmadı. Fotoğrafları boy boy sosyal medyada gezdirilmedi.

Bugün “sahte diplomaların peşini bırakmayacağız” diyen Kudret Özersay’ın partisinden milletvekilliğine aday gösterdiği bir başka şahıs geçtiğimiz dönemlerde YÖDAK üyeliğine getirildi. Bu şahsın lisanssız DAÜ’de doktora yaptığı haberlere yansıdı ancak “istifa” etti denildi ve konu kapandı.

Onun da kelepçeli fotoğrafları boy boy her gazetede lanse edilmedi. Olayın sonu da nasıl geldi bilmeden gündemden düşürüldü. Özersay bu konuda hiçbir açıklama yaptı mı? Sorumluluk aldı mı? Ben açıklama görmedim, yaptıysa iletilmesini isterim. O şahsa ne olduğunu da açıklasa halka bir hizmet daha etmiş olur. Tedavüle sahte diploma sürmesi veya hak ettiğinin üzerinde payeler alması suç teşkil etmiyor mu? Üzerine gidilmeyi hak etmiyor mu?

Aylardır, YÖDAK başkanı, YÖDAK yasalarına uygun üniversite onaylı transkript (ders dökümü-4 yıl boyunca hangi dersleri aldığı) gösterememektedir. Bunu gündemde tutan yine Mehmet Hasgüler’dir. YÖDAK başkanının diploma denkliğini ortaya koyamamasına cevabı ne oldu? Hasgüler’e “dava açtı”. Mahkemelerde hiç olmaması gereken bir dava ile iş sürüncemeye girdi. Bana yapıldığı gibi. İntihal, diploma onaylama meselesi mahkemede “hakaret davası” açılarak üzeri örtülebilecek bir mesele değilken, “konu mahkemede” denilerek göz ardı edildi. Basdiş meselesi ilk patladığı anda da tutuklandı haberi yapılınca Avcı “yasal işlem” başlatacağını söyleyerek  dava tehdidi ile kendi haklılığını kendince yeniden kanıtladı. Dava açmak kişileri haklı pozisyona sokmamalı ama ada yarısında bu durum gelenekselleşmiş.

YÖDAK Başkanına “cila” atan gazeteciler diploma fotoğrafı çektiler ve kesin üsluplarla “diplomayı gördüklerini” tescillediler.

Hasgüler geçtiğimiz günlerde polisin önünde açıklama yaptı. Avcı’nın transkriptinin (not dökümünün) önemini kamuoyu ile paylaştı. Mahkemeye not dökümü sunamayan YÖDAK başkanının açtığı davayı ya da YÖDAK başkanlığınıda sürdürebilmesi artık kamuoyunda sessizlikle karşılanamayacak bir hal aldı.

Derken olay bir anda “basdiş” üzerinden rüşvete dönüverdi. Rüşvet önemlidir ama yetkinlik isteyen, eğitimi ile makam tutması gereken birinin bir okulu bitirip bitirmemesi de daha az önemli değildir. Önemliz olsaydı “sahte diploma” konusu üzerinden Özersay bu kadar gündem yaratmazdı. Basdiş kamuoyu gündemine gelirkenden, tüm kamuoyunun aklına durgunluk verecek şekilde Avcıüniversitesini denetlediği Dürüst’ten basdişi aldığını kabul etti ve sanki kimin ödediği değil hangi hesaptan ödediği önemliymiş gibi yaparak bunu önemsizleştirmeye çalıştı. Ama aslında suçunu kamuyu önünde kabul etti. Ardından Avcı tutuklandı haberi geldi, sonra yalanlandı. Kamuoyundaki tepki hızla artarken beklenen tutuklama geldi.

Tutuklama geldi mi? Gerçekten Avcı'yı tutuklu gördünüz mü? Kelepçeli fotoğraflarına baktınız mı?

Gördüğünüz tek kelepçeli fotoğraf Avcı’nın diploma gösteremediğini aylarca uğraşla inkar edilemez bir kabule taşıyan Hasgüler’inki oldu. “İkisinin”birden tutklandığını dinlediniz ama çoğunlukla yalnızca Hasgüler’in fotosunu gördünüz. Avcı’nın fotosu kelepçeli Hasgüler yanına yerleştirildiğinde de kalantor ceketli resmi konuldu. Bu iki adamın resmedilişi manipülatif bir zihin oyunu.Ya yalnızca bir suçlu ya biri suçlu biri takım elbiseli suçlanmamış yan yana duran iki adam imgesi kafanıza kazındı. “Bir suçlu var” denildi size. Şu an zihninizde yer eden “suçlu” not dökümü gösterememiş, basdişi mideye indirmiş YÖDAK başkanı değildir.Şu an zihninizdeki tek suçlu benim davamdaki sahteciyi açığa çıkarmış ve YÖDAK başkanının not dökümünü veremediğini kamuoyuyla paylaşan Hasgüler’dir. 

