NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

7 Haziran 2010

Prof. Dr. Rıdvan Karluk - YÖK Başkanı Prof. Özcan Üniversitelerde Yaşanan İntihaller ( Bilimsel Hırsızlık) Konusunda Ne Düşünüyor? (Sakarya Gazetesi)

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, 27 Mayıs 2010 tarihinde basına yansıyan demecinde intihal iddialarında artış olduğunu belirterek, ´´İntihal iddialarında artış var. Herkes birbirinin intihal yaptığını iddia ediyor, ihbar ediyor. Bu dosyalara bakıyoruz. Elimizde bu konuyla ilgili 80-90 dosya bulunuyor´´ derken, intihalci hocalara gereken cezanın neden verilemediğini açıklamamıştır.
Üniversitelerimizde çok sayıda bilimsel yanıltma ve aşırmacılık olayı olduğu bilinmesine karşılık, yöneticiler bunların ortaya çıkmaması ve örtbas edilmesi için büyük çaba harcamaktadırlar. Üniversitelerimizin yöneticileri, "elma bizdense çürük değildir", "kol kırılır yen içinde kalır" zihniyeti ile hareket ettikleri sürece, Türkiye´deki intihalci hocalara bir şey yapmak mümkün olmamaktadır.
Kapatılan dosyalara ilişkin intihal iddiaları çok fazladır. YÖK´e, "Üniversite bu dosyayı kapattı", "Rektörün arkadaşı olduğu için dosya kapatıldı", "Üniversite gerekli inceleme yapmıyor siz inceleyin" iddialarının sayısı giderek artmaktadır.
Üniversitelerimizde bilime saygı, onların namusudur. Bu saygıyı kaybetmek, üniversitelerimizin bilimsel namusunu kaybetmesi anlamına gelir. Namusu bir defa kaybettiniz mi, artık onu geri kazanmak çok zor olur, bazen de mümkün olmaz.
Bu sebeple Anadolu Üniversite´nin yeni Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın, önceki hafta içinde üniversitemizin 52 yıllık geçmişi içinde ilk defa "bilimsel etik kurul" oluşturmuş ve atamaları da gerçekleştirmiştir. Kendisi candan kutluyorum.
21-23 Haziran 2010 tarihlerinde Newcastle upon Tyne da (İngiltere) yapılacak olan Avrupa´nın en büyük intihal (plagiarism ) konferansına etik kurul üyelerinin katılmalarının yararlı olacağını düşünüyorum. Bana şahsen gönderilen Konferans davetinin adresi şöyledir: http://www.plagiarismadvice.org/register2010
Bu köşede üniversitemizde ve yakın çevremizdeki üniversitelerde yapılan intihaller ile ilgili olarak 20´ye yakın yazım yayınlanmıştır. Bu yazılarımdan 11´i, "plagiarism-turkish.blogspot.com"da yer almıştır. İsteyen okurlarımı yazılarıma bu adresten ulaşabilirler.
Şimdi size kamuoyuna mal olmuş ve uzun yıllar tartışılarak sonunda mahkeme kararı ile kesinleşmiş bir bilimsel etik ihlal olayını aktaracağım.
Sakarya Gazetesi´nde 8 Ocak 2010 tarihinde yayınlanan "Gerçek Bilim İnsanı Kimdir 1?" yazımı 799 kişi okumuş ve 17 yorum yapmıştır. 9 Ocak 2010 tarihinde yayınlanan "Gerçek Bilim İnsanı Kimdir 2?" yazım ise 984 kişi tarafından okunmuş ve bu yazıma da 17 yorum yapılmıştır. Bu yazımda, intihal yapan öğretim üyesinin (E.K.) şahsımı karalamaya yönelik iddialarına cevap da verilmiştir.