Avcı tutukluluk gün sayısına bile itiraz etmemiş. Neden etsin? Hastaneden “kalp krizi” riskini dinlenerek atlatacağını biliyor. Hasta olduğu için acaba sorgulaması da mı ertelenecek? Öyleyse bu “herkese eşit muamele” ilkesini koruyacak mı? Yoksa sistem bize sorgulanacak bir adam verdiği için öfkemizi tatmin etmiş olarak “dokunulmazlarına” dokunmamaya devam mı edecek? Bir yandan sistemde “dokunulmayan”kalmayacak diye bir siyasi alkış koparken öte yandan her zamanki gibi gerçekten korunması gerekenlere yolu uzananlar da korunacak mı?

Hasgüler suç işledi ise suçu sağlıklı, güvenilir, ikna edici şekilde ispatlanırsa ancak ceza çekmeli. Gazetelerin önemli bir kısmı hali hazırda “rüşveti aldı” diye başlık atıyor. Bu malum online yayın grupları sizeşu an sadece şüphe olan birşeyi“kesinleşmişişlenmis suç” olarak aktarıyor. Kesinleşmiş bir karar varmış gibi bir ifade kullanılıyor. Kıbrıslılığı da yetmedi, Hasgüler’e “suçu ispatlanan dek masum” karinesi için bağıran bir kişi bile yok. O da şimdi mahkeme süreci yaşamadan “suçlanan” yabancılar gibi kendi ülkesinde. Çünkü karşısındaki “daha arkalı”. Temiz toplumcular da dahil kimse “hüküm vermeyelim” demiyor. Benim için tanıdık. İspatı kolay olan intihalde “mahkeme kararı yok konuşamayız” demişlerdi, bunda bir kişi bile “suçu ispatlanana dek masumdur” demeye gerek görmüyor. Neden? Geçtiğimiz aylarda itibarlı doktorlarımız için mahkeme sürecini bekleme çağrısı bile yapmadan “masum” ilan edenler çoğunluktaydı.“Zengin dokrolarımız suç işlemez” diye yazılar bile yazılmıstı. Hasgüler zengin degildir, bisiklete biner, “zadegan” değil işçi ailesinden gelir. Acaba o yüzden mi sorumsuzca yazılan yazılarla Hasgüler'i yargılanmadan suçlu ilan edebildiler? Acaba ondan dolayı mı “masumiyet karinesi” hatırlatan kimsecikler yok ortada? Toplumdan bir kesime de sosyal medya üzerinden hakaret ettirdiler. Hem de Avcı’nın pek de ispatlı suçunun imgesi üzerinden yaptılar bunu. Avcı’nın ispatlı itiraflı suçu (basdişi aldım dedi) Hagüler’de vücut buldu ve  ona yansıtılarak Avcı’nın yerine kendisini koyuverdiler. Öfkeler kusuldu, Avcı’nın kamuoyunu rahatsız eden durumu Hasgüler’e yansıtılarak vakumlandı.

Ama ya not dökümünü hali hazırda gösteremeyen ve “basdişleri aldım, tüh Kemal bana neden okul hesabından vermiş” diyerek suçunu itiraf etmiş Avcı? Ona bir gün bile kelepçe takılacak mı? Peki ya aniden hastane yatağından rüşvetten aklanmaya giderse? Diploma denkliğini konuşmaya dönecek miyiz? Ya da aldığını itiraf ettiği basdişleri? Çünküşu anki tutuklama sebebi basdişler değil. Ondan dolayı kendisine dava okunacak mı?Yoksa “haksız yere stres çekmekten” devlet bir de kendisine tazminat mı ödeyecek?

Peki ya not dökümleri? O konuşulmaya devam edecek mi?

Sahteciliği ortaya çıkaran, suçu kanıtlanmamışla, basdişi yediğini itiraf eden ve mahkemeye not dökümünü aylardır sunamayan arasında kelepçelenen kim ona bakın.

Baktınız mı?

Düşün ada yarısı düşün!

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.