İlgili öğretim üyesinin bilimsel hırsızlık yaptığı oluşturulan bir kurul tarafından tespit edilmiş, bunun üzerine YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. İzzet Özgenç, 6 Ocak 2009 tarihinde AÜ Rektörlüğüne ilgiliye disiplin yönetmeliğinin uygulanmasını ve sonucun kendilerine bildirilmesine yönelik bir yazı yazmıştır.
AÜ, YÖK´e zaman aşımı sebebiyle (aslında 2005 yılında intihal suçlarında zaman aşımı kaldırılmıştır) disiplin yönetmeliğini ilgiliye uygulamaktan imtina edince, YÖK Denetleme Kurulu´na bu hırsızlığı bildirdim.
YÖK Denetleme Kurulu, ikinci defa ilgili hakkında yeni bir soruşturma açmış ve oluşturulan yeni Kurul da tıpkı ilk kurul gibi ilgili hakkında "..YAPILAN SORUŞTURMA SONUCU, ADI GEÇENİN ´ÜNİVERSİTE ÖĞRETİM MESLEĞİNDEN ÇIKARMA CEZASI´ İLE CEZALANDIRILMASINI YDK´NA TEKLİF" edilmesine karar vermiştir denilmiştir.
YÖK Denetleme Kurulu, disiplin yönetmeliğinin ilgiliye uygulanmasını Yüksek Disiplin Kurulu´na önermesine rağmen Kurul, 5525 sayılı Kanun kapsamına giren fiil ile ilgili bir işlem yapılamayacağını 27 Ocak 2010 tarihinde açıklamıştır.
Oysa YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. İzzet Özgenç, üç öğretim üyesinin raporuna dayanarak ilgiliye disiplin maddesinin uygulanmasını, AÜ Rektörlüğünden 6 Ocak 2009 tarihinde istemişti. O tarihte af yasası yürürlükte olmasına rağmen nedense af yasası gerekçe gösterilmemişti.
Olay YÖK tarafından o tarihte soruşturulmuş ikisi İstanbul, biri Marmara üniversitelerinden üç profesörün hazırladığı raporda, ilgilinin intihal yaptığı şöyle belirlenmiştir: "…ALANINDA UZMAN ÖĞRETİM ÜYELERİNCE HAZIRLANAN RAPORLARDA; DOÇ. DR. EROL KUTLU´NUN ´BİLGİ TOPLUMUNDA KALKINMA STRATEJİLERİ´ İSİMLİ ESERİNDE İNTİHAL YAPTIĞI KANAATİNİN OLUŞTUĞU BELİRTİLMİŞTİR."
YÖK, bu defa 5525 sayılı Af Kanunu sebebiyle ilgili hakkında "görevsizlik kararı" vermiştir. Oysa, 5525 sayılı kanunun ilgiliye uygulanması hukuken mümkün değildir. Çünkü kanun, yüz kızartıcı suçları kapsamamaktadır.
İntihal (bilimsel hırsızlık) gerek Türkçe ve gerekse yabancı literatürde öğretim üyesi için yüz kızartıcı bir suçtur. Kanun ayrıca hırsızlık suçunu (bilimsel hırsızlıklar dahil) kapsam dışında bırakmıştır.
Bu sebeple intihal yaptığı YÖK tarafından iki defa tescil edilen bir öğretim üyesinin YÜZ KIZARTICI bir suç olan bilimsel hırsızlık (intihal) suçu, 5525 sayılı Af Kanunu kapsamına girmez.
Hırsızlık yapanlar anayasamıza göre milletvekili seçilemediklerine göre, bilimsel hırsızlık yaptığı YÖK tarafından tescil edilmiş ve hakkında kesinleşmiş yargı kararı da bulunan bir öğretim üyesinin üniversitede doçent, profesör olması mümkün değildir.
Eskişehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi´nin Esas Karar No: 2009-2010/20 sayılı kararında ilgilinin intihal yaptığı şöyle tespit edilmiştir: "Şu halde davacının mezkur eserinde İNTİHAL YAPILDIĞI HUSUSUNDA EMARENİN MEVCUT OLMAĞINDAN SÖZ EDİLEMEZ. Dolayısıyla davalı tarafından yazılan yazı görünüşteki gerçeğe uygundur. Görünüşteki gerçeğe uygun olan bir yazı nedeni ile yazan kişi aleyhine manevi tazminata hükmetmek mümkün olamayacağından… dava red edilmiştir."
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu´nun memurluğa alınma şartlarını düzenleyen 48/A-5 maddesinde, affa uğramış olsalar bile yüz kızartıcı bir suçtan hükümlü bulunmama şartı aranmıştır. Maddede yüz kızartıcı olarak sayılan suçlar, Milletvekili Seçimi Kanunu´ndaki ve dolayısıyla Anayasa´nın 76. maddesindeki yüz kızartıcı olarak sayılan suçlarla aynıdır.
Af, mahkumiyetin cezai sonuçlarını ortadan kaldıran bir müessesedir, intihal fiilinin işlenmediğine ilişkin bir hüküm içermemektedir.
Eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, "bilimsel intihal yapan bir öğretim üyesinin öğrencinin karşısına çıkmaması gerektiğini" belirtmektedir. Prof. Dr. Teziç bu konuda şu gerçeğe dikkati çekmektedir: "Ona hocalık görevi yaptırılmamalıdır. Artık o kişinin bir daha üniversitede kürsüye çıkıp öğrencilere ders verir aşamada olmaması ve HOCALIK KİSVESİ İÇİNDE ÜNİVERSİTEDE BULUNMAMMASI GEREKİR."
Türk hukuk literatüründe af, "genel af" ve "özel af" olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Genel af, hem cezayı, hem de suçu ortadan kaldırır. Özel af ise suçu değil, sadece cezayı ortadan kaldırır. Genel af, sadece mahkûmiyetin bütün cezaî sonuçlarını değil, aynı zamanda fiilin suç olma niteliğini yok eder. Oysa özel af, fiilin suçluluk niteliğini değil, fakat hükmedilmiş olan cezayı ortadan kaldırır, azaltır veya başka bir cezaya çevirir.
Özel af suçun değil salt cezanın affı olduğundan, ne ceza mahkumiyetinin sonuçları ve ne de kamu davası ortadan kalkar. Sadece bazı suçların cezasının kaldırılması ve süresinin indirilmesi halinde özel af kısmi özel aftır. Kanun, "cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunluklarının, özel affa rağmen etkisini devam ettirir" demektedir.
Anayasa´nın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti, sosyal hukuk devletidir. Hukuk devleti; kamu hizmeti görenlere hukuki güvenceler sağlayan, güvence sağlamak için koyduğu kurallara bağlı olan ve verilen yargı kararlarını ilgililerin başvurusuna gerek kalmadan infaz eden devleti ifade eder. Kamu gücünün temsilcisi olan idare, faaliyetlerinde hukuka uygun davranmak zorundadır.
İdarenin yargı denetimine açık olmaması durumunda, yargının ve hukuk devletinin varlığından söz etmek doğru olmaz. Hiçbir devlet, yasama ve yürütme organlarının tüm işlem ve eylemlerini hukuk denetimine almadan gerçek anlamda bir hukuk devleti olduğunu iddia edemez.
Aynı şekilde alınan yargı kararlarına uyulmaması, bağımsız yargı erkini anlamsız ve etkisiz hale getirmektir.
Anayasa´nın 138. maddesinin son fıkrasında, "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarını uygulamak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" şeklinde açık, kesin ve buyurucu bir kurala yer verilmektedir.
Prof. Dr. Kayhan Kantarlı´nın da belirttiği gibi bilim ahlakı evrenseldir. Hiçbir ülkede akademik yöneticilerin bilimsel etiğe uymamama gibi bir özgürlüğü olamaz. Ülkemizde bunun tamamen tersi bir anlayış hüküm sürdükçe, uygar bir batı ülkesi olma iddiamızın hiç bir inandırıcılığı olamayacaktı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkür ederiz.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.